Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

BU SAYIDA ...   BAŞLARKEN MERHABA, C. Beşirli D. Bayraktaroğlu

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "BU SAYIDA ...   BAŞLARKEN MERHABA, C. Beşirli D. Bayraktaroğlu"— Sunum transkripti:

1 BU SAYIDA ... BAŞLARKEN MERHABA, C. Beşirli D. Bayraktaroğlu  TÜRKÇEMİZİ TANIYALIM ,  DİLİMİZİN SORUNLARI TÜRKÇE NASIL NEREDE BOZULUYOR. ? TEKNOLOJİ TÜRKÇEYİ BOZUYOR.   DENİZİN KALEMİNDEN  CERENİN KALEMİNDEN BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ ? OKUMA SAATI BİRAZ DA GÜLELİM.

2 Merhaba, Sizler için hazırladığımız dergide bir problemi değil de ülkemizin veya bizlerin başarılarını anlatan yazıların olmasını isterdik. Ancak az da olsa bir problemin çözümüne katkıda bulunmak elimizden geldiğince bir şeyler ortaya koymak ile avunuyoruz. Dergimizin konuları güzel dilimiz, Türkçemiz. Toplumsal olayları algılayabilme dönemine girdiğimizden beri Türkçe konusunda daha fazla düşünmeye ve daha duyarlı olmaya başladık. Bizler radyo ve televizyonların özelleşmesi döneminde doğan medya çağının çocuklarıyız. Televizyonların uzaktan kumandalarını elimize aldığımızda Star TV, Show TV , Flaş TV kelimelerini duyduk. HBB’Yİ görünce pek çok kelimeyi söyleyemezken Eyç Bi Bi diyebildik. Biraz daha büyüdükten sonra hafta sonları anne ve babalarımızla Pizza Hut, MC Donalds’larda büyük bir keyif içinde hamburgerlerimizi yedik. Kıyafetlerimizi seçme dönemimizde Lee Cooper, Benetton’larda alış veriş yaptık. Okuma yazma öğrendikten sonra anne babalarımızın okumanızı ilerletin, levhaları okuyun dediği dönemde sokak ve caddelerdeki Cafe, Grill, Fast Food, Galleria, Chine Town vb. yazıları okuduk. Yedi yıl sürecince karşılaştığımız durum böyle idi. Yabancı dille öğrenim yapan özel okullarda okuma yazma döneminin ardından. ‘Dilimiz’ ile ilgili problemleri Türkçe öğretmenlerimizden öğrendik. Durumun vahim boyutlarını Emre Kongar’ın Oktay Sinanoğlu’nun kitaplarını okuyunca daha iyi kavradık. Şimdi bu üzüntülü ancak ümit dolu duygularımızı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Birden fazla dilin öğretildiği okulumuzda tüm arkadaşlarımızın İngilizce Almanca, ve Fransızcayı çok iyi öğrenmeleri ancak, Türkçe’yi doğru kullanmaları, karşılığı olan yabancı kelimelerde mutlaka Türkçe kelimeleri tercih etmeleri dileğiyle sevgi ve saygılar sunarız. Ceren-Deniz  

3 TÜRKÇEMİZİ TANIYALIM

4 TÜRK DİLİNİN TARİHİ DÖNEMLERİ
 Dil tarihi uzmanları, Türk dilinin tarihî gelişimini dönemlere ayırırken metinlerle takip edilen dönemden öncesi için birbirinden az çok farklı ayrımlar ve adlandırmalar yaparlar. Bu farklılıkları bir kenara bırakarak Türk dilinin tarihî dönemlerini şöyle özetleyebiliriz: 1. Altay Dil Birliği Dönemi: Türkçenin Altay dillerinden (Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Korece, Japonca) henüz ayrılmadığı karanlık bir dönem olarak değerlendirilir. 2. En Eski Türkçe Dönemi: Türkçenin bağımsız bir dil olarak ana Altaycadan ayrıldığı dönem olarak kabul edilmektedir. 3. İlk Türkçe Dönemi: Hun, Avar, Hazar, Bulgar dillerinin Türkçeden henüz ayrılmadığı dönem olarak gösterilir. Türkçenin karanlık çağlarına ait dönemleri ana hatlarıyla bu şekildedir. Bundan sonraki dönemlere ait metinler, yazılı kaynaklar olduğu için dilimizin tarihî gelişimi sağlıklı bir şekilde izlenebilmektedir. Türkçenin metinlerle takip edilebilen bu dönemleri sırasıyla şöyledir: 1. ESKİ TÜRKÇE DÖNEMİ (6.–13. yüzyıllar arası) Türkçenin belgelerle takip edilen ilk dönemi olup 13. yüzyıla kadar olan zamanı içine alır. Türkçenin bütün dönemleri hesaba katıldığında hem ses ve biçim bilgisi hem de söz varlığı bakımından en saf ve duru dönemidir. Dilin gramer özelliklerini, tarihî gelişimini tespit için düzenli ve bol metinlerin olduğu bu dönemde bütün Türkler, Türkçenin bu ilk yazı dilini kullanmışlardır. Eski Türkçe dönemine ait metinler; Köktürk, Uygur ve Karahanlı metinleri olarak üç grupta toplanır a) Köktürk metinleri, Köktürklerin kendi icadı olan Köktürk alfabesiyle taşlar (bengü taşlar) üzerine yazılan metinlerdir. Bengü taşların en meşhurları Kül Tigin, Bilge Kağan, Tonyukuk adına diktirilen ve Köktürk Yazıtları (Orhun Abideleri) adıyla bilinenlerdir. b) Uygur metinleri, Köktürk devleti yıkıldıktan sonra tarih sahnesinde Uygurları görürüz. Yeni bir din arayışıyla Budizm’i benimseyen Uygurlar, Uygur yazısı ve Mani, Brahmi yazılarıyla taş ve kâğıt üzerine yazılmış çeşitli metinlerle kütük basması eserler bırakmışlardır. ) c) arahanlı metinleri, eski Türkçenin Karahanlı dönemine ait başlıca eserleri şunlardır: Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi), Dîvânü Lûgati’t-Türk’dür

5 TÜRKİYE TÜRKÇESİ Türkiye Türkçesi, Türkiye Cumhuriyeti sınırlan içerisinde 63 milyon kişinin konuştuğu, gelişmiş ve canlı bir dildir. Bir sanat ve edebiyat dilidir. Bilim dili olma yolunda önemli gelişmeler kaydetmiştir; ancak, bazı çevrelerin Türkçeye kayıtsızlığı, yabancı dille öğretim ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaştırdığı yanlış kullanışlar, dilimizin bilim dili olması yolundaki çabalara engel oluşturmaktadır. Son zamanlarda İngilizcenin Türkçe üzerindeki olumsuz etkisi, Türkçe sevgisi taşıyan kişilerde haklı bir tepkiye yol açmıştır. Oysa, Türkçe'nin uzun bir tarihi geçmişi, zengin bir söz varlığı, anlatım güzelliği vardır. Geçmişte de Türkçe başka dillerin olumsuz etkileri altında kalmıştı. Bu duruma ilk defa Karamanoğlu Mehmet Bey, 1277'de okuttuğu ünlü fermanıyla karşı çıkmıştı. Ulu önder Atatürk, Türk dilinin gelişeceğinin ye bunun bilimsel bir temel dayandırılmasının farkında olduğundan, bugünkü İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Türkiyat Enstitüsü, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti- sonradan bu kurumun adı Türk Tarih Kurumu olarak değiştirildi- ile Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesini kurarken, bu fakültenin bölümlerini, Türk dilinin ve kültürünün araştırılmasına yardımcı olacak bilim dalları olarak düşünmüştü. İşte Karamanoğlu Mehmet Bey'den, Ulu Önder Atatürk'ten günümüze Türkçenin tarihi bir mirası kalmıştır. Bu mirasın temellerinden birincisi, Türk soylu ülkelerin, bağımsızlıklarını elde ederek, kendi lehçelerine sahip çıkmalarıdır. Diğeri ise, Osmanlı Devletinin topraklan üzerinde kurulan Balkanlardaki, Ortadoğu'daki, Kuzey Afrika'daki devletlerde Türkçenin varlığının devam etmesidir. Sonuncusu ise, Türkiye'den 1950 sonrası Avrupa'ya, Amerika'ya, Avustralya'ya göç ederek, bu kıtalarda azımsanamayacak bir sayı oluşturan Türk varlığıdır. Bu zengin mirasın değerlendirilmesi, bugünkü devlet adamlarına, bilim adamlanna, yazar ve şairlere, kitle iletişim araçları çalışanlarına ve yeni kuşaklara bilim adamlarına, önemli görevler yüklemektedir. 2001 Avrupa Diller Yılı, Türkçenin öğretimi, zenginleştirilmesi çalışmaları için önemli bir vesiledir. El ele vererek dilimizi geliştirmeli, güzelleştirmen ve zenginleştirmeliyiz. Bu uğurda yapılacak çalışmalarda görüş ayrılıklarına, sen-ben kavgasına yer vermemeli, elbirliğiyle güzel dilimizi hak ettiği yere getirmeliyiz.

6 TÜRKÇEMİZİN SORUNLARINI
YETKİLİ BİR AĞIZDAN DİNLEYELİM

7 JÜLİDE GÜLİZAR İLE YAPILAN RÖPORTAJ
JÜLİDE GÜLİZAR İLE YAPILAN RÖPORTAJ DENİZ DENİZ :Çağın gereği olarak özel radyo ve televizyonlar yayına başladı. Çok seslilik bize çok şey kazandırdı. Ancak bu durum Türkçemize zarar verdi. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? J.G. J.G. : Özel televizyonlar, özel radyolar çok seslilik kazandırmadı, çok gürültü kazandırdı ve sizlerin de az önce belirttiği gibi dilimize de çok kötü şeyler getirdi. Türkçe’miz zaten gerileme yolundaydı. Bu gerileme özel radyo ve televizyonlarla birlikte, özellikle de özel radyolar ile birlikte çok hızla sürmeye başladı. Hepimiz öyle düşünüyorduk, çok seslilik getirecek, çok şey kazandıracak, hayır çok gürültü getirdi. Ayrıca radyo dediğiniz sadece müzik yapan bir aygıt değildir. Yani bu günkü özel radyolar müzik kutusu gibi. Doğru dürüst hiçbir şey yok. Yapılan programlar belki sizin çok hoşunuza gidiyor ama Türkçe’mize çok şey kaybettiriyor. Radyoda Türkçe nasıl kullanılıyor. Ben size bir örnek vereyim: “Hülya, Ali, Mehmet n’apıyorsunuz orda? Haa! beni mi dinliyorsunuz? Ay Şebnem sen ne güzel şeyler söylemişsin öyle. Beni çok yakışıklı buluyorsun öyle mi?” Bir kahkaha atıyor. “Evet beni görmedin ama ben çok yakışıklıyım demek istiyorsun. Ay çok sevindim. Ay Leyla vallahi sende çok güzelsin. Sizi seviyoruz!” Bunlar bomboş sözler. Sevgi sözcüğünün içeriğini boşalttılar. Sizi seviyoruz, sizi seviyoruz... Sevmek emek isteyen bir şeydir. Bir tanışma isteyen bir şeydir. Bilmek gerekir. Bilincinde olmak gerekir. Bilmediği herekse, sizi seviyoruz, deyip kahkaha atıyorlar. Görmeden bir insanın hakkında yakışıklı ya da güzel diye nasıl karar verilir? Bunlar boş laflar. İçeriği olmayan bir takım sululuklar. Sizler buna galiba “geyik muhabbeti” diyorsunuz. “Geyik yapmak” diyorsunuz hatta. Böyle deyimler de girdi dilimize. Dilimizin kalıbı bozuldu. Her dilin bir cümle kalıbı vardır, bir soru kalıbı vardır. Örneğin; bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız da “Günaydın, merhaba” deriz. Fakat şöyle bir soru yöneltmeyiz: “Nasıl gidiyo?” dedikleri zaman onlara şöyle diyorum : “Ne nasıl gidiyo?” Bir diğer yanlış kullanım da “N’abersin?” Tam bir argo. Yanlış tabii. Sonra, bir şeye kızdığınızda “Allah kahretsin” deriz.

8 Simdi bu sadece “Kahretsin” oldu. Türkçe’de böyle bir şey yok
Simdi bu sadece “Kahretsin” oldu. Türkçe’de böyle bir şey yok. Yabancı dillerde var ama. Fransızca’da böyle bir şey var. Bir hoşnutsuzluk bu şekilde belirtilir. Bu özel televizyonlarda sözcük icat etme var. Sözcük icat etmek bu işi bilenlerin işidir, uzmanların işidir. Bir yarışma programında “sizleri hem eğlendiriyor, hem hediyelendiriyoruz” diyor. Türkçe hediyelendirmek diye bir sözcük yok. CEREN CEREN :Sizce kitle iletişim araçları üzerine düşen görevi yapıyor mu? J.G. J.G. :Yapmıyor, tam aksine kötü yapıyor. Yani geriye doğru götürüyor dili. Biz radyoya ilk girdiğimizde bize dediler ki, “bir dilin en doğru konuşulduğu yer vardı. Radyo mikrofonu, televizyon ekranı, tiyatro sahnesi. O günlerde televizyon henüz yoktu, 1968’e kadar yoktu. Dediler ki, “Şu anda televizyon yok ama siz radyoda bu işi radyoda hakkıyla yerine getirmek zorundasınız” ve şunu da ilave ettiler: “Bir ülkenin çocukları gençleri doğru ve güzel dili radyodan, televizyondan öğrenir. Yani bize büyük sorumluluk yüklemişlerdi. Şimdi tam aksi. Bu ülkenin çocuklarının, gençlerinin dilini bozanlar bu radyolar, televizyonlar. Bizim dilimiz güzel bir dil aslında. Daha geniş anlamda söylemek gerekirse, şimdi varsa yoksa bir yabancı dil merakı diyebiliriz. Bununla yabancı dile karşıyım demek istemiyorum. Hatta 2000’li yılların çocuklarına bir yabancı dilin yetmeyeceğine inanıyorum. En az iki yabancı dili öğrenebilirsiniz. Öğrenin ama kendi dilinizi unutmayın, Suat Başer isminde bir devlet tiyatrosu sanatçısı vardı. Aynı zamanda radyoda spikerlikte yapmıştı. Onun şöyle bir sözü vardı. “Ana dili, ana sütü gibidir” ana sütüyle beslenmeyen çocuklar nasıl ileride bir takım sağlık sorunları ile karşılaşırlarsa, ana diliyle eğitilmeyen çocuklar da düşünce yaşamlarında bir takım eksikliklere karşılaşırlar.” Derdi. Gerçekten de öyledir.

9 Örneğin; biz bir programı bitirirken, veda ederken “Bugünkü programımız bu kadar der, iyi günler dileğinde bulunurduk. Ama bir tane dilekte bulunurdur. Şimdi “sizlere en güzel duygularımız ile mutlu olmanızı diliyor ve diyoruz ki, mutlu olun ve öyyyylece kalın” gibi birbiri ardına sıralanmış bir sürü anlamsız sözcük kullanıyorlar. Ben bu anonsu duyduğum zaman, tül perdeye tırnaklarımı geçirmiş ve gerilmiş duran bir kurbağa aklıma geliyor. O şekilde öylece duruyor. Herkes farklı olmak için bir takım şeyler yapıyor. Farklı olmak güzel bir şeydir ama doğru dürüst farklı olursan. Buna komik olmak derler, başarısız olmak derler. Yani kitle iletişim araçları, bu görevi çok kötü şekilde yapıyorlar. DENİZ DENİZ :Türkçe yasalarla mı yoksa milli duygularla kazanılması ile mi korunabilir? J.G. J.G. :Hayır, yasalarla korunamaz. Bu bir gönül işidir. Dilin ayıklanması gerekiyor. Türk Dil Kurumu özerk iken daha iyi çalışıyordu. Bir ara TRT de dahil bazı kurumlarda bazı kelimelerin kullanılması yasaklanmıştı. “Cevap” yerine “yanıt” kelimesinin “mesela” yerine örneğin” kelimesinin kullanılması yasaktı. Buna gerek yok, isteyen istediği gibi konuşur, istediği kelimeleri kullanır, ama kim neyi kullanacaksa o sözcüklerle tam hakim olarak, anlamını tam bilerek konuşmalıdır. Aksi halde, gülünç durumuna düşer, alay konusu olur. Yasalarla ancak birkaç adım atılabilir. Bu konuda okullara, öğretmenlere çok görev düşüyor. Onlar iyi Türkçe konuşarak öğrencilerine örnek olmalıdır. Başa gelen iktidarlara büyük görev düşüyor. Ancak uzun yıllardır bu konuda doğru dürüst bir çalışma yapılmadı. Ana babalara da önemli görevler düşüyor. Onlar da bu konuda daha duyarlı ve bilinçli davranmalılar.

10 CEREN CEREN :Bu kadar bilgi birikimini bir kitapta topladınız mı?
“Beni yanlış anladılar, ya da beni anlamadılar” diyenlere şunu sormak lazım: “Acaba sen kendini doğru anlattın mı?” Bir şey anlatırken doğru anlaşılmasına, yanlış anlaşılmasına ve çift anlama gelmemesine dikkat edilmeli. Gazetelerde okunanların çoğu anlaşılmıyor ya da tutarlı değil. Konunun başında söylenen ile sonunda söylenen birbirinin tamamen zıttı olabiliyor. Bazen de çift anlama gelebiliyor. Örneğin, bir haberde: “Kocasının baskısına dayanamayan Aynur küçük çocuğunu da yanına alarak, Almanya’ya giden annesinin yanına gitti” diyor. Şimdi burada çocuğu Almanya’ya götüren Aynur mu, annesi mi belli değil. Uzun cümleler yerine kısa ve net cümleler kullanılmalı. Şimdi kibarlıkta kalmadı. Herkes ağzına ne gelirse söylüyor. CEREN CEREN :Bu kadar bilgi birikimini bir kitapta topladınız mı? J.G. J.G. :Benim şu anda yapmakta olduğum iki işim var. Bir, diksiyon kursları veriyorum. İki, TRT’nin 4ncü kanalında Türkçe konusunda eğitim programları yapıyorum. Şimdilik bu şekilde yanlışları topluyorum, Ben bilgi birikimimi kendime sallamak istemiyorum. Bilgilerimi yeni kuşaklara aktarmak istiyorum. Bu konuda çok istekliyim ve hazırım. Birikimlerimi bir kitapta toplamayı düşünüyorum ve yazmaya da başladım. DENİZ DENİZ :Yayın organlarına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı? J.G J.G. :Tabii var, İngiltere’de BBC dilin güzel ve doğru kullanımı konusunda çok duyarlı, disiplinli bir yayın kuruluşudur. Orada dil konusunda çelişkiye düşenler doğruyu bulmak için ya spikerleri dinler ya da tiyatro sanatçılarına danışırlar. TRT’de de, ilk yıllarda bu disiplin vardı. Bize öyle öğretildi. Dilimizi en doğru şekilde kullanma bilincine, sorumluluğuna sahiptik. Bizim dilimiz güzel bir dil, çok güzel bir dil, ama biz bunun farkında değiliz. Bize bunu yabancılar söylüyor. 32 dil bilen bir yabancı dil bilimci bu diller içinde tek hayran olduğu dilin Türkçe olduğunu söylüyor. Türk dilbilgisi sistemini satranca benzetiyor. Alman dilbilimce Max Miller ise Türkçe’nin saydam yapısının insanı hayran bıraktığını söylüyor ve dilimizi arı kovanında peteklerin oluşumuna benzetiyor.

11 CEREN-DENİZ : Bize vakit ayırdığınız ve birikimlerinizi bizimle paylaştığınız için size çok teşekkür ederiz. Son olarak bunca yıllık meslek hayatınızda bize aktarabileceğiniz, unutamadığınız bir anınız var mı? J.G. : Bende size teşekkür ederim. Başarılar dilerim. Tabii, bir çok anım var. TRT deki ilk anonsumu hiç unutamam. Benim çocukluğum Güneydoğuda geçti. O zamanlar orada Arapça’nın etkisi çoktu. Benim dilim de etkilenmişti “A”ları yayarak “K”ları kabaca söylüyordum. Ankara Kız Lisesinde benim konuşmam arkadaşların alay konusu oluyordu. Bir keresinde babam Mersin’den portakal göndermişti. Portakalları arkadaşlarımla birlikte yedikten sonra ellerim yapış yapış olduğu için “Arkadaşlar ben ellerimi yıkamaya gidiyorum. Ellerim dıbık dıbık oldu” deyince bana çok gülmüşlerdi. Bir başka seferinde de simite “kahke” dediğimde (şimdi kahke kelimesi çok moda oldu, hatta kahke adında simitçi dükkanları bile açıldı) yine aynı durumla karşılaşmıştım. Bu duruma çok üzülüyordum. İşte, staj dönemi sonrası TRT’deki ilk anonsumda kocaman mikrofonların önünde o benimle alay eden arkadaşlarım gözümün önüne geldi. İçimden, siz benimle alay ettiniz, ama spiker ben oldum” dedim. O duygular içinde hava atarak konuşmaya başladım. “İyi günler, TRT Ankara Radyosunu

12 “Beni yanlış anladılar, ya da beni anlamadılar” diyenlere şunu sormak lazım: “Acaba sen kendini doğru anlattın mı?” Bir şey anlatırken doğru anlaşılmasına, yanlış anlaşılmasına ve çift anlama gelmemesine dikkat edilmeli.

13 TÜRKÇE NEREDE NASIL BOZULUYOR?

14 CADDELERDE VE SOKAKLARDA TÜRKÇE
Herhangi bir gün, herhangi bir caddeden, sokaktan geçerken, herhangi bir yere bakarken gördüklerinizin duyduklarınızın sizi rahatsız ettiği zamanlar olur mu? Artık bu ülkeye ait olmadığınız, bu ülkenin de sizin, çocuklarınızın, sevdiklerinizin ülkesi olmaktan hızla uzaklaştığı gerçeğinin kafanıza dank ettiği günler. Peki hiç bunun sebebini düşündünüz mü? Belki de bunun tek sebebi ; hemen hemen her dükkanın adının ( hiç olmazsa camına asılmış tabeladaki sözcüklerin bir çoğunun ) , cadde ve sokak adlarının, sinemalar ile alışveriş merkezlerinin isimlerinin ve hatta ilanların, afişlerin bile İngilizce olmasıdır.Örneğin; bir pastacının camındaki, "Günün her saati five ( 5 ) tea bulunur." yazısı gerçekten gülünçtür. Burada kastedilen İngilizlerin geleneksel '5 çayı 'dır.Ankara'da Bahçelievler 7. caddede güzellik ürünleri satan bir mağazanın tabelasındaki , "7th Street Cosmetic Center " yazısı da Türkçemizi nasıl yozlaştırdığımızın bir başka kanıtıdır. Peki; bir dükkanın tabelasındaki "Carpet Kilim" yazısına; Tuborg kamyonunun arkasındaki "Tuborg Beer, Where ever you are" sloganına;Çayyolu'nda bir kuaförün adının "Teaway Kuaför" olmasına ( Tea=içtiğimiz çay, way=yol );" Chevignon" reklamının altındaki "Don't look back" yazısına ve "Real, Galeria,Tepe Home,Fish House, Careffour, Cinemax, Cinemagic, Ata On Tower " gibi adlara ne demeli?

15 Caddelerimizde ve sokaklarımızda yabancı dilden gelen sözcüklerin kullanılmasının yanı sıra, bu tür
tabela ve reklamlarda Türkçe yanlışları da göze çarpmaktadır.Bir reklamdaki "o böyle kokuyo, BEN BÖYLE" yazısı , EGO camlarında yer alan, "Lütfen pasonuzu istemeden gösteriniz ( doğrusu istenmeden olacak ) " yazısı, "EGO Otobüsleri (EGO zaten 'Elektrik, Gaz, Otobüs anlamına geldiği için tekrar 'otobüsleri' yazılmasına gerek yoktur) " yazıları bu duruma örnek gösterilebilir. Sokağa çıktığımızda, otobüsün camından dışarıyı seyrederken gördüğümüz yabancı sözcükler, bize Türkçeyi unutturmaya başladı. Belki de tabelalara bakarken beynimiz, sıklıkla görmediği Türkçe bir kelimeyi görünce algılamakta, anlamını tam olarak kavramakta bile zorlanacak.Bu da güzel dilimizin yavaş yavaş unutulup yitmesine sebep olacak. BASINDA TÜRKÇE Basın organları toplum hayatında çok önemlidir. Buna rağmen yabancı sözcükler ne yazık ki basın ve yayın organlarında da karşımıza çıkıyor. Gazetelerde, dergilerde ve televizyonda ; ·        ·        In = yeni moda olan ·        ·        Out = modası geçen ·        ·        Top on = en iyi on ·        ·        Talk show = söyleşi ·        ·        Program = izlence ·        ·        Medya = basın ,yayın ·        ·        Prova = ön çalışma, hazırlık ·        ·        Reality show = canlı gösteri ·        ·        Show room = gösteri yeri ·        ·        Vip (very important person) = çok önemli kişi ·        ·        Show = göster

16 Türkçem, benim ses bayrağım.
TEKNOLOJİ TÜRKÇEYİ KİRLETİYOR MU ? Türkçem, benim ses bayrağım. Fazıl Hüsnü Dağlarca

17 BİLGİSAYARDA VE İNTERNETDE TÜRKÇE
Türkiye’nin anadilini Türkçe’den uzaklaşıp gittikçe İngilizce’ye doğru kaydığı şu günlerde kafamızı ne yöne çevirsek karşımıza İngilizce çıkıyor. Yabancı sözcükler her alanda olduğu gibi bilgisayar ve Internet alanında da karşımıza çıkıyor. Fare yerine Mouse, ekran yerine screen (hatta ekran koruyucusuna da screen –saver) yazıcı yerine de prınter adını taktık. Bilgisayar sözcüğünün yerine bile daha birkaç sene öncesine kadar computer kelimesini kullanıyorduk. Bilgisayar açtığımızda ekranında karşımıza My computer, my documents, my Pictures gibi yazılar çıkıyor. İnternet ise gittikçe gelişiyor ve gündelik yaşamımızda inanılmaz bir yer alıyor. İnternet sözcüğü bile Türkçe değil. Ağ yerine web kelimesini, sanal söhbet yerine chat kelimesini, elektronik posta yerine kelimesini kullanıyoruz. Bir de chat sözcüğünün sonuna Türkçe bir sözcük olan “yapmak “ kelimesini getirmiyor muyuz? Hatta bunu bile “chatleşmek” yaparak daha da gülünç bir duruma düşüyoruz. Elektronik posta kelimesi yerine kelimesini kullandığımız yetmiyormuş gibi bir de “mail atmak” diyoruz . Oysa bu kalıbın doğrusu “elektronik posta yoluyla haber göndermek kalıbıdır”. Web sitesine girmek , save etmek, prınt etmek gibi sözler bilgisayar alanında da dilimize girdi . Bu tür sözcükler Türkçe’mizi kirlenmesinde ve körelmesinde en büyük etkendir.

18 TELEVİZYON’DA TÜRKÇE Çağımızda artık televizyon olmayan ev kalmamıştır. Halen 30 milyon civarında televizyon olduğu tahmin edilmektedir. Televizyon hayatımızın büyük bir kısmını işgal etmektedir. Yapılan araştırmalara göre Türk insanı Amerikadan sonra en çok televizyon seyreden insan konumundadır.Günde ortalama 4saatini televizyon başında geçirmektedir. Televizyon ve radyonunun hayatımıza kazandırdıkları tartışılmaz. Ancak televizyonlarda Türkçe yanlışları ve yabancı dilden gelen kelimelerin kullanımı Türkçeyi tehdit etmektedir. Örneğin, en çok kullanılan hataların başında günlük hayatta çok sık kullandığımız kelimelerin özellikle tlevizyonlarda da yanlış söylenmesi gelmektedir. ”taxi, fax, index, maximum, dublex, flash ” sözcüklerinin yazımı yanlıştır. Türkçe’de ‘x’ yoktur. Bu kelimelerin doğru yazımı “taksi, faks, içindekiler (indeks),en fazla(maksimum), iki katlı ev (dubleks), flaş dır. “Türk kahvesi” hemen her yerde yanlış kullanılmaktadır. Türkiye’de olduğumuz için Türk kahvesi demek anlamsızdır. “Günün en yüksek sıcaklık dereceleri “ Kastedilen “hava ısısı”dır. Doğru olan “Günün en yüksek ısısı”dır. “ Afedersiniz, kendimi tanıştırmadım.” Kişi kendini tanıştırmaz tanıtır çünkü tanıştırma iki kişi arasında yapılır. “ Seyirciden çok olumlu tepkiler aldık” Tepki sözcüğü olumsuz anlam taşır. Bu nedenle olumlu tepkiden söz edilemez. Doğrusu “olumlu karşıladı “ olmalı. “ İçişleri Eski Bakanı ...” , “ Meclis Eski Başkanı ...” hemen her yerde yanlış kullanılmaktadır. İçişleri Bakanı ,Meclis Başkanı kalıptır o nedenle “eski” sözcüğü kalıbın önüne getirilmelidir. Doğrusu Eski İçişleri Bakanı, Eski Meclis Başkanı olmalıdır. “Merhaba Sevgili TRT 3 dinleyicileri !” “Sevgili” TRT 3’nin değil dinleyicilerin tanımlayıcısıdır. Doğrusu “Merhaba TRT 3’un Sevgili Dinleyicileri !” olmalıdır. “ Lütfen istemeden pasonuzu gösteriniz ”(EGO otobüslerinin camlarından) Duyurudan “istemeye istemeye de olsa pasonuzu göstermelisiniz.” anlamı çıkıyor. Kullanılması gereken kelime “istenmeden” dır. Metro açılış töreninde : “İstanbul’un yıllar süren rüyası sona eriyor.” “Rüyanın sona ermesi” istenmeyen bir durumun gerçekleşmesi halinde kullanılan bir ifadedir.

19 BUNLARI BİLİYORMUYUZ ?

20 İki haftada bir, yeryüzünden bir dil daha eksildiğini ,
SİZ, BUNLARI , İki haftada bir, yeryüzünden bir dil daha eksildiğini , Türkçe 'nin dünyada yaklaşık 61.5 milyon insan tarafindan konuşulduğunu , Brezilya 'da Portekiz 'den daha fazla sayıda insanın Portekizce konuştuğunu , Tayland 'ın başkenti Bangkok 'un tam adının 167 harften oluştuğunu , Yazı yazan ilk halkın şimdiki Irak 'ın bulunduğu bölgede yaşayan Sümerler olduğunu,Dünyada en çok konuşulan beş dilden biri olan Türkçenin olduğunu, Türkçenin eski ve zengin kültürünün aktığı bir nehir gibi, yaklaşık 11 milyon kilometrekarelik bir alana yayılmış; doğuda Moğolistan ve Çin, batıda Sırbistan, kuzeyde Sibirya ve Kazan, güneyde Bağdat'a kadar uzanmıştır. Bu coğrafya içerisinde, Türkçeyle anlaşabilen Türkçeyle konuşabilen 7 tanesi Türk devleti olan 23 ayrı devlet olduğunu, Genelde her ülkede birden fazla sayıda dil konuşulurken, dünya’da tek bir dilin konuşulduğu sadece 3 ülke olduğunu, İzlanda, Portekiz ve Kore. İngilizce’nin 45 ülkede resmi dil, 80 ülkede halk arasında günlük yaşamda kullanılan en yaygın dil olduğunu, Dünya’da 6,000’i aşkın yaşayan dil veya lehçe bulunduğunu, ancak gerçekte en çok konuşulan 5 dil dünya nüfusunun yarısını kapsadığını, İngilizce, Fransızca, Hintçe-Urduca, Malayca-Endonezya dili gibi iletişimsel işlevi olan dillerle birlikte, anadil olarak en çok kullanılan ilk 13 dilin dağılımının şu şekilde olduğunu, Çince (1 Milyar kişi),İngilizce (400 Milyon),Hintçe-Urduca (300 Milyon),İspanyolca (280 Milyon),Rusça (250 Milyon),Arapça (200 Milyon),Portekizce (200 Milyon),Fransızca (200 Milyon),Türkçe (150 Milyon),Bengali (130 Milyon),Malayca-Endonezyaca (120 Milyon),Japonca (120 Milyon),Almanca (100 Milyon) Dünya’da 1 Milyarı aşkın kişinin , İngilizce konuştuğunu, BİLİYOR MUYDUNUZ ?

21 DENİZ'İN KALEMİNDEN

22 POSTAHANE Mi ? POSTANE Mİ ?
Gündelik yaşamın akışı içinde Türkçemizin kötü veya yanlış kullanımlarına sık sık tanık oluyoruz. Bunların kimine kızıyor, kimine de gülüyoruz. Fakat yanlış kullanıldığını tahmin ettiğim ve çok sık karşılaş-, tığım bir durum var ki bu kafamı hep kurcalıyor. Hemen hepimizin sıklıkla önünden geçtiğimiz postane, pastane, eczane ve hastane binalarından söz ediyorum. Bu kelime- lerin yanlış yazıldığını düşünüyorum ama bu kadar görü- nen bir yanlışa neden ses çıkarılmadığını anlayamıyorum. Kendimce bu soruya cevap bulmaya çalıştım. Aklıma geen şu oldu : Acaba "hane" kelimesi artık kullanılmıyor muydu? Evet herhalde sebep buydu. Fakat bir gün nüfus , cüzdanımı incelerken üzerinde "Hane no" diye bir bölüm olduğunu gördüm. Eğer hane kelimesi artık kullanılmıyor- sa nüfus cüzdanlarımızda ne işi var ? Dikkatimi çeken bir diğer çelişki de "misafirhane" ve "kütüphane" kelimeleri- nin yazılışı oldu. Öyleyse neden hastahane, pastahane, postahane, eczahane yazmıyoruz ? İyice emin olmak için sözlüğe baktım. Bu kelimeler sözlükte de benim düşün- düğüm gibi yazıyor. Konuşma dilinde bazı harf düşmeleri olabilir. Fakat yazma dili farklıdır. Örneğin; "ağabey" ya- zarız ama konuşurken "abi" deriz. Konuşurken "pastane" diyebiliriz ama yazarken "pastahane" yazmalıyız. Ben bu yazım yanlışına dikkati çekmek istiyorum. Bu nedenle konuyu sizinle paylaşmak istedim. Lütfen hep birlikte dilimize karşı daha duyarlı olalım.

23 CEREN'İN KALEMİNDEN Konuşulan her şey İngilizce, neden Türkçe öğrenmemiz gerekiyor !

24 DERSİMİZ TÜRKÇE

25 Dil Nedir? Bir sesli işaretler sistemi olan dil, aynı toplulukta yaşayan veya aynı milletten olan insanların anlaşabilmelerini sağlayan en gelişmiş iletişim aracıdır. Dilin kaynağı çok eskilere dayanır ve dilin kendinden doğma kuralları vardır. Dil, toplumun ortaklaşa meydana getirdiği ve kullandığı canlı bir varlık, sosyal bir kurumdur. Ana dil Bugün ses yapısı, şekil ve anlam bakımından birbirinden az ya da çok farklılaşmış bulunan dil veya lehçelerin, kök bakımından bilinmeyen bir tarihte birleştikleri ortak dil: Ana Türkçe, Ana Moğolca, Ana Altayca, Lâtince vb. Ana dili İnsanın doğup büyüdüğü aile ve soyca bağlı bulunduğu toplum çevresinden öğrendiği, bilinç altına inen ve kişilerle toplum arasındaki ilişkilerde en güçlü bağı oluşturan dil. Lehçe Bir ana dilin tarihî, siyasî, sosyal ve kültürel sebeplerle değişik bölgelerde, zamanla ses yapısı, şekil ve kelime hazinesi bakımından önemli farklılıklarla birbirinden ayrılan ve bu ayrılma zamanları yazılı metinlerle takip edilemeyen kollarıdır. Türkçenin Çuvaşça ve Yakutça gibi iki uzak lehçesi vardır. Şive Ana dilden yazılı metinlerle takip edilebilen zamanlarda ayrılmış olan, ses ve şekil farklılıkları gösteren, ama lehçe kadar anlaşılmaz olmayan kollarına şive denir. Şiveler, milletin değişik boyları tarafından kullanılır. Türkçenin Anadolu, Azeri, Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen vb. şiveleri vardır ki bunlara bazı dil bilimciler yakın lehçeler de derler. Ağız Bir ana dilin herhangi bir lehçesi ve ya şivesi içinde var olan ve sadece ses (telâffuz) farklılıklarına dayanan söyleyiş şekli. Gramer ve kelime farklılığı göstermez, yazı dili aynıdır. Ancak bazı sesler, değişik şekilde söylenir. Rumeli ağzı, Karadeniz ağzı vb.

26 Dil bir ulusun aynasıdır
Dil bir ulusun aynasıdır. Bu aynaya baktığımız zaman orada kendimizin gerçek yankısını görürüz. Schiller Kendi dilini tam olarak bilmeyen, başka bir dili de öğrenemez. B. Shaw

27 DOĞRU KONUŞALIM

28 Öğretmen : Çocuklar tamam kelimesinin zıt anlamlısı nedir ?
Sınıf : Natamam! Öğretmen : Mert kelimesinin ? Sınıf : Namert! Öğretmen : Ve kış kelimesinin ? Sınıf : Nakış! BİRAZ DA GÜLELİM.

29 Yirmi birden birden bir çıkarsa kaç kalır ?
BİLMECELER Yirmi birden birden bir çıkarsa kaç kalır ? cevap: on dokuz ( yirmi tane birden bir çıkıyor ) İstanbul böyle büyümeye devam ederse ne olur ? cevap: İstombul Karadeniz 'de bir lokantanın dışındaki tabelada yemek isimleri ve onların İngilizce karşılıkları yazıyordu: Çorba = Soup Tavuk = Chicken Balık = Fish Mantı = Logi Anlaşılan pratik zekalı Karadenizli mantık kelimesinin karşılığı olan 'logic' kelimesini sözlükten bulmuş ve son harfini atarak sorunu çözmüş!

30 İncir çekirdeğinden az küçük anlam. Hazırlanışı:
GÜNÜN YEMEĞİ LAF SALATASI : Gerekli Malzemeler: 750 gram pırıltılı sözcük ( anlamı herkesçe bilinmeyen ve yabancı kökenli olanlar tercih edilmelidir.) Bir bağ söz dizimi ( uzun, karışık, dolaşık olanlar ya da yine yabancı kökenliler tercih edilmeli.) İçi için: İncir çekirdeğinden az küçük anlam. Hazırlanışı: Anlamın tamamı bir havanda dövülür. Sözdizimi parmak kalınlığında parçalara bölünüp sözcüklerle karıştırılır. Anlam bu karışıma iyice yedirilir. Kalanı ayrı bir kapta dinlenmeye bırakılır. Üstüne bol kibir gezdirilir. Asık surat sosuyla sıcağı sıcağına servis yapılır. Bu salata getirildiği sofranın daima baş yemeği olur ve onu hazırlayıp getireni daha servis tamamlanmadan, iki beden büyütür. Yiyen kişide baş dönmesiyle başlayan bir kırıklığa

31 EN ANLAMLI TÜRKÇE KELİMLER
YORUMSUZ...... Kurbağayı kaynar suya atmaya kalktığınızda sıçrayıp kendisini dışarıya atar ve hayatını kurtarırmış kurbağacık; ama normal ısıda bir suya atıp suyu yavaş yavaş ısıtırsanız o da suya yavaş yavaş uyum sağladığı için kasları gevşermiş ve farkına bile varmadan haşlanarak ölürmüş. EN ANLAMLI TÜRKÇE KELİMLER En önemli 6 kelime; "Evet, ben hata yaptığımı kabul ediyorum." En önemli 5 kelime; "Tebrikler, iyi bir iş yaptınız!" En önemli 4 kelime; "Bu hususta düşünceniz nedir?" En önemli 3 kelime; "Eğer izin verirseniz!" En önemli 2 kelime; "Teşekkür ederim." En önemli 1 kelime; "Biz" En önemsiz 1 kelime ; "Ben"

32 ÜNLÜLERDEN TÜRKÇE HATALARI

33 TARKAN: Uçaktan indiğinde, “İstanbul’a inerken uçağım,çok heyecanlandım; kalp atışlarımı sayamadım.”demiş.Kalp atışlarını heyecanlanmasa da sayamaz! HÜLYA AVŞAR: “Böyle çıplak şarkı nasıl söylenir, bilmiyorum.” Kastettiği sazsız şarkı söylemektir. MUSTAFA SANDAL: “Beyefendi dedim yani, ne oluyor dedim yani, lütfen dedim yani.” Demek istediği, “Beyefendi, ne oluyor, lütfen.” İBRAHIM TATLISES: “ Bizi nasıl seviyorlar. Suratlarına, yüzlerine baktığımız zaman sevgi kıvılcımları üstümüze sıçrıyor.” İbrahim Tatlıses bu cümlesinde aynı anlama gelen iki sözcük kullanmıştır. TANSU ÇİLLER : Partisinin simgesi olan “kırat”a “beyaz at” hatta “white horse” demiştir. ? : “Aşağı indik , arabamızı çalımmış olarak bulduk.” Araba çalınmış yok , orada olmayan arabayı “çalınmış olarak” nasıl bulmuşlar ? FATİH TERİM: Böyle insanların dışarıda olması çok daha içerde olmasından çok daha hayırlı olur.”Herhalde “....içeride olmasından çok daha hayırlı olur. ? : “Bir koltukta ölü olarak uyanmak istemiyorum.” Uyanıyorsunuz,bir bakıyorsunuz “ Aa! Ölmüşüm.

34 TANIYALIM BİLELİM

35 Türk Dil Kurumu, Türk Dil Kurumu, 12 Temmuz 1932'de Atatürk tarafından kurulmuş millî bir kuruluşumuzdur. Kurumun amacı; "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, O'nu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir." 1982 Anayasasının 134. maddesiyle Türk Dil Kurumu, anayasal bir kuruluş hâline getirilmiş ve 'te kabul edilen 2876 sayılı kanunla "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu" çatısı altına alınmıştır. 1951'de değiştirilen amaç maddesi böylece yeniden, Atatürk'ün sağlığında tespit edilmiş olan yukarıdaki şekle döndürülmüştür. Şu anda Türk Dil Kurumu; 20'si Başbakan başkanlığındaki Yüksek Kurulca, 20'si Yükseköğretim Kurulunca seçilmiş; büyük çoğunluğu üniversitelerimizin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin öğretim üyelerinden oluşan 40 kişilik Bilim Kurulu ile çalışmalarını yürütmektedir. Türk Dil Kurumunun görevlerini iki başlık altında toplamak mümkündür: 1. Türk dilini araştırmak, 2. Türk dilini yabancı etkilerden korumak ve geliştirmek.

36 TARİHİ TÜRKÇE ESERLER ·       Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi): Yusuf Has Hâcib, yılında 6645 beyit olarak yazdığı bu eserinde devlet, adalet, insan ve aklı temsil eden dört sembolik kişiyi birbirleriyle konuşturarak insanlara iki cihanda mesut olmanın yolunu göstermiştir. Siyasetname niteliğindeki eserde, ideal bireylerden oluşan bir toplum ve devlet göz önünde canlandırılmıştır. Millî kültürle İslâm kültürünün ustalıkla birleştirildiği bu eser Tabgaç Buğra Karahan’ın iltifatına mazhar olmuş ve yazarına da Has Hâciplik unvanını kazandırmıştır. Kutadgu Bilig, İslâmlığın etkisindeki Türk edebiyatının ilk ürünüdür. Dil ve edebiyat tarihi yanında kültür tarihi bakımından da en önemli kaynaklardan biridir. ·       Dîvânü Lûgati’t-Türk: Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türk dilinin üstünlüğünü göstermek amacıyla Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072’de yazılmaya başlanan ve 1077 yılında halife Ebü’l Kasım Abdullah’a sunulan bu eser, ansiklopedik bir Türk dili sözlüğüdür. Kaşgarlı Mahmud, Türkçeden Arapçaya sözlük tertibinde hazırladığı eserinde madde başı kelimeleri açıklarken kendi derlediği deyimlerden, savlardan (atasözleri), koşuklardan (koşmalar) örnekler de vermiştir. Aynı zamanda, halk edebiyatının ilk ürünleri de ilk defa böyle bir eserde derlenmiştir. Türk toplum hayatından örneklerin de bulunduğu Dîvânü Lûgati’t-Türk, 11. yüzyıl Orta Asya Türk dünyasının en sağlam dil mirası olmasının yanında Türk kültürü ve medeniyetinin eşsiz kaynaklarından biridir. ·       Atabetü’l-Hakayık (Gerçeklerin Eşiği): Dinî ve tasavvufî konuların anlatıldığı bu eserin Edib Ahmet tarafından 12. yüzyılın başlarında yazıldığı tahmin edilmektedir. Kitapta; bilginin yararı, cahilliğin zararı, dili tutmanın önemi, cimriliğin kötülüğü, cömertliğin iyiliği, alçak gönüllüğünün güzelliği, kibrin kötülüğü gibi konular işlenmiştir. Eser bu bakımdan öğretici bir özelliğe sahiptir. ·       Divân-ı Hikmet: Hoca Ahmet Yesevî’nin şiirlerine hikmet, bu şiirlerin toplandığı defterlere Divân-ı Hikmet denmektedir. Bu eserdeki şiirlerin hepsi, Hoca Ahmet Yesevî’ye ait değildir. Kitapta, öğretici yönü ağır basan manzumeler vardır. Hoca Ahmet Yesevî, Türklerin İslâmı daha iyi tanımalarına hizmet etmiş, yaşadığı dönemde birleştirci bir rol üstlenmiş, Hacı Bektâşı Velilerin Yunus Emrelerin, Mahdum Kuluların yetişmesine vesile olmuştur.

37 OKUMA VAKTİ

38 Dil Kiri El Kiri Sevgi Özel BİLGİ / Bilgi Dizisi Sevgi Özel, Polatlı (Beyceğiz köyü) doğumlu. DTCF'nin Türk Dili Bölümünü bitirdikten sonra Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumuna girdi (Kasım 1971), Dilbilgisi/Dilbilim Kolunda, Türkiye Türkçesi üzerinde çalışmalar yapan bilimcilerin arasında yetişti. Bu kurumda, Atatürk'ün başlattığı dil devrimi doğrultusunda Türkçeye emek veren ustaların çırağı oldu. TDK'nin kapatılmasından sonra (Ekim 1983), Bilgi Yayınevi'nde çalışmaya başladığında, TDK'de yayımlanmış ortak ve bireysel, bilimsel çalışmalarda imzası bulunuyordu. Eski TDK üyelerinden 34 kişiyle birlikte Dil Derneği'nin kurucuları arasında yer aldı. Dil ve yazınla ilgili pek çok yazı yazdı. 1994'te ilk öykü kitabı Devrimciler Âşık Olamaz(dı) çıktı. Bunu, Aşk Bir Boncuktur (1995), Direncin Kuşları (1996), izledi. Bilgi Yayınları'nda çıkan kitapları: Bir Bulut Ayağıma Dolandı (öykü, 1999), Dil Kiri El Kiri (dilbilim, 2000). 'Birkaç yıl öncesine değin, Türkçenin kirlendiğini düşünerek konuşup yazıyordum. Bir gün, yanlışı yineleyerek, bir başka yanlışa çanak tuttuğumu anladım. Dil kirlenmişse, bunca bilim sanat insanı nasıl düşünüyor, neyle yazıyordu? Anadili öğretimi ve öğretmenler gözden çıkarılmışken, yabancı dille öğretim yaygınlaşmışken, 'sistem'in kendisi kirlenmişken... Dil devrimi eğitimin özünden kazanıp yerine Türk İslam sentezinin 'Yaşayan Türkçesi' konmuşken; eski yazı ve dile özlem devletin politikası olmuşken... Dilinin kiri eline bulaşanlar egemenken, salt yakınmak kolaycılık değil miydi? Atatürk'ün Türk Dil Kurumu neden kapatılmıştı? Dilseverleri eyleme çağırıyorum! Eleştiri oklarımızı, MEB'e, kitle iletişim araçları ve parlamentoya yöneltmekte çok geç kaldık... Kuşkusuz dil de 'sistemi'in kirinden payını alıyor. Bu yazgı değil. Öyleyse haydi savaşıma! Dilimizi kirletenlerin oyununu bozalım! Dile özensizliği saygısızlık boyutuna vardıranları telefon, mektup, faks yağmuruyla bunaltalım... Haydi!' Sevgi Özel böyle sesleniyor... Onun gençlere armağanı olan bu kitaptaki önerilerini düşünelim... Düşünce temizlenmeden, eller temizlenemez. Düşüncesi kirli olanların su başlarını tuttuğunu unutmayalım.. Onların kullandığı dille karamsar olup Türkçeyi kirli ağızlarda, kirli ellerde bırakmayalım... Dil Kiri El Kiri'dir aynı zamanda. Dilimizi de elimizi de ancak kendimiz temizleyebiliriz, haydi!..

39 Dil Şu Büyülü Düzen... Doğan Aksan BİLGİ / Bilgi Dizisi Şu konuştuğumuz dil, yeryüzünde çeşitli toplumların yararlandığı diller, neresinden bakarsanız bakın, büyülü, olağanüstü şaşılacak bir düzenin varlığını ortaya koymaktadır; insana özgü, onun olağanüstü yaradılışına bağlı bir düzenin... Bu kitap bir yandan dilbilim konularını herkese seslenecek biçimde ele almaya, bir yandan da dilbilim, filoloji öğrencilerine, bu alanlarda çalışanlara ve dile ilgi duyan, dile meraklı kimselere yararlı olmaya yönelmiştir. Bu nedenle, her konudaki bütün yanların değil, bazı ana kaynakların gösterilmesi yoluna gidilmiş, okurun, çoğunluğu yabancı bir yığın akım ve araştırmacı adıyla karşı karşıya kalmadan başlıca çalışma konularına ve ana kavramlara ulaşması yeğlenmiştir. "Dil, Şu Büyülü Düzen..." okurlara, bugüne kadar dilin ortaya çıkan yönlerinden önemli bir bölümünü sunmaktadır.

40 Dilleri Var Bizim Dile Benzemez Cevdet Kudret BİLGİ / Tarih-Anı-İnceleme Dizisi Cevdet Kudret, dil ve dil devrimi ile ilgili yazılarını bu kitapta toplamıştır. Atatürk devrimlerinin hiçbir ödün verilmeden uygulanması ve halka ulaştırılıp yayılması gerektiğine inanan yazar, dil devrimi konusunda da aynı ilkeye bağlılık göstermiş; bunun soyut bir devrim olmaktan kurtarılıp halka yayılabilmesi için uyulması gereken kuralların neler olabileceği üzerinde durmuş; önyargılarla ileriye sürülen soyut kurallardan dile değil, dil işinde halkın davranışını göz önünde bulundurarak dilden kurallara gitmek gerektiği görüşünü, çeşitli örneklere dayanarak savunmuştur. Karacaoğlan'ın bir şiirinden alınan "dilleri var bizim dile benzemez" adı, dil devrimine karşı olanlar için hafif bir iğneleme havası taşımaktadır.

41 ATAMIZIN NASİHATINA UYALIM

42 ATATÜRK'ÜN "VASİYETNAMESİ" Dolmabahçe: Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya'daki menkul ve gayri menkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisine atideki şartlarla, terk ve vasiyet ediyorum: 1) Mevkut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır. 2) Her seneki nemadan, bana nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe Makbule'ye ayda 1000, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki gibi 100'er lira verilecektir. 3) Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir. 4) Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır. 5) İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır. 6) Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.

43 Dön Sunum İçerik HALK DİLİNDE TÜRKÇE
HALK DİLİNDE TÜRKÇE Günümüzde Türkçe’de bazı söz öbekleri batı dillerinin etkisiyle yanlış kullanılmaktadır. Örneğin: Doğru Yanlış Banyo/duş yapmak Banyo/duş almak Taksiye binmek Taksi almak Kahvaltı etmek Kahvaltı almak Yemek yemek Yemek almak Sahneye çıkmak Sahne almak Başlamak Start almak Durmak Stop etmek Türkçe’de “duş almak” diye bir kalıp yoktur ve bu Türkçe’de duşu satın almak anlamına gelir. Bu kullanış şekli İngilizce kökenlidir. “Start” ve “stop” kelimeleri yabancı dilden gelmiştir. Bu sözcüklere Türkçe olan “almak” ve “etmek” sözcüklerini ekleyerek yarı Türkçe yarı İngilizce söz öbekleri oluşmuştur. Dön Sunum İçerik


"BU SAYIDA ...   BAŞLARKEN MERHABA, C. Beşirli D. Bayraktaroğlu" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları