Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

KİMYADA ÖZEL KONULAR Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "KİMYADA ÖZEL KONULAR Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi."— Sunum transkripti:

1 KİMYADA ÖZEL KONULAR Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Fen Bilgisi Öğretmenliği ABD

2 YAŞAM SÜRECİNDE KİMYA

3 Biyolojik sistemlerde solunum nasıl gerçekleşiyor ?
Ekolojik denge nedir ? Günlük yaşantımızda kullandığımız kimyasal maddeler neler? Zararlı maddelerin sınıflandırılması ve kaynakları ? Atmosfer kirleticiler nelerdir ? Sularda kirlilik ve kaynakları nelerdir ? Toprak kirliliği ve kaynakları nelerdir ? Çevre – Endüstri – Enerji ilişkisi nasıldır ? Enerji üretim ve kullanımın çevre üzerinde etkileri nelerdir ? Termik santrallerin çevreye etkileri nelerdir ?

4 Canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için enerjiye gereksinim duyarlar
Canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için enerjiye gereksinim duyarlar. Yaşam için gerekli olan bu enerji fotosentez ve solunum yolu ile sağlanır. Yeşil bitkilerin yapraklarındaki klorofil fotosentez olayının en temel öğesidir. Bitkiler, havadan aldığı karbondioksit ile topraktan aldıkları suyu güneş enerjisi yardımıyla besine dönüştürürler.

5 Fotosentez olayının genel kimyasal denklemi şöyledir;
nCO2 + 2nH2O + Işık enerjisi →(su.güneş: fotosentez) (CH2O)n + nO2 + nH2O Fotosentez ile en basit şeker olan glikoz oluşum denklemi şöyledir; 6CO2(g) + 6H2O(S) (Işık ve Klorofil) → 6O2(g) + C6H12O6(k

6 Fotosentezin sağladığı yararlar
Işık enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürür. Canlılar için gerekli besinleri oluşturur. Havadaki karbondioksit ve oksijen dengesini korur. Hem atmosferdeki karbondioksit miktarını düşürerek, hem de güneşten gelen ışınları kullanarak sera etkisini azaltır.

7 Biyolojik Sistemlerde Solunum
Canlıların enerji elde etmek için organik besin maddelerini oksijenle parçalamalarına solunum denir.

8 Oksijenle besinlerin parçalanması bir yanma tepkimesidir
Oksijenle besinlerin parçalanması bir yanma tepkimesidir. Canlılarda organik bileşikler iki şekilde parçalanır. Bunlar oksijenli ve oksijensiz parçalanmadır.

9 Solunum sistemi,  kandaki karbondioksit (CO2) gazının oksijen gazı (O2) ile yer değiştirmesini sağlayan sistem. Solunum sisteminde burun ve ağız yardımıyla dışarıdan alınan havanın içindeki oksijen yutak, gırtlak ve soluk borusundan geçtikten sonra akciğerlere gelir. Bronş ve bronşçuklardan sonra alveollere gelir

10 Alveollerden kana geçer. Kan, hücrelere oksijeni taşır
Alveollerden kana geçer. Kan, hücrelere oksijeni taşır. Hücreler bu oksijeni kullanarak enerji elde ederler. Kan yardımıyla karbondioksit, tekrar alveollere gelir. Alveollerin içindeki kılcal damarlarda bulunan karbondioksit bronşçuk, bronş, soluk borusu, gırtlak ve yutaktan geçtikten sonra bu sefer ağız ve burundan çıkar.

11 Hücrelere oksijen taşınması ve karbondioksit boşaltımı
Alveollerin çevresini sıkı bir şekilde sarmış olan kılcallardan geçen kırmızı kürecikler (alyuvarlar) oksijen molekülünü hemoglobinle tutarak oksijene gereksinim duyan hücrelere kadar ulaştırırlar ve orada oksijeni hücreye verirler

12 Hücre zarından geçen oksijen, hücrenin içerisinde mitokondri adı verilen organellere ulaşır. Sindirim sistemiyle ilk olarak sitoplâzmaya ulaşır. Burada küçültülmüş besin molekülleriyle karşılaşır ve onları oksitler.

13 Vücudumuzda oksijen kırmızı kan hücreleri ile taşınır
Vücudumuzda oksijen kırmızı kan hücreleri ile taşınır. Kırmızı kan hücrelerinin yapısında hemoglobin adı verilen pigment bulunur. Her bir hemoglobin molekülü yapısına dört oksijen molekülü bağlayabilir. Yapısına oksijen bağlamış hemoglobine oksihemoglobin denir. Karbondioksit bağlanmış hemoglobine ise karbaminohemoglobin adı verilir.

14 Bu arada enerji açığa çıkar
Bu arada enerji açığa çıkar. Besin maddeleri ve oksijenin birleşmesi sonucunda, karbon dioksit, su ve bazen de üre ortaya çıkar. Su, kan yoluyla akciğerlere ve böbreklere ulaştırılarak dışarı atılır. Karbon dioksit ise yine dolaşım sistemiyle akciğerlere geri götürülür ve akciğerlerden dışarı atılır. Azotlu bileşiklerse üreye dönüştürülür ve idrar şeklinde böbreklerden dışarı atılır. 

15 Yandaki tepkimede oluşan H+ iyonlarının çoğu hemoglobinle birleşir
Yandaki tepkimede oluşan H+ iyonlarının çoğu hemoglobinle birleşir. HCO3 - ise kan plazmasına geçer.HCO3 - alveol kılcallarına kadar bu şekilde taşınır. HCO3 - iyonları alveol kılcallarında plazmadan alyuvara geçerek H+ atomu ile birleşir, karbonik asidi oluşturur.

16 Nişasta, Yağ ve Proteinlerin Hidrolizi
Nişasta suda çözünmez. Sindirimi hidroliz yoluyla olur. Hidroliz tepkimesi amilaz enzimleri yardımı ile gerçekleşir. Enzimler glikozlar arası bağları keserler. Hayvan ve insanlar amilaz enzimlerine sahip olduklarında nişastayı sindirebilirler. Amilaz enzimlerinin farklı türleri bulunmaktadır

17 Farklı tip amilazlar nişastayı farklı biçimlerde parçalarlar
Farklı tip amilazlar nişastayı farklı biçimlerde parçalarlar. Nişasta parçalandıkça dekstrin, maltoz ve glikoza dönüşür. Maltoz ayrıca maltaz enzimi tarafından da sindirilebilir. Nişasta glikoz monomerleri içerdiği için kan şekerine doğrudan etkisi vardır.

18 Ekolojik Denge Bitkilerdeki fotosentez ve tüm canlılardaki solunum olayları ekolojik denge için önemlidir. Dünyanın oluşumundan günümüze kadar geçen zaman içinde oluşan olaylar sonunda kurulan dengeye, doğal denge denir. Son yüzyılda bilim ve teknolojinin oldukça fazla ve hızlı değişmesiyle insanoğlu bu doğal dengeyi etkilemektedir. Bu değişimin en önemli ve en etkilisi karbon çevrimi ile ilgili olandır.

19 Fosil yakıtların yakılmasıyla oluşan kimyasal tepkimelere karşı olan doğanın oluşturduğu tepkimeler aynı hızla gerçekleşmediğinden doğal denge korunmamaktadır. Çünkü, karbon kaynaklarının hızla CO2’ye dönüştürülmesine karşın, bu CO2 aynı hızla karbon kaynakları haline dönüşmediğinden var olan denge bozulmuştur.

20 Oksijen canlıların yaşamında en temel elementtir
Oksijen canlıların yaşamında en temel elementtir. Atmosferde oksijenin bulunmaması, oksijensiz ortamda yaşayan canlılar dışında hiçbir canlının olmaması demektir. Doğadaki oksijen dengesinin nasıl sağlandığını hayat bilgisi ve fen bilgisi derslerinden hepimiz biliriz.

21 Klorofilli bitkiler güneş ışığının etkisiyle fotosentez yaparak havadaki karbon dioksiti ve topraktan aldığı suyu glikoza çevirirken atmosfere oksijen salar. Atmosferin bileşiminde ortalama % 21 oksijen bulunmaktadır. Atmosfere salınan oksijenin yaklaşık % 70’i denizlerden, % 30’u karalardan salıverilir. Canlıların solunumu sırasında oksijenin bir kısmı karbon dioksite dönüşür.

22 Günlük Yaşamda Kullanılan Kimyasal Maddeler
Kimyasal madde üretimi sanayi devrimi ile başlamış ve sürekli artarak devam etmiştir bugün gelinen noktada kimyasal maddeler yaşamın bir parçasıdır. Artık yaşamın her aşamasında bir kimyasal madde yada ürünü kullanılıyor. Günlük yaşantıda yaygın kullanılan bazı kimyasallar şu şekildedir;

23 Deterjanlar Temizlik ve hijyen amacıyla sıklıkla kullanılan deterjan ve diğer temizlik maddeleri vücudumuza ve çevreye zararlı olabilmektedir. Cilt üzerinde egzama ve mantarın yanı sıra içme suları ve deterjan ile temizlenen bulaşıklarda kalan atıklar yoluyla da sindirim sisteminde de rahatsızlıklara neden olmaktadır.

24

25 Gübreler Gübre, bitkinin beslenmesinde gerekli olan kimyasal elementleri sağlamak için toprağa ilave edilen herhangi maddelerdir. Bitkiler büyüme ve yaşam alanı için azot, fosfor, kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi elementlere gereksinim duyarlar. Bu elementler yalnızca kimyasal gübreyle mi sağlanır ?

26 Tarlalara, bahçelere hatta saksılarda çiçek yetiştirmek için hazırlanan toprağa hayvan dışkıları atılır. Hayvan dışkıları saman ve diğer bitki artıkları binlerce yıldır doğal gübre olarak kullanılır. Bitkilerin gereksinim duyduğu elementlerin birçoğu bunlarda vardır.

27 Sodyum Sülfür Sodyum sülfür halk dilinde zırnık olarak adlandırılır. Dericilikte, tüyleri deriden dökmekte, kağıt imalatında, kağıt hamuru hazırlamada kullanılır.

28 Sodyum Kromat Çoğu krom kimyasalları kimyasal kalitede ki krom cevherinden doğrudan elde edilen sodyum bi kromat dan üretilir. Sodyum bi kromat kromik anhidrit ve kromoksit en yaygın kullanılan krom kimyasallarıdır. Krom kimyasalları paslanmayı önleyici özellikleri nedeniyle uçak ve gemi sanayinde yaygın olarak; kimya endüstrisinde de boya ham maddesi yapımında kullanılır.

29 Sülfürik Asit Sülfürik asit; gübre, pigment, boyar madde, patlayıcı madde, ilaçlama, tuz ve petrol arıtım ve metallerin işlenmesinde kullanılır. Elektriği iyi iletir. Halk dilinde akü asidi olarak da adlandırılır. Birçok organik maddeden suyu çeker ve ısı veren bir tepkime oluşturur. Bu nedenle cilde zarar verebilir.

30

31 Hidroklorik Asit Halk arasında tuz ruhu olarak da bilinir. Suyun oluşturduğu kireçlenmeleri temizlemede yaygın olarak kullanılır. Midemizde de salgılanmaktadır. Aşırı salgılanması mide rahatsızlanmalarına neden olurken az salgılanması da sindirimi zorlaştırır. Derişik asit deride yanıklara ve iltihaplara neden olur. Kansızlık hastalığının başlıca nedeni hidroklorik asit salgılanmasını eksikliğidir.

32 Zararlı Maddelerin Sınıflandırılması ve Kaynakları
Çevreye ve sağlığa zararlı olan maddelerin hepsi aynı şekilde zarar vermez . Bu maddelerin oluşturdukları etkiler farklı farklıdır. Kimyasal maddeler verdikleri zarar yönünden beş gruba ayrılabilir . Kimyasal maddelerin grupları ve örnekleri şöyledir :

33

34 Zehirli ve Tahriş Ediciler : Aseton, hidrojen sülfür, kostik soda ( sodyum hidroksit ), sülfürik asit, hidroflorik asit, fenol Atmosferin Isı Dengesini Bozanlar : Karbondioksit, metan gazı, su buharı Atmosfer Bileşimini Etkileyenler : Kloroflorokarbon Suları Kirleticiler : Deterjanlar Tarım Arazilerini İşgal Ediciler : Böcek öldürücüler ( pestisit ), DDT

35 Bu kimyasal maddeler atmosfer, su ve toprağı kirletmektedir
Bu kimyasal maddeler atmosfer, su ve toprağı kirletmektedir . Bu ortamları kirleten maddeler şu şekilde açıklanmıştır.

36 ATMOSFERİ KİRLETİCİLER
Hava kirleticileri havanın doğal bileşimini değiştiren gaz, sıvı veya katı haldeki kimyasal maddelerdir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir.

37 Tozlar, Kükürtlü Maddeler, Organik Maddeler, Azotlu Maddeler, Karbondioksit, Karbon monoksit, Halojenler, Radyoaktif Maddeler.

38 Hava kirliliği kaynakları doğal ve yapay kaynaklar olarak iki gruptur.
Atmosfer doğal kaynaklardan da kirlenebilmektedir. Örneğin; orman yangınları, volkan faaliyetleri vb. gibi… Ama atmosferi tehlikeli boyutlarda kirleten kaynaklar yapay kaynaklardır.

39 Yani; ulaşım araçlarından kaynaklanan egzoz gazlarının atmosfere verilmesi, tesis ve konutlarda kullanılan özellikle fosil yakıtlardan ortaya çıkan isi duman gibi insanlar tarafından ortaya çıkan kirlenmedir.

40 Atmosferin kirlenmesine neden olan endüstriyel kaynaklar şunlardır :
1) Minerallerin İşlenmesi : Kömür üretimi, asbest üretimi, çimento fabrikaları, asfalt yapım üniteleri, cam ve seramik fabrikaları vb. 2) Metalurjik İşlemler : Demir – Çelik üretimi, hurda demir işlenmesi, demir dışı metal üretimi, dökümhaneler vb. 3) İnorganik Kimyasal İşlemler : Asit üretim tesisleri, halojenler, kireç, soda, kostik fabrikaları, suni gübre fabrikaları vb.

41 4) Organik Kimyasal İşlemler : Petrol rafineleri, petrokimya tesisleri, tarım ilaçları üretimi vb. 5) Kağıt ve Kağıt Hamuru Üretim Tesisleri 6) Sunta ve Ağaç Ürünleri Tesisleri

42 Sularda Kirlilik Su kirliliği, suya karışan maddelerin, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirmesidir.

43 Peki Ya Su Döngüsü Nedir ??
Denizlerden, göllerden, akarsulardan buharlaşan sular yoğunlaşıp yağmur halinde yeryüzüne dönmektedir . Buna da su döngüsü denir.

44

45 Yeryüzüne geri dönen su yeraltına inmekte ya da akarak tekrar denizlere ve göllere ulaşmaktadır . Ancak beraberinde pek çok pislik ve suda eriyen maddeleri de taşımaktadır . Bu şekilde pislikler durmadan havadan ve topraktan sulara geçmektedir . Bu kirletici maddeler gibi denizlere ve göllere ulaştıktan sonra bir daha eski yerlerine gidemezler . Bu sularda sürekli kirletici birikmesine neden olmaktadır.

46 Su Kirliliğinin Kaynakları Nelerdir ??
Ülkemizde su kirliliğinin kaynakları ; - Sanayileşme, - Kentleşme, - Nüfus Artışı, - Tarımsal Mücadele İlaçları, - Kimyasal Gübreler olarak gruplandırılabilir.

47 Sanayinin çevre üzerindeki olumsuz etkisi diğer faktörlerden çok daha fazladır.Sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları ile dolaylı olarak su kirliliğine bağlı, toprak ve bitki örtüsü üzerinde aşırı kirlenmelere neden olup, doğa tahribine yol açtığını hepimiz biliyoruz.

48 Ayrıca sanayileşme hareketleri ile kente göç olayı başlamıştır
Ayrıca sanayileşme hareketleri ile kente göç olayı başlamıştır . Bu durum da hızlı ve düzensiz yapılaşmaya neden olmaktadır . Şehirlerin kanalizasyonları ya da fabrikaların atıkları arıtma yapılmadan doğrudan nehirlere, göllere ya da denizlere dökülmesi sonucunda evsel ve endüstriyel atıklar suları büyük ölçüde kirletmektedir.

49 Diğer yandan, kimyasal gübrelerin bilinçsizce ve aşırı kullanımı da zaman içinde toprağı çoraklaştırmakta ve yine doğal çevrim ile gerek su kirlenmesi ve gerekse diğer etkileri ile olumsuzluklar yaratmaktadır.

50 Su kirliliğine neden olan bir diğer kaynak da tarımsal faaliyetlerde kullanılan kimyasallardır. Bunlar, kimyasal gübre ve pestisit vb. gibi kimyasal ilaçların kullanımından kaynaklanmaktadır . Tarımsal mücadele ilaçlarının başında yer alan pestisitler ya doğrudan doğruya toprak yüzeyine ve içine ya da bitki veya tohum üzerine uygulanırlar.

51 Bitki yüzeyine püskürtülen veya dökülen ilacın önemli bir bölümü toprağa düşer.Toprağa düşen ilaç ya da toprağa atılan gübre toprak türü, çözünebilirlik, kalıcılık ve iklim faktörlerine bağlı olarak zaman içinde hareket ederek yüzey ve yeraltı sularına sürüklenerek suları kirletir.

52 Toprakta Kirlilik Toprak, bütün canlıların yaşamında özel bir yeri olan, yeniden üretilemeyen değerli bir kaynaktır.Hiçbir ekosistem öğesi, mikroskobik boyuttaki milyonlarca mikroorganizmadan, dev yapılı canlılara kadar çok çeşitli hayvansal bitkisel organizmaları içinde barındıramaz.Diğer ekosistemlere madde ve enerji gönderen bir kaynak olamaz.Bu nedenle toprak, her çevresel ve ekolojik değişimin ve sorunun önemli bir merkezi sistemini oluşturmaktadır.

53

54 Toprakla ilgili olarak bilinen tüm bunlara rağmen, dünya üzerinde toprak çok yönlü baskı altındadır . Bunun sonucunda verimli toprakların yerini, kıraç ve çorak araziler ile çöller almaktadır . Gerçekten, dünyadaki 99 ülkenin verimli toprakları çöle dönüşme tehlikesiyle, yerküremiz topraklarının dörtte biri de çölleşme tehdidi ile karşı karşıya bulunmaktadır . Bu sayısal değerler, tehlikenin büyüklüğü hakkında bir fikir vermektedir.

55 Toprak Kirleten Kaynaklar
Toprağın kirlenmesine neden olan süreçler ve kaynaklar birbirinden farklı iki grupta toplanabilir.Bunlardan birincisi, toprak dışındaki ekosistemlerde meydana gelen çevre kirlenmesinden kaynaklanan kirleticilerdir.Diğeri ise, insanlar tarafından toprağın içine ve üstüne getirilen zararlı maddelerdir.Bunlar, tarımsal aktivitelerle toprağa verilen mineral gübreler, tarımsal zararlılara karşı kullanılan kimyasal ilaçlar, hormonlar, tarımsal endüstri artık maddeleri, sıvı ve katı gübreler gibi maddelerdir.

56

57 1) Havadaki Kirletici Maddelerin Toprağı Kirletmesi
Fabrika bacalarından, termik santrallerden ve konut bacalarından gaz, aerosol ( gaz-toz veya gaz-sıvı karışımı ) ve katı parçacıklar halinde çıkan zararlı maddeler, çeşitli yollarla toprağa ulaşarak, toprakta birikirler . Toprakta bazı kimyasal ve biyolojik reaksiyonlara girerek toprağa zarar verirler.

58 Zarar şekilleri, toprağın verim gücü üzerinde rol oynayan fiziksel ve kimyasal toprak özelliklerini bozmak, toprak canlılarını öldürmek şeklinde olabilir.Hava yoluyla toprağa gelen ağır metal parçacıkları toprakta birikmekte ve toprakta, canlılar da dahil olmak üzere, çok yönlü zararlı etkilere sahip bulunmaktadır.

59

60 2) Sulardaki Toprak Kirletici Maddeler
Endüstriyel ve kentsel atık sular içindeki zararlı maddeler ile çöplerden kaynaklanan yüzey ve sızıntı suları, çiftlik gübrelerine ait çözeltiler, sulardaki toprak kirleten başlıca kirleticilerdir.Bunlar ya doğrudan doğruya, ya da kontrolsüz sulamalarla toprağa girerek, içerdikleri zararlı maddelerle, toprağın doğal özelliklerini bozmakta ve verimini azaltmaktadır.

61 3) Tarımsal Aktivitelerin Yarattığı Toprak Kirleticileri
Tarımsal aktivitelerin yarattığı toprak kirleticilerin başlıcaları şunlardır ; - Büyük çaptaki hayvan besiciliğiyle, büyük çiftliklerde meydana gelen katı ve sıvı gübreler ve diğer atık maddeler, - Toprağa verilen mineral maddeler, özellikle azotlu gübreler,

62

63 - Tarımsal zararlılara karşı kullanılan kimyasal mücadele ilaçları, - Tarımsal sanayi kuruluşlarında meydana gelen atık maddeler, bunlar genellikle, et kombinaları, deri işleyen sanayi, yağ ve yem fabrikaları, şeker ve bira sanayi üretim işletmeleri, tekstil ve konserve fabrikalarıdır.

64 4) Diğer Toprak Kirletici Madde Kaynakları
Petrol, mineral yağlar, radyoaktif maddeler, katı atık maddeler, uçucu küller ve tuzlar da toprağı kirletici kimyasal maddelerdir.

65 Çevre – Endüstri – Enerji İlişkisi
Günümüzde tüketimi durmadan artan ve gelecekte de durmadan artmaya devam edecek olan en önemli ihtiyaçlarımızdan biri de hiç şüphesiz enerjidir.

66 Enerji sektörü de günümüz yaşantısında vazgeçilmezliğinin yanı sıra üretim, iletim ve tüketim aşamalarında giderek artan çevre sorunları yaratmakta ve kamuoyunun tepkisine neden olmaktadır.Atmosfere verilen kirleticilerin ve sera gazlarının büyük bir bölümü enerji sektöründe yani enerji üretimi ve tüketimi, ya da çevriminden kaynaklanmaktadır.

67

68 Türkiye ‘ de yaygın olarak kullanılan fosil kökenli petrol, kömür, doğalgaz gibi enerji kaynaklarının sınırlı olması bu kaynakların kullanımında verimliliğin arttırılmasını ve yeni enerji kaynaklarının yaygınlaştırılmasını gerektirmektedir.Böylece enerji açısından dışa bağımlılığın yarattığı olumsuz etkiler azaltılabilecektir.Üretim ve refah seviyesini etkilemeden enerji tüketiminin azaltılması yani enerji tasarrufu, daha güçlü ve rekabet şansı artmış bir ekonomi ve daha az kirletilmiş bir çevre için gereklidir.

69 Ülkemizde toplam enerji üretiminde %47 oranında bir paya sahip olan linyit, en önemli enerji kaynağı olmaktadır.Hidrolik enerji toplam enerji üretiminin %28 ‘ ini karşılarken, %17 ‘ sini petrol ve %8 ‘ ini de taşkömürü sağlamaktadır.

70 Özellikler elektrik enerjisi üretimi ve kullanımı ülkelerin gelişmişlik düzeylerini göstermektedir.Ülkemiz elektrik enerjisi üretimi yönünden dünya ülkeleri arasında 43., elektrik tüketimi yönünden ise 31. sıradadır.Kişi başına tüketimde ise 88. sırada bulunmaktadır.Türkiye ‘ nin enerji tüketimi yılda ortalama %5 civarında artış göstermektedir.

71 Enerji Üretim ve Kullanımının Çevre Üzerindeki Etkileri
Hidroelektrik santraller iklimsel, hidrolojik, ekolojik, sosyoekonomik ve kültürel etkilere sahiptir . Üretime geçen bir hidroelektrik santralinin su toplama kısmı ( baraj ), çevresel etki yaratmaktadır . Baraj gölünün yüzey alanı itibariyle nehre göre daha geniş olması ve buharlaşmanın artmasından dolayı iklimsel etkiler oluşmaktadır.

72 Nehirlerin engellenerek, baraj gölü haline getirilmeleri baraj gölündeki suyun bir miktarının buharlaşması ile su içindeki tuz miktarı ve diğer minarellerin artmasına neden olmaktadır . Akarsudan göle geçişte su hızı difüzyon ve oksijen alma kapasitesinin düşmesine bağlı olarak doğal temizleme kapasitesi düşmektedir . Göl su kalitesinde meydana gelen değişimler sucul canlı yaşamını değiştirmektedir.

73

74 Barajın fiziksel yapısının su ve kara ortamında göç yollarının kesilmesi, yaşama alanlarının su altında kalması ve bazı önemli türlerin yok olması sonucunda ekolojik etkiler ortaya çıkmaktadır.Yüksekten düşen sular nedeniyle hava azotunun aşırı doygunluk düzeyinde çözülmesi, balıklar için öldürücü olmaktadır.

75 Diğer taraftan, sosyo ekonomik ve kültürel etkiler barajın inşaat aşamasından itibaren olumlu olumsuz şekilde hissedilmektedir.Yapım aşamasında sualtında kalan arazinin niteliği ve büyüklüğüne bağlı olarak yapılan kamulaştırma neticesinde iç dış göç olayları yaşanmakta ve arazinin kıymeti değişmektedir.Baraj gölü ayrıca, çevre düzenleme ve su ürünleri üretimi için bir kaynaktır.Ancak, yöredeki tabiat ve tarih varlıklarının korunmaması neticesinde kültürel değerlerin kaybı söz konusu olmaktadır.

76 Termik Santrallerin Çevreye Etkileri
Termoelektrik güç üretimi en genel anlamıyla kömür,petrol ve doğal gaz yakıtlı olarak yapılmaktadır.Geçtiğimiz yıllarda ülkemizde tüketilen toplam elektrik enerjisinin %60 ‘ ının üretildiği termik santrallerimizde 1950 yılında kullanılan yakıtın %68 ‘ ini taşkömürü oluştururken 1970 ‘ li yıllardan itibaren yerli enerji kaynaklarımız arasında önemli bir potansiyele sahip linyit kömürleri devreye girmiştir.

77

78 Santrallerden enerji elde edilmesi sırasında baca gazları, baca külleri, kül ve kömür stok sahasındaki küller, açık kömür işletme sahaları, kömür nakil yolları, kömür ve küllerin bantlarla taşınması esnasında çevre olumsuz yönde etkilenmektedir.

79 Termik santrallerde yakıtın yanması sonucu oluşan ve atmosfere verilen başlıca kirletici emisyonlar kükürt oksitleri, azot oksitleri, karbon oksitler ve partikül maddelerdir.Bu emisyonlar, kullanılan yakıtın türüne, yakıtın bileşimine ve kullanılan yakma teknolojisine bağlı olarak değişiklikler göstermektedir.Yakıtlar yanarken içerdikleri kükürtlü bileşiklerde yanar.

80 Kükürdün yüksek sıcaklıklarda kararlı bileşiği kükürtdioksittir
Kükürdün yüksek sıcaklıklarda kararlı bileşiği kükürtdioksittir . Ancak az miktarda kükürttrioksit de oluşur . Kükürtoksitler su ile birleşerek sülfürik asit oluşturur . Sudaki çözünürlükleri yüksek olduğu için yağmur damlacıkları ile birleşerek asit yağmurları olarak yeryüzüne ulaşırlar.

81 Yere ulaşan asidik kirleticiler toprak ve suların pH değerini düşürürler.Toprak ve sulardaki kimyasal ve biyolojik olaylar pH değerinden önemli ölçüde etkilenirler.Asit yağmurları ağaçları yapraksız hale getirerek öldürmektedir.Asit yağmurları toprakların asitlik derecesini arttırarak, alüminyum ve cıva gibi toksik metalleri mobilize ederek, YANİ ? Topraktaki azot sabitlenmesini engelleyerek, nitratları mobil hale getirerek ve bitkilerin gelişmesini tahrik ederek zararlı etki yapmaktadır.

82

83 Termik santrallerde uçucu kül ve kazan atıklarının açıkta depolanmaları durumunda içerdikleri metaller veya diğer bileşiklerin yağmur ile su kaynaklarına sızmaları veya rüzgar ile atmosferde sürüklenmeleri çevreye zarar vermektedir.Termik santrallerin hepsinde elektrofiltreler mevcut olmakla birlikte çeşitli nedenlerle çalıştırılamaması nedeniyle çeşitli çevre sorunları yaşanmaktadır.Bu uçucu küllerin çevreye yayılması ile doğal ve kültür bitkilerinin yapraklarını örterek bunların solunum ve fotosentez yapma imkanını azaltmakta veya ortadan kaldırmaktadır.

84 Termik santrallerin çalışması esnasında karbondioksitin atmosferde birikip atmosferin özelliklerini etkileyerek ve uzun vadede sera etkisi yaratarak dünyamızda ciddi iklim değişikliklerine yol açacağı beklenmektedir . Karbon monoksit ve uçucu organik maddeler yanma verimini azaltan ve hava kirliliğine yol açan parametrelerdir.

85 SAĞLIĞIMIZ VE BESİNLERİMİZE KİMYASAL BAKIŞ

86 Besin ve beslenme nedir?
Yeterli ve dengeli beslenme nedir? Karbonhidratlar nedir? Karbonhidrat içeren besinler nelerdir? Protein nedir? Protein içeren besinler nelerdir? Yağ nedir? Yağ içeren kaynaklar nelerdir? Mineraller nedir?

87 Vitaminler nedir? Katkı Öğelerinin Besin Kalitesi ve Sağlığımıza etkisi? Besinler hangi yöntemlerle saklanır?

88 Besin ve Beslenme Nedir?
Besin, canlılarda büyüme için gerekli olan, yaşamsal faaliyetlerini düzenleyen ve sürdüren kimyasal enerjiyi sağlayan maddedir.Bununla birlikte hücrelerin oluşması ve yenilenmesine de yardımcı olur. Besinler uygun ve dengeli biçimde alınmazlarsa çağımızın yaygın hastalığı olan obezite gibi beslenme bozukluğu hastalıkları ortaya çıkar.

89 Yeterli ve dengeli beslenme nedir?
Beslenme İnsanın büyümesi ve gelişmesi (anne karnında ve daha sonra) sağlıklı üretken olarak yaşamını sürdürmesi için gerekli olan besinlerin alınmasıdır.  Yeterli ve dengeli beslenme ise besinlerin vücudumuzun gereksinimi kadar enerji, karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineralleri sağlayacak miktarlarda alınmasıdır.

90 Besinler; enerji vericiler, yapıcı-onarıcı ve düzenleyiciler olmak üzere 3 gruptur.Bunlar öncelik sıralarına göre; i)Enerji vericiler: Karbonhidrat, yağ, protein ii)Yapıcı-onarıcı: Protein, yağ, karbonhidrat iii)Düzenleyiciler:Protein, vitamin, mineraller, sudur.

91 KARBONHİDRATLAR Karbonhidrat, hem canlının yapısına katılan hem de enerji sağlayan karbon, hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşan organik bileşiklerin genel adıdır.

92 Karbonhidratlar canlılarda enerji verici madde olarak kullanılır.
Bitki mantar hücre çeperi esas maddesini oluşturur DNA RNA gibi önemli organik maddelerin yapılarına katılırlar

93 Karbonhidratlar 3 şekilde sınıflandırılır
Karbonhidratlar 3 şekilde sınıflandırılır. Bulundukları yere göre; i)Bitkisel karbonhidratlar:Tüm şekerler, nişasta, tuz ii)Hayvansal karbonhidratlar:Laktoz, glikojen Fonksiyonlarına göre; i)Çatı-iskelet bileşeni olan karbonhidratlar:Selüloz, hemiselüloz,kitin ii)Rezerv maddesi olan karbonhidratlar:Nişasta, glikojen, inülin iii)Jelleşme maddesi olarak:Pektin, agar-agar Kimyasal yapılarına göre; i)Monosakkarit ii)Disakkarit iii)Oligasakkarit iiii)Polisakkarit

94 MONOSAKKARİTLER İçerdikleri C sayısına göre 2'ye ayrılırlar.
a) 5C'lu şekerler : Riboz, Deoksiriboz b) 6C'lu şekerler : Glikoz, Galaktoz, Fruktoz Riboz  RNA'da bulunur Deoksiriboz  DNA'da bulunur. Glikoz  Bal,üzüm ve incirde bol bulunur. Fruktoz  Bal ve olgun meyvelerde bol bulunur.(meyve şekeri) Galaktoz  Süt ve süt ürünlerinde bol bulunur.(süt şekeri).

95 PENTOZLAR:

96 DİSAKKARİTLER Disakkaritler çift şekerlerdir.Bir disakkarit iki molekül monosakkaritin glikozit bağı ile bağlanmasıyla oluşur. Bu bağlanma sırasında bağ sayısı kadar su ortaya çıkar. Buna dehidrasyon sentezi denir. Monosakkarit + Monosakkarit → Disakkarit + su

97 DİSAKKARİTLER Hücre zarından geçemezler
Suda çözünürler Yapısında glikozit bağı vardır Örn:Maltoz Laktoz Sukroz Glikoz + Glikoz Maltoz + Su Glikoz + Früktoz Sukroz + Su Glikoz + Galaktoz Laktoz + Su

98 OLİGASAKKARİT Yapılarında 3-10 birim monosakkarit içerirler ve çoğu kez polisakkaritler içerisinde sınıflandırılırlar. Bazı bitkilerde serbest olarak bulundukları gibi, karbonhidrat olmayan çeşitli maddelerin yapısına da katılırlar.Üç monosakkaritten ibaret olanlara trisakkarit, dörtlü olanlara tetrasakkarit denir.

99 POLİSAKKARİTLER Polisakkaritler, birden fazla ve ayrı (birleşik olmayan) glikoz molekülünün glikozit bağıyla birleşmesiyle oluşur.  Glikoz birimlerinin farklı şekilde bağlanması, polisakkaritler arasında farklı özelliklerin doğmasına neden olur.

100 POLİSAKKARİTLER Hücre zarından geçemezler (n)kadar monosakkaritin birleşmesinden oluşurlar. (n-1)kadar su harcanır. Çeşitleri : 1- Nişasta: 2- Glikojen 3- Selüloz: 4- Kitin

101 Karbonhidratların Özelikleri
i)Hidroliz: Karbonhidratların kimyasal olarak parçalanması su alarak olmaktadır. Bu olaya hidroliz denir. Hidroliz hızı ve derecesi ortamın ph ve sıcaklığına bağlıdır. ii)Suda çözünürlük: Çözünmenin temel kuralı benzer benzeri kuralıdır. Yani çözünen ve çözücünün yapılarının benzer olması gerekir. Apolar yapıda olan karbonhidratlar, yapılarında içerdikleri hidrojen bağı ile suda çözünebilmektedir.

102 iii) Tatlılık: Tatlılık karbonhidratların tipik özeliğidir
iii) Tatlılık: Tatlılık karbonhidratların tipik özeliğidir. Tatlılık gücü karbonhidratların molekül ağırlığı ile ilgilidir. iiii)Karamelizasyon: Sakkaroz kuru formda 210 C’ye kadar ısıtılırsa önce erir sonra rengi sarıdan kahverengiye döner. Bu olaya denir. iiiii)Fermantasyon: Karbonhidratların mayalar,bakteriler ve küf mantarları tarafından parçalanması olayıdır. Oksijenli ortamda olursa aerob, oksijensiz ise anaerob olarak adlandırılır.

103 NİŞASTA Bitkilerde glikozun depo şeklidir.
Suda az çözünür.İyot ile maviye boyanır. Bitkide depolanır. Yumru ve tohumlarda daha çok depolanır. Sindirilmesi hidroliz yolu ile olur. Nişasta parçalandıkça dekstrin, maltoz ve son olarak glikoz a dönüşür. Maltoz ayrıca maltoz enzimleri ile de sindirilebilir. Nişasta glikoz monomerleri içerdiğinden kan şekerine doğrudan katılırlar.

104 Hayvanlarda glikozun depo şeklidir.
GLİKOJEN Hayvanlarda glikozun depo şeklidir. Suda çözünür.İyot ile kahverengiye boyanır. En fazla karaciğer ve kaslarda bulunur,depo edilir.

105 Bitkilerde yapı maddesidir. Çeperin yapısına katılır.
SELÜLOZ Bitkilerde yapı maddesidir. Çeperin yapısına katılır. Düzdür ve beta glikozit bağı ile bağlanmıştır. Suda çözünmez.

106 Böceklerin iskeletinde ve kabuğunda bulunur.
KİTİN Böceklerin iskeletinde ve kabuğunda bulunur.

107 Karbonhidrat içeren besinler
Karbonhidratlar en çok Ekmek, makarna, fasulye, patates, kepek, pirinç,tahıl ve hububat içinde bulunurlar.

108 PROTEİNLER Hücrelerin ve metabolik tepkimeleri katalize eden
enzimlerin ve bazı hormonların yapıtaşı proteindir. Proteinlerin yapıtaşı amino asitlerdir. Büyüme için gereklidirler. İnsan vücudu amino asitleri sentezleyemediği için proteinler mutlaka yiyeceklerle alınmalıdırlar. Günlük gereksinim Yetişkinler için ortalama 0.75g/kg

109 Canlılardaki kemikler, kaslar, deri, sinirler, yani vücudun büyük bir kısmı proteinlerden oluşmaktadır. Aminoasitlerin başlıca 20 tanesi protein yapımında görev almaktadır. Fazla sayıdaki protein, 20 aminoasidin farklı farklı dizilmeleri sonucunda oluşur.Bu, alfabemizdeki 29 harfin farklı dizilmeleri sonucu binlerce kelime üretebiliyorsak aminoasitlerin dizilimi ile de binlerce protein üretmek mümkündür. Aminoasitlerin birbirine bağlanarak oluşturdukları düz zincir, daha sonra aminoasitlerin arasında oluşan bağlarla katlanarak değişik şekiller de olabilirler.

110 Proteinlerin Sınıflandırılması
i)Basit proteinler:Yapılarında amino asit dışında madde bulunmayan proteinlerdir.Tabiatta yaygın olarak bulunur.Bunlar; albuminler, globülinler, glutelinler, prolaminler, albüminoidler, histonlar, protaminlerdir. ii)Bileşik proteinler:Bileşik proteinlerin yapılarında proteinlere ek olarak nükleik asit, karbonhidrat ve fosforik asit gibi protein olmayan maddeler bulunur. Protein olmayan kısma "prostetik grup" denir.Nükleoproteinler, Glikoproteinler ve mukoproteinler, Lipoproteinler, Fosfoproteinler

111 Proteinlerin Sindirimi ve Emilimi
Protein metabolizması aslında aminoasitlerin metabolizmasıdır. Besinlerle alınan proteinler organizma için yabancı maddelerdir. Organizmanın yararlanabilmesi için bu proteinlerin sindirim kanalında aminoasitlere kadar yıkılmaları gerekir. Sindirim midede başlar ve bağırsaklarda devam eder. Mide hücreleri tarafından salgılanan enzim yine mide özsuyundaki HCI yardımıyla protein bağlarını koparır. Bunun sonucunda çeşitli büyüklükteki peptitler ve aminoasitler meydana gelir.

112 Proteinlerin başlıca kaynakları yumurta, et, balık, peynir ve süt gibi hayvansal yiyecekler olup bitkisel yiyecekler olarak da ekmek, patates, fındık ve ceviz gibi kabuklu yemişler, bezelye, fasulye ve mercimek gibi tahılgillerdir. Dengeli bir beslenme için proteinlerden belirli miktarlarda alınması gerekmektedir. Çünkü proteince zengin besinleri vücudun ihtiyacından fazla tüketmek, eksik tüketmek kadar zararlıdır.

113 YAĞLAR Canlılar için başlıca besin deposunu lipitler olarak da adlandırılan yağlar oluşturmaktadır. Yağlar, C,H,O atomlarından oluşmuş olup canlı organizmanın en önemli yapı maddelerinden biridir. Yağlar organizmanın baslıca besin kaynağıdır. Enerji verme ve depolama yönünden karbonhidratlardan daha üstün özeliklere sahiptirler.

114 Yağların Sindirimi Yağların sindiriminde gerçekleşen kimyasal tepkime şöyledir: Yağ+su Yağ asidi+ Gliserol En önemli yağlar ; -yağ asitleri -steroidler -fosfolipitler

115 Steroidler; Zarların yapısına katıldığı gibi vitamin ve hormon olarakta görev yapar.
Fosfolipitler; Hücre zarının yapısına katılır.Fosfor içeren yağlardır.

116 Yağların başlıca kaynakları; tereyağ, yağlı et, kaymak, peynir ve yumurta gibi hayvansal yağlar ile mısır, ayçiçeği, fındık ve ceviz gibi bitkisel yağlardır., Dengeli bir beslenme için yağlardan belirli miktarlarda alınmasının bir sakıncası yoktur. Ancak fazla alınması durumunda kalp ve damar hastalıklarına neden olabilmektedir.

117 MİNERALLER Mineraller vücudun sağlıklı kalabilmesi için gerekli olan kimyasal elementler ile bu elementlerin inorganik bileşikleridir. Mineraller, diğer besinlerin metabolizması için tamamlayıcı nitelikte olan inorganik maddelerdir. Örneğin; en çok sütte ve süt ürünlerinde bulunan kalsiyum, kemiklerin ve dişlerin sağlıklı gelişmesinde önemli rol oynar. Süt ürünlerinde, yumurta sarısında, baklagillerde ve kuru yemişlerde bulunan fosfor ise kemik ve dişlerin, kas ve sinir dokusunun başlıca yapıtaşlarındandır.

118 VİTAMİNLER Vitaminler, vücuttaki birçok biyokimyasal olayların gerçekleşmesini sağlayan besinlerdir. Vücudun direncini arttırıp birçok hastalığı engeller. Vitaminler vücutta depolanmaz ve günlük gereksinimden fazla alınırsa idrarla dışarı atılır. Hasta olunduğunda daha çok vitamin alınmasının yararı vardır ancak normal şartlarda fazla vitamin almanın hiçbir yararı yoktur.

119 Vitaminler yağda ve suda eriyenler olarak iki gruba ayrılır .
YAĞDA ERİYEN VİTAMİNLER : A, D, E ve K vitaminleridir . SUDA ERİYEN VİTAMİNLER : B grubu vitaminler ile C vitaminidir .

120

121 Katkı Öğelerinin Besin Kalitesi ve Sağlığımıza etkisi
Doğal olarak besinlerin bileşiminde bulunan veya besinlerden çeşitli yöntemlerle saf olarak elde edilen öğelere denir. Kullanılma Amaçları i)Besinin bileşimindeki besin öğelerinin kaybını önlemek ii)Kalite ve sağlamlığı sürdürmek iii)Görünüşü güzelleştirmek, renk vermek iiii)Lezzet, tat ve kokusunun daha hoş olmasını sağlamak

122 Renklendiriciler Başlıca, şekerlere, şekerlemelere, meşrubata ve pastane ürünlerine, etlere ve yumurtalı ürünlere eklenir. Yasak boyaların birçoğu kanser yapıcı ve toksittir.

123 Saklayıcı ve Koruyucular
Besinlere eklenen saklayıcı öğeler, organik, inorganik ve antioksidantlar olarak ayrılır. i)Organik öğeler:Organik asitler ve bunların tuzları bu gruba girer. Örneğin; sitrik asit şuruplara, reçel,marmelata eklenir. ii)İnorganik öğeler:Salam, sosis ürünlerinde kullanılan nitrat ve nitrit, meyve sularında kullanılan benzoik asit inorganik koruyucuların en önemlilerindendir. iii)Antioksidantlar:Daha çok yağların ve yağlı besinlerin uzun süre saklanabilmesi, beyaz renkteki sebze ve meyvelerin kararması için kullanılır.

124 Tat ve Koku Verici Öğeler
Esanslar, şeker yerine kullanılan sakkarin ve siklamatlar, lezzetlerin kalıcılığını sağlayan glumatik asit tuzları ve vanilya, tuz, maydanoz, dereotu, soğan, hardal ve sarımsak gibi baharatlardır.Bunlardan şeker yerine kullanılanlar yapaydır. Yapay tatlandırıcıların sağlığa zararlı olduğu gerekçesiyle denetim altında, ilaç gibi satılması ve kullanılması önerilmiştir.

125 Besinlerin İşlenerek Saklanması
i)Isıtma yöntemi ile ii)Soğutma ve dondurma yöntemi ile iii)Kimyasal öğeler ile iv)Kurutma v)Işınlandırma ile vi)Fermantasyon ile vii)Antibiotikler ile

126 i)Isıtma yöntemi ile: Besinler, mikroorganizma ve enzimlerin yaşamları için gerekli ısı derecesinin üzerinde tutulursa, bu etmenlerin çoğalması durumunda durur ve ısı daha da artarsa, mikroorganizma ve enzimler yok olur. Böylece besin bozulur. ii)Soğutma ve Dondurma ile: Besinler 10 derecenin altında saklanırsa mikroorganizmaların çoğalma hızı yavaşlar. Isı O dereceye düşerse çoğalma hızı durur. Dondurarak saklama en iyi saklama yöntemidir.

127 iii)Kimyasal öğeler ile: Besin saklamasında kullanılan kimyasal öğeler, mikroorganizmanın çalışmasını durdurarak bozulmayı önler. Tuz, organik asit gibi kimyasal maddeler besinlerin saklanması amacıyla yaygın olarak kullanılır iv)Kurutma ile: En eski saklama yöntemidir. Kurutma güneşte, sıcak fırında, kurutma tünelinde yapılır. Güneşte ve fırında yapılan kurutma işleminde enzim çalışmalarını durdurmak için haşlama ve kükürtleme işlemi uygulanır. Böylece hem renk korunur hemde besin değerlerinin daha az kaybolması sağlanır.

128 v)Işınlandırma yöntemi ile: İyonlayıcı ışınlar verilen doza göre mikroorganizmaların çalışmasını durdurur. En çok gama ışını kullanılır. Düşük dozlardaki ışınlardırmanın besin değerinde önemli bir düşme yapmadığı bildirilmiştir. vi)Fermantasyon Tekniği ile: Fermantasyon, besinin içindeki bazı öğelerin biyokimyasal parçalanması ile daha dayanıklı ürünlere değişimidir.Bu teknikle; yoğurt, peynir, zeytin, turşular elde edilir. vii)Antibiotikler ile: Bazı antibiotikler ile mikroorganizmaların öldürüldüğü saptanmıştır. Ancak besinlerdeki antibiotik kalıtıları sağlık için uygun değildir.

129 HAZIRLAYANLAR: hİlal yİĞİt Hİlal togalan Osman öztürk Celal doĞantay
Dİdem yeĞen Vesİle soydan


"KİMYADA ÖZEL KONULAR Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları