Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

XVII. VE XVIII. YÜZYILLARDA BİLİM

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "XVII. VE XVIII. YÜZYILLARDA BİLİM"— Sunum transkripti:

1 XVII. VE XVIII. YÜZYILLARDA BİLİM

2 XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Bilim
Bu yüzyılı batılılar ‘bilimsel devrim’ yüzyılları olarak adlandırmaktadır.Ancak bu deyim daha çok 17. yy için geçerlidir. 17. yy da devrim sayılabilecek nitelikte girişimler ve fikirler mevcuttur.18.yy ise ilk yarısı bilimsel gelişme yönünden sönük bir dönemdir.17.yy parlak ve devrimci atılımları göze çarpmaz.Bu döneme, deyim yerinde ise, on yedinci yüzyılda yutulan büyük lokmaların sindirildiği dönem olarak bakılabilir.

3 XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Bilim
Ancak bilimde 17.yy göre sönük olan dönem, felsefede oldukça parlak görünmektedir. Bir yanda Francis Bacon geleneğini sürdüren İngiliz empirist filozofları (Locke, Berkeley, ve Hume ), öte yandan Descartes’in rasyonalist geleneğine bağlı Fransız filozofları (Voltaire, d’Alembert, Diderot vb. ) görülür.

4 XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Bilim
18.yy özellikle Fransa’da ‘Aydınlanma Çağı’ dır. Fransız aydınları akıl ve bilimin, özgür koşullar altında, dine gerek bırakmayacak yeni bir dünya görüşü için yeterli olduğu inancındadırlar. Bu düşünce için ise kaynak olarak Descartes’dan kuşkuculuğu, Bacon’dan doğaya egemen olmanın yolunun bilimden geçtiğini, Newton’dan evreni mekanik terimlerle açıklamayı bulmuşlardır.

5 XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Bilim
Aydınlanma çağı filozoflarının bilimsel kültüre en büyük katkıları arasında yayımladıkları 21 ciltlik Ansiklopedi olmuştur. Bu nedenle bu guruba ‘Ansiklopedistler’ de denmektedir. Grubun ortak özellikleri arasında ilerlemeye inançları ve Hıristiyan dinine karşı antipatileri başta gelir.

6 XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Matematik
17.yy da yapılan devrimlerin üzerine 18.yyda ki bilim adamları alternatif teoriler geliştirmek yerine eldeki teorilerdeki boşlukları doldurma, sonuçları genelleştirme, pürüzleri giderme yönünde çalıştılar. Bu dönemde günümüz matematiğinin temelleri atılmıştır. Blais Pascal, Fermat, Leibniz, Euler, Lagrange ve Descartes bu dönemde matematik ve bir çok konuda öne çıkan bilim adamlarıdır.

7 Descartes ve Matematik
Descartes René soylu bir Fransız ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. ( ) Fransız düşünür, Analitik geometrinin ve Francis Bacon ile birlikte çağdaş felsefenin kurucusudur.

8 Descartes ve Matematik
İkici (düalist ) nitelikte ve derin karşıtlıklarla dolu olan Descartes felsefesi; metafizik, biçimsel, maddeci ve idealist öğeleri birlikte içerir.Descartes bir yandan orta çağ düşüncesinin bazı özelliklerini taşıyan, öte yandan günümüzde bile yeni yorumlara yol açan özgün düşünceler ortaya koydu.

9 Descartes ve Matematik
Öğrenimi sırasında matematiğe büyük ilgi duyan Descartes, bu bilimin yöntemini felsefeye de uygulayarak matematikte olduğu gibi genel geçer ve zorunlu bilgilere ulaşmayı amaçladı. İşe, o güne kadar bildiğini sandığı her şeyden kuşkulanmakla başlayan ve bunu yöntem kuşkusu diye adlandıran Descartes, kuşku götürmez tek gerçeğin ‘kuşkulanmak’ olduğunu söyledi.

10 Descartes ve Matematik
Descartes, ‘düşünüyorum o halde varım’ (cogitoergosum) biçimindeki ünlü yargısıyla bunu belirtir. Descartes cebir işlemlerini geometriye uygulamış ve analitik geometriyi kurmuştur.

11 Descartes ve Matematik
Cebirdeki işaretleri basitleştirmiş ve fizyolojik ruh biliminin temellerini atmıştır. Cebirin geometriye uygulanması sonucunda ilk defa koordinat geometrisi fikri gelişmiş, koordinat sisteminde ox ve oy doğruları o noktasında birbirlerini dik keserler ifadesi görülmüştür.

12 Blaise Pascal ( ) Fransa’nın matematik, fizik ve felsefe alanındaki ünlü dehalarından olan Pascal küçük yaşta kendini göstermiştir. Yunanca ve Latince öğrenmiş ve babasının desteği ile konuya ilişkin bilgisini arttırmak için Eukleides’in ‘Elementler’ ini’ ve Apollonios’un ‘Konikler’ini’ Yunancasından okumuştur.

13 Blaise Pascal ( ) Henüz 12 yaşındayken hiç geometri bilgisine sahip olmadığı halde bir üçgenin iç açılarının toplamının iki dik açıya eşit olduğunu kendi kendine bulmuştur. Dil derslerinden arta kalan boş zamanını babasının verdiği kitapları okuyarak değerlendiren Pascal 16 yaşında konikler üzerine bir eser yazmıştır. 19 yaşında aritmetik işlemlerini mekanik olarak yapan bir hesap makinesi icat etmiştir. ( )

14 Blaise Pascal ( ) Pascal yalnızca teorik bilimlerde değil, pratik ve deneysel bilimlerde de yetenekli ve özgün bir araştırmacıydı. 23 yaşında Toriçelli’nin ( ) atmosfer basıncı ile ilgili çalışmasını incelemiş ve bir dağa çıkartılan barometredeki civa sütununun düştüğünü, yani yükseğe çıkıldıkça hava basıncının azaldığını göstermiştir ( ).

15 Blaise Pascal ( ) Diş ağrısından uyuyamadığı bir gece rulet oyunu ile sikloid üzerine düşünmüştür. Çok genç yaşlarda çok önemli çalışmaları tamamlamış ve matematiğin gelişimine çok önemli katkılar yapmıştır. Fermat ile yazışarak Olasılık Teorisini kurmuştur. Binom açılımında katsayıları vermiştir, Pascal üçgeninin keşfi de ona aittir.

16 Blaise Pascal ( ) 25 yaşındayken kendini felsefi ve dini düşüncelere adamıştır. Felsefe ile ilgili en ünlü kitabı ‘Düşünceler’dir. 1653’ ten itibaren matematik ve fizik üzerinde çalışarak “sıvıların kararsızlığı” üzerine bir kitapçık yazmıştır ve bu kitapçıkta Pascal'ın basınç kanunu açıklanmıştır.

17 Blaise Pascal (1623-1662) Önemli yapıtları:
Aritmetik Üçgenin İncelenmesi (1654) Geometri Anlayışı Üzerine (1658) Hava Boşluğuna İlişkin Yeni Deneyler (1647) Sıvıların Dengesi ve Hava Kütlesinin Ağırlığı Üzerine İncelemeler (1651)

18 Blaise Pascal ( ) Sağlık problemlerinden dolayı 39 yaşında Paris’te ölmüştür.  Sebeplerin varacağı son nokta, onun ötesinde çok şey vardır. Yarış at için neyse; yalanlamak, inanmak ve şüphe etmek insan için odur.

19 Bask kökenli Fransız hukukçu ve matematikçidir.
Fermat amatör bir matematikçiydi. Ancak yinede 17.yüzyılın ilk yarısının önde gelen iki matematikçisinden biridir. Asıl mesleği memurluk olan Fermat hukuk ile ilgili çalışmalarını Fransa’nın Toulouse şehrinde yapmıştır. İşlerinden arta kalan zamanlarda ise matematik ile uğraşmıştır. Pierre De Fermat ( )  

20 Pierre De Fermat ( )   Fermat’ın günümüzde hatırlanmasının en önemli sebebi son teoremi olan Modern Sayılar Kuramıdır: ‘’ Herhangi x, y, z pozitif tam sayıları için, xn + yn = zn ifadesini sağlayan ve 2’ den büyük bir n doğal sayısı yoktur.’’ Eğrilerin teğetlerini, maksimumlarını ve minimumlarını bulmak için yöntemler geliştirmiştir. Böylece diferansiyel hesabın temellerini atmıştır.

21  Pierre De Fermat ( ) Fermat matematiksel olasılıklar kuramının da kurucusudur. Pascal ile birlikte bir şans oyununda her oyuncunun kazanma olasılığı problemi üzerinde durmuş ve kombinasyonlar teorisi ile problemi çözmüştür. Descartes’ten bağımsız olarak analitik geometriyi kurmuştur.

22  Pierre De Fermat ( ) Fermat buluşlarını yayınlamayı savsaklayan savruk bir kişiydi. Bu yüzden günümüzde analitik geometrinin kurucusu olarak Descartes’ı, diferansiyel hesabın başlatıcısı olarak da Newton’u biliyoruz. Asal sayılar üzerinde çok durmuştur. Bu konuda çeşitli teoremleri vardır. Örneğin; 4n+1 şeklinde yazılan bir asal sayı, yalnızca bir tek şekilde iki karenin toplamı olarak yazılabilir.

23  Pierre De Fermat ( ) ‘Fermat Teoremi’ olarak bilinen meşhur teoremi ise; ‘p asal bir sayı ve a ile p aralarında asal olduğu zaman (ap-1-1) sayısı p sayısına bölünebilir.’ biçiminde ifade edilebilir. Fermat ayrıca x2-Ay2 = 1 denkleminde A kare olmayan bir tam sayı olmak şartıyla sınırsız sayıda tam sayı çözümünün bulunduğuna işaret eden ilk matematikçidir (1657).

24  Pierre De Fermat ( ) Fermat aynı zamanda modern dönem ışık tasarımının geliştirilmesinde önemli bir adım atmıştır. Snell Kanunu kanıtlamıştır. sinα/sinβ=V1/V2

25 GOTTFRİED WİLHELM LEİBNİZ

26 GOTTFRİED WİLHELM LEİBNİZ
( ); Ünlü bir Alman filozofu, bilim dünyasının en önemli sistemci düşünürlerinden biridir. Matematik, metafizik ve mantık alanlarında ileri sürdüğü yeni düşünce ve görüşleriyle tanınır. Leibniz, Leipzig'de doğdu, 15 yaşında Leibzig Üniversitesi'ne girdi. Almanya'da felsefe tarihinin kurucusu sayılan Jakob Thomasius'tan felsefe okudu

27 GOTTFRİED WİLHELM LEİBNİZ
Leibniz 1672 yılında, 26 yaşında ileri modern matematik çalışmalarına başladı. Bundan 3 yıl sonra Isaac Newton'dan bağımsız olarak Calculus'un temel teoremini keşfetti (Fundamental Theorem of Calculus). Pek çok yıl Leibniz ve Isaac Newton taraftarları arasında kimin Calculus'u keşfettiğine dair bir tartışma olsa da şuan Leibniz ve Isaac Newton Calculus'un babaları olarak kabul edilmektedir.

28 Leibniz'in Felsefesi Leibniz, duyusal verilerin zihin ya da akıl sayesinde bilgiye dönüştüklerini belirtir. Duyulardan geçmemiş hiç bir şey zihinde bulunmaz. Deney ile akılı birleştirmeye yönelik bir teori kurmaya çalışmıştır.

29 Leibniz'in Felsefesi Felsefesinde Descartes'in töz kavramından hareket eder. "Tözü düşündüğüm zaman var olmak için kendinden başka hiçbir şeyin varlığına muhtaç olmayan bir şeyi düşünüyorum. Açık söylemek gerekirse böyle olmayan yalnız Tanrıdır.“

30 Leibniz'in Felsefesi Leibniz'in töz olarak adlandırdığı şeyler monadlardır. Leibniz'e göre monadlar önceden belirlenmiş bir düzen içinde bulunurlar. Buna önceden düzen kuramı denir.

31 Leibniz‘in Çarpma Kuralı
iki veya daha fazla fonksiyonunun çarpımının türevinin hesaplanmasında kullanılan bir yöntemdir. Kuralın matematiksel ifadesi f ve g sırasıyla f(x) ve g(x) ifadelerinin kapalı formu olmak üzere şöyle verilir:

32 dx, dy simgelerini d(uv)=udv+vdu gibi türev alma kurallarını sınır değerlerinde dy=o büküm noktalarında d2y=0 koşuluyla bölümün diferansiyeline de deyinmiştir.

33 Başlıca Eserleri Metafizik üstüne konuşmalar
İnsan zihni üzerine yeni denemeler Theodise Monadoloji Leibniz Ödülü, Alman Araştırma Topluluğu'nun Alman bilim adamlarını desteklemek amaçlı verdiği ödüldür.

34 Leonhard Euler

35 Leonhard Euler 18. yüzyıl'ın en önemli ve tüm zamanların önde gelen matematikçilerinden biri kabul edilmektedir. Fonksiyon kavramı ve onun yazımını tanımlamıştır . Yaptığı bu çalışma için verilebilecek örneklerden bazıları trigonometrik fonksiyonlar için yaptığı sin, cos ve tan tanımlamalarıdır.

36 Leonhard Euler Euler 1735 yılında bir takım sağlık problemleri yaşamaya başladı. Humma hastalığına yakalandı ve yılında sağ gözü görmemeye başladı. Yapılan cerrahi müdahale ile geçici olarak iyileşse de yeniden görme kaybı yaşamaya başladı yılında yapılan yeni bir cerrahi müdahale öteki gözünü de kaybetmesine neden oldu.

37 Leonhard Euler Euler matematiğin neredeyse bütün alanlarında çalışmıştır; geometri, aritmetik, trigonometri, cebir ve sayı teorisi. Bunlara ek olarak uzay-zaman süreklisi mekaniği, ay teorisi ve diğer pek çok alanda da katkıda bulumuştur. Tıp, botanik ve kimya alanında önemli çalışmalar yapmıştır. Aynı zamanda mükemmel bir tarihçi ve çok okuyan bir edebiyat severdi. Olağanüstü hafızası ile bilinir .

38 Euler' in çalışmalarının tamamı eğer basılsaydı 60 ve 80 ciltlik yer kaplardı.
Euler e(Euler sabiti olarak da bilinir) sabiti ile formüller yazan ilk kişidir. Faydasını, tutarlılığını ve bir sanal sayının üssünü almakta nasıl kullanılacağını Euler formülü ile tanımlamıştır.

39 Euler özdeşliği: Büyük asal sayılar buldu ve asal sayıların sonsuz tane olduğu sonucuna vardı.

40

41 1. e sayısı, aşağıdaki diferansiyel denklemi sağlayan yegâne pozitif reel sayıdır.
e sayısı, aşağıdaki limite eşittir:

42 e sayısı, aşağıdaki sonsuz toplama eşittir:
Euler toplamı, almaşık dizilerin yakınsaklığını hızlandırmak amacıyla kullanılmaktadır. Yöntem, ıraksak toplamların hesaplanmasını da olanaklı kılmaktadır.

43

44 Euler integral 'inin iki tipi vardır:
Euler integral’inin ilk türü: Beta fonksiyonu Euler integral 'inin ikinci türü: Gama fonksiyonu'dur.

45 TELESKOP Teleskop (Yunanca tele = uzak ve skopein = bakmak), uzaydan gelen her türlü radyasyonu alıp görüntüleyen astronomların kullandığı bir rasathane cihazıdır. XVII. yüzyıldan sonra astronominin gelişmesi büyük ölçüde teleskopun gelişimine bağlı kalmıştır.

46 TELESKOP İcat edildiği tarih açık değildir; bir bilim adamı değil bir usta tarafından keşfedilmiş olması muhtemeldir. Kimin tarafından yapıldığı da muamma olan teleskop belli dönemlerde birkaç ismin üzerinde yaptığı çalışmalar sonucu bugünkü halini almıştır.

47 TELESKOP Teleskopun ilk şeklinin tarifi Türk İslam alimi Ebü’l Hasan ( ) tarafından yapılmıştır. Osmanlılar döneminde de bunun üzerine birtakım çalışmalar yapılmıştır.

48 Galileo Teleskopu

49 Kepler Teleskopu

50 Newton Teleskopu

51 Gregorian Teleskopu

52 Mercekli Teleskoplar

53 Aynalı Teleskoplar

54 Newtonian Tipi Teleskoplar

55 Cassegrain Tipi Teleskoplar

56 Katadioptrik (aynalı-mercekli) Teleskoplar
Schmidt-Cassegrain Teleskopları:

57 Johannes Kepler (d. 27 Aralık 1571 - ö. 15 Kasım 1630)

58 Johannes Kepler Çağdaş astronominin kurucusu sayılan Kepler 1571 yılında Almanya'nın güneyinde bulunan Weil'da doğdu. Çocukluğunda çok hasta olmasından dolayı ellerinde ve gözlerinde kalıcı bozukluk olmuştu. Buna rağmen Tübingen Üniversitesi'ne girdi ve öğrenim gördü. 1591'de yüksek lisans derecesi aldı. Graz'da matematik profesörlüğü yaptı.

59 Johannes Kepler Bu dönemde yazdığı Mysteriumcosmographicum (Evrenin Gizleri, 1596) adlı yapıtında açıkladığı gezegen sistemiyle ünlü astronomlar arasına katıldı. Linz'de kaldığı 14 yıl içinde iki kitap yazan Kepler, burada üçüncü yasasını keşfetti.

60 Johannes Kepler 1. yasası: Bütün gezegenler, odaklarından birinde Güneş'in bulunduğu elips biçimli yörüngeler üzerinde hareket eder. 2. yasası: Bir gezegeni Güneş'e bağlayan doğru parçası eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar. 3. yasası: Gezengenlerin dolanım sürelerinin karesi ile Güneş'e olan uzaklıklarının küpünün oranı tüm gezegenler için aynıdır.

61

62 Johannes Kepler Bütün ilk ve ortaçağ boyunca, Dünya’nın evrenin merkezi olduğu varsayıldı. Buna karşı çıkan ilk isim görüşlerini ölüm döşeğinde yayınlatmayı başaran Polonyalı papaz ve bilim adamı NicolausCopernicıus ( ) oldu (MikolajKopernik). 17.yüzyıla gelindiğinde bilim adamları ikiye ayrılmıştı. Bir bölümü din ve ilk çağ Yunan filozoflarının etkisi altında hala Dünya merkezli evreni, bir kısmı da Güneş merkezli evreni savunuyordu.

63 Johannes Kepler Kepler ikinciler arasındaydı. Ne var ki, Güneş merkezli evreni savunanlar o tarihte bilinen altı gezegenin (Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter ve Satürn) hareketlerindeki bazı düzensizlikleri açıklayamıyorlardı. Platon felsefesi ve Pisagor matematiğinin etkisiyle evrende varolduğuna inandığı matematiksel uyumu göstermeye çalışmıştır.

64 Rana Descartes Descartes bu yöntemini dört kuralla temellendirmiştir.
1-Apaçıklık Kuralı: Doğruluğu apaçık bilinmeyen hiçbir şeyi doğru olarak kabul etmemek, yani acele yargılara varmaktan ve ön yargılara saplanmaktan çekinmek, yargılarda ancak kendilerinden kuşkulanılmayacak derecede açık ve seçik olarak kavranılan şeyleri bulundurmak.

65 Rana Descartes Bu yöntemin esası, sağlam bir nokta buluncaya kadar sezişle apaçık olarak kavranılamayan her şeyden kuşku duymaktır. Bu yönüyle kuşkucuların yöntemlerinden tamamen farklı olan yöntemsel kuşkuculuk, Descartes'ın deyimiyle, gerçeği, yani kayayı bulmak için gevşek toprak ve kumu atmak amacına dayanır. Böylece elde edilen bilgi artık kendisinden kuşku duyulmayan, apaçık olarak kavranılan, doğruluğuna güvenilen bilgi olacaktır.

66 Rana Descartes 2-Analiz Kuralı: Bu kural incelenecek problemlerden her birini, olanaklar ölçüsünde ve daha iyi çözümlemek için gerektiği kadar parçalara ayırmayı belirtir, yani karmaşık ve karanlık olan önermelerden, basamak basamak daha yalın önermelere inmek ve daha sonra bu yalın önermelerden başlayarak daha karmaşıkların bilgisini elde etmektir.

67 Rana Descartes 3-Sıra Kuralı: En yalın ve bilinmesi en kolay şeylerden başlayarak, tıpkı basamak basamak bir merdivenden çıkar gibi, derece derece daha karmaşık olanların bilgisine yükselirken, doğaları gereği ard arda sıralanmayan şeyler arasında bile bir sıra olduğunu öngörerek düşünmeyi yürütmektir.

68 Rana Descartes 4-Sayış kuralı: Bu kural hiçbir şeyin unutulup atlanmadığından emin olmak için, her yönden tam sayış ve genel tekrar yapmayı belirtir. Burada dikkat edilmesi gereken dört nokta vardır. Sayışın sürekli, kesiksiz, yeter ve sıralı olması.

69 Galileo Galilei (15 Şubat 1564 – 8 Ocak 1642)
İtalyan fizikçi, matematikçi, gökbilimci ve filozofu olup, Bilimsel devrim'de büyük bir rol oynamıştır.

70 Galileo Galilei Galileo hem yüzyıllardır hakim olan Aristoteles akımından, hem de  Kutsal Kitap'tan şüphe duyarak  Ortaçağ'daki bilim anlayışında devrim yaratmıştır.

71 Galileo Galilei Galileo 15 Şubat 1564'te İtalya'nın Pica şehrinde doğdu. Döneminin tanınmış müzisyenlerinden Vincenzo Galilei'nin oğlu olan Galileo, ilk tahsilini Floransa'da yaptı. Babası kendi matematik uğraşısı nedeniyle varlığının çoğunu kaybetmişti ve Galileo'u matematikten uzak tutmaya çalışıyor, bir hekim olmasını istiyordu.Galileo'nun müzisyenlik ve ressamlığa oldukça ilgisi vardı ama babasının isteğine uyarak Pisa Üniversitesi'nde tıp okumaya karar verdi.

72 Galileo Galilei Babasının bir arkadaşı olan matematik öğretmeni Ricci, Galileo'yu oldukça etkiledi ve Galileo babasının karşı çıkmasına rağmen özel matematik dersleri almaya başladı. Bu derslerde Arşimed'in çalışmalarını öğrendi. Galileo deneylerinin ilkini 17 yaşında tıp öğrencisiyken gerçekleştirmiştir.Kilise avizelerinin rüzgar ile salınmasını inceleyen Galileo, rüzgarın sertliğine göre açının değiştiğini fakat salınım zamanının değişmediğini fark etti.Bu gözlemini evde iki sarkaç oluşturarak denemiş, aynı sonucu almıştır.

73 Galileo Galilei Galileo Pisa Üniversitesi'ndeki eğitimi sırasında tıp dalından vazgeçti ve felsefe ile matematik çalışmaya karar verdi. 1589'da Pisa Üniversitesi'nde matematik profesörü oldu, 1592'de Padua Üniversitesi'ne geçti ve 1610 yılına kadar burada kaldı.

74 Galileo Galilei 22 yaşında "Hidrostatik Terazi" kitabını yayınlayarak bilim dünyasının ilgisini çekti.O dönemde Aristoteles geleneği izlenerek bir cisim ne kadar ağır olursa, o kadar hızlı bir şekilde yere düşeceği düşünülüyordu. Galileo tüy, yaprak gibi cisimlerin yere daha yavaş düşmesinin nedeni olarak geniş yüzeylerinin hava ile sürtüşmesi olduğunu gösterdi.Havasız bir ortamda bütün cisimlerin yere aynı hızda düşeceğini iddia etti, o dönemde bu iddiasını kanıtlayacak bir gözlem imkanı yoktu ama gelecekte vakum ile yapılan deneyler Galileo'yu doğrulamıştır.

75 Galileo Galilei 1609 yılında Hollanda'da teleskobun icadını öğrendi ve ertesi yıl daha üstün bir teleskop geliştirdi.Sonrasında Ay'ın yüzeyi, Güneş'teki lekeleri, Jüpiter'in uydularını keşfetti.  Gökbilimi çalışmaları Galileo'yu oldukça ünlü yapmıştı.

76 Galileo Galilei Bilimsel metodu:
Galileo çalışmalarını yaparken fiziksel olayları parçalara ayırıyor ve bu parçaları herkesin anlayacağı kesinlikte açıklamaya çalışıyordu. Bu parçalar sonra da birbirleri ile ilişkilendirilmeydi; bu yaklaşım günümüzde "model kurma" olarak adlandırılmaktadır

77 Galileo Galilei'nin buluşları
Teleskop: Aslında mercekleri kullanarak uzağı gören aletler Galilei'den daha önce yapılmıştı. Ancak bu aletleri, yıldızları ve gezegenleri inceleyecek kadar güçlü hale getiren o oldu.

78 Galileo Galilei'nin buluşları
Silindirin göz dayanan kısmına ve diğer ucuna mercekler yerleştiren Galilei teleskopu bulmuş oldu yılında yaptığı teleskopla birçok astronomik gözlem gerçekleştirdi. Bunların arasında Ay'ın yüzeyindeki kraterlerin ilk kez tespit edilmesi de vardı.

79 Galileo Galilei'nin buluşları
Jüpiter'in Uydularını Nasıl Keşfetti? Galilei 7 Ocak 1610 akşamı, kendi yaptığı teleskobuyla Jüpiter'i incelerken, gezegenin yakınında 3 küçük ve parlak yıldız gördü. Böyle birşey beklemediği için bir hayli şaşırmıştı.

80 Jüpiter'in Uydularını Nasıl Keşfetti
Onların, diğerleri gibi birer yıldız olduğunu düşündü. Ertesi akşam yine Jüpiter'i gözlemledi. 3 küçük yıldız bu kez Jüpiter'in batısına geçmiş ve gezegene daha fazla yaklaşmıştı. O zaman bunların yıldız değil, Jüpiter'in etrafında dönen gezegenler olduğunu anladı. Sonra bu gezegenlerin bir dördüncüsünü daha keşfetti.

81 Jüpiter'in Uydularını Nasıl Keşfetti
Böylece Jüpiter'in ilk 4 uydusu keşfedilmiş oldu. Dönemin öndegelen astronomlarından Simon Marius, Kasım 1609'da, yani Galilei'den enaz 5 hafta önce 4 uyduyu keşfettiğini öne sürdü. Ama daha önce hiçbir açıklama yapmadığı için bunu kanıtlayamadı. Bilim dünyası, Jüpiter'in 4 uydusunu Galilei'nin keşfettiğini kabul eder

82 Galileo Galilei'nin buluşları
Mikroskop Galilei teleskoptan daha küçük ölçülerde bir silindire yine mercekler yerleştirerek mikroskopu yaptı yılları arasında bu aletten çok sayıda üretti.

83 Galileo Galilei'nin buluşları
Termoskop Galilei, 1597 yılında sıcağı ve soğuğu ölçmek için bir alet yaptı. Termoskop adını verdiği bu alet, ince ve uzun bir tüp şeklinde boynu olan, yumurta büyüklüğünde cam bir şişeydi. Şişenin tüp şeklindeki boynu , içinde sıvı olan başka bir kaba konuluyordu. Yumurta şeklindeki kısmı da elle ovuşturarak ısıtılıyordu. Eller çekildiğinde kaptaki sıvı, tüpün içinde belli bir yüksekliğe ulaşıyordu.

84 Galileo Galilei'nin buluşları
Galilei'nin sarkaçlar üzerinde yaptığı incelemeler modern saatin ortaya çıkmasına katkıda bulundu. Bunun ilginç bir öyküsü vardır. Galilei çocukluğunda birgün kiliseye gider. Ayin sırasında uzun boylu bir adamın başı bir kandile çarpar ve kandil ileri geri sallanmaya başlar. Sarkaçlar ve Saatler

85 Sarkaçlar ve Saatler Kilisede canı sıkılan ve ayinle fazla ilgilenmeyen küçük Galilei kandilin, yavaşlasa bile hep aynı süre içinde ileri ve geri gittiğine dikkat eder. Ünlü bilim adamı hayatının daha ilerki dönemlerinde de, sarkaçların, yani ipe bağlı ağırlıkların sallanması üzerine incelemeler yaptı. İplerin uzunluğu aynı olduğu zaman, bütün ağırlıkların sallantılarını aynı zamanda tamamladıklarını tespit etti.

86 Galileo Galilei'nin buluşları
Eskiden saat yapımında en büyük sorun kendini yineleyen ve hep aynı uzunlukta olan bir hareket bulmaktı. Galilei'nin sarkaçlarla ilgili tespiti saatlere uygulanırsa bu sorun aşılacaktı. Bunu daha sonraki yıllarda Hollandalı bilim adamı Christian Guhens başardı ve "tik - tak, tik - tak" diye çalışan, bildiğimiz modern saati yaptı.

87 Galilei'nin Mahkemesi Galilei'nin yaşadığı çağda, Güneş sistemi konusunda hararetli tartışmalar yapılıyordu. Aslında bu alandaki çalışmalar yeni değildi. Milattan sonra 150 yılında Mısır'ın İskenderiye kentinde yaşayan Batlamyus, kendinden önce gelen düşünürlerin çalışmalarını gözden geçirerek, dünyanın uzaydaki konumuyla ilgili bir çalışma hazırladı.

88 Galilei'nin Mahkemesi Batlamyus'a göre Dünya evrenin merkezinde yeralıyordu. Güneş ve diğer yıldızlar Dünya'nın etrafında dönüyordu. Dünya'yı evrenin merkezine koyan bu anlayış Kilise tarafından benimsendi ve yaklaşık 1400 yıl boyunca resmi görüş olarak varlığını korudu. Ancak Polonyalı Nikolas Kopernik 1530 yılında tamamladığı çalışmasıyla yeni bir yaklaşım getirdi. 

89 Galilei'nin Mahkemesi Kopernik'e göre;
 Dünya günde bir kez kendi ekseni etrafında, yılda bir kez de Güneşin çevresinde dönüyordu. Kilise'nin bütün öğretilerini altüst eden bu yaklaşımı Galilei de destekledi. Yaptığı gözlemlerle Jüpiter'in aylarının, bu gezegenin çevresinde döndüğünü tespit etti. Bu konuları tartıştığı, "Öndegelen İki Dünya Sistemi Üzerine Diyaloglar" adlı kitabının 1632'de yayımlanması büyük yankı yaptı. Bu kitap, Güneş sistemiyle ilgili karşıt görüşleri savunanların ağzından yazılmış bir tartışmaydı. Bir anlamda bardağı taşıran damla olmuştu.

90 Galilei'nin Mahkemesi Katolik Kilisesinin yetkilileri Galilei'yi Vatikan'a çağırdılar. Ünlü bilim adamı, din adamlarının oluşturduğu bir mahkeme tarafından yargılandı. Suçlu bulundu. Dünyanın güneşin etrafında döndüğü yolundaki görüşlerini resmen yalanlamaya zorlandı. Yaklaşık bir yıl süreyle sürgüne yollandıktan sonra evine dönmesine izin verildi. Ancak zaman Galilei'yi haklı çıkardı. Günümüzde, Kilise de dahil olmak üzere herkes, Dünya'nın ve diğer gezegenlerin Güneş'in etrafında döndüğünü kabul ediyor.

91 William Herschel (1738 – 1822) Uranüs gezegenini ve kızılötesi ışınımı keşfetmesi ile bilinen Almanya doğumlu İngiliz Astronom, esasen bir besteci.

92 William Herschel (1738 – 1822) Alman asıllı İngiliz astronomi bilgini Sir William Herschel, Güneş sisteminin dışındaki uzak gökcisimlerini inceleyen ilk bilim adamı olarak çağdaş astronominin kurucusu sayılır. Almanya'nın Hannover kentinde doğan Herschel'e ailesi Friedrich VVilhelm adını verdi ve babası gibi müzik eğitimi görmesini sağladı. 1757'de, Yedi Yıl Savaşı sırasında Hannover kenti Fransız işgaline uğrayınca genç Herschel ülkesinden kaçarak İngiltere' ye sığındı ve küçük adını William olarak değiştirdi.

93 William Herschel (1738 – 1822) İngiltere'de uzun süre müzik dersleri vererek yaşamını kazandı ve 1766'dan 1782'ye kadar Bath'daki bir kilisenin orgculuğunu üstlendi. Bu arada okuduğu kitapların etkisiyle gökyüzünü inceleme tutkusuna kapılmıştı. İşinden arta kalan zamanlarda uzayın derinliğindeki en uzak yıldızlan inceleyebilmek için güçlü teleskoplar yapmaya başladı.

94 William Herschel (1738 – 1822)   1789'da evinin bodrumunda çağının en büyük gözlem aracını yaptı. Bu, aynasının çapı 121 cm olan 12 metrelik bir yansımalı teleskoptu. Ömrü boyunca hiçbir gözlemevinde görev almayarak çalışmalarını evinde tek başına sürdüren William Herschel'in en büyük yardımcısı kız kardeşi Caroline Lucretia Herschel'dir ( ). Ağabeyinin gözlem kayıtlarını tutan Caroline de kısa sürede iyi bir astronom olarak yetişti; sekiz kuyrukluyıldız keşfetti ve çok sayıda bulutsu ile yıldız kümesini tanımladı .

95 William Herschel (1738 – 1822) William Herschel 1781'de Uranüs gezegenini keşfederek büyük bir ün kazandı. Herschel'in İngiltere Kralı III. George'un onuruna Georgium Sidus ("George'un Yıldızı") adını verdiği bu gezegen bir gözlemcinin kişisel çabalarıyla keşfedilen ilk gezegendi. Daha sonra Mars'ı incelemeye başlayan Herschel, bu gezegenin dönme ekseninin de Dünya'nınki gibi eğimli olduğunu saptadı. Buradan yola çıkarak Mars'ta da mevsimlerin birbirini izlediği ve kutuplarının Dünya'nın kutupları kadar soğuk olduğu sonucuna vardı.

96 William Herschel (1738 – 1822) Mars'ın kutuplarının çevresinde gözlemlediği beyaz noktaların buzul takkeleri olduğunu düşünen Herschel'in bu görüşünü çağımızda yapılan araştırmalar da doğrulamıştır Kendi çabalarıyla çağının en ünlü astronomlarından biri olmayı başaran Herschel'i Londra'daki Kraliyet Derneği üyeliğe kabul etti ve çalışmalarını altın madalyayla ödüllendirdi. 1782'de de Kral III. George'un özel astronomluğuna atanan Herschel, kendisine bağlanan gelir sayesinde müzik öğretmenliğini ve kilise orgculuğunu bırakarak bütün zamanını astronomi çalışmalarına ayırdı.

97 William Herschel (1738 – 1822) Yaşadığı çağda belki de bütün ününü bir gezegen keşfetmesine borçlu olan Herschel, günümüzde özellikle yıldızlar ve bulutsular konusundaki çalışmalarıyla büyük saygı duyulan bilim adamlarından biridir. Gerçekten de yeni bulutsu ve yıldız kümelerine ilişkin birçok katalog hazırlayan Herschel yıldız astronomisinin öncüsüdür. Bazı yıldızların birbirinin çevresinde döndüğünü fark ederek 100'den fazla çiftyıldızin gökyüzündeki yerini belirledi.

98 William Herschel (1738 – 1822) Teleskopla yaptığı gözlemlerle bazı bulutsuların gerçekte sayısız yıldızı içeren dev topluluklar olduğunu ortaya koydu. Bugün bu topluluklar gökada ya da galaksi adıyla bilinir. Bunlardan başka Güneş'i de inceleyen Herschel, bu gökcisminin bütün Güneş sistemiyle birlikte uzayda hareket ettiğini öne sürdü. Güneş gözlemleri sırasında evrende kızılötesi ışınların varlığını saptadı. Ayrıca Satürn ile Uranüs'ün ikişer uydusunu keşfetti.

99 XVII. Ve XVIII. YÜZYILLARDA FİZİK
Kepler’in gezegenlerin üzerlerine çakılı olduğu kabul edilen kristal kürelerin var olmadığını belirlemesiyle gezegenlerin hareketlerini açıklayacak yeni bir gök fiziğine gereksinim olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Kepler’in yol açtığı problemler Galileo ve Newton tarafından çözülecektir.

100 XVII. Ve XVIII. YÜZYILLARDA FİZİK
XVII. Ve XVIII. Yüzyıllarda yapılan fizik çalışmaları iki önemli konuda yoğunlaşmıştır. Bunlar temelinde eylemsizlik ilkesinin yer aldığı hareket olgularının irdelendiği mekanik ve diğeri de ışık olgularının incelendiği optiktir. Bunun dışında ısı, manyetizma vb. alanlarda çalışmalar başlatılmıştır.

101 GALİLEO GALİLEİ 101

102 GALİLEO GALİLEİ 5 Şubat 1564’te İtalya’nın Pisa kentinde doğdu.
1581’de Pisa Üniversitesi’ne kaydolan Galileo, asıl amacı tıp okumak olmasına karşın, matematiğe yoğun bir ilgi duydu. Matematiğe olan tutkusu, astronomi ve fiziğe olan yaklaşımını da etkiledi.

103 GALİLEO GALİLEİ Pisa’da bulunduğu dönemde Hareket Üzerine adlı kitabını hazırladı. Kendi geliştirdiği teleskopuyla yaptığı gözlemlerin sonuçlarını topladığı Yıldız Habercisi adlı kitabını yazdı. Papa VIII. Urban’ın karşı çıkmasına rağmen, İki Büyük Dünya Sistemi Üzerine Diyalog adlı kitabını yayınladı.

104 GALİLEO GALİLEİ İki Büyük Dünya Sistemi Üzerine Diyalog adlı kitabından dolayı göz hapsine mahkum olmuştur. Galileo mahkûmiyeti boyunca da boş durmayarak İki Yeni Bilim Üzerine Konuşma adlı kitabını yazdı. Galileo 8 Ocak 1642 tarihinde hayata gözlerini yumdu.

105 GALİLEO GALİLEİ Galileo serbest düşme hareketinde hangi nesnenin özgül ağırlığı daha fazla ise onun daha hızlı düşeceğini ileri sürmüştür. Bu durumda hareket nesnenin yoğunluğuna bağlı olmaktadır. Nesnenin düşme hızını bulmak için, kendi yoğunluğundan ortamın yoğunluğunu çıkarmak gerekir. V1/V2 = d1/d2 – dO1/dO2

106 GALİLEO GALİLEİ Galileo sonuçta, çalışmalarında “boşlukta serbest düşme” ve “ideal sarkaç” gibi idealleştirmeleri kullanmıştır. Bir ayin sırasında tesadüfen avizenin salınışına gözü takılan Galileo, avizenin salınımının önce daha büyük bir mesafe kat ettiğini, daha sonra giderek bu mesafenin azaldığını ve buna bağlı olarak avizenin hızının da azaldığını fark etmiştir.

107 GALİLEO GALİLEİ Aynı uzunlukta iki ayrı ipe asılı biri mantar, biri kurşun iki sarkaç alarak, her birini 90o’lik açılar altında salınıma bırakır ve bunların yarım daire çizdikten sonra yerlerine dönüş sürelerinin eşit olduğunu belirler.

108 GALİLEO GALİLEİ Galileo’nun modern bilime üç önemli katkısı oldu:
Doğanın matematik yapıda olduğunu ileri sürerek yeni bir bilim anlayışı ortaya koydu. Teleskopla gökyüzünü gözlemleyerek evrenin gerçek yapısının anlaşılmasını sağladı. Eylemsizlik ilkesini ortaya koyarak fizik biliminin önünü açtı.

109 GALİLEO GALİLEİ Galileo’nun düşen nesnelere ilişkin yasaları saptamak amacıyla yaptığı deneyler sırasında Pisa kulesine çıkarak farklı ağırlıktaki iki nesneyi birçok kez buradan boşluğa bıraktığı ve her ikisinin de aynı anda yere düştüğünü gözlemlediği anlatılır.

110 GALİLEO GALİLEİ Galileo hava sürtünmesini hesaba katmayarak tüm nesnelerin aynı hızla düştüğü sonucuna varmıştır.

111 GALİLEO GALİLEİ Konuyu eğik düzlemde ve ideal koşullar altında incelemeye karar veren Galileo, İki Büyük Dünya Sistemi Üzerine Diyalog adlı kitabında, eylemsizlik ilkesinin ilk yalın anlatımına ulaştığı kurgusal bir deney tasarlamıştır.

112 GALİLEO GALİLEİ Soru: Çok pürüzsüz bir şekilde yuvarlatılmış bir metal top ve aynı şekilde pürüzsüz bir eğik düzlem olsa ve top bu eğik düzlem üzerine konulsa ne olur? Cevap: Top düzlemden aşağı düzgün olarak artan bir hızla yuvarlanır.

113 GALİLEO GALİLEİ Soru: Yukarı doğru yuvarlanabilir mi?
Cevap: İlk itme verilmedikçe yuvarlanmaz. Ancak bu gerçekleşirse, o zaman da hareketin hızı düzgün bir yavaşlama içinde olacaktır.

114 GALİLEO GALİLEİ Soru: Peki top yatay bir düzlem üzerine konulur ve her hangi bir yöne itilirse ne olacaktır? Cevap: Topun hızlanma ya da yavaşlaması için bir neden olmayacak ve top hareketini düzlemin bittiği yere kadar sürdürecektir. Bu durumda eğer bu düzlem sonsuzsa harekette sonsuza kadar devam edecektir.

115 GALİLEO GALİLEİ Değişik mesafelerde zamanı ölçerek, başka bir deyişle topun hangi mesafeyi ne kadar zamanda yuvarlandığını hesap ederek. S=l/2gt2 Formülünü elde ediyor. Böylece deneysel olarak serbest düşme kanıtlanmış oluyor.

116 GALİLEO GALİLEİ Galileo'ya göre fırlatılan nesnelerin çizdiği yolun parabol olmasının nedeni, fırlatılmanın yarattığı yatay hareketin yere doğru düzgün hızlanan düşüşüyle birleşmesidir.

117 GALİLEO GALİLEİ Galileo hem fırlatılan hem de serbest düşen nesnelerin hareketlerini bir çözüme bağlamış ve böylelikle mekaniği tam anlamıyla inceleme hedefini gerçekleştirmiştir.

118 GALİLEO GALİLEİ Aristo ve Aristocular nesneler niçin düşer ? sorusunu sorarken. Galileo nesneler nasıl ? düşer sorusunu bilimde sorulması gereken temel soru olarak belirlemiştir. Bu belirleme bu dönemden sonraki bütün fizik araştırmalarının karakteristiği olmuş ve Galileo’nun deneysel bilimin kurucusu olarak kabul edilmesine yol açmıştır.

119 ISAAC NEWTON( )

120 ISAAC NEWTON 25 Aralık 1642’de Woolsthorpe’ta doğan Isaac Newton, eğitimini 1661’den itibaren Cambridge Trinity College’da sürdürmüştür Barrow, kürsüsünü ona bırakmak için görevinden istifa etmiş ve böylece Newton’un öğretim üyesi olmasına olanak sağlamıştır.

121 ISAAC NEWTON Üniversitenin 1665’teki büyük veba salgını nedeniyle kapanmasından dolayı, annesinin evine çekilen Newton burada evrensel çekim yasasını keşfetmiş, ışığın özellikleri ve doğası üzerine çok sayıda deney yapmış, Galileo’nun yer bilimiyle Kepler’in gök kuramını birleştiren evrensel mekaniğin ilkelerini geliştirmiştir.

122 ISAAC NEWTON Newton, mekaniğin ve kozmolojinin sorunlarını tartıştığı büyük yapıtı Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri ardından da gün ışığının bize beyaz görünmesine karşın, aslında pek çok rengin karışımından oluştuğunu belirten buluşunun yer aldığı Opticks adlı kitabını yayınlamıştır.

123 ISAAC NEWTON Newton bu kitaplarında hem fizik bilimine doğrudan katkı getirmiş, hem de bilimin ne tür bir araştırma süreciyle ilerleyebileceği konusunda yetkin örnekler vermiştir. Newton, hiçbir bilim adamına nasip olmayan bir üne sahip olarak 1727’de ölmüştür.

124 ISAAC NEWTON BİLİMSEL YÖNTEMİ Principia kitabının giriş kısmında bilimin olması gereken amacını şu şekilde belirtmiştir: “Olgulardan doğanın kuvvetlerini keşfetmek, sonra da bu kuvvetler yardımıyla diğer olayları açıklamak” Önce olgular gözlemlenmeli, bu gözlemler sonucu doğanın yasaları keşfedilmeli ve oluşturulan kuram olayları açıklayabilmelidir.

125 ISAAC NEWTON MATEMATİK Analitik geometride eğrilerin teğetleri
(diferansiyel) ve eğrilerin oluşturduğu alanları (integral) hesaplamada yöntemler geliştirmiştir. Bu iki işlemin birbirlerine ters olduğunu bulmuştur. Eğimler ile ilgili çözümler geliştirmiş ve bunlara akış metotları ismini vermiştir. Çünkü niceliklerin bir boyuttan diğerine aktığını hayal etmiştir. Matematikte (a+b)ª ifadesinin üstel seriye açınımını veren genel iki terimli teoremini buldu.

126 ISAAC NEWTON MEKANİK Newton denilince akla gelebilecek ilk şey kütle çekimidir. Newton’dan önce Kepler, gezegenlerin hareketlerini açıklayan elips yörüngeleri ve mesafelerarası bağıntıları bulmuştu. Gezegenlerin hareketlerini kinematik olarak, başarılı olarak açıklıyordu. Ancak bilimsel anlamda Kepler’in açıklaması gereken sorular vardı: Neden gezegenler Güneş’in etrafında elips yörüngelerde dolanıyorlar da çekip gitmiyorlar? ve “Ay neden Yer’in etrafında dolanıyor da uzaklaşıp gitmiyor?”

127 ISAAC NEWTON O dönemde egemen olan Aristotelesçi fizikle açıklamanın mümkün olmadığı bu soruya, Kepler’in cevap vermesi neredeyse olanaksızdı. Sorulara doğru cevap veren Newton olmuştur. 127

128 ISAAC NEWTON Elmanın basit bir biçimde Yer’in merkezine doğru çekildiğini gözlemleyen Newton, bu düşüşü Ay’a da uygulamış ve Ay’ın Yer’e doğru düşüş ivmesi ile bir elmanın veya bir taşın Yer’e düşüş ivmesi arasındaki bağıntıyı nasıl vereceğini tasarlamıştır. Buna göre her iki düşüşte gerçekleşen ivme miktarı, Ay’ın ve elmanın Yer’in merkezine uzaklıklarıyla orantılı olmalıydı. Hesaplarını buna göre yapan Newton, sonunda ünlü yasaya ulaşmayı başardı: Kuvvet, gezegenin kütlesiyle doğru, Güneş’e olan uzaklığının karesiyle ters orantılıdır

129 ISAAC NEWTON

130 ISAAC NEWTON Böylece Newton, Kepler’in üçüncü yasası yardımıyla iki cisim arasında bulunan çekimi ifade etmeyi başarmış ve bütün evreni yöneten tek bir kanun olduğunu kanıtlamıştır.

131 ISAAC NEWTON Onun zamanına kadar bilimde, gözlem ve deney aşamasında bir takım kanunların elde edilmesiyle yetinilmişti. Newton ise bu kanunlar ışığında, bilimin bütününde geçerli olan ilkelerin oluşturulduğu kuramsal evreye ulaşmayı başarmış ve fiziği aksiyomatik hale getirmiştir. Newton kitabının ilk kısmında tanımlar verir ve ardından ilkeler veya hareket yasaları adını verdiği kuralları sıralar.

132 ISAAC NEWTON İleri sürdüğü ilkeler mekanik biliminin
temellerini oluşturan ilkelerdir: 1.Her cisim, üzerine uygulanan kuvvetler yoluyla dinginlik ya da düzgün doğrusal hareket durumunu değiştirmeye zorlanmadıkça durumunu korur (Eylemsizlik İlkesi). 2. Hareket değişimi (ivme), uygulanan kuvvet ile orantılıdır ve kuvvetin uygulandığı yöndedir (F = m.a). 3.Her etkiye, her zaman karşıt olan eşit bir tepki vardır; yani iki cismin birbiri üzerindeki karşılıklı etkileri her zaman eşit ve zıt yönlüdür(Etki-Tepki İlkesi).

133 ISAAC NEWTON Newton evrensel çekim kanunundan yola çıkarak ,Ay’ın dairesel hareket yapmasına neden olan iki kuvveti birleştirerek Kepler’in üçüncü yasasına ulaşır.Güneş en büyük gök cismi olarak sistemin merkezindedir. Sistemindeki tüm gök cisimlerini çevresinde eliptik yörüngeler izleyecek şekilde kendine doğru çekmektedir.

134 Ay’ın Yörünge Hareketi
134

135 ISAAC NEWTON OPTİK Newton bir ışık kaynağından çıkan ışığın bir cisme çarpıp aydınlatması olayına farklı bakmış, ışığın hareket ettiğini ve sonlu bir hızı olduğunu düşünmüştür. Mercek ve prizmalar kullanarak bu ışık tayfını tekrar beyaz ışığa çevirmeyi de başarmıştır.

136 ISAAC NEWTON Newton karanlık bir odada küçük bir delikten gelen güneş ışığını bir prizmadan geçirerek bir renk tayfı oluşturmuş ve gökkuşaklarının nasıl oluştuğunu açıklamıştır.

137 ISAAC NEWTON Aynı zamanda ışık ile yaptığı deneyler sonucu mercekli teleskopların kusurlar yarattığını fark etmiş ve kendisi yansıtmalı teleskobu bulmuştur.

138 OPTİK Optik bilimi ışık ışınlarının bir ortamdan başka bir ortama geçerken kırılması olgusuna dayanır. Çinliler daha M.S. 10. Yüzyılda, bükey yüzeyli cam parçalarının -yani merceklerin- ışığı nasıl kırdığını biliyorlardı. Avrupa'da 13. ve 14. Yüzyıllarda merceklerin özellikleri görme bozukluklarını düzeltme amacıyla kullanılmaya başlandı ve gözlükler ortaya çıktı. Daha sonraları makyaj yapmada ve saç taramada yardımcı bir araç olarak kullanılmak için parlak metalden aynalar yapıldı. Ama çok küçük şeyleri büyütmeyi ve uzaktaki nesneleri daha belirgin bir görüş odağına getirmeyi sağlayan daha güçlü optik aletlerin yapımı, ancak 17. yüzyılda gerçekleştirilebildi

139 17. yüzyılın ilk çeyreğinde Willebrord van Roijen Snell( ) kendi adını taşıyan kırılma kanunun tam formülünü elde etmiştir. Snell’in kırılma kanununu bulması optiğin yeni evresinin başlangıcı olmuştur.Ancak bu tarihten sonra yapılan çalışmalar daha çok ışığın niteliğini deneysel olarak anlama çabasına dönüşecektir.Bu çabayı gösterenlerin başında Grimaldi gelmektedir.

140 FRANCESCO MARİA GRİMALDİ(1618-1663)
2 Nisan 1618’de Bologna’da doğdu.28 Aralık 1663’de aynı kentte öldü. Matematikçi sırasıyla Parma,Fransa,Ferrara ve Bologna’daki cizvit okullarında felsefe,retorik ve din bilimi öğrenimi gördü.Daha sonra matematik,astronomi ve mekanik araştırmalarına yöneldi. Grimaldi 1655’ten sonraki çalışmalarını ölümünden kısa bir süre önce tamamlayabildiği Physco-Mathesis de Luhmine(Işık Üzerine Fiziksel ve Matematiksel bir tez)adlı kitabında yoğunlaştırdı.

141 Grimaldi bilimsel katkılarının en önemlisini ışığın yansıması ve kırılması özelliklerinin yanı sıra kırınımına uğrama özelliğini de gözlemlemekle yapmıştır. İçine yalnızca dar bir delikten güneş ışığı girmesine izin verilen bir odaya yaptığı deneylerde ışığın yolu üzerine yerleştirilen ışık geçirimsiz bir cisim ekrana düşürülen görüntüsünün içinde parlak ve renkli çizgiler bulunduğunu gördü. Başka bir deneyde de ikinci ve daha dar bir delikten geçmesini sağlayan ışığın ekranda yarattığı aydınlık bölgenin beklenenden daha geniş olduğunu gözlemlemiştir.

142 Işığın bir engele rastladığında büküldüğünü gösteren ve çizgisel yayılmayla açıklanamayan ve bu sonuçlara bir akarsuyun karşılaştığı engeller çerçevesindeki davranışları arasındaki koşutluğu De Lumine’de açıklayan Grimaldi ışığın kırınıma uğradığını göstermekle sonraları Huygens’in kurculuğunu yapacağı dalga kuramına ulaşan yolu açmıştır. Matematikçini yazmış olduğu bir kitapta Coloribus et Iride(Bologna 1665)’dir.

143 OLE RØMER(1644-1710) ve IŞIK HIZI ÖLÇÜMÜ
Işığın hızını ilk defa başarılı bir şekilde 1675 yılında Rømer ölçmüştür. Güneş Sistemimizin 5. gezegeni olan ve Dünya’ya yüz milyonlarca kilometre uzaklıkta bulunan Jüpiter’in hareketlerini gözlerken, ışık hızını hesaplamaya yardımcı olacak ipuçlarını yakalamıştır. Rømer, Jüpiter’in o dönemde bilinen dört uydusunun, düzenli aralıklarla bir görünüp bir kaybolduğunu gözlemlemişti. Uydular, gezegenin çevresinde bir yörünge izliyor ve bu yörüngede ilerlerken gezegenin arkasına geçtiklerinde Dünya’dan görünmüyorlardı. Tutulma denilen bu durum zaten biliniyordu; ilginç olansa, aynı uydu için yaklaşık 42 saat olan bu tutulma süresinin, Dünya’nın Jüpiter’e olan uzaklığına bağlı olarak çok az da olsa değişiklik göstermesiydi.

144

145 Rømer bu farkı, iki gezegenin birbirlerine göre konumlarına bağlı olarak, ışığın kat etmek zorunda kaldığı uzaklığın büyüklüğüyle açıkladı. Buradan yola çıkarak yaptığı hesaplamalarla ışık hızını km/sn olarak buldu. Rømer böylece ışığın hızını ilk kez başarmış ve keşfini Demonstratıon touchant le mouvement de la lumière trouvé(Gözlemlene Işığın Hareketine İlişkin Kanıtlama)başlıklı kısa bir makale halinde yayımlamıştır.

146 CHRİSTİAN HUYGENS(1629-1695) ve IŞIĞIN KÜRESEL YAYILIMI
Huygens ışığın dalga kuramını Fransızca kaleme aldığı Traite de la lumiere (Işık Üzerine inceleme) adlı yapıtında ortaya koyar. Onun bu kurama yönelmesinde bir etken ışıkla ses arasında gördüğü benzerlikti.Bir başka etken de bir delikten çıkan ışığın yalnız tam karşısında ulaştığı noktadan değil çevredeki hemen her noktadan görülmesi olayıydı. Bu olay ışığın devinimini anlamak bakımından önemliydi. Huygens'in "esir" kavramı bu işlevi sağlayacaktı. Bir benzetme olarak,demiryolunda birbirine dokunan ama bağlı olmayan bir dizi vagon düşünelim. Şimdi dizinin başındaki vagona lokomotifin hafif bir vuruş yapması nasıl bir sonuç doğurur? Darbeyi dizi boyu ileten vagonların yerlerinde kaldığı, yalnızca son vagonun uzaklaştığı görülür.

147 Nedenini, devinimin "etki - tepki" yasasında dile gelen ilişkide bulabiliriz: Vuruş etkisini bir sonraki vagona ileten her vagon aldığı tepkiyle dizideki yerinde kalır. Bir tepki almayan son vagon ise,aldığı vuruş etkisiyle diziden uzaklaşır. Verdiğimiz bu örnek dalga kuramına önemli bir açıdan ışık tutmaktadır. Huygens, uzayın, "esir“ dediği görünmez bir nesneyle dolu olduğunu varsaymaktaydı. Buna göre,ışık bir yerden başka bir yere ilerlerken tıpkı vagonların ilettiği vuruş etkisiyle devinir, şu farkla ki, ilerleme tek bir yönde değil,esir ortamında tüm yönlerde oluşur. Nasıl ki, demiryolunda ilerleyen şey vagonlar değilse, uzayda da ilerleyen tanecik türünden nesneler değil, devinim dalgasıdır. Huygens dalga kuramıyla ışığın yansıma, kırılma, kutuplaşma gibi davranışlarını da açıkladığı inancındaydı. Ne var ki, dalga kuramı,Newton'un parçacık kuramının gölgesinde, 19. yüzyıla gelinceye dek gözden uzak kalır.

148 Huygens görüşüne göre Huygens görüşüne göre
dalga kırılımı dalga kırınımı

149 ISAAC NEWTON(1642-1727) ve RENGİN DOĞASI
19. yüzyılın başlarına kadar ışık küçük parçacıkların akışından oluştuğu düşünülüyordu. Parçacık teorisinin baş mimarı olarak kabul edilen Newton, ışığın bir ışık kaynağından parçacıklar olarak yayıldığı ve bunların gözde meydana getirdiği uyarımlar sonucunda görme olayının gerçekleştiği görüşüyle yansıma ve kırılma olaylarını başarılı bir şekilde açıklamıştır.

150 Newton renkler konusunda deneyler yapmaya başlamıştı
Newton renkler konusunda deneyler yapmaya başlamıştı. O zamanlar genel kabul gören fikre göre; renkler, ışık ve karanlığın (farklı düzeylerdeki) karışımı olarak kabul ediliyordu. Bu renk teorisinin savunucusu Hooke, kendi mantığınca bir renk skalası öneriyordu. Buna göre; parlak kırmızı, saf beyaz ışığın karanlıkta en az karışmış haliydi. Işığın karanlıktan tamamen soyutlandığı siyah renkten bir önceki adım ise lacivert olarak tanımlanmıştı. Newton bunun doğru olmadığını çabuk fark etti. Üstüne siyah mürekkeple yazı yazılmış beyaz bir kağıda, bu renklerin göz tarafından 'karışmış' olarak algılanacağı kadar uzaktan bakıldığındaki kağıt herhangi bir renkte değil fakat sadece gri olarak görünüyordu.

151 Renk konusunda prizmayla deney yapan diğer insanlar, bu renklerin bu şekilde prizma tarafından 'etkilendiğini' düşünüyor ve beyaz ışığın 'ayrıştırılmasıyla' bu renklerin oluştuğunu akıllarına getirmiyorlardı. Newton şöyle bir deney düzenledi: Prizmadan geçen güneş ışınlarını, sadece yeşil renkli ışığı geçiren bir filtreden geçirdi. Filtrenin arkasına ise ikinci bir prizma yerleştirdi. Buna göre; eğer bu renkleri beyaz ışığa prizmanın kendisi 'ekliyorsa', filtreden süzülen saf yeşil ışığı da 'yeşilden başka' bir renge dönüştürecek şekilde ikinci bir prizmanın bazı renkler eklenmesi gerekiyordu. Oysa filtreden süzülen saf yeşil ışık ikinci bir prizmaya düşürüldüğünde gene 'saf yeşil ışık' olarak kalmıştı. Demek ki prizma, üstüne gelen ışığa kendiliğinden bir renk eklenmiyordu.

152 Aksine, birinci prizmayla beyaz ışıktan türetilen renkleri uygun şekilde yerleştirilmiş bir diğer prizmayla tekrar birleştirilerek gene beyaz ışık elde edilebiliyordu. Bu işlemden sonra oluşan beyaz ışık olağanüstü bir parlaklıktaydı.Newton günlüklerindeki kendi oluşturduğu bu ikinci ve daha parlak beyaz ışığı, yaptığı her deneyde tekrar tekrar hayranlıkla izlediğini yazmıştır. Gökkuşağının sırrını dünyada ilk defa çözen kişi de Newton oldu.

153 Ne var ki, çağının akademik çevrelerine çok mesafeliydi
Ne var ki, çağının akademik çevrelerine çok mesafeliydi. Onlarla aynı sosyal çevrelere girmiyor, üniversitedeki meslektaşlarıyla beraber öğle yemeği bile yemiyordu. Işık ve optik deneylerinin sonuçlarını açıkladığında, Robert Hooke tarafından 'başkalarının akademik çalışmalarını kendine mal etmekle' ve Jesuit'ler tarafındansa düpedüz sahtekarlık ve yalancılıkla suçlandı. Bu ithamlar karşısında çok derin bir öfke ve üzüntüye kapılan Newton, optik ve ışıkla ilgili çalışmalarını noktaladı ve bir daha bu konularda hiç kimse ile yazışmadı.

154 , Newton’un ışık hakkındaki görüşlerini özetleyelim;
Doğada gerçekte beyaz ışık ve içinde de renkler bulunmaktadır. Prizma renkleri üretmemekte, sadece ayrıştırmaktadır. Bu nedenle ayrışmış renk tekrar ayrışmamaktadır. Işık, ışıklı nesnelerden çıkan ince parçacıklarından oluşan bir akıştır. Işık parçacıklarını tamamen olağan mekanik ilkelere bağlıdır. Işık ışınları bütünüyle doğrusal çizgilerde yayılırlar. ,

155 Işık parçacıkları katı nesnelerle karşılaştıklarında, bükülmelere uğrarlar.
Güneş ışığı ya da beyaz ışık bütün renklerin birleşimidir. Renkler ışığın doğasında bulunmaktadır,prizmanın oluşturduğu bir şey değildir.

156 Isaac Newton'ın, ufak bir delikten gelen ışığın, önce bir mercekten sonra ışığı renklere ayıran iki prizmadan geçişini gösteren çizimi

157 XVII ve XVIII YÜZYILLARDA COĞRAFYA

158 Rönesans ile keşifler coğrafya alanında gelişme sağladı
Rönesans ile keşifler coğrafya alanında gelişme sağladı.1500’lü senelerde coğrafya demek uzak yerlerin, kıyıların betimlemesi demekti. Bu dönemlerde önemli eserler yazılmıştır. Özellikle İngilizler sömürgeciliğe önem veriyordular. Sonraki dönemlerde coğrafya teriminin içinde nüfus, iklim, insani ekonomide girmiştir. Böylece coğrafya ayrı bir alan olarak ortaya çıkmıştır.

159 Coğrafyanın ayrı bir bilim olması Bernhardus Varenius rafından atılmıştır. Varenius 1622 yılında doğmuştur. Ve ‘’Genel Coğrafya’’ adlı eserinde coğrafyayı tanıtmış ve coğrafyayı teolojiden ayırmıştır. (Teoloji=Tanrı bilimi) Modem Coğrafyayı kurdu. Coğrafyanın bilim olarak ortaya çıkışında Immanvel Kant’ın da katkısı olmuştur. Coğrafya dersleri verilmiştir. ‘’Fiziksel Coğrafya’’ adlı eserinde coğrafyayı teknolojiden ayırmıştır.

160 Kant eserlerinde dünyaya 3 şekilde yaklaşılacağını ileri sürdü:
1-Matematiksel 2-Siyasal 3-Fiziksel açıdan yaklaşılmasıdır. Kant’a göre insanda var olan iki duygudan Biri olan iç duygu insana karşılık geliyorsa diğer duygu, dış duygu, fiziksel, coğrafyaya karşılık gelir.dünya iç duygular ile algılanınca insana, dış dünya ile algılanınca doğaya ilişkin bilgiler elde edilir. Kant’a göre coğrafya yeryüzünün fiziki tasviridir.

161 Diğer coğrafya alanındaki bilim adamları Alexander Van Humbolt ve Carl Ritter olmuştur.Humbolt’un asıl ilgisi botanikti. Fakat kant’a ve coğrafyaya ilgi duydu. Bitkilerin, hayvanların ve taşların coğrafyası konusunda kitap kaleme aldı. ‘’Kosmos’’ adlı eseri yazdı.Kosmos’un kelime anlamı birlikli bir bütün yada sistem olarak evren demektir. Aynı zamanda ‘’Bitki Coğrafyası’’ adı altında eseride vardır.

162 Ritter ise modern coğrafyanın kurucularındandır
Ritter ise modern coğrafyanın kurucularındandır. Türkçe karşılığı ‘’coğrafya’’ olan 18 ciltlik eser yazmıştır. Uzun yıllar bu eser üzerinde çalışmıştır. Ritter’e göre coğrafya insanla dolu yeryüzünün incelenmesidir. Coğrafi görünümden çok, coğrafi görünümün insanla olan ilişkisine önem vermiştir.coğrafyanın tümdengelimsel değil, tümevarımsal olduğunu vurgular. Bu görüşünden dolayı zamanın ilk coğrafyacısı unvanı verilmiştir.

163 Humbolt ve Ritter’in çalışmaları Almanya’da üniversitelerin açılmasıyla klasik dönem kapanmış ve modern dönem başlamıştır. Paris’te ilk dernek olan Coğrafya Derneği kuruldu. Ardından Berlin ve Londra’da da Coğrafya Derneklerin kuruldu. Sonuç olarak 1922 yılında uluslar arası Coğrafya Derneği faaliyete geçti.

164 XVII. VE XVII. YÜZYILLARDA BİYOLOJİ

165 17. yüzyıl, tüm bilimlerde olduğu gibi, biyolojide de önemli gelişmelerin olduğu bir dönemdir.
1600 ‘ lü yılların başında ortaya çıkan mikroskop , biyoloji biliminin kökten değişmesini ve yeni kuramların geliştirilmesini sağlamıştır.

166 17. yüzyılda mikroskopun geliştirilmesi biyolojide bir dönüm noktası oldu. Sistematik biyolojiye, sınıflandırmaya ve canlıların karşılaştırmalı incelemesine ağırlık veren 17 ve 18. yüzyıllardan sonra, 19. yüzyıl evrim ve hücre kuramının doğuşuna, çağdaş embriyolojinin başlangıcına ve kalıtım yasalarının bulunmasına tanık oldu.

167 Mikroskopta kullanılan kısa odaklı yakınsak mercekler , Grekler ve Ortaçağ Müslümanları tarafından bilinmekteydi . Ancak bileşik mikroskop 1590 ‘ lara kadar keşfedilmemiştir. İki tür mikroskop vardır: Bileşik mikroskop Basit mikroskop

168 BASİT MİKROSKOP BİLEŞİK MİKROSKOP Tek lens bulunur ve bu lens objeyi büyütmeye yarar. 2 mikron civarında çözünürlüğe sahiptir. Yakınsak merceklerin bir bileşiminden oluşan bileşik mikroskopta iki lens bulunur. Ana mercek nesneyi büyütür ve göz merceği büyütülmüş görüntüyü daha da büyütür.

169 BİLEŞİK MİKROSKOP Bileşik mikroskobun ne zaman keşfedildiği kesin değildir . Bilinen en eski bileşik mikroskobun, içlerinde Antonio van Leeuwenhoek ‘ un ( ) da bulunduğu bir grup bilim adamı tarafından geliştirildiği kabul edilmektedir . Bunlar 17. yüzyıl mikroskopist biyologlarıdır.

170 Mikroskop ilk olarak  Galileo’nin de üyesi olduğu ilk bilimsel  kuruluş olan "Academia dei Lincei“ nin üyeleri tarafından icat edilmiştir. 1590 Hans  & Zacharias Janssen of Middleburg, Holland  ilk bileşik mikroskop icat edildi. Marcello Malpighi ( ), ilk büyük mikroskop mucitlerinden olup, embriyoloji ve histolojinin babası olarak kabul edilir. 1660’ta kılcal damarları gözlemlemiştir. Italyan bir tıp profesörü ve anatomisttir. Tohum gelişimi üzerine gözlemleri bulunmaktadır.

171 Robert Hooke( ) Robert Hooke , Micrographia isimli kitabını 1665 te yayımlamıştır. İlk defa, geliştirdiği bileşik mikroskopla, ince kesilmiş şişe mantarında boşlukları gözlemlemiş ve onları “Hücre” olarak isimlendirmiştir. Ve şöyle söylemiştir:

172 “. . . Müthiş açık ve net bir şekilde gözlemleyebildiğim tamamı delinmiş ve boşluk olan yapılardı.. . Bu boşluklar veya “hücre”ler benim için veya benle birlikte, onlarla henüz karşılaşmamış veya farkında olmayan yazarlar ya da kişiler için, gördüğüm boşluklar  gerçekten mikroskop çalışmalarında bir ilk idi.”

173

174 Micrographia Robert Hooke'un 1664 yılında yayımladığı eseridir
Micrographia Robert Hooke'un 1664 yılında yayımladığı eseridir. Mikroskopi hakkında yazılan ilk önemli eser olarak kabul edilir. Bu eser, Hooke'un yaptığı mikroskobik gözlemlere ve çizimlere dayanır. Hücre sözcüğü ilk kez bu eserde kullanılmıştır.

175 Zacharias Jansen ( ) Hollandalı gözlük yapımcısı Jensen , bileşik mikroskobun mucididir . Mikroskobun bulunuşu da teleskop gibi rastlantıdır yılında, iki mercekten oluşan basit bir büyüteç yaparak, bazı objeleri 50x ve 100x büyütebilmiştir.

176 Galileo Galilei( ) İtalyan fizikçi, matematikçi, gökbilimci ve filozof. Galileo hem yüzyıllardır hakim olan Aristoteles akımından, hem de Kutsal Kitap'tan şüphe duyarak Orta Çağ'daki bilim anlayışında devrim yaratmıştır.

177 Galileo Galilei İtalya'nın Pisa kentinde dünyaya gelen Galileo, ilk önce tıp eğitimine başlamış, sonra ilgisi matematik ve felsefeye dönmüştür. 25 yaşında Matematik profesörü olan Galileo, genç yaşlarından itibaren hareket hakkında kendi başına deneyler yapmaya başlamıştır.

178 Galileo Galilei 1609'da yapılmış basit bir teleskoptan ilham alarak daha üstün teleskoplar geliştirmiş ve uzay hakkında daha önce hiç yapılamamış gözlemler yapmıştır. Galileo, kendisinden önce Copernicus'un öne sürdüğü güneş merkezli evren kuramını benimsemiş ve bu nedenle Vatikan kilisesi tarafından iki defa yargılanmıştır.

179 Galileo Galilei Kilise dünya merkezli bir evren anlayışını savunuyordu ve Copernicus teorisini dine aykırı buluyordu. 1614'te ilk mahkemesinde görüşlerini yayması ve öğretmesi yasaklanmış, 1632'de yazdığı bir kitap nedeniyle yargılanması sonucu ömür boyu ev hapsine mahkum edilmiştir. Bu olaylar nedeniyle Galileo tarihte bilim ve din çatışmasının bir sembolü haline gelmiştir.

180 Galileo Galilei Galileo ileri yaşlarında körlük geçirdi ama buna rağmen yazmaya devam etti. 1638'de hareket kanunları ve mekanik ilkeleri hakkında bir çalışma yayınladı . Galileo 8 Ocak 1642'de hayatını kaybetti.

181 Galileo Galilei Galilei teleskoptan daha küçük ölçülerde bir silindire yine mercekler yerleştirerek "occhialino" adını verdiği mikroskobu yaptı yılları arasında bu aletten çok sayıda üretti. 1610 yılında Galileo , bileşik mikroskopla bir böceğin hareket ve duyu organlarını inceledi.

182 Galileo Galilei Galileo, Floransa’ da kendisini ziyaret eden bir ziyaretçiye şöyle diyordu: “ Bu tüpü kullanarak bir koyun kadar büyük görünen sinekleri inceledim ve öğrendim ki tamamen kıllarla kaplılar . Ayaklarında , yere ters bile dursa, bir camın boşluklarına batırarak üzerinde durmalarını ve yürümelerini sağlayan sivri uçlu iğneler var . ”

183 Galileo’ nun Mikroskobu

184 Marcello Malpighi Malpighi, 1660 yılında bir kurbağanın vücudundan aldığı zarda, kılcal damarlara rastladığını bildirmiştir: "Denemelerim sonuçlanıncaya kadar bütün kurbağa neslini yok ettim! " Mikroskopla çalışmalarına devam eden Malpighi, akciğerlerin bir kesecik yığınından ibaret olduğunu ve her keseciğin bir kılcal damar ağıyla çevrili bulunduğunu ispatladı. Bu keseciklere günümüzde de kullanılmakta olan alveol (petek gözü) adını verdi.

185 Marcello Malpighi( ) Mikroskobik anatominin kurucusu, modern histoloji ve embriyolojinin öncüsü İtalyan hekim. Canlı maddenin bir parçasını mikroskopla inceleyen Marcello Malpighi, canlı organların çeşitli dokulardan, bu dokuların da çıplak gözle görülmeyen, değişik biçimlerde hücrelerden meydana geldiklerini ispatlamayı başarmış oldu. Malpighi, hücrelere ütrikül veya kesecik adını vermiştir.

186 Marcello Malpighi Daha sonra sırayla karaciğer, dalak ve böbrek dokularını inceledi. Bütün bu organlarda çeşitli cisimciklerin varlığını meydana çıkardı. Böbreklerdeki Malpighi piramitleri bunların en ünlüleridir. Malpighi, araştırmalarına ara vermeyerek dişler, kemikler ve beyin üzerinde de incelemeler yaptı. Bu çalışmalarda mikroskop, onun en önemli yardımcısı olmuştur.

187 Antonio van Leeuwenhoek (1632-1723)
Dönemin en iyi mikroskoplarını yapmıştır. 1974 yılında , sarı renkli çamurlu bir su damlasını incelemiş ve tek hücreli canlıları bulmuştur . Böylece bakteri dünyasını keşfeden Leeuwenhoek ,bunların soyağacını çıkarmıştır.

188 Antonio van Leeuwenhoek
Düz bir gümüş ya da pirinç bir levhaya bir lens yerleştirmiş ve ışığı nesneye odaklamak için içbükey lensler kullanmıştır . Leeuwenhoek , bu mikroskopla küçük balıkların şeffaf kuyruklarındaki kan dolaşımını incelemiştir.

189 Jan Swammerdam ( ) Mikroskop ile yaptığı gözlemler sonucunda, böceklerin de insanlar gibi evrim geçirdiklerini ve gerekli organları geliştirdiklerini bulmuş ve böceklerin diğer üst sınıf hayvanlarda olduğu gibi karmaşık bir anatomiye sahip olduklarını ve bölünerek çoğaldıklarını göstermiştir.

190 XVII. VE XVIII. YÜZYILLARDA TEKNOLOJİ

191 XVII. ve XVIII. Yüzyıl bilimsel çalışmaların yoğun olduğu bir dönemdir
XVII. ve XVIII. Yüzyıl bilimsel çalışmaların yoğun olduğu bir dönemdir. Fizik bilimdeki gelişmeler bağlı olarak gelişmiştir. Teleskopun bulunuşu astronomi bilimini, mikroskobun bulunuşu da biyoloji bilimini etkilemiştir. Bunların dışında bu dönemde ortaya çıkan araçlar ise termometre, barometre, buharlı makineleri, elektrikli araçlar ve mekanik saatlerdir.

192 TERMOMETRE Termometre kelimesi,"ısı" anlamına "thermo" ve "ölçü" karşılığı "meter metre" kelimelerinden meydana gelmiştir. Yani bileşik bir kelimedir. İnce cam borudan yapılır. Borunun alt ucu şişkincedir, buraya alkol ya da civa doldurulur.

193 Bir termometrenin yapı ve görevindeki esas,aynı ısıda, daima aynı dereceyi göstermesidir. Bu alandaki ilk çalışmalar da,Kristof Kolomb'un Amerika’yı keşfinden 100 yıl sonra, 1592 yılında Galileo (Galile) adındaki bilgin tarafından yapılmıştır.   Galile,gerçekte bir "hava termoskopu" diye tanımlanması gereken bir tür termometrenin yapımını tasarlamış ve bunu başarıyla gerçekleştirmiştir.

194 GALİLEO TERMOMETRESİ Galileo termometresi, nesnelerin yoğunluk farkından dolayı bir sıvının içerinde batması, yüzmesi veya asılı kalması durumları ve sıvının yoğunluğunun sıcaklık ile değişmesi olayı kullanılarak tasarlanmıştır.

195 GALİLEO TERMOMETRESİ Galileo’nun yaptığı termometresi ilk defa insan vücudunun ısısını ölçebilecek biçime getirilerek klinik amaçlı olarak arkadaşı Sanctorius tarafından kullanılmıştır.(1612) 1620 yılında Francis Bacon Galileo’nun termometresine benzer bir alet tasvir eder. Ayrıca birde gösterge çizelgesi ekler.

196 OTTO VON GUERİCKE Almanya 20 Kasım 1602, tarihinde doğdu.
Matematik hukuk ve mühendislik eğitimi sırasında vakum ve hava basıncı ile yaptığı deneylerle ünlü olmuştur.

197 GURİCKE’İN TERMOMETRESİ
1672 yılında değişik bir hava termometresi yapmıştır. Bu termometre hava içeren bir bakır küreden oluşmaktaydı. Buna U biçimde alkol içeren bir tüp bağlamıştır. Tüp içerisinde bulunan şamandıranın ucunu ip ile bağlayarak ipi makara sisteminden geçirdikten sonra ipin diğer ucuna melek figürü asmıştır.

198 ÇALIŞMA SİSTEMİ: Küre İçerisindeki hava genleştiğinde alkol U tüpünün içinde yükseliyor ve melek yavaş yavaş alçalıyordu. Hava yoğunlaştıkça da melek yükseliyordu. Guericke bu termometresinde çok sıcaktan başlayıp çok soğukta biten 6 derecelik bir gösterge çizelgesi kullanmıştır.

199 1688 yıllarında Amantons tarafından, sıcaklığın çevreleyen havanın genleşmesi ile değil de yükseldiği basınç ile ölçüldüğü ve atmosferik basınç dalgalanmalarının düzenli olarak düzeltildiği bir hava termometresi geliştirdi. Termometre, bir ABC cıva sifonundan oluşmaktaydı.

200 1732 yılında ise jean Rey hava genleşmesi yerine havasız ortamda sıvının genleşmesi esasına dayalı ilk sıvı termometreyi yapmıştır. Rey bu termometresinde ısı indeksi olarak suyun genleşmesinden yararlanıyordu. Yalnız sıvı termometrede önemli adımı Floransa’da Grand Dük Ferdinand II tarafından atılmıştır.

201 Grand Dük Ferdinand’ın yaptığı termometre Floransa akademisi’nde düzenli olarak kullanılmıştır. Bu termometre ayrıca ilk defa tüpün üzerine küçük cam parçalarından oluşan ısıyı gösteren işaretler yapılmıştır. ‘Floransa termometresi’ adıyla anılan bu termometre kısa sürede Avrupa’da yayıldı. Boyle ve Hooke bu termometre üzerinde deneyler yaptılar.

202 İlk termometrik gösterge çizgisi belirleyen Boyle’dir ve anason yığınının donma noktasını sabit nokta olarak önermiştir.1669 yılında ise Fabri kış ve ve yaz sıcaklığını iki uç sıcaklık olarak kabul etmiş. Dalence ise suyun donma noktasını ve bitkisel yağın kaynama noktasını sabit noktalar olarak önermiş yılında ise Renaldini suyun kaynama ve donma noktasını uç noktalar olarak belirleyerek, bu ikisi arasında eşit parçalara bölmüştür.

203 BAROMETRE Atmosfer basıncını ölçen bir aygıttır.
İsmi yunanca ağırlık anlamına gelen ‘’baros’’ ve ölçü anlamına gelen ‘’metron’’dan gelmiştir.

204 Barometreyi 1643'te, Galileo'nun öğrencilerinden İtalyan bilim adamı Evangelista Toricelli bulmuştur. Atmosferin yeryüzündeki her şey üzerinde belirli bir basıncı olduğunu kanıtlamak için deneyler yapan Torricelli, 90 cm uzunluğundaki bir cam tüpü cıva ile doldurdu ve tüpü ters çevirerek açık ucunu cıva dolu bir kaba daldırdı. Tüpteki cıvanın kaptaki cıva düzeyinden 76 cm yüksekliğe kadar alçaldığını ve bu yükseklikte kaldığını gördü. Tüpteki cıva sütununu yukarıda tutan güç, havanın kaptaki cıvanın yüzeyine yaptığı basınçtı. Atmosferin basıncı arttığı zaman tüpteki cıva düzeyi yükseliyor, azaldığı zaman cıva düzeyi düşüyordu. Böylece Torricelli havanın bir basıncı olduğunu kanıtlamakla kalmadı, ilk cıvalı barometreyi de yapmış oldu.

205 BUHAR MAKİNESİ İngiliz mühendis Thomas Savery, 1698’de maden ocaklarında biriken suları çekmek için bir buhar makinesi yaptı. Makine aynı zamanda yangın söndürmek amacıyla da kullanılabiliyordu. Savery, bu makinesine “Madenci Dostu” adını taktı. Buhar önce, yumurta şeklindeki büyük bir kaba doldurulurdu. Daha sonra buhar giriş vanası kapatılıp, maden ocağına bağlı bir borunun vanası açılırdı. Yumurta şeklindeki kap su ile soğutulunca, sıvılaşan buhar vakum yaratır ve madendeki suyu kabın içine çekerdi. Ardından maden ocağına inen borunun vanası kapatılır ve kaba tekrar buhar basılırdı. Buharın basıncı ile kaptaki su 2deşarj borusundan dışarı atılırdı.

206 Boşluklarla ilgili önemli deney yapan diğer bir bilim adamına Otto Von Guericke’dir. Konuyla ilgili olan ilk deneyinde su dolu bir fıçıdan suyu pompa ile boşaltıp boşluk elde etmeye çalışmış ve başarılı olamamıştır. Suyun yerine havanın dolduğunu gören Guericke, kalın bir bronz küre ile deneyini tekrarlar ve hava boşluğunu oluşturur ve böylece bu kürelerle çeşitli deneyler yapmaya başlar.

207 Von Gericke 1661 yılında basınç yardımı ile havası boşaltılmış bir silindirin içine doğru bir pistonun hareket etmesi ile mekanik işin elde edileceğini göstermiştir. 1673 yılında Huygens, barutun patlaması ile bir metal silindirin içerisinde hava boşluğunu elde etmeyi denemiş ve piston hava basıncının etkisi ile ileri doğru hareket ederek mekanik işi gerçekleştirmiştir. Böylece ilk içten yanmalı motoru yapmıştır.(1680)

208 Huygens ile çalışan papin ise 1708 yılında ilk buhar makinesini yapmıştır.
Yapmış olduğu buhar makinesi ,silindir biçimdeki bir kazan ,bir piston ve bir buhar borusundan oluşmakta idi. Kazan içerisindeki su ısıtıldığında ağırlık aşağı iniyor, soğutulduğunda ise ağırlık yukarı çıkıyordu. Papin bu makineyi kusursuzlaştırmak amacı ile gerekli parayı almak için Kraliyet Bilim Derneği’ne başvurmuştur. Ancak başvurusu reddedilmiştir.

209 Papin buhar makinesini geliştirmeye çalıştığı yıllarda İngiltere’de Thomas Savery de aynı konu ile uğraşmaktaydı. Bu buhar makinesi Papin’in geliştirmiş olduğu makine ile aynı ilkelere dayanmasına karşılık bir pistona gereksinim duyulmamıştır. Burada buhar suyu aşağı itmekte, depoya dolan su depo soğuduğunda bir pompa yardı ile dışarı çekilmektedir. Daha sonra 1769 yılında James Watt tarafında geliştirilen makine sanayi hizmetine sunuldu.

210 Watt makinenin verimi artırmak için çeşitli yöntemler geliştirdi ve eski modellerde kullanılan silindirin küçük olması nedeni ile büyük ısı kaybına neden olduğunu fark etti. Böylece daha büyük silindirler kullanarak isi kaybını düşürmeyi başardı. Daha sonra Matthew Boulton ile ortaklık kurdu ve birlikte buhar makinesi satmaya başladılar.

211 1769 yılında Richard Watt’ın buhar makinesini hareket edecek hale getirdi.
1804 yılında ray üzerinde giden ilk gerçek lokomotif ile 5 vagonda 70 yolcu 10 tonluk maddeyi taşımayı başardı. Bundan sonra demir yoları yapımı başlamış oldu ve 1830 yılında Liverpool Manchester hattının açılması ile çağdaş demiryolculuğunun temeli atıldı.

212 MEKANİK SAATLER Mekanik saatin nerede ve ne zaman yapıldığına dair kesin bir bilgi yoktur. Heron’un, bir kule üzerinde muhtazam hızda dolanan bir kuşun bulunduğu mekanik alet ilk örnek sayılabilir. VII. ve VIV.yüzyıllarda Çin’de astronomik saatlerin yapıldığı bilinmektedir. Bu saatlerde kovalar birer birer su ile dolar ve buna bağlı olan çark her iki saatte bir gonk çalar.

213 Saatlerde harekete geçiren mekanizma olarak zembereğin kullanılması 1500 yıllardadır. Zembereğim kullanılmasıyla saatler küçültülebilmiş ve taşınabilir hale getirilmiştir. Galileo 1641 yılında oğluna sarkacın saatlerde nasıl kontrol mekanizması olarak kullanabileceğini açıklamıştır. Oğlu 1649 yılında Galileo’nun fikrini kullanmış ama babasının ölümü üzerine sonuç alamamıştır.

214 Sarkaçlı saat yapan ilk kişi Huygens’tir.
1673 yılında sarkaçlı saatlerin prensiplerini ele alıp matematiksel analizini yapmıştır. Böylece bir sarkacın salınımının, Galileo’nun da işaret ettiği gibi, Eş zamanlı olduğunu göstermiştir.

215 ELEKTRİK VE ELEKTRİKLİ ALETLER
Elektrik ile ilgili çalışmalar M.Ö. 600’lere kadar gider. Yün bir beze sürülen kehribarın saman ile hafif cisimleri, doğal mıknatısında demir parçalarını çektiği bilinmektedir. Bu konuda bilimsel olarak ilk defa William Gilbert ( )tarafından ele alınmıştır. Gilbert sürtünme ile oluşan statik elektrikle ilgilenmiş ve elektriğin sadece belirli maddelere özgü olduğu saptamıştır.

216 Otto Von Guericke, statik elektriğin elde edilebileceği bir araç yapmayı başardı. Araç bir eksene geçirilmiş bir kükürt toptan oluşmaktaydı ve top dönerken topa dokunulduğunda kıvılcımlar saçıyordu. Elektriğin depo edilmesi leyden şişesinin yapılası ile gerçekleştirilmiştir yılında Von Kleist, içi su dolu bir şişeye bir çivi daldırır ve çiviye elektrik verir. Böylece suyu şarj ederek elektriğin depo edilebileceğini gösterir.

217 Yıldırımın elektrikten başka bir şey olmadığını ve atmosfer elektriğinin depo edilebileceğini ise ilk defa Benjamin Franklin ( ) ortaya koymuştur. Sayısız deneylerle atmosfer elektriğini depo etmeyi başarmıştır. Ancak deneyler sırasında birkaç asistanı yıldırım çarpması sonucu hayatını kaybetmiştir.

218 XVII. Yüzyılın ikinci yarısında elektrik akımının keşfi ile yeni bir dönem başlar
Galvani, tamamen tesadüf eseri olarak, metal bir masa üzerindeki ölü bir kurbağanın bacağına bıçak deydiğinde kasıldığını fark eder ve hücrelerin elektrik içermesi nedeni ile oluştuğunu ileri sürer. Fakat birkaç yıl sonra Alessandro Volta bu kasılmanın iki farklı metalden kaynaklandığını bulur. Ve deneyleri sonucunda, iki farklı metal arasında çeşitli sıvılar koyarak ilk elektrik pilini yapmayı başarır.

219 1821 yılında Michael Faraday ilk elektrikli motoru yapmıştır.
Elektriksel ve manyetik kuvvetlerinin çizgilerini mıknatıs etrafında toplanan demir tozları yardımı ile göstermeyi başarır ve bu çizgilere, manyetik çizgiler adını verir. H. Rudolf Hertz, ilkel bir verici devresinde oluşan kıvılcımı, yine ilkel bir alıcı devresinde, arasında hiçbir bağlantı olmadan elde eder. Böylece elektromanyetik dalgaların uzayda yayıldığını ispatlar. Ulaştığı bu sonuçla teknoloji önemli bir ivme kazanacaktır. Telsiz, telgraf, telefon, radyo gibi araçlar birer birer icat edilir.

220 1833 yılında Karl F Gauss ilk telgrafı yapar
1833 yılında Karl F Gauss ilk telgrafı yapar yılında ise Samuel Morse telgraf mesajlarını 16 km ye kadar gönderir. 1853 yılında Alexander Gragam Bell tarafından telefon icat edilir.(ABD Temsilciler Meclisi'nden, telefonun mucidinin İskoçyalı Graham Bell değil, İtalyan göçmeni Antonio Meucci olduğu kararı çıktı.) 1890 yılında Gublielma Marconi ilk radyoyu yapar ve ilk radyo yayınana başlar.

221 Ampulün keşfi dönemin en önemli olaylarından biridir
Ampulün keşfi dönemin en önemli olaylarından biridir. Bir çok deneyler yaparak başarısız olan Thomas Alva Edison, bir gün ceketinin kopmakta olan düğmesine bakarak, bildiğimiz dikiş ipini kullanmayı düşündü ve 1879 yılında hiç sönmeden tam 40 saat boyunca etrafını ışıtan bir ampul yapmayı başarmıştır.

222 Hazırladıkları slaytlardan dolayı Kimya öğretmenliği programındaki arkadaşlara teşekkür ederiz…


"XVII. VE XVIII. YÜZYILLARDA BİLİM" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları