Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

GENEL FARMAKOLOJİ Öğr. Gör. Pınar Irmak.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "GENEL FARMAKOLOJİ Öğr. Gör. Pınar Irmak."— Sunum transkripti:

1 GENEL FARMAKOLOJİ Öğr. Gör. Pınar Irmak

2 Öğr. Gör. Pınar Irmak

3 Ders içeriği Farmakolojiye giriş Farmasötik ilaç şekilleri
Farmakokinetik (İlaçların emilimi, dağılımı,metabolizması ve atılımı) İlaçlar arasındaki etkileşmeler, İlaçların etki mekanizması Otonom sinir sistemi ilaçları (kolinerjik ilaçlar) Antikolinerjik ilaçlar Otonom sinir sistemi ilaçları (sempatomimetik ilaçlar) Sempatolitik ilaçlar Santral sinir sistemini etkileyen ilaçlar Kalp damar sistemini etkileyen ilaçlar Antienflamatuar ilaçlar Narkotik analjezikler, Nonnarkotik analjezikler Öğr. Gör. Pınar Irmak

4 "ANESTEZİYİM BEN... Sevme beni,Ben Anestezistim.
İlaç kokar benim ellerim. Elini verme bana,laringoskop gibi tutarım,kibarlık nedir bilmem. Entube eder,CPR yaparım.Fazla yaklaşma bana, görev icabı kronik hastalıklarını sorarım. Benimle fazla muhabbet etme,kalp hastası sanırım. ANESTEZİ BAMBAŞKA BIR DÜNYADIR...YAŞAMAK GEREKİR.DIŞARDAN BASİTTİR.NARKOZDUR İŞTE,FAZLA KAÇIRMA DERLER BİLMEZLER Kİ MESLEK DEĞİL BENİMKİSİ.... BU AŞK Kİ,insanların acısını hafifletir,acılara merhem,yaralara dirhem dirhem şifa dağıtırım.maskeli bir sihirbaz gibisindir. DISARDAKILERDEN TEK FARKIN SEYİRCİNİN OLMAMASIDIR.BUNA RAGMEN SEN BİR SANATÇISINDIR. ANESTEZİ İSE BİR SANATTIR..." Öğr. Gör. Pınar Irmak

5 FARMAKOLOJİYE GİRİŞ Farmakolojinin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir diyebiliriz… Öğr. Gör. Pınar Irmak

6 ağrısını hafifletmek için afyon kullanan insanlar,
Koka yapraklarını çiğneyerek çalışma gücünü artıran Güney Amerikalılar, ağrısını hafifletmek için afyon kullanan insanlar, bilinçsiz olarak farmakolojinin temelini atmışlardır. Farmakoloji son yıllarda büyük gelişmeler göstermiş ve birçok kimseyi ilgilendiren bir bilim dalı durumuna gelmiştir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

7 Deney-öncesi Dönem Bu dönemin, bilimin büyünün, dinin ve geleneklerin tekelinden kurtulduğu, akılcılık ve sorgulayıcı pozitivist yaklaşımların egemenliğini ilan ettiği Fransız devrimine kadar sürdüğü söylenebilir. Ne yazıktır ki, modern deneysel dönemde de, bu akıldışı dönemi yaşatmaya çalışanlar olmuştur ve olmaya devam edeceğe benzemektedir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

8 Deneme-yanılma, yani deneyime öncelik verilen bu dönemde, tıbbi gelişmeler ve yaklaşımlar gelenek-görenek, büyü ve dini inançların katı baskısı altında kalmıştır. Tesadüfen de olsa öğrenilen farmakolojik etkiler sorgulanmamış ve deneyle doğrulama yoluna gidilmemiştir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

9 Bu dönem boyunca hastalıkların kötü ruhlardan ileri geldiğine ve kötü ruhların da büyü ya da geleneksel-dini seremonilerle bedenden kovulacağına ve böylece hastalığın iyileşeceğine körü körüne inanılmıştır. İşte bunun içindir ki, hekimlerin ilk öncüleri büyücüler, dini liderler ya da berberler olmuştur. Öğr. Gör. Pınar Irmak

10 İlaçlar hakkındaki ilk sistematik bilgiler M. Ö
İlaçlar hakkındaki ilk sistematik bilgiler M.Ö yılında Mısır’da yazılmış Ebers papirüslerinden çıkarılmıştır. Ancak, Sümer ve Mısır dönemlerinden kalma tablet ve yazıtlarda da opium ve diğer şifalı bitkiler hakkında bilgiler bulunmaktadır. M.S. I. Yüzyılda Dioscorides o güne kadar bilinen ilaçları bir kitapta toplayarak ilk farmakope (Materia Medica) sayılabilecek kitabı hazırlamıştır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

11 Orta çağ karanlığı içinde kimyadaki gelişmeler, Robert Boyle tarafından bilimsel kimyanın temelinin atılması ve böylece yeni aktif maddelerin sentezi tedavi olanaklarını artırmıştır. İbni Sina İskenderiye kütüphanesinde bulunan Arapça tıp kitaplarını Latince’ye çevirmiş, demir ve arseniği tedaviye sokmuş, orta çağın akılcı olmayan ilaçlarını reddetmiş ve kimyasal olarak iyi bilinen maddelerin reçetesini yazmıştır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

12 Deneysel Dönem Bu dönem, deney-öncesi dönemdeki akıl dışı dinsel ve geleneksel baskılar arasında yeşermeye başlamıştır. 1789 Fransız devriminden sonra ise, zincirlerden kurtulurcasına, inanılmaz bir gelişme hızına ulaşmıştır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

13 Bu dönemde büyü ve dinin tıp üzerine olumsuz etkileri yerle bir edilmiş ve deneysellik ve akılcılık öncü yaklaşımlar haline gelmiştir. 19. yüzyıl sonlarına kadar, normal ve hastalıklı vücut fonksiyonları hakkındaki bilgiler, ilaç etkilerini anlamak için temel olamayacak kadar yetersizdir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

14 Farmakolojiye yönelim bizzat klinikten gelmiştir
Farmakolojiye yönelim bizzat klinikten gelmiştir. Hekimlerin klinik tanı ve gözlemde başarılı olmalarına karşın, tedavide yetersiz kalmaları ve buna bağlı olarak tedavi sonuçlarını iyileştirmeye ihtiyaç duymaları, farmakolojiye yönelimi körüklemiştir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

15 16. yüzyılda tadlandırıcı olarak hazırlanan dietileter ve 1799 da H Davy tarafından hazırlanan azot protoksit (güldürücü gaz) önemlidir. Başlangıçta partileri neşelendirmek için kullanılan güldürücü gaz ancak 19. yüzyılda anestetik ajan olarak kliniğe girebilmiştir. Amilnitrit 1859 da yapılmış, ilk akılcı terapötik olduğu ileri sürülmüş ve antianginal etkisinin olduğu fizyolojik etkilerine dayanılarak tahmin edilmiştir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

16 Tıpta en yaygın olarak kullanılan aspirin de sentez edilmişse de klinikte kendisine uzun süre yer bulamamıştır. Bayer İlaç Firması 1897 de aspirini yeniden keşfetmiş ve 1899 da piyasaya çıkararak bir servet kazanmıştır. Bazı farmakoloji öncüleri kariyerlerini endüstride yapmıştır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

17 İslam hekimlerinin farmakolojiye önemli katkıları olmuştur.
Örneğin, Razi maymunlar üzerinde yaptığı deneylerle, daha önce Galinos’un bir zerresi dahi ölüme neden olur dediği cıvanın o kadar zehirli olmadığını ispatlamıştır. Cıva merheminin ilk formülünü yapan da odur. Onun polifarmasiye karşı olması, günümüz modern tedavi prensipleri ile örtüşmektedir. Razi’in “müfred bir deva ile mualeceye muktedir olduğun müddetçe mürekkep deva kullanma; yani, tek bir ilaçla tedavi edebildiğin sürece karma ilaç kullanma” bu bakımdan çok önemlidir. Gazneli Mahmut döneminde yaşamış Ebu Reyhan Biruni’nin “Kitab al Saydala”(ispençyari) adlı eserinde o devirde tanınan 200 e yakın tıbbi bitkiden söz edilmektedir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

18 FARMAKOLOJİ NEDİR? Öğr. Gör. Pınar Irmak

19 İlaçların biyolojik sistemlerle etkileşmesini inceler.
Genel anlamda farmakoloji, ilaç bilimi demektir ve ilaçlara ait her çeşit bilgiyi kapsar. İlaçların biyolojik sistemlerle etkileşmesini inceler. Böylece hastalıkların teşhisi, tedavisi ve profilaksisi (önlenmesi) için gereken en uygun ilacı saptar. Öğr. Gör. Pınar Irmak

20 İlaçların kökenleri, elde edilişleri, vücutta yaptıkları etkiler, yan etkileri, zehirlenme durumları ve bunların tedavileri ile ilgilenir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

21 TERİMLER FARMAKOLOJİ TEMEL FARMAKOLOJİ KLİNİK FARMAKOLOJİ
FARMAKOKİNETİK FARMAKODİNAMİ TOKSİKOLOJİ Öğr. Gör. Pınar Irmak

22 İLAÇ NEDİR? Öğr. Gör. Pınar Irmak

23 DSÖ (WHO:Dünya Sağlık Örgütü) ilacı şu şekilde tanımlar;
"Fizyolojik sistemleri veya patolojik durumları alanın yararı için değiştirmek veya incelemek amacıyla kullanılabilen bir maddedir." Öğr. Gör. Pınar Irmak

24 İLAÇLARIN ADLARI Bir ilacın üç türlü adı vardır.
1.Genel Ad (Jenerik Ad) İlaçlarla ilgili öğretimde ve bilimsel yayınlarda ülke düzeyinde ve uluslararası düzeyde iletişimin kolaylaştırılması ve standartlaştırılması amacıyla kullanılır. Bu standardizasyon DSÖ‘ nün çabasıyla sağlanmaktadır. Örneğin, Aspirin. Öğr. Gör. Pınar Irmak

25 2.Ticari Ad (Müstahzar Ad)
İlacı yapan firmaların kendi ürünlerine verdikleri özel addır. Bir ilacın çok sayıda ticari adı olabilir. Örneğin, Algo-tablet, Asabrin, Asporan. Öğr. Gör. Pınar Irmak

26 3. Kimyasal Ad Uluslararası kimya birliğinin saptadığı addır. Genellikle uzun ve kompleks olduğundan kullanılması pratik değildir. Örneğin, Acetylsalicylic acid. Öğr. Gör. Pınar Irmak

27 TEDAVİ ŞEKİLLERİ İlaç, hastalıkların tedavisi, profilaksisi (önlenmesi), teşhisi ve diğer tıbbi amaçlar için kullanılır. Hastalıkların tedavisi, ilaçların kullanılma amaçlarının en önemlisini oluşturur. Eğer tedavi hastalığın nedenini tamamen ortadan kaldıracak şekilde yapılabilirse buna radikal tedavi denir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

28 Hastalığın nedenini ortadan kaldırmayıp, patolojik olayı veya nedeni kısmen engelleyerek hastalığın gelişmesini yavaşlatarak tedavi yapılabilir veya hastalığın semptom ve işaretlerini düzeltmek mümkün olabilir. Bu tedavi şekilleri de palyatif tedavi veya semptomatik tedavi adını alır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

29 Bugün için önemini yitirmiştir.
Hastalıkların sebebini ve ne olduğunu, ilaçların hastalıktaki rolünü ve etki şeklini bilmeden yalnız gözlem ve denemelere dayanılarak yapılan tedavi şekli ampirik tedavi adını alır. Bugün için önemini yitirmiştir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

30 İlaç kullanılırken organizmanın fizyolojisinin ve ilacın etki mekanizmasının çok iyi bilinmesi gerekir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

31 En iyi tedavi için; Uygun ilaç hastada dozda zamanda aralıklarla
yol ile hastalık için kullanılmalıdır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

32 İLAÇLARIN ELDE EDİLDİĞİ KAYNAKLAR
Öğr. Gör. Pınar Irmak

33 İlaçlar ya sentez suretiyle veya doğal kaynaklardan elde edilirler.
Öğr. Gör. Pınar Irmak

34 Öğr. Gör. Pınar Irmak

35 Sentez Suretiyle Elde Edilen İlaçlar
Tıpta kullanılan ilk sentetik ilaçlar, genel anesteziklerden eter ve azot protoksid olmuştur. Kimya bilimindeki ilerlemeler sayesinde doğal kaynaklardan elde edilen ilaçların pek çoğunu da sentez suretiyle elde etmek mümkün olmuştur. Öğr. Gör. Pınar Irmak

36 Doğal Kaynaklardan Elde Edilen İlaçlar
Bitkisel kaynaklı ilaçlar bitkilerin özsuyu, yaprak, rizom (soğan), kök, tohum veya kabuk gibi belirli bir kısmından elde edilir. Bitkisel kaynaklardan elde edilen en önemli etkin maddeler alkaloidler ve glikozidlerdir. Örneğin belladon ve afyon alkoloidleri, dijital glikozidi gibi... Öğr. Gör. Pınar Irmak

37 Hayvansal kaynaklı ilaçlar, hormonlar, serumlar, enzimler gibi preparatlardır. Mikroorganizmalardan antibiyotiklerin elde edilmesinde yararlanılır. Örneğin Penisilin, Penicillium notatum adlı küf mantarından elde edilir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

38 Madensel (mineral) kaynaklı ilaçlar daha az sayıdadır
Madensel (mineral) kaynaklı ilaçlar daha az sayıdadır. Kükürt, iyot, demir, alüminyum, magnezyum, amonyum bileşiklerinden tedavide yararlanılır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

39 DNA Rekombinasyonu tekniği ile de ilaç eldesi mümkündür.
Bu tekniğin esası, insan veya deney hayvanlarında belirli bir etkin maddeyi sentez eden hücrelerden alınan DNA molekülünü çeşitli işlemlerden geçirerek kolay üretilen bir mikroorganizmanın sitoplazması içine sokmaktır. Bu teknik ile insan interferonları, insülin, büyüme hormonu ve bazı aşılar hazırlanmıştır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

40 İlaçlar vücutta ne gibi değişiklikler yaparlar?
Öğr. Gör. Pınar Irmak

41 ■ İlaçlar vücut fonksiyonları veya zihinsel fonksiyonlar üzerinde etki oluştururlar.
■ İnsan vücudunda üretilen veya dışarıdan alınması gereken ve eksikliği sonucu hastalık oluşturan aktif maddeleri yerine koyarlar. ■ Vücuda girerek hastalık yapan patojen mikrop, parazit veya bazı zararlı maddeleri dışarıya atar veya yok edilmelerini sağlarlar. Öğr. Gör. Pınar Irmak

42 İlaçlar hangi özelliklere sahip olmalıdır?
Öğr. Gör. Pınar Irmak

43 Örneğin digital glikozidleri kalp kasına en fazla etki gösterir.
■ İlaç kullanılış amacı ile ilgili hücre ve yapılara ve buradaki biyolojik olaylara etki yapmalı, diğer yapı ve olayları etkilememelidir. Buna, ilacın seçicilik (selektivite) özelliği denir. Bu özellik ilaçlarda tam olarak değil, göreceli olarak bulunur. Örneğin digital glikozidleri kalp kasına en fazla etki gösterir. ■ İlaç etkisinin geçici olması gerekir. Yani ilaç kesilince etkisi kısa bir süre sonra ortadan kalkmalıdır. Vücutta kalıcı etki genellikle zehirlerin bir özelliğidir. ■ İlacın etkisi doza bağımlı olmalıdır. (Doz: bir defada verilen ilaç miktarıdır, bir gün boyunca verilmesi önerilen miktar günlük doz diye adlandırılır.) Öğr. Gör. Pınar Irmak

44 İLAÇLARIN UYGULAMA YERLERİ
İlaçların belirli bir yerde etki gösterebilmesi için orada belirli bir konsantrasyonda bulunması gerekir. Bu konsantrasyona Minimum Etkin Konsantrasyon (MEK) denir. İlaç verilirken miktarları ve uygulama yerleri o şekilde saptanmalıdır ki, aktif madde etki yerine MEK de ulaşabilsin. Öğr. Gör. Pınar Irmak

45 ■ Lokal uygulama yerleri ■ Sistemik uygulama yerleri
İlaçların uygulama yerleri, ilaç vermekle elde edilecek amaca göre iki grupta toplanırlar. ■ Lokal uygulama yerleri ■ Sistemik uygulama yerleri Öğr. Gör. Pınar Irmak

46 LOKAL UYGULAMA YERLERİ
Cilt üzerine Cilt içine İntratekal İntraplevral İntraperitoneal İntrakardiyak İntraartiküler İntrauterin İntravajinal Rektum veya kolon içine Konjonktiva üzerine İntranazal Ağız içi (bukal) Öğr. Gör. Pınar Irmak

47 Sistemik Uygulama Yerleri
Enteral (Oral, Sublingual, Rektal) Parenteral (İntravenöz, İntraarteriyel, Cilt altına, İntramüsküler, Kemik iliği içine) Transdermal İnhalasyon suretiyle Öğr. Gör. Pınar Irmak

48 Öğr. Gör. Pınar Irmak

49 İLAÇLARIN FARMASÖTİK ŞEKİLLERİ
Öğr. Gör. Pınar Irmak

50 İlaçlar üç şekilde hazırlanır: a) Majistral İlaç b) Ofisinal İlaç
İlaçların hastaya verilebilecek şekilde özel kalıplara sokulmuş hallerine ilaçların farmasötik şekli denir İlaçlar üç şekilde hazırlanır: a) Majistral İlaç b) Ofisinal İlaç c) Müstahzar İlaç Öğr. Gör. Pınar Irmak

51 KATI İLAÇ ŞEKİLLERİ TOZ: Çok ince, ince, yarı ince, kalın olabilir Cildin üzerine serpilenlerine pudra denir KAŞE: İçinde toz ilaç bulunur ve oral yolla alınır PAKET: Tek kullanımlıktır Genellikle birden fazla ilaç bulunur Öğr. Gör. Pınar Irmak

52 KATI İLAÇ ŞEKİLLERİ II KAPSÜL: Tad ve kokuları rahatsızlık verici katı yada sıvı ilaçlar; silindirik, jelatin koruyucu içinde verilir PİLÜL: Toz ilaçların inert maddelerle karıştırılıp yassı, yuvarlak hale getirilmiş şeklidir. Küçüklerine granül, büyüklerine bol denir Öğr. Gör. Pınar Irmak

53 KATI İLAÇ ŞEKİLLERİ III
TABLET (KOMPRİME): Toz ilacın inert maddelerle karıştırılıp özel makinalarda sıkıştırılmasıyla yapılır. Şeker veya çikolata ile kaplı tipine draje denir. PASTİL: Ağızdaki hastalıklara karşı lokal olarak kullanılır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

54 KATI İLAÇ ŞEKİLLERİ IV Süppozituvar/ Ovül (Fitil): Rektum ve vajina yoluyla uygulanan, vücut ısısında eriyen kakao veya gliserin gibi maddeler içinde hazırlanan ilaçlardır Sabunlar: Deri hastalıklarına karşı kullanılır Öğr. Gör. Pınar Irmak

55 YARI KATI İLAÇ ŞEKİLLERİ
Pomad/ merhem: Vazelin, sıvı parafin gibi eriticilerin içinde tereyağı kıvamında hazırlanmış cilde veya mukozalara dışta uygulanan Preparatlardır. Krem: Merhemden daha suludur (su bazlı). Öğr. Gör. Pınar Irmak

56 YARI KATI İLAÇ ŞEKİLLERİ II
Pat (Macun): Merhemin talk katılarak sertleştirilmiş halidir . Liniment: Ovularak uygulanan preperatlardır. Yakı: Ciltten ısıtılarak uygulanır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

57 SIVI İLAÇ ŞEKİLLERİ Solüsyon: Etken maddenin su yada yağlı eriticide eritilmesiyle hazırlanmış şekillerdir. Parenteral olanlara (ampul, flakon (viyal) gibi) enjeksiyonluk solüsyon denir. Liyofilize Preperat: Toz haldedir, kullanılacağı zaman sıvı ile çözünür. Öğr. Gör. Pınar Irmak

58 SIVI İLAÇ ŞEKİLLERİ II Tentür :
Etken maddenin alkol, eter gibi eritkenler içinde eritilmesi ile hazırlanır (tentürdiyot). Ekstre (Eriyik): Bitkisel maddelerin su, alkol, eter gibi sonradan uçurulabilen eriticilerde ekstraksiyonu ve eriticinin uçurulmasıyla elde edilen ilaç şeklidir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

59 SIVI İLAÇ ŞEKİLLERİ III
Eliksir: Etken madde ile birlikte alkol ve su içerir. Şurup: İçerisinde 2/3’ten fazla şeker ve su Bulundurur. Posyon: Şuruptan daha az şeker içeren sıvı ilaçlardır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

60 SIVI İLAÇ ŞEKİLLERİ IV Losyon: Dıştan cilde uygulanan sıvı ilaçlardır.
Dekoksiyon: Etken madde içeren bitkinin su içinde yarım saat kaynatılıp süzülmesiyle Hazırlanır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

61 SIVI İLAÇ ŞEKİLLERİ V Lavman: Rektal yolla uygulanan sıvı ve solüsyonlardır. Aktif madde içerebilir yada boşaltıcı olarak kullanılabilir. Küçük hacimlilere enema denir. Damla: Ufak hacimde verilir ve damla sayılarak uygulanır . Göze uygulanana kolir denir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

62 ÇİFT FAZLI SİSTEMLER Süspansiyon: Sıvı bir faz içinde katı şekildeki küçük parçaların bulunması şeklindedir. Emülsiyon: Bir sıvının diğer bir sıvı içinde ufak moleküller şeklinde dağılıp kolloidal ya da yarı kolloidal bir karışım yapmasıyla oluşur. Öğr. Gör. Pınar Irmak

63 DİĞER İLAÇ ŞEKİLLERİ Aerosol: İnhalasyonla uygulamaya özgü preparatlardır. Nebülizör: Sıvı halindeki ilacı buhar haline getirip maske veya ağızlık yardımıyla hastanın normal soluk alıp vermesi sırasında ilacın solunum yollarına ulaştıran cihazdır. Öğr. Gör. Pınar Irmak

64 DİĞER İLAÇ ŞEKİLLERİ II
Transdermal Terapötik Sistem (TTS, Yama, Flaster): Etken maddenin bir flaster içine yerleştirilmesiyle hazırlanan farmasötik şekillerdir. Lipofilikliği çok yüksek, ciltten kolayca geçebilen ve çok düşük dozlarda etkili ilaçlara uygula.nır Öğr. Gör. Pınar Irmak

65 Hız kontrol eden membran Koruyucu band (yırtılır atılır)
Transdermal Terapötik Sistem (TTS): (nitrogliserin, testosteron, estradiol) Dış Örtü Dış Örtü REZERVUAR (İLAÇ İÇERİR) Hız kontrol eden membran Yapışkan tabaka Koruyucu band (yırtılır atılır) Öğr. Gör. Pınar Irmak

66 İlaçların Uygulama Yerleri ve Bu Yerlere Özgü Farmasötik Şekiller (Lokal)
Uygulama Yeri Farmasötik Şekil Epidermal (cilt üzeri) Merhem, pomad, krem, losyon, pudra, sabun, solüsyon, liniment, yakı, macun Konjonktiva kesesi Kolir (Oftalmik damla) ve Oftalmik merhem İntranazal Nazal (burun) damla ve Nazal sprey İntravajinal Vajinal ovül (süpozituvar), Vajinal tablet, merhem, jel, köpük Bukal (ağız içine) Pastil, solüsyon, gargara Rektal Merhem, süpozituvar, enema Kolon Lavman, Dış kulak yolu Otik (kulak) damlası (solüsyon, süspansiyon) Öğr. Gör. Pınar Irmak

67 İlaçların Uygulama Yerleri ve Bu Yerlere Özgü Farmasötik Şekiller (Sistemik)
Uygulama Yeri Farmasötik Şekil Oral (ağızdan) Katı Şekiller : tablet, draje, kapsül, film kaplı tablet, barsakta açılan (enterik) tablet, çiğneme tb, paket, efervesan tb, kaşe, granül, pilül, SR(modifiye) tb, Sıvı Şekiller : Şurup, eliksir, solüsyon, süspansiyon, damla (konsantre solüsyon), posyon, emülsiyon, ekstre Parenteral (sc, im, iv) İnjeksiyonluk solüsyon veya süspansiyon, emülsiyon (ampul, flakon, sulandırılacak toz), implantasyon peleti İnhalasyon Gaz, buhar, aerosol, inhalatör, nebülizör, disk, Transdermal Flaster (TTS), merhem, Diğerleri Nazal sprey, intratekal Öğr. Gör. Pınar Irmak

68 FARMAKOKİNETİK Öğr. Gör. Pınar Irmak

69 Farmakolojinin bazı alt dalları
Farmakokinetik Farmakodinami Toksikoloji Farmakogenetik : Öğr. Gör. Pınar Irmak

70 Farmakokinetik İlaçların organizmada uğradığı değişiklikleri inceler Vucuda uygulanması ile atılışı arasındaki süreç A Absorbsiyon D Dağılım M Biyotransformasyon E Atılım-itrah ADME Öğr. Gör. Pınar Irmak

71 Farmakodinami İlaç etkilerinin etkisinin nasıl oluştuğunu inceler > Tedavi edici etkiler > Yan etkiler Özetle: Farmakokinetik: organizmanın ilaca ne yaptığını Farmakodinami ise ilacın organizmaya ne yaptığını inceler. Öğr. Gör. Pınar Irmak

72 İlaçların Emilimi (Absorbsiyon)
İlaçların etkili olabilmesi için, uygulandıkları yerden sistemik dolaşıma geçmeleri gereklidir. Sistemik dolaşıma geçiş için ise emilim gereklidir. Emilim; membran geçme olayıdır. Temastan itibaren membran ve/veya membranları geçerek kan ve/veya lenf dolaşımına geçinceye kadar geçirdiği tüm membran geçme olaylarıdır. Barsaklardan emilim: Barsak boşluğu> endotel hücresi içine > barsaktan geçen kapiller damarlar Öğr. Gör. Pınar Irmak

73 Öğr. Gör. Pınar Irmak

74 Doku ve organlara Dağılım
İlaç Vücuda giriş Oral Deri İnhalasyon Absorbsiyon ve Doku ve organlara Dağılım Toksisite İtrah Depolanma Metabolizma Öğr. Gör. Pınar Irmak

75 Öğr. Gör. Pınar Irmak

76 İlaçlar hücre membranlarını nasıl geçer
Basit (pasif) difüzyon Aktif transport Kolaylaştırılmış difüzyuon Pinositoz (Endositoz veya ekzositoz) Öğr. Gör. Pınar Irmak

77 (Mitokondri, Lizozom, Nükleus)
(kan) Çevre Interstisyel Sıvı Plasma Hücre İçi Organeller arası (Mitokondri, Lizozom, Nükleus) Mukosa veya Deri Kapiller Membran Hedef Hücre Membranı Subcellular Organel Absorbsiyon Dağılım Absorbsiyon Dağılım Öğr. Gör. Pınar Irmak

78 Basit difüzyon Çok yoğun ortamdan az yoğun ortama geçiş söz konusudur
Enerji gerekmez Taşıyıcı gerekmez Öğr. Gör. Pınar Irmak

79 Aktif transport Az yoğun ortamdan çok yoğun ortama ilaç geçişi
Taşıyıcı gerekir Enerji geekir Taşıyıcı sayısı sınırlı olduğu için belirli bir süre sonra doygunluğa erişir Öğr. Gör. Pınar Irmak

80 Kolaylaştırılmış difüzyon
Çok yoğun ortam dan az yoğun ortama doğru geçiş söz konusudur Enerji gerekmez Taşıyıcı kullanılır Öğr. Gör. Pınar Irmak

81 Pinositoz Büyükmoleküllü ilaçların geçişidir
Önce membrandan oluşan kese içine alınır Daha sonra kese membrandan ayrılır Endositoz: hücre içine alım Ekzositoz: hücre dışına çıkma Öğr. Gör. Pınar Irmak

82 ENDOSİTOZ EKZOSİTOZ Öğr. Gör. Pınar Irmak

83 Emilim yerleri Oral uygulanan ilaçlar için en önemli emilim yeri ince barsaklardır. Diğer emilim yerleri Didil altı Özafagus Mide Kalın barsaklar Öğr. Gör. Pınar Irmak

84 GİS den emilimi etkileyen olaylar
Farmasötik şekiil Lipofilik Tuz halinde olma (HCl) Partikül büyüklüğü Kompleks oluşması (artma veya azalma) Mide boşalma süresi Barsak hareketleri GİS den geçen kan akımı Barsak hastalıkları Öğr. Gör. Pınar Irmak

85 Oral yolla alınan ilaçların emilimi
Disintegrasyon: Tablet şeklindeyse ufak parçalara ayrılır Dissolüsyon: parçacıklar içindeki ilaç çözünür Sıvı formdaki ilaçlar için bunlar gerekli değil Öğr. Gör. Pınar Irmak

86 Oral yolla ilaç verildiğinde
1 Enterohepatik Siklus 2- Hepatik Eliminayon (Presistemik eliminasyon) (Karaciğerden ilk geçişte eliminasyon) 3- Biyoyararlanım Öğr. Gör. Pınar Irmak

87 İlk geçiş etkisi (presistemik eliminasyon)
GİS den emilen ilaçlar önce karaciğere gelir, burada enzimlerin etkisi ilaçların bir bölümü yıkılır kalan kısmı sistemik dolaşıma geçer Öğr. Gör. Pınar Irmak

88 Enterohepatik siklus GİS den emilip karaciğere gelen ilaçların safra ile barsağa atıldıktan sonra , buradan emilerek tekrar karaciğere gelmeleri İlaçların bir bölümü için geçerli İlacın etki süresi uzar Etkisi artar Öğr. Gör. Pınar Irmak

89 Enterohepatik siklus İlaçların glukuronat metbolitleri oluşur
Bakterilerin salgıladığı beta glukuronidaz enzimi ilacı serbest hale getirir Bakteriler azalırsa enterohepatik siklusa giren ilaç emilmeden atlır, etkisi azalır Örnek:ampisilin oral kontraseptiflerin etkisi azalır Öğr. Gör. Pınar Irmak

90 İnce barsaktan kısmen absorbe edilen ve önemli ölçüde “İlk-geçişte eliminasyon”a uğrayan bir ilacın absorbsiyonu, absorbsiyondan sonra barsak çeperi ve karaciğerde meydana gelen değişmeler Öğr. Gör. Pınar Irmak

91 BİYOYARARLANIM Farmasötik şekil içindeki aktif maddenin absorbe edilme ve etki yerine erişebilme hızı ve derecesidir Biyoyararlanım= etki yerindeki ilaç / verilen ilaç Oral biyoyararlanım, sistemik biyoyarlanım Absorbsiyon hızı ve oranı biyoyararlanımı etkiler Hiçbir ilacın oral biyoyararlanımı % 100 değildir Öğr. Gör. Pınar Irmak

92 Öğr. Gör. Pınar Irmak

93 Plazmadaki ilaç ne olur?
Doğrudan veya absorbsiyon sonucu intravasküler sıvıya geçen ilaçlar Kapiller dışına çıkar (pasif difüzyon) Dağılım/yayılma başlar Önce hücrelerarası sıvı/dokular Sonra Hücre içi Öğr. Gör. Pınar Irmak

94 İlaç zamanla tüm vücuda yayılır
Öğr. Gör. Pınar Irmak

95 İlaçlar hangi sıvı bölümlerine dağılır
İlaçlar 3 sıvı bölümüne de ulaşabilir Plazma(intravasküler) Ekstrasellüler Hücrelerarası(interstisyel) sıvı Sıvı Hücre içi sıvı Bazı ilaçlar her üçüne de (heparin) Bazıları ise 1 veya 2 bölüme dağılabilir (alkol) Öğr. Gör. Pınar Irmak

96 Bütün sıvı kompartmanlarına geçişi sağlayan özellikler
??? Öğr. Gör. Pınar Irmak

97 Bütün sıvı kompartmanlarına geçişi sağlayan özellikler
Ufak moleküllü olması Non-niyonize olması Lipofilik karakterli olması Plazma proteinine bağlı olmaması Öğr. Gör. Pınar Irmak

98 Dokulara dağılım Organların kanlanması ile ilaçların dokuya geçişi paralellik gösterir Dokunun ilaca afinitesi de etkilidir Kalp, akciğerler, böbrek, beyin Adipoz doku, cilt, kemik Öğr. Gör. Pınar Irmak

99 Plazmadaki ilaç moleküllerinin durumu
Her ilaç için değişik bir oran söz konusu olmak üzere ilaçları çoğu plazma proteinlerine bağlanır Bağlanma reversibl (zayıf bağlar ile-hidrojen, iyon vs) Serbest şekil bağlı şekil Bağlanma oranı sabit kalacak şekilde geçiş olur Öğr. Gör. Pınar Irmak

100 İlaçlar proteinlere bağlanırsa ne olur ?
Ekstrasellüler sıvıya geçemez Metabolize olamaz İtrah edilemez Etki oluşturamaz >> İlaç deposu/rezervuarı >> İlaç etkinliğinin ölçüsü, plazmadaki serbest ilaç fraksiyonunun konsantrasyonudur Öğr. Gör. Pınar Irmak

101 İlaçların Santral sinir sistemine geçişi:
Kanlanması fazladır, İlaçlar kolay geçemez KAN-BEYİN ENGELİ vardır beyindeki kapillerlerin porusları yok bazal membranın deliksiz kapillerler,astrositlerden oluşan glia tabakası ile çevrili Pinositoz etkinliği ise azdır Astrositler, endojen maddeleri inaktive eden çeşitli enzimleri içerdiklerinden, metabolik bir engel de oluştururlar. Bütün bunlar SSS’ni korumaya yönelik Öğr. Gör. Pınar Irmak

102 Plasentadan geçiş Plasenta ilaçlar için bir engel oluşturmaz
ilaçların plasentadan geçişi, pasif diffüzyon kurallara göre olur. Öğr. Gör. Pınar Irmak

103 SEKESTRASYON ??? Öğr. Gör. Pınar Irmak

104 SEKESTRASYON İlaçların dokularda bazı hücre içi veya hücre dışı yapılara bağlanıp oralarda depo edilmesidir (İlaç rezervuarı). Rezervuar büyük kapasiteli ise, ilaç başlangıçta yükleme dozunda verilir. Depolanma özelliği olan ilaçların terapötik tesiri ve yan tesiri uzar. Öğr. Gör. Pınar Irmak

105 REDİSTRİBÜSYON ??? Öğr. Gör. Pınar Irmak

106 REDİSTRİBÜSYON Yeniden dağılım (redistribüsyon).
Fazla lipofilik olan ilaçlar, başlangıçta fazla kanlanan dokularda toplanırlar, zamanla yavaş kanlanan organlara doğru bir dengelenme olur Öğr. Gör. Pınar Irmak

107 İLAÇLAR ARASINDAKİ ETKİLEŞMELER
Öğr. Gör. Pınar Irmak

108 İlaçlar arasındaki etkileşmeler oluş mekanizmalarına göre ikiye ayrılır;
Farmakodinamik Etkileşmeler: İlacın plazma veya diğer vücut sıvılarındaki konsantrasyonunu, ikinci ilaç değiştirmez. Farmakokinetik Etkileşmeler (ADME tipi etkileşme): Farmasötik Etkileşmeler: Vücut dışında meydana gelen etkileşmedir. Aminoglikozidler  Asilüreidopenisilinler İnsülin (sorbsiyon) Öğr. Gör. Pınar Irmak

109 FARMAKODİNAMİK ETKİLEŞMELER
Antagonizma Kimyasal Antagonizma Fizyolojik Antagonizma Farmakolojik Antagonizma Kompetitif Antagonizma Non-Kompetitif Antagonizma -İndirekt Farmakolojik Antagonizma Sinerjisma Sumasyon (Aditif Etkileşme) Potansiyalizasyon (Supraaditif Etkileşme) Öğr. Gör. Pınar Irmak

110 Kimyasal Antagonizma:
Agonist ilacın, antagonist ile kimyasal olarak birleşmesi sonucu etkisiz hale getirilmesi olayıdır. Antidot olarak da adlandırılırlar. Ör: İlaçların kanda albümine bağlanması, Dimerkaprol x (civa, altın, bizmut, arsenik …) Pralidoksim-Obidoksim x Organofosfatlı insektisidler Heparin x Protamin sülfat Digoksin x Digibind Öğr. Gör. Pınar Irmak

111 Fizyolojik (Bağımsız) Antagonizma:
Bir ilacın etkisinin, ayrı bir reseptör veya mekanizma aracılığı ile aksi yönde etki yapan diğer bir ilaç tarafından azaltılması veya ortadan kaldırılmasıdır. Antagonistler tek başlarına verildiklerinde agonisttirler, ancak etkileri ters yöndedir. Fizyolojik antagonistler, aynı ilacın farmakolojik antagonistlerine göre daha az spesifik ve daha az selektif etki gösterirler. Ör: Kolin esterleri, Nitratlar x Noradrenalin, diğer vazokonstrüktörler Barbituratlar, Narkotikler x Doksapram, Kafein Bazı ilaçlar vücutta endojen aktif maddelerin sentez ve salıverilmelerini artırarak indirekt nitelikte etki yaparlar. Ör: NSAII (Aspirin, İndometazin) x Propranolol, Furosemid Öğr. Gör. Pınar Irmak

112 Farmakolojik Antagonizma:
Aynı reseptörle birleşebilen iki ilaç arasındaki etkileşmedir. Agonist reseptör ile birleşince etki oluştururken, antagonist direkt etki meydana getirmez. Reseptöre reversibl veya irreversibl bağlanmaya göre kompetitif veya non-kompetitif olarak ikiye ayrılır. İndirekt Farmakolojik Antagonizma: Antagonistin, reseptör dışında endojen bir etkin maddenin etkinliğini veya diğer bir ilacın endojen bir etkin madde ile yaptığı etkiyi indirekt olarak azaltması veya önlemesi. Örneğin; ACE inhibitörleri, AgI-AgII dönüşümünü reseptör düzeyinde değil enzimi inhibe ederek önlerler… Aspirinin COX inhibisyonu yaparak antienflamasyon etkisi… Hormon biyosentezini inhibe eden ilaçlar… Öğr. Gör. Pınar Irmak

113 Farmakolojik Antagonizma:
Kompetitif Antagonizma: Agonist ve Antagonistin reseptörle birleşmesi reversibl’dır. Antagonizmanın derecesi, ortamda bulunan agonist ve antagonist maddelerin molar konsantrasyonu arasındaki orana bağlıdır. Antagonist ilaç, agoniste ait Log-konsantrasyon-etki eğrisinde; agoniste ait olan eğriyi sağa kaydırır antagonistten önceki ve sonraki eğriler paraleldir Emax aynıdır Deformasyon yoktur Öğr. Gör. Pınar Irmak

114 Kompetitif Antagonizma:
Örnek; Asetilkolin x Atropin Histamin x Antihistaminikler Morfin x Nalokson Testosteron x Siproteron Estrojen x Tamoksifen Parsiyel Agonist: Antagonist ilaç tek başına verildiğinde agonist gibi etki eder, eğer aynı reseptörü etkileyen tam agonistin yüksek konsantrasyonu ile beraber verilirse agonistin etkinliğini azaltır ve antagonist gibi hareket eder. Öğr. Gör. Pınar Irmak

115 Non-Kompetitif Antagonizma:
Antagonist molekülleri reseptörle kovalent bağlarla irreversibl olarak bağlanırlar. Reseptörlerin çoğu antagonist ile kapatıldığından, agonistin etkileyeceği reseptör sayısı, dolayısı ile maksimum cevap azalır. Antagonist ilaç, agoniste ait Log-konsantrasyon-etki eğrisinde; agoniste ait olan eğriyi sağa kaydırır Paralellik bozulmuştur Emax azalmıştır Eğri deforme olur Öğr. Gör. Pınar Irmak

116 Non-Kompetitif Antagonizma:
Örnek; -adrenerjik blokör olan Fenoksibenzamin… Bu antagonizma, bazı durumlarda kompetitif antagonizmaya benzeyebilir ve Emax aynıdır. Bu durum Yedek Reseptörler ile açıklanabilir. Yedek reseptörler; bir agonistin maksimum etki oluşturan en düşük dozunda veya konsantrasyonunda verildiği zaman hala serbest kalan reseptörlerdir. Ör, Adrenalin… Bazen post-reseptör mekanizmalarda da reversibl veya irreversibl bozukluklar olabilir. Bu duruma Non-Spesifik Non-Kompetitif Antagonizma adı verilir. Örnek; Prazosin… Öğr. Gör. Pınar Irmak

117 Sinerjisma: Sumasyon:
Bir ilacın diğerinin etkisini artırmasıdır. Artırmanın derecesine göre 2’ye ayrılır; Sumasyon (Aditif Etkileşim) Potansiyalizasyon (Supraaditif Etkileşim) Sumasyon: Aynı etkiye sahip iki ilaç, birlikte verildiklerinde oluşturdukları etki tek başlarına verildiklerinde oluşturdukları etkinin cebirsel toplamına eşit ise aditif etkileşmedir. Aspirin + Parasetamol Öğr. Gör. Pınar Irmak

118 Sinerjisma: Potansiyalizasyon:
İki ilaç bir arada verildiklerinde oluşturdukları kombine etkinin miktarı, bireysel etkilerinin sumasyonundan beklenenden fazla ise supraaditif etkileşmedir. Örnek; Asetilkolinesterazlar, kolin esterlerini potansiyalize ederler, Kokain, Noradrenalinin re-uptake’ini inhibe eder, MAO inhibitörleri- tiramin, efedrin’in etkilerini potansiyalize eder. Öğr. Gör. Pınar Irmak

119 Bu etkileşme, ilaç özellikleri ve hasta ile ilgilidir.
FARMAKOKİNETİK ETKİLEŞMELER Absorbsiyon, Dağılım, Metabolizma ve Eliminasyon (ADME) düzeyinde meydana gelen etkileşmelerdir. Klinik açıdan önemlidir. Bu etkileşme, ilaç özellikleri ve hasta ile ilgilidir. İlaç ile ilgili özellikler: İlacın terapötik indeksinin düşük olması… Digoksin, Varfarin, Lityum (terapötik indeksleri yaklaşık 2’dir) İlacın doz-cevap eğrisinin dik olması Hepatik metabolizmanın doyurulabilir olması… Fenitoin, Teofilin İlacın terapötik dozunun doz-cevap eğrisinin alt kısmına uyması; konsantrasyon azalmasına ve baskılanan hastalığın alevlenmesine neden olur. Kinidin, Na-Valproat Öğr. Gör. Pınar Irmak

120 Hasta ile ilgili özellikler: Yaşlılık Ağır hastalık durumu
Unstable angina pectoris Devamlı supresyon gerektiren durumlar Ağır Böbrek veya Karaciğer yetmezliği Birden fazla doktordan reçete alınması Öğr. Gör. Pınar Irmak

121 Mide-barsak motilitesinin değiştirilmesi Mide pH’sının değiştirilmesi
Absorbsiyon Düzeyindeki Farmakokinetik Etkileşmeler: Mide-barsak motilitesinin değiştirilmesi Mide pH’sının değiştirilmesi GIS kanalında kimyasal veya fizyolojik kompleks oluşumu; Tetrasiklinler İlaçların absorbsiyon ile ilgili mekanizmaları bozması Barsak florasını bozarak olan etkileşmeler Dağılım Düzeyindeki Farmakokinetik Etkileşmeler: İlaçların bağlanma yeri ile ilgili etkileşmeler Böyle bir etkileşme için; -ilacın sanal dağılım hacmi küçük olmalı -ilacın albümine bağlanma oranı yüksek olmalı (%85 ) Örnek: Dikumarol % 99.6 oranında albümine bağlanır. %55 oranında bağlanan bir ilaç için (Pentobarbital) böyle bir etkileşim önemsizdir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

122 Etkileşme Mekanizması Etkileyen İlaç Absorbsiyondaki Değişme
Etkilenen İlaç Mide boşalma hızını  Propantelin (antikolinerjik) Antihistaminikler Trisiklik antidepresanlar Opioidler, -agonistler Absorbsiyon hızı azalması Absorbsiyon hızı artması Sulfonamidler, Fenilbutazon, Parasetamol … Klorotiazid, Riboflavin Mide boşalma hızını  Barsak motilitesini  Prokinetik ilaçlar; metoklopramid, sisaprid Magnezyumlu antasidler, Proton pompası inhibitörleri, H2 reseptör antagonistleri Parasetamol Siklosporin Mide suyu pH’sında artma Proton pompası inhibitörleri H2 reseptör antagonistleri Antasidler, sukralfat Absorbsiyon hızı ve derecesinde azalma Absorbsiyonda artma Atervidin, Ketokonazol, Itrakonazol, B12-vitamini, Demir preparatları Enterik kaplı preparatlar, Piraziquantel, digoksin, disopiramid Şelasyon yapma Antasidler, Demir sülfat, Sukralfat Absorbsiyonda azalma Fluorokinolonlar, Tetrasiklinler, İzoniazid, Kinidin, Fenotiazinler, Digoksin, H2-reseptör antagonistleri Bağlama Kolestiramin, Kaolin, Pektin Pravastatin, Varfarin, Piroksikam, Linkomisin Barsakta enzim inhibisyonu Flukonazol, Eritromisin, Kalsiyum kanal blokörleri Absorbsiyon artması Midazolam, Siklosporin, Terfenadin GI kanal toksik etki PAS, Neomisin, Kolşisin Absorbsiyon azalması Penisilin, Rifamisin, Öğr. Gör. Pınar Irmak

123 Kan Dolaşımında Plazma Proteinlerine Bağlanma Düzeyindeki İlaç Etkileşmeleri
Etkilenen (serbest fraksiyonu artan) İlaç Varfarin Tolbutamid Klorpropamid Metotreksat Fenitoin Tiopental Bilirubin Etkileyen İlaç Fenilbutazon, Oksifenbutazon, Klofibrat, Salisilat, Triklorasetik Asit Salisilat, Fenilbutazon, Oksifenbutazon Fenilbutazon Salisilat, Sulfonamid Salisilat, Fenilbutazon Sulfafurazol Öğr. Gör. Pınar Irmak

124 Eliminasyon Düzeyindeki Farmakokinetik Etkileşmeler:
Tubuler reabsorbsiyon ve tubuler sekresyon üzerine etkiyle oluşurlar. İlaçların plazma proteinlerine bağlanması, böbrek kan akımı, renal klerens ve pH değişiklikleri ilaçların kinetiğini etkiler. İdrar pH’sının değişmesiyle tubuler reabsorbsiyon ve itrah hızı değişenler Zayıf Asidik (pKa.: ) İlaçlar Zayıf Bazik (pKa: ) İlaçlar Varfarin ve benzeri antikoagulanlar Salisilat Fenobarbital Fenilbutazon Sulfadiazin Sulfamerazin Tolbutamid Nitrofurantoin Nalidiksik asid Tetrasiklinler Amfetaminler Efedrin Fenitoin Klorpromazin Amitriptilin İmipramin Meperidin Kinin, Kinidin Teofilin Nikotin İDRAR ASİDLEŞTİRİLİRSE BU İLAÇLARIN İTRAHI AZALIR, BAZİKLEŞTİRİLİRSE ARTAR İDRAR ASİDLEŞTİRİLİRSE BU İLAÇLARIN İTRAHI ARTAR, BAZİKLEŞTİRİLİRSE AZALIR Öğr. Gör. Pınar Irmak

125 En yaygın görülen etkileşme şeklidir ve 3 şekilde görülür;
Metabolizma Düzeyindeki Farmakokinetik Etkileşmeler: En yaygın görülen etkileşme şeklidir ve 3 şekilde görülür; 1) Enzim İndüksiyonu: İlaç, biyotransformasyon ile ilgili enzimlerin etkinliğini artırır, diğer ilacın etkisi azalır. Barbituratlar, Rifampisin, Karbamazepin, Alkol … 2) Enzim İnhibisyonu: İlaç, diğerinin biyotransformasyonunu sağlayan enzimi inhibe eder ve diğer ilacın etkisini artırır. Simetidin, Kloramfenikol, Eritromisin, Ko-trimoksazol, Dikumarol, Dekstropropoksifen, Disülfiram… 3) İlaç, karaciğer kan akımını azaltarak hepatik klirensi yüksek olan diğer bir ilacın inaktivasyonunu azaltabilir. Öğr. Gör. Pınar Irmak

126 Öğr. Gör. Pınar Irmak


"GENEL FARMAKOLOJİ Öğr. Gör. Pınar Irmak." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları