Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Allah Kullarına Neler Vaad Ediyor?

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Allah Kullarına Neler Vaad Ediyor?"— Sunum transkripti:

1 Allah Kullarına Neler Vaad Ediyor?
Allah'ın Kur'an'da kullarına haber verdiği her vaadi haktır; gerçekleşmesi kuşku götürmeyen en kesin sözdür. "Haberin olsun, göktekilerin ve yerdekilerin tümü gerçekten Allah'ındır. Haberin olsun; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; ancak onların çoğu bilmezler." (Yunus Suresi, 55) ayetiyle haber verildiği gibi birçok insan bu konuda gaflettedir. Ancak kesin bir bilgiyle iman edenler, bu vaadin gerçekleşeceğinden asla kuşkuya kapılmazlar.

2 Kur'an Ahlakının Yeryüzü Hâkimiyeti Vaadi
Allah ayetlerinde Kendisine ortak koşmayan müminleri kesinlikle inkâr edenlere galip getireceğini, onların korkularını gidereceğini ve İslam'ı dünyaya hakim kılacağını vaat eder. “Zikirden sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105) buyurur. Hiç şüphesiz, vaadedilenin mutlaka geleceğini, salih kullarını aciz bırakmayacağını (En'am Suresi, 134) haber verir. Müjdelediği kullarının karşısına dağlar bile dikilse, onları ezip geçecekler; dağlarda kendilerine bir yol bulacaklardır.

3 Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara vaat etmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55) Müminin elinde olan, daima doğru yolu gösteren, izzet ve şeref kaynağı ilâhî bir kitap; önünde de kendisine tam olarak uyulacak bir rehber olan Hz. Muhammed (s.a.v.) vardır. O, bu ikisiyle yeryüzünün en talihli insanıdır.

4 Dolayısıyla yeryüzü hâkimiyetinin tek adayı O’dur
Dolayısıyla yeryüzü hâkimiyetinin tek adayı O’dur. Kur’an-ı Kerim mümine bunu öğretir, bunu talim eder. Ve Cenâb-ı Hak müminden hep bu neticeyi bekler. Zaten Mümin, ‘Allah Rabbim, Hz. Muhammed (s.a.v.) rehberim, Kur’an düsturum, anayasam, cihat yolum; bu uğurda ölmek ise, en tatlı arzu ve idealimdir’ diyen insandır. Onun kafasında, sabit bir fikir halinde daima şu düşünceler vardır: ‘Ben, kendi milletimi yeryüzündeki bütün milletler arasında bir denge unsuru haline getirme zorundayım. Şayet yeryüzünde, insanlar arasında verilecek kararlar içinde benim görüşüm esas olmazsa, yeryüzünde nice zulümler işlenecek, azizler zelil, zelil olması gerekenler de aziz olacaktır.

5 Devletler bir araya geldiklerinde benim parmağıma bakmalı, söz söylendiğinde benim sözüme öncelik vermelidirler. Ve benim görüşüm alınmadan, kimse rey kullanmamalıdır. Mümin işte bu seviyede bir anlayış, duyuş ve şuur seviyesini yakaladığı zaman, hiçbir süper güç Müslümanları sömüremeyecek, zulüm edemeyecek ve onlara ambargo uygulayamayacaktır. Zaten, Cenâb-ı Hakk’ın bizden istediği de böyle bir yeryüzü hâkimiyetidir: “Kasem olsun, Biz, Zikir’den sonra Zebur’da da şunu yazdık: Yeryüzüne Benim salih kullarım varis olacaktır.” (Enbiya sûresi, 21/105)

6 Her devirde, hangi topluluk salih amel işler veya diğerlerine göre daha fazla salih amelde bulunursa, yeryüzünde denge unsuru olma, söz söyleme yetkisi o toplumun hakkıdır. Ancak bu konuda şu hususa dikkat edilmelidir: Salih amel, sadece ibadetten ibaret olmayıp, temelde Nebi ahlâkıyla ahlâklanma demektir. Yeryüzünde anarşi çıkaranlar, ölüme ölümle karşılık verenler, siyasî meselelerle halkın karşısına çıkıp onu iğfal edenler, kamuoyunu kendi istikametlerine meylettirebilmek için durmadan slogan üretenler ve bir ateş böceği hüviyetindeki akıllarına güvenerek burunları doğrultusunda gidenler, asla hakikî anlamda hâkimiyet kuramayacaklardır. Bir gün hakikat güneşinin doğması, onların nasıl bir zifiri karanlık içinde yol almaya çalıştıklarını gözler önüne serecek ve onlara da hatalarını itiraf ettirecektir

7 Bu sebeple diyoruz ki, iyileşme kazanmadan ulaşılacak neticeye hiç kimse bel bağlamamalıdır. Çünkü bu, ilâhî kanuna karşı tavır almak anlamına gelir. Halbuki Allah (c.c.) “Bir kavim kendini değiştirmedikçe, Allah da onları değiştirmeyecektir’ [Ra’d sûresi, 13/11] buyurmaktadır Dolayısıyla, bir millet aziz iken, Allah (c.c.) onları zelil etmez. Bir millet, başlara taç iken, Allah (c.c.) onları ayaklar altına aldırmaz. Ama bir millet kendini değiştirirse, Allah (c.c.) da onları değiştirir. Bu müspet anlamda da, menfî anlamda da böyledir. Öyle ise, evvelâ ‘Nefsinizi koruyun!’, yani, nefsinizde derinleşin. İçinizi fethetmeye çalışın Eğer fatih olmak istiyorsanız, önce işe nefis kalesini fethetmekle başlayın. Derinlikleriniz, iç âleminizde gelişsin, genişlesin ve derinleşsin. Her tarafınızda Allah (c.c.) mütecelli olsun.

8 Bir zamanlar biz, bütün dünyaya hâkim olmuştuk
Bir zamanlar biz, bütün dünyaya hâkim olmuştuk. Bu hâkimiyet dün gerçekleştiği gibi bugün de gerçekleşebilir. Elverir ki azmedip, dişimizi sıkalım; hiç olmazsa, bu konuda düşünce üretip azimli ve kararlı insanları harekete geçirelim. Gönlünde bu aşk ve heyecanı tutuşturabilen insan, cihadı hayatının en büyük gayesi ve en büyük ideali haline getirir. Getirdikten sonra da artık bu uğurda ölmeyi cana minnet bilir. Zaten yok olmadıktan sonra, varlıktan dem vurmak da mümkün değildir. Varlığa giden yol, yokluktan geçer. Her gündüz bir geceden, her bahar bir kıştan sonradır. Şahsî hayatlarında kışı ve gecesi olmayanlar, ne bahar yaşayabilir ne de sonbahar...

9 Milletinizin içinden bir gündüz bekliyorsanız, gece ibadetlerinizle yaşayacak, kendinizi zora koşacak; kar, fırtına, tipi demeden zorlukları göğüsleyecek, kandan, irinden deryaları geçecek, arkada nice Uhud’lar bırakacak ve sonra Mekke fethiyle, Çaldıran zaferiyle selâmlaşacaksınız Evet, bütün bunlar bir kıştan, bir geceden sonra, binlerce derdin şakaklarımızı zonklatmasının ardından olacaktır. Her doğum, mutlaka sancı ve ıstırapla meydana gelir. Doğumla gelenin neşesini tatmak isteyenler, böyle bir sancı ve ıstıraba razı olmalıdırlar. Cenâb-ı Hak, dinini koruyacağını ve yücelteceğini vaad ediyor. Allah Teâlâ’ın dinine sahip çıkanlar da, ona el atmakla yücelip aziz olacaklardır. Allah (c.c.), bu ülkede olmazsa bile bir başka yerde bu dini mutlaka yüceltecek ve kıyamete kadar hayatta kılacaktır. Bu, Allah (c.c.)’ın vaad-i Sübhanî’sidir. Ama O, bunu bir cemaatin yeryüzünden fitne yok oluncaya kadar mücadele aşk ve azmini göstermesine bağlamıştır. Kur’an-ı Kerim bu hususla alâkalı şöyle buyurmaktadır: “Fitne kalmayıp, yeryüzünde yalnız Allah’ın dini hâkim oluncaya kadar onlarla savaşın!” [Bakara sûresi, 2/193] İşte genel kural ve talimat budur.

10 Kıyamet Günü Vaadi Allah, dünya hayatının aldatıcılığına dikkat çeker; kesin bilgiyle inanmayanların kendilerini telaşa kaptırıp-hafifliğe ya da gevşekliğe sürüklememesini buyurur. Ve kullarının kıyamet gününün azabından korkmalarını ister. Çünkü o öyle bir gündür ki, "... (o gün hiç) bir baba, çocuğu için bir karşılık veremez ve (hiç)bir çocuk da babası için bir şeyi verebilecek (durumda) değildir. Şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile aldatmasın. (Lokman Suresi, 33) Bütün varlığını insanın sonsuz azap çekmesine adamış olan en büyük düşmanı şeytan, insanı fakirlikle korkutur ve çirkin utanmazlıklara yöneltmek ister.

11 Allah ise kullarına Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vaad eder. (Bakara Suresi, 268) Şeytan, insanlara aldatmadan başka bir şey vadetmez. (İsra Suresi, 64) Şeytanın telkinlerine kanan kişiler, ahirette onun kaypak karakterini açıkça görürler: "İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır." (İbrahim Suresi, 22) Şeytanın sözlerindeki gibi; gerçek olanı vaad eden yalnızca Allah'tır.

12 Allah'ın vaadini göz ardı edenler akılları baliğ olmayan çocuklar gibidirler; oynar oyalanır vakit öldürürler. Söz dinlemeyen bu kişiler hakkında Kur'an'da, "Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azap) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp-oynasınlar, oyalansınlar." (Mearic Suresi, 42) buyrulur. Allah, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "ol" dediği gün (herşey) oluverir, O'nun sözü haktır. Kıyamet günü de kesin bir gerçektir. Ve Sur'a üfürüldüğünde vadedilmekte olan azap günü gelmiştir. "Gerçekten Allah'ın va'di haktır, kıyamet-saatinde hiçbir kuşku yoktur" denildiği zaman, siz: "Kıyamet- saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zan (ve tahmin)da bulunup zannediyoruz; biz, kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz" demiştiniz. (Casiye Suresi, 32)

13 Oysa “Allah'ın vaadi geldiği zaman, O, herşeyi dümdüz eder;Rabbimin va'di haktır. (Kehf Suresi, 98)
Kıyametin gerçekliğine inanmayanların gözleri korkudan ve dehşetten düşmüştür; yüzlerini de bir zillet kaplamıştır. İşte bu, kendilerine vadedilmekte olan kıyamet ve azap günüdür. O gün en büyük ve adil mahkemede tartı haktır. Kimin tartıları ağır basarsa, işte onlar kurtulanlardır. Sonra Allah, elçilerini ve iman edenleri kurtarır; çünkü mü'minleri kurtarmak O'nun üzerine bir haktır. (Yunus Suresi, 103) Rabb'inden apaçık bir delil üzerinde bulunduğu halde Kur'an'ı inkar edene gelince; ateş ona vaad edilen yerdir. "Bundan kuşkuda olma " buyurur Allah; çünkü o, Rabb'inden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar. (Hud Suresi, 17)

14 Sonsuz Ahiret Vaadi İnsanların birçoğu, ölümle birlikte yaşamın son bulacağını ve tüm hayatın dünyadan ibaret olduğunu zannederler. Oysa dünyadaki herşey ve herkes sonlu yaratılmıştır; dünya hayatındaki herşey birgün ölecektir. İnsan için ölüm bir son değil, sonsuz hayata geçiştir. Ve ölümle birlikte muhteşem bir yaratılış, sonsuz ahiret hayatı başlayacaktır. Ahiret kesin bir gerçektir; Allah'ın vaadidir. Şimdi, kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz, dolayısıyla ona kavuşan kişi, dünya hayatının metaı ile metalandırdığımız sonra kıyamet günü (azaba uğramak için) hazır bulundurulan kişi gibi midir? (Kasas Suresi, 61) Dünya çok kısa süreli geçici bir imtihan mekanıdır ve ölüm her an insanı bulabilir. Bu nedenle iman eden insan yaşamı süresince, Allah’ın vaadi olan sonsuz ahiret hayatı için hazırlık yapar.

15 Cehennem Vaadi İnkarcılar, dünya hayatları boyunca zorluk ve sıkıntıları kabus gibi yaşar, nimet ve güzelliklere ulaşamazlar. Bu, inkar içinde yaşamaları nedeniyle onlara dünyada ve ahirette verilmiş olan büyük bir karşılıktır. Cehennem ehli kendilerince alay ederek; "Rabbimiz, hesap gününden önce (azaptan bize vadettiğin) payımızı çabuklaştırıver." (Sad Suresi, 16) derler. Onlara en güzel cevap Kur'an'dadır: “İşte bu, size vadedilmiş cehennemdir.” (Yasin Suresi, 63) Kafirler ve münafıklar, dünyada yaşadıkları karanlığı ahirette çok daha şiddetlisiyle sonsuza dek yaşarlar. Onlar yapıp ettikleri nedeniyle lanetlenmişlerdir; yüreklere tırmanan ateşin en alt tabakası onlar için hazırlanmıştır.

16 Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır. (Tevbe Suresi, 68) Cennet halkı, ateş halkına seslenir: "Bize Rabbimiz'in vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun." (Araf Suresi, 44)

17 Cennet Vaadi "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip dosdoğru yolda yürüyen kulları, "Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin." (Fussilet Suresi, 30) sözleriyle melekler, Rabb'lerinin vaadini müjdelerler. Allah birçok Kur'an ayetinde, takva sahibi mü'min erkek ve kadınlara içinde güzel mekanlar bulunan sonsuz cennetini vaad eder. Onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. (Ra'd Suresi, 35)  Meryem Suresi'nde tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunan kullarına Adn cennetlerini gaybtan vaad eder. "Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir." (Meryem Suresi, 61)  Ayrıca Allah, yolunda mücadele eden kullarına Tevrat, İncil ve Kur'an'da cennetini vaad ettiğini haber verir.

18 Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 111) Ve Allah'ın, yaptıklarının en güzelini kabul ettiği muttaki kulları için o gün cennet yakınlaştırılır. "Bu, size vadolunandır; (gönülden Allah'a) yönelip- dönen (İslam'ın hükümlerini) koruyan, Görmediği halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan' ve 'içten Allah'a yönelmiş' bir kalp ile gelen içindir. "Ona 'esenlik ve barış (selam)la' girin. Bu, ebedilik günüdür." (Kaf Suresi, 32, 33, 34) MUSAB


"Allah Kullarına Neler Vaad Ediyor?" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları