Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

XII. BÖLÜM SÖZLÜ ANLATIM (KONUŞMA) I

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "XII. BÖLÜM SÖZLÜ ANLATIM (KONUŞMA) I"— Sunum transkripti:

1 XII. BÖLÜM SÖZLÜ ANLATIM (KONUŞMA) I
TÜRK DİLİ II XII. BÖLÜM SÖZLÜ ANLATIM (KONUŞMA) I

2 SÖZLÜ ANLATIM (KONUŞMA)
1. KONUŞMA 2. KONUŞMA DİLİNİN ÖZELLİKLERİ 3. GÜZEL VE ETKİLİ KONUŞMA İLKELERİ 3.1. İYİ BİR KONUŞMACININ ÖZELLİKLERİ 4. KONUŞMAYI ETKİLEYEN ÖGELER 4.1. BEDEN DİLİ 4.2. SES BOĞUMLAMA TÜRKİYE TÜRKÇESİ SESLERİNİN BOĞUMLANMASI SESİN ALÇAKLIK-YÜKSEKLİĞİ VURGU CÜMLE VURGUSU SÖZCÜK VURGUSU TON EZGİ 4.3. DÜŞÜNSEL ETKİNLİK 5. BÖLÜM SONU SORULARI SÖZLÜ ANLATIM (KONUŞMA)

3 1. KONUŞMA Dilin doğuşu ile ilgili kuramlara dikkat ettiğimizde, bütün kuramların dilin konuşma dili olarak ortaya çıktığını kabul ettiğini görürüz. Konuşma ise ciğerlerdeki havanın dışarı çıkarken çıkarttığı ses veya sesler değildir. Konuşmanın temeli sayılan sesin belirli kurallar doğrultusunda bir arada söylenmesi gereklidir. Bu seslerin kurallı bir biçimde bir arada söylenmesi de konuşmayı oluşturmaz. Konuşmanın tanımı şöyle yapılabilir: Beyinde oluşan bir iletinin konuşma organlarından yararlanılarak dinleyen kişiye ses titreşimleriyle iletilmesidir. Görüldüğü gibi konuşmanın farklı özellikleri vardır. Bu özellikler: zihinsel, fizyolojik ve fizikseldir. Zihinsel özellik konuşmanın beyinde oluşturulması, fizyolojik özellik beyinde oluşan bu durumun sese dönüştürülmesi için konuşma organlarının hazırlanması, fiziksel özellik ise sesin duyulabilir olmasını sağlayan ses titreşimleridir. Tanımda dikkat edilmesi gereken bir nokta da konuşmayı dinleyecek bir dinleyicinin olması gerektiğidir. Konuşma iletişimdir. İletişim için bir ileti gerekir. İletişimin sağlanması bu iletinin gönderilmesi demektir. Bunun için de konuşma alıcı ve verici arasında gerçekleşir. Alıcı dinleyen, verici ise konuşandır. Konuşma etken, dinlemek ise edilgen bir eylemdir. İletişimde etken durumdaki konuşmanın oluşması bir sürecin sonunda gerçekleşir.

4 2. KONUŞMA DİLİNİN ÖZELLİKLERİ
Dilin iki yönü vardır: konuşma dili, yazı dili. Yazı dili, konuşma dilinin sembolleştirilmesidir. Bu iki dil arasında doğaldır ki bazı farklılıklar vardır. Yazı dilinde harfler, noktalama işaretleri ve yazım kuralları bulunurken, konuşma dilinde ses temeldir. Süre, vurgu, ton, kavşak ve durak, ezgi, sesin perdesi, tınısı, şiddeti konuşma dilinin özellikleridir. Bu özellikler dilden dile farklılıklar göstermektedir. Örneğin İngilizcenin vurgusu ile Türkçenin vurgusu farklıdır. Burada Türkçenin konuşma dilinin özelliklerine değinmekte yarar vardır.

5 Türkçenin söyleyiş özellikleri şöyle sıralanabilir:
• Türkçe sesçil bir dildir, yani yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan bir dil olmasına rağmen bazı kuraldışı sözcükler vardır. Konuşma dilindeki değişim yazı dilindeki değişimden daha hızlıdır. Sözcüklerin söyleyiş/okunuş biçimleri zaman içinde değişebilir, çünkü dil canlıdır. Bu değişim yazı dilinde hemen kendini göstermez. • Türkçede yazarken gösterilen ama söylerken ses olarak belirtilmeyen "ğ"nin konuşma dilindeki özellikleri şöyle sıralanabilir: • "ğ"nin önünde ve ardında bulunan /a/ ve /ı/ sesleri söyleyişte "ğ"nin yitirilmesiyle yan yana kalarak önce ünlü kayması oluştururlar sonra /a/ sesi daha zayıf olan /ı/ sesini kendisine benzeterek bir uzun /a/ sesine dönüşür. Örnek: ağız > /a:z/, ağır > /a:r/, dağıt- > /da:t-/, çağır- > /ça:r-/

6 • Sözcüğün içsesinde aynı nitelikli ünlüler arasında, sözcüğün sonsesinde bir ünlüden sonra ve önünde bir ünlü ardında bir ünsüz varken söyleyişte yitirilen "ğ", ünlülerin uzamasına neden olur. Örnek: uğur > /u:r/, dağ > /da:/, yağmur > /ya:mur/ • Eğer birlikte bulunduğu ünlüler düz ön dil ünlüleriyse /y/ sesine dönüşebilir. Yarı ünlü sayılan /y/ sesinin çıkış yeri /i/ ünlüsüne çok yakın olduğu için sözde ünlü kayması ortaya çıkar. eğitim > eyitim > e:itim, eğlence > eylence > e:ilence • "-y-" ünsüzü daraltıcı bir sestir. Bunun için kendisinden önceki düz-geniş (a, e), yuvarlak-dar (u, ü) ünlüleri düz-dar (ı, i) ünlüleri olarak söyletir. Bu değişim bir kaç sözcük dışında yazıda gösterilmez. De-: di - y - en / de- eylem kökü di-'ye dönüşür, bu yazıda da gösterilir. Ye-: yi - y - en / ye- eylem kökü yi-'ye dönüşür, bu yazıda da gösterilir.

7 • Bununla birlikte bu birkaç sözcük dışında "-y-" ünsüzünün etkisiyle darlaşan ünlüler sadece söyleyişte kalır, yazıda gösterilmez. Örnek: Başla-: Başla - y - an (yazıda), başlı - y - an (söyleyişte) Taşla-: Taşla - y - an (yazıda), taşlı - y - an (söyleyişte) • "-yor" ekindeki "y" sesinin de daraltıcı özelliği bulunmaktadır, fakat bu değişim hem söyleyişte hem de yazıda kendini gösterir. Başla-: Başlı - yor (hem yazıda hem söyleyişte) Taşla-: Taşlı - yor (hem yazıda hem söyleyişte) • "-ecek, -acak" gelecek zaman ekleri -(i)cek, -(ı)cak, -(u)cak, -(ü)cek biçiminde söylenir. Gel-: Gel - ecek (yazılır) / gel - icek (söylenir) Sor-: Sor - acak (yazılır) / sor - ucak (söylenir)

8 • Eylem kökü ünlü ile bittiği zaman araya "y" sesi getirilir
• Eylem kökü ünlü ile bittiği zaman araya "y" sesi getirilir. Bu durumda "y" sesinin daraltıcı özelliğinden dolayı, kendisinden önceki ünlü daralır, kendisinden sonraki ünlü ise düşer. Örnek: Söyle-: Söyle - y - ecek (yazılır) / söyli - y - cek (söylenir) Yürü-: Yürü - y - ecek (yazılır) / yürü - y - cek (söylenir) • Kısaltmalardaki ünsüzler "e" sesinin yardımı ile söylenir. HBB kısaltması He Be Be diye söylenir. NTV kısaltması Ne Te Ve diye söylenir. IMF kısaltması İ Me Fe diye söylenir.

9 3. GÜZEL VE ETKİLİ KONUŞMA İLKELERİ
Konuşma önemli bir iletişim aracıysa konuşma ilkelerinin bilinmesi gerekir. Kişiliği ele veren konuşmanın ilkelerinin bilinmesi konuşurken daha dikkatli olunmasına, dinleyicinin dikkatini toplamaya, konuşmanın etkili olmasına yardımcı olur.

10 Güzel ve etkili bir konuşmanın ilkeleri şunlardır:
• Konuşmanın bir planı olmalıdır. • Konuşmanın bir konusu olmalıdır. • Konuşma konusu, seslenilecek kişi veya kişilere uygun olmalıdır. • Konuşmanın amacı olmalıdır. • Konuşmada bütünlük olmalıdır. Konuşurken konu gereksiz ayrıntılarla dağıtılmamalıdır. • Konuşma inandırıcı olmalıdır. • Konuşma ilginç olmalıdır. • Konuşma çelişkili düşünceler içermemelidir. • Konuşma, gerekliyse, örneklerle zenginleştirilip anlaşılır kılınmalıdır. • Konuşmada bilgi yanlışlığı yapılmamalıdır. • Konuşmada duygu ve düşünceler sürükleyici bir biçimde aktarılmalıdır.

11 3.1. İYİ BİR KONUŞMACININ ÖZELLİKLERİ
Konuşma doğuştan başlayarak oluşan bir yetidir. Bu durum, işitme engelliler dışında, herkeste doğuştan vardır. Dil becerileri ise doğduktan sonra edinilen bir olgudur. Bu olgu aynı zamanda konuşmanın da temelini oluşturur. Konuşma becerileri uygulama yoluyla kazanılır. Değişik eğitim ortamları bu uygulamaya olanak sağlar. Konuşma duygu, düşünce ve dileklerimizi görsel ve işitsel ögeler aracılığıyla karşımızdakine iletmektir. İyi bir konuşmacı Türkçe konuşma bilgisinin yanı sıra, konuşmanın temel ögelerinden ses bilgisini de öğrenmelidir. Ses, yalnızca biyolojik bir işlev değil, insanlar arasındaki iletişimi sağlayan konuşma eyleminde en önemli araçlardan biridir.

12 İyi bir konuşmacıda bulunması gereken özellikler şöyle sıralanabilir:
• İyi bir konuşmacı, konuşma eylemini oluşturan ögelerin önemini bilir (beden dili, ses, zihinsel etkinlik). • Konuşmasında örneklere, açıklamalara yer verir. • Gözlem gücünü geliştirmiştir. • Seçilen konuşma alanında ya da alanlarında geniş bir bilgi sahibidir. • Amacına uygun yönde ve mantıklı bir akış içinde düşünme yeteneğini geliştirmiştir. • Konuşma hızını ayarlamasını bilir. • Kendi yeteneklerini değerlendirmeyi ve sınırlarını bilir. • Dinleyicisini yakından tanır. • Konuşmada kişiliğin önemini göz önünde bulundurur. • Dinleyicileri ile yüz yüze iletişim kurar. • Kendi kendisinin titiz bir eleştiricisidir. • Ahlaksal sorumlulukları bulunduğunu hatırdan çıkarmaz. • Dış görünüşüne önem verir, kıyafetleri temiz ve özenlidir.

13 Konuşurken dikkat edilmesi gereken görgü kuralları:
• Ağızda bir şey varken konuşulmamalıdır. • Küfürlü konuşulmamalıdır. • Konuşmada argo sözcük kullanılmamalıdır. • Konuşurken tükürük saçılmamalıdır. • Tanımadığımız birine "ağabey, abla" diye seslenilmemelidir. "Hanımefendi, beyefendi" diye seslenilmelidir. • Tanımadığımız bir kişiye I. tekil kişi "sen" yerine II. çoğul kişi "siz" diye seslenilmelidir. • Üst konumdaki (amir) kişilere "siz" diye seslenilmelidir. • Alt konumdaki kişilere "siz" diye seslenilmelidir. • Alt konumdaki kişilerden bir şey yapılması istenirken kullanılan emir cümleleri "lütfen" sözcüğü ile başlamalıdır. • Alt konumdaki kişilerden bir şey yapılması istenirken kullanılan emir cümlelerinde II. çoğul emir eki kullanılmalıdır. • İstenilen bir şey yerine getirildiği zaman mutlaka teşekkür edilmelidir.

14 4. KONUŞMAYI ETKİLEYEN ÖGELER
Konuşma ögeleri beden dili, ses ve düşünsel etkinlik olmak üzere üç ögeden oluşur. Bu ögeleri ve özelliklerini sırayla yakından tanımakta yarar vardır. 4.1. BEDEN DİLİ Beden dili jestlerle ve mimiklerle gerçekleşir. Yüz kaslarının bir anlam yaratmak için kullanımı mimikleri, diğer bir deyişle yüz ifadesini; baş, el, kol, ayak, bacak hareketleri ya da bedenin tümünün kullanımı jestleri oluşturur. Beden dilinin kullanımı insanlığın var oluşuyla eş zamanlıdır. İletişimde bir jestin, bir mimiğin anlam kazanabilmesi için algılanması gerekir. Yapılan araştırmalarda insan yüzünün değişik ifadeyi anlatabildiği belirtilmektedir. Bazı jest ve mimikler hemen hemen her ulus için aynı anlamı taşırken, bazıları da ulustan ulusa farklı anlamlar içermektedir. Jest ve mimikler konuşmaya yardımcı olurken, konuşma da jest ve mimiklerin algılanmasını sağlar.

15 Jest ve mimikler doğal bir biçimde yapılırsa, konuşmamız canlılık kazanır, sözcükler ve cümleler renklenir. Özellikle vurgulanmak istenen önemli noktalara dinleyicilerin dikkatleri çekilmiş olur. Düşünce ve duyguların vurgulanmasında yapılacak abartılı hareketler ise yarardan çok zarar getirir. Dinleyici, söylenenlere değil de söyleyene dikkat etmeye başlar. Beden dilinin önemli bir işlevi de konuşmanın yapısını etkilemesidir. Bedensel her eylem, sözcüklerin anlamını pekiştirdiği gibi anlam taşımaya da yarar. Yüz, konuşma süresince düşünce ve duyguları yansıtacak bir anlatım içerisinde olmalıdır, ancak o zaman dinleyicilerle etkili bir iletişim kurulur. Bunun için konuşmanın duygu ve düşünce örüntüsüyle yüzün anlatımı arasında bir uyum olmalıdır. Beden dilinde el kol hareketleri ise mimiklerden sonra en çok kullanılan ve dikkati çeken hareketlerdir. İnsanın en çok iş gören ve düşünsel yaratıcılığını somutlaştıran ellerini "konuşturması" da kaçınılmazdır. El kol hareketleri kontrollü yapıldığında dinleyenin/dinleyenlerin dikkati canlı tutulur, konuşmanın daha etkili olması sağlanır; fakat el kol hareketleri abartılırsa dinleyenin/dinleyenlerin dikkati dağılır, konuşmanın etkisi azalır. Onun için el kol hareketlerini yeri geldiğinde abartmadan kullanmak gerekmektedir.

16 ● Göz İletişimi Yaşamımızda olduğu gibi sözsüz anlatımda da gözlerin ayrı bir önemi vardır. Savaşta askerlerin karşı tarafın askerlerini öldürürken gözlerine bakmamaları, yalan söylendiği zaman gözlerin bilinçsizce yere indirilmesi, etrafta dolaştırılması gözlerin sözsüz iletişimdeki önemini vurgulayan örneklerdir. Yapılan araştırmalarda insanların karşılarındaki kişilerin en çok gözlerine dikkat ettikleri saptanmıştır. Konuşurken karşısındakinin gözlerinin içine bakan, bakışlarını karşısındakine yönelten kişiler iletişim kurmakta ve karşısındaki kişiyi etkilemekte daha başarılıdırlar; bunların karşıtını yapanlar ise daha başarısız olurlar. Konuşurken dinleyenin gözlerinin içine bakmak bir görgü kuralıdır aynı zamanda. Bakışlarını dinleyicilere yöneltmeyen bir konuşmacı onları denetimine alamaz. Bu nedenle bakışlar sürekli olarak dinleyenlere yöneltilerek denetim sağlanır. Oysa birçok konuşmacı, bakışlarını ya elindeki yazıdan ayırmaz, ya da bakışlarını tavana, pencereye, bulunduğu yerin belli bir yerine takılı bırakır. Bu da konuşmasının etkisini azaltır. Bir sınıfta veya küçük bir topluluk karşısında konuşuluyorsa, konuşma süresince her öğrenci ile birden çok göz iletişimi kurulmalıdır.

17 4.2. SES Konuşma, her şeyden önce bir ses ve seslendirmeler bütünüdür. Hava titreşimlerinin kulakla duyulmasına ses denir. Her ses konuşma sesi değildir. Konuşma sesinin oluşması için akciğerlerdeki havanın dışarı çıkarken gırtlağın sağ ve sol yanında bulunan ikisi gerçek ikisi yalancı olan dört ses teline çarpması gerekmektedir. İnsan konuşurken nefes; akciğer, soluk borusu, gırtlak, ses telleri, küçük dil, ağız boşluğu, geniz, burun boşluğu, damak, diş etleri, diş, dil, dudaklara çarparak dışarı çıkar. Sesin oluşmasında birinci derecede rol oynayan ses telleri, önde kalkan kıkırdağın içiyle halka kıkırdağın iç kenarları arasına yerleşmişlerdir. Arkada, üçgen piramit biçimindeki ibriksi kıkırdakların iç yüzeyine bağlıdırlar. Gırtlak aynasıyla bakılacak olursa ses tellerinin aşağı yukarı gırtlağın ortasında, iki kiriş biçiminde yer aldığı görülür. Ses telleri akciğerlerden gelen havanın etkisiyle biçim değiştirirler.

18 BOĞUMLAMA Boğumlama konuşma organlarının akciğerden gelen soluğa biçim vermesidir. Bu, sesi anlaşılır kılar. Boğumlama konuşmanın temel ögesidir. İnsanların başlangıçta, boğumlamayı öğrenmeden önce, hayvanlar gibi sesler çıkardıkları varsayılır. Süreç içinde boğumlamayı öğrendikleri zaman konuşmaya başlamışlardır.

19 Topluluk karşısında konuşan bir kişinin söylediği bütün sözcüklerin anlaşılması gerekir. Bunun için bağırmak gerekmez, seslerin doğru boğumlandırılması gerekir. Bazı insanlar konuşurken dudaklarını, dillerini, çenelerini iyice hareket ettirmezler. Böyle tembellikleri olan kişilerin söylediklerini dinleyicilerin birçoğu anlamaz. Bunun için de sözlerini birkaç kez tekrarlamak zorunda kalırlar. Bu nedenle seslerin nasıl doğru boğumlandırılacağı öğrenilmelidir; çünkü ses şiddeti yetersiz birçok kişi, sesleri iyi boğumlandırabildiği için sözlerini rahatlıkla karşısındakilere iletebilmektedir. Diyaframın, göğüs kaslarının, kaburgaların yardımıyla akciğerden gelen basınçlı hava, ses tellerindeki titreşimle ses yarığında, yani gırtlak içinde sesi oluşturur (ancak kimi seslerin oluşumunda ses telleri hareketsizdir). Bu durumda titreşimin üretimi gırtlakta gerçekleşir denilebilir. Tınlama ise ses yarığından yukarıda yutak, ağız ve burun boşluklarında sağlanır. Bu organlarla birlikte daha önce belirtilen soluğun dışarı çıkarken çarptığı organlar çeşitli kapanma, engelleme ve hareketlerle sesin değişik biçimlerde oluşmasını sağlar. İşte bu süreç boğumlama olarak adlandırılmaktadır. Herhangi bir sözcüğün söylenmesi için genel olarak o sözcüğü oluşturan sesbirimlerin her biri için belirli ve kimi zaman birbirinden çok değişik hareketlerin yapılması gerekir.

20 4.2.2. TÜRKİYE TÜRKÇESİ SESLERİNİN BOĞUMLANMASI
1928 yılında kabul edilen Yeni Türk Alfabesi, Latin Alfabesinden alınan 29 Latin harfiyle düzenlenmiştir. Türk Alfabesi her ses için ayrı bir harf ve her harf için yalnız bir ses esası üzerine düzenlenmiştir. Oysa Türkçede 36 ses vardır. Ortak kullanılan, söylenen sesler temel olarak alındığı için alfabe 29 harften oluşturulmuştur. Türkçe sesçil bir dil olduğu için de yazıda gösterilmeyen sesler kültür dilinde söylenmemektedir. Türkiye Türkçesinde kültür dili İstanbul ağzı olarak kabul edilmektedir yılında Selanik'te Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp'in de içinde bulunduğu bir grup Genç Kalemler adlı bir dergi çıkartır. Bu dergiyle dilin sadeleştirilmesi gerektiği düşüncesini yaymaya çalışırlar. Dilin nasıl sadeleştirileceği ile ilgili yazılar yayımlarlar. Bu düşüncenin savunucularından olan Ziya Gökalp bunlara ek olarak Türkçülüğün Esasları adlı kitabında İstanbul Türkçesinin en güzel Türkçe olduğunu belirtir. İstanbul'un o dönemde başkent olması, aydınların, okur-yazar çoğunluğunun, yazılı basının orada bulunması gibi nedenler de İstanbul ağzının kültür dili olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Yazıda gösterilmeyen, kültür dilinde kullanılmayan yedi ses, Türkiye Türkçesinin yerel ağızlarında görülmektedir. Türkçedeki ünlü ve ünsüzler boğumlanma açısından zorlayıcı hiçbir nitelik taşımaz. Bunlar oldukça kolay ve rahat çıkışlı seslerdir.

21 Alfabede 8 ünlü vardır. Ünlüler ses yolunda engellenmeden çıkarlar
Alfabede 8 ünlü vardır. Ünlüler ses yolunda engellenmeden çıkarlar. Ünlüler dilin, çenenin ve dudağın aldığı biçimlere göre üç bölüme ayrılabilir. Bir ünlünün üç özelliği vardır: Dile göre kalın - ince, dudağa göre düz - yuvarlak, çeneye göre geniş - dardır. Dilin ön ve arkada bulunmasına göre ünlüler kalın - ince diye ikiye ayrılır. Buna ön arka ünlüler de denebilir. Dil önde iken oluşan seslere ince (ön), arkada iken oluşan seslere kalın (arka) ünlü denir. Kalın: a, ı, o, u İnce: e, i, ö, ü Dudağın aldığı şekle göre ünlülere düz veya yuvarlak ünlü adı verilir. Dudak birbirine paralel bir durumda iken oluşan seslere düz, yuvarlak veya öne doğru büzülerek oluşan seslere yuvarlak ünlüler denir. Düz: a, e, ı, i Yuvarlak: o, ö, u, ü

22 Çenenin aldığı biçime göre ise ünlülere geniş veya dar ünlü adı verilir. Sesler oluşurken alt çene ile üst çene arasındaki uzaklık fazla ise geniş, daha az ise dar ünlüler oluşur. Geniş: a, e, o, ö Dar: ı, i ,u, ü Ünsüzler ses yolunda çeşitli engellere uğrarlar. Ünsüzler bu engellere çarparak, onları aşarak biçimlenir. Bazen ses yolu kapanır, bazen de az ya da çok darlaşarak sesi sızdırır. Bu durumda ünsüzler şöyle bölümlenebilir: Çıkış yerlerine göre, sürekli söylenip söylenmediğine göre, ötümlü - ötümsüz olmalarına göre. Çıkışlarına göre Dudak ünsüzleri: İki dudağın birbirine değmesi sonucunda çıkar: b, m, p Alt dudağın üst dişlere değmesi sonucunda çıkar: f, v Diş ünsüzleri: Dilin diş veya dişetlerine değmesi sonucu çıkar: d, l, n, r, s , t, z Dilin damak ve dişetine değmesi sonucunda çıkar: c, ç, j, l, ş Damak ünsüzleri: Dilin kubbemsi bir biçim alarak damağa değmesi sonucunda çıkar: g, ğ, k, y Gırtlak ünsüzü: h

23 Sürekli söylenip söylenmediğine göre
Sürekli ünsüzlerde ses yolu daralır, sesler ses yolundan sızarak çıkarlar. Süreksizlerde ise ses yolu büsbütün kapanır, sesler patlayarak çıkar. Bir ünsüzün sürekli mi, süreksiz mi olduğunu anlamak için ünsüzün başına bir ünlü getirilerek söylenmeye çalışılır. Eğer ses uzuyorsa sürekli; uzamıyor, kesiliyorsa süreksizdir. Örneğin "f" sesinin başına bir ünlü getirildiğinde "efffff" gibi, sesin uzayıp gittiği; "b" sesinde ise "eb" gibi sesin uzamadığı görülür. Sürekli ünsüzler: f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z Süreksiz ünsüzler: b, c, ç, d, g, k, p, t Ötümlü (yumuşak) - ötümsüz (sert) olmalarına göre Kimi ünsüzler oluşurken ses kirişlerini titretirler. Burada titremeden dolayı bir ses oluşur. Bu ses boğumlanma yerinde çıkan sesle birlikte işitilirse böyle oluşan ünsüzlere ötümlü ünsüzler denir. Ses kirişlerini titretmeden yalnız boğumlanma yerinde çıkan ses işitilirse böyle oluşan ünsüzlere de ötümsüz ünsüz denir. Ötümsüz (sert) ünsüzler: ç, f, h, k, p, s, ş, t Ötümlü (yumuşak) ünsüzler: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z

24 4.2.3. SESİN ALÇAKLIK-YÜKSEKLİĞİ
Konuşmada duygu ve düşünceler sesin olanaklarıyla bir ileti hâline dönüşürler. Sesin değişkenliği, yükseklik ve alçaklığı konuşmanın akıcı olmasını sağlar. Konuşmada seslerin duyulup anlaşılabilmesi ve tekdüzeliğe düşülmemesi için sesin alçaklık - yükseklik olanakları kullanılır. Konuşmacının sesinin işitilmeyecek alçaklıkta olması, dinleyenlerle iletişimi engeller. Buna karşılık, çok yüksek şiddetle yapılan konuşma da dinleyenleri yorar. Bu nedenle konuşmanın yapıldığı yere ve dinleyici sayısına göre sesin şiddetinin alçaltılması ya da yükseltilmesi, konuşmanın anlam bütünlüğünü bozmayacak şekilde ayarlanmalıdır. Bu konuda sıkça yapılan yanlışlardan biri sesin basıncının denetime alınmamasıyla oluşan hızlı konuşmadır. Alçak ses zamanla ağır konuşmaya, yüksek ses de hızlı konuşmaya dönüşebilmektedir. Bu bir konuşma bozukluğudur. Oysa hızla, şiddet ayrı kavramlardır. Her insanda, ergenlikten sonra farklı ses şiddeti ve ses genişliği bulunur. Konuşma hızı ise konuşmacı tarafından kontrol edilebilir.

25 VURGU Vurgu, bir sözcük içinde bir hecenin veya bir cümle içinde bir sözcüğün diğer hece ve sözcüklere göre daha baskılı söylenmesidir. Kimi zaman aynı sözcük veya cümleye farklı vurgularla yeni anlamlar kazandırılabilir. Her dilin vurgusu farklıdır. Her dil kendi vurgusuyla konuşulmalıdır. Türkçede vurgular çeşitlilik göstermektedir. Vurgu, temelde ikiye ayırılır: sözcük ve cümle vurgusu.

26 CÜMLE VURGUSU Cümle vurgusunda, özellikle, belirtilmek istenen kavram daha baskılı söylenir. Bu, yazıda vurgulanmak istenen sözcüğün, genelde, yüklemin önüne alınmasıyla gösterilir. Yükleme en yakın olan sözcük en vurgulu olan sözcüktür, denilebilir. Konuşmada ise vurgulanmak istenen sözcüğün yükleme yakın olması gerekmez. Konuşmanın olanaklarından yararlanarak cümlenin içindeki herhangi bir sözcük vurguyu üzerine alabilir. Örnek: Ali hafta sonu sinemaya gidecek, cümlesini ele alalım. "Ali hafta sonu sinemaya gidecek." derken sinemaya "Ali"nin gitmesi önemlidir. "Ali hafta sonu sinemaya gidecek" derken sinemaya "hafta sonu" gidileceği önemlidir. "Ali hafta sonu sinemaya gidecek" derken "sinemaya" gidileceği önemlidir. "Ali hafta sonu sinemaya gidecek" derken ise "gitme" eylemi önem kazanır.

27 SÖZCÜK VURGUSU Türkçe sözcüklerde vurgunun yapıldığı yer genellikle son hecedir. Türkçenin bağlantılı bir dil olması eklerin vurgu konusunda önemini artırmaktadır. Bunun için Türkçedeki sözcük vurgusunu maddeler hâlinde belirtmekte yarar vardır. • Türkçe yalın eylemlerde vurgu hep son hecededir: Gitti, yaparım... • Yer adlarında vurgu: – Yer adı iki heceden oluşmuşsa vurgu başta bulunur: Muğla, İzmit… – Yer adı birkaç heceden oluşmuşsa vurgu birinci heceye doğru kayar, güçlü olan hecede kalır: Ankara, Çankırı, Malatya, İstanbul… • Cins adlar yer adı olarak kullanılınca vurgu birinci heceye doğru kayar: aydın bir insan, tokat acısı, kartal yırtıcı...; Aydın ili, Tokat ili, Kartal semti... • Sesteş sözcüklerde vurgu farklı hecelerdedir: Güldü: Bir çiçek türü, Güldü: Gülmek eylemi… • Pekiştirme önekleri vurguyu üzerine çeker: Bembeyaz, sapsarı, kıpkırmızı, masmavi… • Derece belirteçleri vurguyu üzerine çeker: En güzel, pek sıcak, çok kıskanç…

28 • Tek heceli sözcüklerde sözcük vurgusu bulunmaz ( en, pek, çok gibi derecelendirme belirteçleri kural dışıdır). • Olumsuzluk eki –mA vurguyu çekmez. Vurgu bir önceki hecede kalır: Bunu araştırma, Su dolmadı, Buraya danışma… • mI soru eki vurguyu çekmez: Geldi mi? • dA bağlacı vurguyu çekmez. • +dA eki ise vurguyu üzerine alır: Benim de bu toplantıya katılmam gerekir mi?, Bendeki kalem daha güzel… • ki bağlacı vurguyu çekmez: Söyledim ki... • Zaman belirteci türeten -leyin eki vurguyu çekmez: Geceleyin… • Zaman belirteci türeten -in eki vurguyu çekmez: Öğleyin, kışın… • +CA eki küçültme anlamında kullanılırsa vurguyu üzerine çeker. Bunun dışında kullanılırsa vurgu bir önceki hecede kalır: Güzelce bir kız, Kardeşçe yaşayalım, Bolca yiyin, İnsanca oturalım...

29 • İse, idi, imiş, ekeylem kipleri bitişik yazıldıkları zaman vurguyu çekmezler: Hasta ise, Öğrenci idi, Güzel imiş, Hastaysa, Öğrenciydi, Güzelmiş… • -iken ekeylemi bitişik yazıldığı zaman vurguyu çekmez. • Ekeylem geniş zaman kipinin kişi ekleri (-im, -sin, -dir, -iz, -siniz, dirler) vurguyu çekmezler: Çalışkanım, sessizsin… • "İle" sözcüğü ek olarak yazıldığında vurguyu çekmez. • Tamlama vurgusu: Ad ve sıfat tamlamalarında tamlayanların sözcük vurguları tamlanana göre daha güçlüdür. Tamlayan + tamlanan kolyenin taşı karanlık oda

30 • Ünlem vurgusu: Özel ad gibi kullanılan sözcüklerde çağrı vurgusu ilk hecededir: Amca, arkadaşlar, anne… • İkileme vurgusu: – Yansımalı ikilemelerde vurgu birinci sözcükteki vurgulu hecedir: Gizli gizli... – "m" sesi ile türetilen ikilemelerde vurgu birinci sözcükteki vurgulu hecededir: Gizli mizli , para mara… – Yakın anlamlı ya da karşıt anlamlı sözcüklerle oluşturulan ikilemelerde vurgu birinci hecenin vurgulu hecesindedir: İte kaka, içli dışlı… – Birbirine yakın iki sözcük ikileme olarak kullanıldığında vurgu genellikle ikinci sözcüğe kaymaktadır: Ana baba, ara sor…

31 •Birleşik sözcük vurgusu:
Birleşik sözcüklerde vurguyu belirlemek için sözcüğün anlamına bakmakta yarar vardır. Genelde birinci sözcüğün vurgulu hecesi birleşik sözcüğün de vurgusudur, fakat buna uymayan birçok kuraldışı sözcük vardır. Bunun için birleşik sözcüğün anlamının göz önünde bulundurularak birleşik sözcük içinde hangi sözcüğün önemli olduğu saptanmalıdır. Ancak o zaman birleşik sözcüklerdeki vurgu doğru olarak saptanabilir: binbaşı, bilgisayar, karagöz, karaciğer… Türkçeye girmiş yabancı sözcüklerde genellikle vurgu alındığı dildeki vurgu yerini korumaktadır. Bu tür sözcüklerde vurgunun yeri orta hecedir: akasya, bezelye, araka, apartman…

32 TON Ton da vurgu gibi bir söyleyiş özelliğidir. Ton, sesin tiz ya da pes çıkartılmasıdır, diye tanımlanabilir. Bir sesin şiddeti yükseldiğinde tizliği artar, sesin şiddeti azaldığında ses pesleşir. Bazı dilciler tonu vurgu ile birlikte ele alıp incelerler. İkisi de sözcükler arasında anlam ayırımı sağlamalarına rağmen aralarında farklılıklar vardır. Ton yani tonlama kişinin ruhsal durumu ile de ilgilidir. Anlatıma yumuşaklık, sertlik, coşkunluk, kızgınlık, kesinlik, belirsizlik vb. ayrıntılar katar. Anlatılmak istenen iletinin içeriği tonlamayı etkiler. Bir ölüm haberi ile doğum haberi aynı ton ile söylenmez. Kimi dillerde ton sözcüklerin anlam ayrımını belirtmek için kullanılır. Türkçede ise ton ezgiye bağlıdır, anlam ayırıcı özelliği daha çok tek heceli sözcüklerde belli olur. Tonlamayı iyice anlamak için "evet" ve "hayır" sözcüklerini ele alıp değişik tonlamalarla anlamlarının değiştiğini örneklemekte yarar var. Bu örnekler ve sözcükler çoğaltılabilir.

33 Evet: Şimdi sizi dinliyorum.
Evet: Kabul ediyorum. Evet: Meraklandırma insanı söyle. Evet: Allah cezanı versin, söyle. Evet: Tamam. Hayır: Kesinlikle ben yapmadım. Hayır: Kaç defa söyledim, olmaz. Hayır: Bu sorunu çözmem gerekli. Hayır: İşim yok. İyi bir konuşma için tonlamadan yararlanmak, tekdüzelikten uzaklaşmak gerekir. Tekdüze bir konuşma kötü konuşmadır. Bu durum hem dinleyicileri usandırır hem de konuşmayı anlatım niteliğinden uzaklaştırır.

34 EZGİ Ezgi cümleye aittir. Her dilin ezgisi farklıdır. Fransızca, Almanca bilmeyen bir insan bile o dilin ezgisini daha önceden biliyorsa, karşısındaki kişinin Fransızca mı, Almanca mı konuştuğunu bilir. Tonlama ve vurguda yapılan yanlışlık dilin ezgisini bozar. Ezgi üçe ayrılabilir: • Cümlenin bittiğini, iletilmek istenenin sona erdiğini belirtmek için ses tonunun cümlenin sonunda düşmesiyle ortaya çıkan biten ezgi: Bunu beğenmedim, Çocuklar sinemaya gittiler… • Cümlenin bitmediğini, iletilmek istenilen bildirimin süreceğini belirtmek için ses tonunun ezgi doruğuyla aynı düzeyde kaldığı ya da iki perde yükselerek süren ezgi: Geldim, gördüm, yendim… • Dinleyiciden yanıt vermesi istendiğinde, ses tonunun tümce sonunda yükselmesiyle ortaya çıkan soru ezgisi: Geliyor mu?, Yazacak mısınız?...

35 4.3. DÜŞÜNSEL ETKİNLİK Konuşma beyinde başlar. Konuşmayı oluşturan beden dili ve ses ögelerinin gerisinde düşünsel süreç yatmaktadır. Konuşmayı oluşturan organlara komut veren beyin düşünsel etkinlikler sonucu oluşan konuşmanın akciğerlerden gelen soluk yardımıyla sese dönüşmesini sağlar. Konuşma bir verici (konuşan kişi) ve alıcı (dinleyen kişi) arasında gerçekleşir. Vericinin beynindeki iletinin sesten yararlanarak alıcının algılamasını sağlamak konuşma sürecidir. İyi bir konuşmanın özelliği olan plan, amaç, öğrenilenler arasında bağlantı kurup iyi bir hazırlık yapılması, konunun saptanması hepsi zihinsel etkinliklerin bir sonucudur. Zihni bulanık, yorgun olan insanların konuşurken duraladıkları söylediklerini unuttukları, soruları anlayamadıkları için yanıt verirken zorlandıkları, yavaş konuştukları, bilgiler arasında bağlantı kuramadıkları görülmektedir. Bunun için beden sağlığı kadar zihin sağlığının da korunması, iyi bir konuşma için zihinsel etkinliklerin öneminin unutulmaması gerekmektedir.

36 5. BÖLÜM SONU SORULARI 1. Aşağıdaki cümlelerden hangisi konuşmayı en iyi biçimde tanımlamaktadır? a. Duygu ve düşüncelerin anlatılması b. Duygu ve düşüncelerin sözle anlatılması c. Duygu ve düşüncelerin dinleyene anlatılması d. Duygu ve düşüncelerin konuşma organlarından yararlanılarak dinleyene anlatılması e. Dinleyene bağırılarak seslenilmesi 2. Aşağıdakilerden hangisi konuşma dilinin özelliklerinden değildir? a. Ses b. Ton c. Vurgu d. Ezgi e. Harf

37 3. Aşağıdakilerden hangisi Türkçenin konuşma dilinin özelliklerinden değildir?
a. Türkçe sesçil bir dildir. b. Türkçede "ğ" ünsüzü söylenmez. c. "k" ünsüzü "ka" diye söylenir. d. Gelecek zaman ekleri (-ecek, -acak) yazıldığı gibi okunmaz. e. "y" ünsüzünden önceki "a, e" "ı, i" olarak söylenir. 4. Aşağıdakilerden hangisi güzel ve etkili konuşma ilkelerinden sayılır? a. Konuşma ilginç olmalıdır. b. Konuşma komik olmalıdır. c. Konuşma bilgi vermemelidir. d. Konuşma her zaman bilimsel konularda olmalıdır. e. Konuşma özensiz olmalıdır.

38 5. Aşağıdakilerden hangisi iyi bir konuşmacıda bulunması gereken özelliklerdendir?
a. İyi bir konuşmacı dış görünüşüne önem vermemelidir. b. İyi bir konuşmacı dinleyicisinin gözüne bakmaz. c. İyi bir konuşmacı "en güzel ben konuşurum" der. d. İyi bir konuşmacı gözlem gücünü geliştirmiştir. e. İyi bir konuşmacı bağırarak konuşur. 6. Aşağıdakilerden hangisinde konuşmayı etkileyen ögeler bir arada verilmiştir? a. Beden dili, ses, düşünsel etkinlik b. Beden dili, ses, ünlem c. Beden dili, konu, zihinsel etkinlik d. Beden dili, amaç, plan e. Beden dili, bilgi zenginliği, ton

39 7. Aşağıdakilerden hangisi mimik sözcüğünün en kapsamlı tanımıdır?
a. El ve kol eylemlerine denir. b. Vücudun bütün organlarının eylemine denir. c. Yüz kaslarının bir anlam yaratmasına denir. d. Baş, el, kol, ayak, bacak, eylemlerine denir. e. Bir olayı sözsüz anlatmaya denir. 8. Aşağıdakilerden hangisi jest sözcüğünün en kapsamlı tanımıdır? a. El ve kol eylemlerine denir. b. Vücudun bütün organlarının eylemine denir. c. Yüz kaslarının bir anlam yaratmasına denir. d. Baş, el, kol, ayak, bacak, eylemlerine denir. e. Bir olayı sözsüz anlatmaya denir.

40 9. Aşağıdakilerden hangisi abartılmadan kullanılan beden dilinin konuşmaya katkısıdır?
a. Konuyu belirlemek. b. Dinleyiciyi güldürmek. c. Amacı belirlemek. d. Dinleyicinin dikkatini el kol eylemlerine çekmek. e. Konuşmayı canlandırıp etkisini artırmak. 10. Aşağıdakilerden hangisinde ünlülerin özelliklerini belirleyen organlar bir arada verilmiştir? a. Diş, diş etleri, küçük dil b. Soluk, soluk borusu, gırtlak c. Hançere, geniz, damak d. Dil, dudak, çene e. Burun, burun boşluğu, geniz

41 CEVAPLAR 1. D 2. E 3. C 4. A 5. D 6. A 7. C 8. B 9. E 10. D

42 KAYNAK Canan İleri, Zeliha Güneş, Hülya Pilancı, Zakine Öztürk Çelik, Sözlü ve Yazılı Anlatım, Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 1998.


"XII. BÖLÜM SÖZLÜ ANLATIM (KONUŞMA) I" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları