Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

YILMAZ DİKBAŞ’IN “ AB’DEN PARA ALAN BELEDİYELER ”

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "YILMAZ DİKBAŞ’IN “ AB’DEN PARA ALAN BELEDİYELER ”"— Sunum transkripti:

1 YILMAZ DİKBAŞ’IN “ AB’DEN PARA ALAN BELEDİYELER ”
ADLI ÇALIŞMASINI SUNUYORUM. İYİ OKUMALAR DİLEĞİYLE..

2 Türkiye’de son on yıl içinde yalnız sendikalar, vakıflar, ticaret ve sanayi odaları, meslek odaları ve dernekler değil, belediyeler de Avrupa Birliği - AB’den milyonlarca Avro hibe almışlardır. Şimdi, AB’den para almış olan belediyelere biraz yakından bakalım: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi - Belediye Başkanı: Osman Baydemir Projenin Adı: Diyarbakır Kentinin Kanalizasyon Sisteminin İyileştirilmesi ve Genişletilmesiyle Birlikte Atık Su Arıtma Tesisinin Kurulmasında İlk Aşamanın Gerçekleştirilmesi Tarih: – AB’den Aldığı Para: 32 milyon Avro Proje Birimi Koordinatörü: Serdar Birtane 2. Projenin Adı: Gazi Caddesi Rehabilitasyonu ve Çevre Düzenleme Projesi – Açıklama: Bu projeyle, şehrin dokusunu koruma ve geliştirme amaçlandığı açıklanmıştır Tarih: AB’den Aldığı Para: 1 milyon Avro

3 3. Projenin Adı: Yenikapı Sokak Renovasyonu
3. Projenin Adı: Yenikapı Sokak Renovasyonu – Açıklama: Yenikapı, Diyarbakır’ın merkezinde SİT alanı içerisinde olan bir sokağın adıdır. Bu sokakta Dört Ayaklı Minare, Keldani Kilisesi, Ermeni Kilisesi, Esma Ocak Evi ve Paşa Hamamı bulunmaktadır. Bu projeyle şehrin tarihi dokusunun korunması ve geliştirilmesi amaçlandığı belirtilmiştir Tarih: AB’den Aldığı Para: Avro 4. Projenin Adı: Kaparinin Yaygınlaştırılması Projesi Tarih: AB’den Aldığı Para: Avro – Açıklama: Kapari, Kebere adıyla da tanınan tıbbi ve hoş kokulu bir bitkidir. Diğer tıbbi ve hoş kokulu bitkiler şunlardır: Kimyon, kekik, keçiboynuzu, defne, anason, rezene, adaçayı, çemen ve meyan kökü. Çapı 1–13 mm. arasında değişen kapari çiçek tomurcukları turşu yapımında kullanılmakta, salamura veya hazır konserve olarak yurtdışına satılmaktadır. Kurağa dayanıklı olması, çok derinlere kök salması ve toprak yüzeyini kaplayan aksamı ile kurak ve eğilimli yerlerde toprak aşınmasını engellemede de kullanılabilen bir bitkidir. Dünyada kaparinin pazar hacmi yaklaşık 10 bin tondur. Türkiye son yıllarda 4–6 bin ton kapari dış satımı yapmakta ve bu satıştan 8–12 milyon dolar gelir elde etmektedir. Türkiye’den dış satımı yapılan tıbbi ve hoş kokulu bitkiler arasında kaparinin payı yüzde 12’dir. 5. Projenin Adı: Kırkkoyun Kalkınma Projesi Tarih: AB’den Aldığı Para: Avro Açıklama: Diyarbakır’ın 13 ilçesi ve 743 köyü bulunmaktadır. Kırkkoyun, merkez ilçeye bağlı bir köyün adıdır. Bu projeyle, Kırkkoyun köyünde örnek bir köy evi, meralık bir alan yapılması ve köylülere hayvan dağıtılarak hayvancılığın kalkındırılması amaçlandığı açıklanmıştır.

4 6. Projenin Adı: Kentsel Gelişim Projesi - Tarih: 01. 01
6. Projenin Adı: Kentsel Gelişim Projesi Tarih: AB’den Aldığı Para: 6,5 milyon Avro Açıklama: Bu projede, göç edenlerin sosyal yaşamlarının, mevcut eğitim ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kentlilik bilincinin oluşturulması ve nitelikli işgücü kapasitesinin artırılmasının hedeflendiği belirtilmiş ve 600 kişiye iş bulunacağı açıklanmıştır. Yorum 2001–2006 yılları arasında Avrupa Birliği, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne, toplam yaklaşık 40 milyon Avro hibe etmiştir. 20 milyon işsizini, Avrupa kentlerinin sokaklarında yatan 3 milyon evsizini unutup göz ardı eden AB, Türkiye’ye gelmiş, tutmuş Diyarbakır’a gitmiş ve orada sadece bir caddenin onarım ve bakımı için 1 milyon Avro hibe etmiştir! Çoğu kişinin adını bile bilmediği, kapari adlı bir bitkinin üretimini desteklemek amacıyla Diyarbakır’a 262 bin Avro hibe vermiştir! Diyarbakır’da sadece bir sokağın onarım ve bakımı yapılsın diye 203 bin Avro bağışlamıştır! Diyarbakır’ın 743 köyünden birine giden AB, bu köyde hayvancılığın kalkındırılması için 250 bin Avro hibe etmiştir! Avrupa Birliği’nin kurucu üyelerinden olan Hollanda’nın Başkenti Amsterdam’ın sokaklarında yatan işsiz ve evsizlere yiyecek yardımı yapan ‘Çorba Otobüsü’ günde altı tur atarken, AB yetkilileri Diyarbakır’a gelmiş, kentteki mevcut sosyal, eğitim ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve 600 kişiye iş yaratılması için 6,5 milyon Avro hibe etmiştir! Avrupa Birliği’nin, yukarıdaki gerekçelerle, Diyarbakır’a son beş yıl içinde hibe olarak 40 milyon Avro akıtmış olmasını nasıl açıklıyorsunuz? Nasıl oldu da, Türkiye’nin bir kenti olan Diyarbakır, AB’nin himayesine girdi? Türkiye’nin üç kez başbakanı olan ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, 15 Aralık 1999’da Diyarbakır’da yaptığı şu konuşmayla, Diyarbakır’ı AB’nin himayesine sokuyordu:

5 Türkiye Cumhuriyetini, vatandaşlarını dışlamakla suçluyordu!
“Biz, AB’ye giden yolun Diyarbakır’dan geçtiğine inandığımız için buradayız. Zaman gelip çattı. Bu devlet yapısıyla artık gitmez. Devlet çağın gerisinde kaldı. Devleti kırgın gören millet, milletine güvenmeyen devlet, insanını dışlayan cumhuriyet, acze düşmüş siyaset ile Türkiye’yi çağa taşıyamayız. Bu sökük artık dikiş tutmaz… Merkeziyetçi yapı yok edilmeli, devlet ekonomiden süratle çıkmalı, her kişi ve kurumun zihniyeti değişmeli.”[1] Bu sarsıcı sözleriyle Mesut Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sonunun geldiğini ilan ediyordu! Türkiye Cumhuriyetini, vatandaşlarını dışlamakla suçluyordu! AB’nin kurucu üyelerinden Fransa’da devlet giderek daha da güçlenirken, Türkiye’de devletin hızla ekonomiden çıkmasını öneriyordu. Mesut Yılmaz, Avrupa Birliği’nin hem anti-demokratik hem de katı bir merkeziyetçi yapıya sahip olduğu gerçeğini Türk halkından saklıyor ve merkeziyetçi olarak nitelediği Türk devletinin yok edilmesini istiyordu! Mesut Yılmaz bu sözleriyle, çok açık ve net olarak, Diyarbakır’ı AB’nin himayesine bırakıyor ve Diyarbakırlılara artık T.C. Devleti’nden hiçbir şey beklememeleri öğüdünü veriyordu! Mesut Yılmaz’ın, aslında bir ihanetin belgesi olacak nitelikteki bu açıklamalarına, sivil kesimden de askeriyeden de bir ses çıkmadı! T.C. Devleti’ne sahip çıkmaları gereken güçlerden ses çıkmayınca, Diyarbakır da kendi başının çaresine bakma yoluna gitti, AB’nin himayesine sığındı. Ekonomi demek, para demektir. Mademki Türk devleti ekonomiden elini çekecekti, yani artık para veren el, Türk devletinin eli olmayacaktı, öyleyse karşılıksız para vermeye hazır AB’nin eline bakmak gerekirdi. Yirminci yüzyılın en büyük emperyalist projelerinden olan Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye dönük amacı, Türkiye’yi ve Türk halkını bölüp parçalamaktı. AB, Diyarbakır’ın kendilerine hediye edilmesinden daha iyi bir fırsat yakalayamazdı. İşte, AB güçleri bu fırsatı kullanıp, Diyarbakır’a girdiler. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne oluk oluk Avro akıtmaya başladılar. Artık paraların hangi ad altında verildiği de önemli değildi! Diyarbakır’a AB’nin paraları, yalnız belediye aracılığıyla girmedi. Avrupa Birliği, kısaca TEDP denilen, Temel Eğitimin Desteklenmesi Projesi adı altında Diyarbakır’a 7milyon 607 bin Avro harcayarak 18 okul yaptırdı.[2] [1] “AB’ye giden yol”, Hürriyet, 17 Aralık 1999 [2] Yılmaz Dikbaş, “Türk Çocuklarının Eğitim ve Öğrenimi Avrupa Birliği’ne teslim Edildi”, Akdeniz Manşet, Ekim 2005

6 Yalnız ANAP Genel Başkanlığı ve üç kez başbakanlık yapmış Mesut Yılmaz değil, özellikle son 25 yıldır Türkiye’nin yönetiminde bulunmuş cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ve TBMM’de temsil edilmiş siyasi partilerin tümü şu ortak görüşte anlaşmıştılar: Devlet, ekonomiden elini çekmeliydi. Devlet, küçülmeliydi. Devlet, herkese iş bulmak zorunda değildi. Devlet, herkesi okutmak zorunda değildi. Devlet, herkese sağlık hizmeti vermek zorunda değildi. Tüm bunları, bir cümlede özetlediler: Artık devlet, ‘baba’ değildir! Binlerce yıllık tarihinde ve kültüründe, devlete baba demiş olan Türk halkına, artık devlet baba değil, diyorlardı. Bu, artık senin baban yok, anlamına da geliyordu. Türk devleti, Türk halkının babası olmaktan çıkarıldı. Ama babasız olunmuyordu. Türk devletinin boşalttığı baba koltuğuna, önceleri ABD, IMF ve Dünya Bankası oturmuştu. Şimdi ise bu role, AB soyunuyordu. Avrupa Birliği de babalığını gösteriyor, başta Diyarbakır olmak üzere özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya oluk oluk para akıtıyordu. Para akıttığı yerlere ve kuruluşlara, on iki yıldızlı bayrağını dikmeyi de asla ihmal etmiyordu. Bu yörelerde yaşayan halkımız da artık Türk devletini değil, AB’yi baba olarak görüyor, her tür destek ve yardımı AB’den bekliyordu. Baba AB’den aldığı parasal ve moral destekle, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, tıpkı bir devlet başkanı ya da başbakanı gibi dış ülkelere resmi ziyaretlerde bulunuyor, daha da ileri gidip, ‘Bizim de kırmızıçizgilerimiz var!’ diyerek Türk devletine horozlanabiliyordu. Ve tüm bu olanlar, artık hiç mi hiç yadırganmıyordu.

7 Şanlıurfa Belediyesi Belediye Başkanı: Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba Projenin Adı: Kentin İçme Suyu Dağıtım Şebekesinin Kaynaktan Tüketiciye Kadar (579 km.) Yeniden Yapılandırılması Tarih: AB’den Aldığı Para: 21 milyon 300 bin Avro Proje Uygulaması: Projenin uygulanmasına 01 Ekim 2002 tarihinde başlanmış ve 12 Mart 2006 tarihinde bitirilmesi öngörülmüştür. Projeye başlama tarihinde, Elektrik Yüksek Mühendisi Ahmet Bahçıvan Belediye Başkanlığı görevinde bulunmaktaydı Bu projenin uygulanmasında, “Safege” adlı Fransız Danışmanlık Firması yetkili olmuştur. Bu firma, kendi getirdiği yabancı uzmanlarla projeyi yürütmüştür. Şanlıurfa Belediyesi ise kendi bünyesindeki elektrik ve makine mühendislerini proje çalışmalarında görevlendirmiştir. Tüm AB projelerinde olduğu gibi, bu projenin de uygulanması sürecinde tüm mali ve diğer denetimler sadece AB yetkilileri tarafından yapılmıştır – Açıklama: Bu proje ile sadece bugünkü 400 bin nüfuslu kentin değil, 2020 yılının 1 milyon 400 bin nüfuslu Şanlıurfa’sının da içme suyu ihtiyacını karşılayacak şekilde planlandığı belirtilmektedir. Şanlıurfa İçme Suyu Projesi’nin çevre kirliliğini ve suyun kalitesizliğine bağlı olarak sağlığı tehdit eden riskleri azaltarak bölgedeki yaşam standartlarını yükseltmeyi hedeflediği de açıklanmaktadır. Yapılan açıklamaya göre; bu proje tamamlandığında, yaklaşık 35 kilometrelik katodik korumalı su iletim boruları döşenmiş; kapasiteleri 2500– metre küp arasında değişen betonarme içme suyu depoları inşa edilmiş; mevcut içme suyu depolarının 3–4 pompalama istasyonunun ve ikinci dağıtım sistemi bağlantılarından gerekli olanlar onarılmış, su temin sisteminin idare edilmesi ve bakımı için ilgili belediye personeli eğitilmiş olacaktır.

8 Yorum Şöyle düşününüz: Bir Türk ailesinin sağlıklı ve sürekli içme suyu ihtiyacını, o ailenin babası kendi olanaklarıyla karşılayamıyor. Bu aileyle hiçbir bağı olmayan bir yabancı çıka geliyor, ailenin su ihtiyacının karşılanması için bir çuval parayı hibe ediyor ve karşılığında hiçbir şey istemiyor. Böyle bir durumda: Onurlu bir baba, hiç tanımadığı bir yabancının böyle teklifini kabul eder mi? Böyle bir teklifi kabul edecek olan babanın, ailedeki konumu ne olur, eski saygınlığını sürdürebilir mi? Yalnız baba değil, ailenin diğer bireyleri de, karşılıksız para teklif eden yabancının gerçek niyetleri üzerinde kafa yormaz mı? Türk ailesinin içme suyu ihtiyacını karşılamak için bir çuval para veren yabancının, kendi ailesi ve yakın akrabaları arasında çok sayıda işsiz ve hatta sokaklarda yatan evsizlerin bulunduğunu öğrendiğinde, Türk ailesinin düşünce ve tepkisi ne olur? Şimdi, yukarıdaki örnekte, Türk ailesinin yerine Şanlı Urfa Belediyesini, karşılıksız hibe veren yabancının yerine de AB’yi koyunuz ve soruları yanıtlayınız. Avrupa Birliği, Şanlı Urfa Belediyesi’ne yalnız 21 milyon 300 bin Avro hibe vermekle kalmamış, Temel Eğitimin Desteklenmesi Projesi adı altında, Şanlı Urfa’da 7 milyon 447 bin Avro harcayarak 15 okul ve 10 lojman yaptırmıştır. Türkiye’de devlet artık baba değildir, diyenler Şanlı Urfa’da da babalığı AB’ye bırakmışlardır. AB de babalığını göstermiş, Şanlı Urfa’ya milyonlarca Avro’yu akıtmıştır. Peki, milyonlarca Avro’yu akıtan baba AB’nin, Şanlı Urfa’dan beklentisi nedir? Görünüşteki bu tek yönlü ilişkide çıkarı nedir? Kendilerini halkımıza aydın kişiler olarak tanıtanların çoğu, neden bu sorularla yüzleşmekten kaçmaktadırlar?

9 İzmit Büyükşehir Belediyesi
- Belediye Başkanı: İbrahim Karaosmanoğlu Projenin Adı: Sanayi Atıklarının Toplanması ve Arıtılmasını Sağlayan İşletmelerin İyileştirilmesi Tarih: Proje Sürecinde Belediye Başkanı: Sefa Sirmen (1989–2002) AB’den Aldığı Para: 11 milyon 300 bin Avro Gelişmeler Proje hakkında ayrıntılı bilgi rica ettiğim e-posta iletisini 20 Kasım 2005 tarihinde, Başkan İbrahim Karaosmanoğlu’na yolladım. Uzun bir süre geçip, cevap gelmeyince aynı ricamı 11 Aralık 2005 tarihli e-posta iletimle yeniledim. Yine Başkan’dan cevap gelmeyince, aynı ricamı 8 Ocak 2006 tarihli e-posta iletimle yeniledim. Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, 9 Ocak 2006 tarihinde e-posta ile şu yanıtı gönderdi: “Sizin istediğiniz bilgileri buradan size gönderemiyorum. Bayramdan sonra danışmanımız Erkan AYAN beyle bir zahmet irtibat kurarsınız.” Danışman Erkan Ayan’a telefonla ancak 19 Ocak 2006 günü ulaşabildim. Daha sorularımı tamamlamadan, Erkan Ayan, “Biz 11,3 milyon Avro’luk bir proje yapmadık! Böyle bir şey yok!” deyip kestirip attı. Kendisine, böyle bir proje yapıldığını ve 11,3 milyon Avro hibe alınmış olduğunu gösterir belgeyi gönderebileceğimi söyledim. Göndereceğim belgeye bakacağını, inceleyeceğini ve görüşünü bildireceğini söyledi. Aynı gün belgeyi kendisine belgegeçer ile yolladım. Aradan iki ay geçip, Danışman Erkan Ayan’dan bir haber gelmeyince, kendisini 28 Mart 2006 günü telefonla aradım. Bu kez Danışman Erkan Ayan şunları söyledi:

10 “Evet, böyle bir proje yapılmış
“Evet, böyle bir proje yapılmış yılında başlamış, 2001 yılında bitmiş. Proje, Sefa Sirmen döneminde yapılmış. Ama şimdi elimizde, o dönemde yapılmış olan bu projeyle ilgili hiçbir bilgi yok!” AB’den 11 milyon 300 bin Avro hibe, Sefa Sirmen’in Belediye Başkanlığı döneminde verilmiştir. Belediye Başkanlığı döneminden sonra CHP’den milletvekili olan Sefa Sirmen hakkında; zimmet, görevi kötüye kullanma, görevde yetkiyi kötüye kullanma, ihale mevzuatına aykırı davranma, ihaleye fesat karıştırma iddialarıyla 21 suç dosyası hazırlanmıştır. Sefa Sirmen, hakkında en fazla dokunulmazlık fezlekesi bulunan milletvekili unvanını kazanmıştır. TBMM Karma Komisyonu’nda, dokunulmazlık dosyalarının görüşülmesi ertelenince, Sefa Sirmen hakkındaki iddiaların görüşülmesi de askıya alınmış oldu. tarihinde İzmit Belediyesi’nde, ‘AB Fon ve Hibelerin Kullanımı’ konulu bir seminer verilmiştir. Bu seminerde konuşan, İzmit Büyükşehir Belediye Başkan Vekili İlyas Şeker, şunları söylemiştir: “AB fonlarının kullanımı konusunda Türk halkı eksik bilgilere sahiptir. Bu eksiklik ve uzak yaklaşım nedeniyle, 2 milyar doları bulan fon miktarının ancak yüzde ellisinden faydalanılabilmektedir.” Türk halkının AB konusunda çok eksik bilgiye sahip olduğu bir gerçekti. Türk halkı AB konusunda birçok yalan bilgiyle de bombardıman edilmişti. Belediye Başkan Vekili İlyas Şeker, sözde halkımızın AB konusundaki bilgi eksikliğine işaret ederken, bir yandan da kafaları karıştıracak bir ifade kullanmakta ve ‘2 milyar doları bulan fonun ancak yüzde 50’sinde faydalanılmaktadır’ derken, acaba bazı çevrelerin bilinçli olarak saptırdığı gibi, bu fonlarda Türkiye’nin de katkısı olduğunu mu söylemek istiyordu? İşte buna açıklık getirmek için Belediye Başkan Vekili İlyas Şeker’i telefonla aradım. 29 Mart 2006 günü, aramızda şöyle bir konuşma geçti:

11 İlyas Bey, AB’den alınan hibelerin içinde, Türkiye’nin de katkısı olduğunu mu ima ediyorsunuz?
“Benim bildiğim, Türkiye’nin de AB bütçesine katkı yaptığıdır. Bu hep böyle biliniyor!” Peki, ben size Türkiye’nin AB bütçesine tek bir kuruş dahi katkı yapmadığını, belgelere dayalı olarak söylersem, ne dersiniz? “Çok detayını bilmiyorum!” Hala AB’den hibe alıyor musunuz, yaptığınız projeler var mı? “Evet, sivil toplum örgütleriyle birlikte yaptığımız projeler var, hibe alıyoruz’” Sizce, AB bize neden karşılıksız para veriyor? “Dünya artık küçüldü. AB, üye olacak ülkelerin ekonomilerini geliştirmek istiyor.” Ama AB’nin milyonlarca işsizi, fakiri var. Bakın, bugün Fransa’da gençlik ayakta ve işçiler genel grevde. Fransa’da üniversite mezunu olmayan gençlerin yüzde 40’ı işsiz! Kendileri bu durumdayken nasıl oluyor da bize milyonlarca Avro hibe edebiliyorlar! Kaldı ki, bizleri pek sevdiklerini de söyleyemeyiz! Bir yandan dinimize Peygamberimize hakaretler ediyorlar, bir yandan da bize milyonlarca Avro hibe veriyorlar! Sizce, bunun altında, arkasında bir şey yok mu? “Ben öyle bakmıyorum! Küreselleşen çağımızda dünya küçüldü! Hem biz, aldığımız hibeler karşılığında bir şey vereceğimizi taahhüt etmiyoruz ki!” AB, hibe verdiği yerlere, on iki yıldızlı bayrağını da dikiyor. Sizin belediye binasına da bayrağını dikti mi? “Bizden önceki dönemde, Belediye binasının önüne bir bayrak dikmişler!” Sanırım binanın içine de on iki yıldızlı bayraklarını dikmişler, değil mi? “Evet…bizden önceki dönemde, binanın içine de bayraklarını asmışlar.” Hatırlatmaya gerek olduğunu hiç sanmıyoruz: Bayrak, bir egemenliğin göstergesidir. Bir devlet, egemenliğini ele geçirdiği yerlere bayrağını diker! AB, verdiği hibeler karşılığında hiçbir şey istemiyor diyenlere, bundan daha kesin ve keskin yanıt olabilir mi: Evet, hibeler karşılığında hiçbir şey istemiyorlar, egemenliğimizden başka!

12 Adana Büyükşehir Belediyesi
Belediye Başkanı: Aytaç Durak Projenin Adı: Kentin Atık Su Problemlerinin Çözümüne Katkıda Bulunmak Açıklama: Bu proje kapsamında, 1 adet Seyhan İlçesi’ne, 1 adet Yüregir İlçesi’ne olmak üzere 2 adet Atıksu Arıtma Tesisi kurulması öngörülmüştür. Gerek projenin hazırlanması aşamasında, gerekse uygulanması sürecinde, yerli uzmanların yanı sıra yabancı uzmanlar da görev almıştır. Atıksu arıtma tesislerinin kurulmasından sonra, Akdeniz’in kirlenmesi de engellenmiş olacaktır Tarih: AB’den Aldığı Para: 10 milyon 800 bin Avro Yorum Her büyükşehir belediyesinin olduğu gibi, Adana Büyükşehir Belediyesi’nin de İnternette bir ‘Web Sitesi’ bulunmaktadır. Tanıtım amacıyla hazırlanmış bu sitede, AB’den alınmış olan para, ‘hibe kredi’ olarak tanımlanmış ve miktarı yazılmamıştır. Verilen paranın hem hibe hem de kredi olması, elbette mümkün değildir. Hibe, bağış anlamına gelmektedir. Kredinin ise borç olduğunu herkes bilmektedir. Acaba Adana Büyükşehir Belediyesi, AB’den hibe aldığından biraz sıkıldığı için mi, hibenin aynı zamanda kredi olduğunu yazarak çelişkiye düşmüştür, bilemiyoruz. Ama ister hibe ister kredi olsun, AB’den almış olduğu paranın miktarını yazmamış olması, o dillerden hiç düşmeyen ‘şeffaflık’ ilkesi ile bağdaşır mı? Adana Büyükşehir Web sitesinde, AB’de alınan hibe karşılığı yapılan projenin uygulanmasında, ‘yerli ve yabancı uzmanların katılımından’ söz edilmekte, ancak bu konuda da ayrıntıya girilmemektedir. Örneğin, kaç yerli, kaç yabancı uzman çalışmıştır? Bu uzmanlar ne kadar ücret alıp ne kadar süre çalışmışlardır? İşte bu tür soruları yanıtlaması ricasıyla, Başkan Aytaç Durak’a; , ve tarihlerinde üç kez elektronik posta iletisi gönderdim. Bay Aytaç Durak, bunların hiçbirisini yanıtlamadı! Öyle anlaşılıyor ki, AB’nin babalığından çok mutlu olan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı, aldığı hibeyle ilgili kimseye bilgi verme gereği duymamaktadır.

13 Tarsus Belediyesi - Belediye Başkanı: Burhanettin Kocamaz ( ) Projenin Adı: Tarsus Atık Su İşleme Tesisinin Kurulması – Açıklama: Bu projeyle, ana kanalizasyon sisteminin şehrin tümünü kapsayacak şekilde genişletileceği hedeflenmiştir. Bunun yanı sıra, 57 km. lik yeni boru ve toplama kanalizasyonu, 6 km. lik fırtına su tankı ile ilgili sel önleme mekanizmaları ile günlük kapasitesi metre küp olan bir atık su arıtma tesisi kurulması öngörülmüştür – Tarih: – AB’den Aldığı Para: 9 milyon 550 bin Avro Projenin Uygulama Süreci: Projede yabancı firmalar ve yabancı danışman/uzmanlar da çalışmıştır. Projenin, Mart 2003’de bitirilmiş olduğu duyurulmuştur tarihinde, dönemin Başbakan Yardımcısı Dr. Devlet Bahçeli, Tarsus Atık Su Arıtma Tesisleri’nin açılışını yapmak üzere Tarsus’a gitmiş, bir konuşma yapmıştır. Yorum Tarsus Belediyesi’nden proje uygulamasıyla ilgili ayrıntılı bilgi isteyince, aramızda karşılıklı şöyle bir e-posta ve telefon süreci yaşandı: 13 Aralık 2005 tarihli e-posta iletimde, Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ın şu soruları yanıtlamasını saygılarımla rica ettim: * Projede çalışmış olan yabancı firmaların adları nelerdir? * Projede kaç yabancı danışman/uzman çalışmıştır? * Projede kaç Türk uzman/danışman çalışmıştır? Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz bu iletime yanıt vermedi.

14 8 Ocak 2006 tarihli e-posta iletimde, kendisinden yanıt alamadığımı belirterek Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’a, ilk iletimdeki soruları tekrarladıktan sonra, ek olarak şu soruyu da sordum: * Toplam 9 milyon 550 bin Avro’nun nerelere, kimlere dağıtılmış olduğunun ayrıntıları, başta Tarsus halkı olmak üzere tüm Türk kamuoyuna açıklanmış mıdır? Aradan on günden fazla bir süre geçip, Belediye Başkanı’ndan yine yanıt alamayınca, Tarsus Belediyesi’ne telefon ettim. Başkanın şehir dışında olduğunun bildirilmesi üzerine, Başkan Vekili Kerim Tufan ile konuştum. Başkan Vekili, göndermiş olduğum e-posta iletilerinden haberi olmadığını söyledi. Projelerle, Gönül Hanım’ın ilgilendiğini belirttikten sonra, ayrıntılı bilgi vermek üzere beni arayacağına söz verdi. 20.Ocak 2006 tarihinde, Tarsus Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’dan şu e-posta iletisi geldi: * “Sizin bahsettiğiniz şekilde AB’den böyle bir hibe kredi alınmadı. Sadece altyapı (yağmur suyu drenajı, atık su drenajı ve içme suyu hatlarının yenilenmesi) amacıyla Avrupa Yatırım Bankası’ndan 38,000,000 Euro, Kfw’dan da Atıksu Arıtma Tesisi için ,000,000 DM kredi kullanıldı. Bunun DM eğitim amaçlı hibedir. Bankanın çalışmaları 1994’de başlatıldı, krediler ancak 2000 yılında geldi Araştırmalarınızı daha doğru kaynaklardan daha doğru yaparsanız çok daha iyi olur.” Başkan Burhanettin Kocamaz’dan yukarıdaki iletiyi aldığım gün, 20 Ocak 2006 tarihinde, hemen yanıtımı yazdım, kaynağımın bir AB belgesi olduğu söyledikten sonra, belgeyi Başkan’ın bilgilerine sundum:

15 “Representation of the European Commission, Turkey, Financial Asistance: Bilateral Projects Big Scale Projects ( ) Project: Tarsus Waste Water Treatment Description: Contribution is 9,5 million Euro. The Project involves extending the main sewage system to encompass the entire city and includes the installation of about 57 km. of new trunk and collection sewers and about 6 km. of storm water mains and related flood control measures, together with the expansion and upgrading of wastewater treatment plant with capacity of m/day Beneficiary is TASKI.” 20 Ocak 2006 günü, Tarsus Belediyesi’nden Özden Hanım beni cep telefonumdan arayarak, Başkanın e-posta yanıtının gönderilmiş olduğunu söyledi. Aldığımı ve hemen yanıtını yazdığımı bildirdim. Onlar da benim yanıtımı aldıklarını, ancak yazımda sunduğum belgenin İngilizce olduğunu ve İngilizce bilen elemanlarının da izinli bulunduğunu, bu kişinin izinden döner dönmez bana yanıt verileceğini açıkladı. 23 Ocak 2006 günü, Tarsus Belediyesi’nden Özel Kalem Müdürü Esin Erkoç beni cep telefonumdan aradı. Belediyede uzun yıllar çalışmış bilgili ve deneyimli bir kişi olduğunu söyleyen Esin Erkoç, hiçbir yerden hiçbir zaman hibe almadıklarını vurguladı. Çok iyi İngilizce bildiğini, kendilerine sunmuş olduğum AB belgesindeki ‘contribution’ sözcüğünün ‘hibe’ anlamına gelmediğini, ‘kredi’ anlamına geldiğini söyleyince, kendilerine belgenin Türkçesini de hemen yollayacağımı söyledim ve bana verecekleri yanıtları yazılı olarak yapmalarını rica ettim, telefonda yapılacak açıklamaların verimli olamayacağını anlattım. İşte, Tarsus Belediyesi’ne sunduğum İngilizce yazılı AB belgesinin Türkçesi:

16 “Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği AB Mali İşbirliği: İkili Projeler Büyük Ölçekli Projeler (1995–1999) Proje: Tarsus Atık Su İşletmesi Açıklama: AB Katkısı: Euro. Proje, ana kanalizasyon sistemini şehrin tümünü kapsayacak şekilde genişletmeyi hedeflemektedir. Bunun yanı sıra, 57 km. lik yeni boru ve toplama kanalizasyonu, 6 km. lik fırtına su tankı ve ilgili sel önleme mekanizmaları ile günlük kapasitesi 65,100 metre küp olan bir atık su arıtma merkezi yapımı da öngörülmektedir Faydalanacak taraf: Tarsus Belediyesi” Bu belgeyi alan Tarsus Belediyesi Özel Kalem Müdürü Esin Erkoç, beni telefonla aradı ve bu belgenin de doğru olmadığını söyledi! Kendilerine şu öneride bulundum: Lütfen hemen, Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği’ni arayınız, onlara bu belgenin doğru olmadığını söyleyiniz ve internet ortamında herkesin her gün okuduğu bu belgeyi yayından kaldırmalarını isteyiniz. Ayrıca onlardan, böylesine önemli bir konuda Türk halkını yanıltan yanlış bilgi vermiş oldukları için özür dilemelerini ve bunu da internette yayınlamalarını isteyiniz. Benim bu mantıklı önerime, Tarsus Belediyesi’nin çok deneyimli ve bilgili Özel Kalem Müdürü Esin Erkoç’un yanıtı şu oldu: “Bizim böyle şeylerle uğraşacak vaktimiz yok! Mademki siz araştırmacısınız, gidin bu konuyu Brüksel’de araştırın!” Tarsus Belediye Başkanı Burhanettin Kocaman; yalnız AB’den aldığı 9 milyon 550 bin Avro hibenin değil, Avrupa Yatırım Bankası’ndan aldıklarını söylediği 38 milyon Avro kredinin ve KfW (Kreditanstalt für Wiederaufbau)’dan aldıklarını söylediği 38 milyon DM kredinin de nasıl harcanmış olduğunu, tüm ayrıntılarıyla en azından Tarsus halkına açıklamalıdır. Çünkü AB yanlısı olmanın en önemli koşullarından biri, ‘şeffaf’ olmaktır!

17 İstanbul Fatih Belediyesi
Belediye Başkanı: Mustafa Demir Projenin Adı: Projenin Genel Amacı, Balat ve Fener Semtlerinde Oturanların Yaşam Koşullarını İyileştirmektir. Bu Amaçla, Bu Semtlerdeki Konutlar ve Altyapı Hizmetleri Geliştirilecektir Tarih: – AB’den Aldığı Para: 7 milyon Avro Projenin Uygulama Süreci: * Avro, toplam 200 evin onarım ve bakımı için ayrılmıştır * Balat ve Fener Semtlerinde eğitim ve sağlık koşullarının iyileştirilmesi için 1 milyon Avro ayrılmıştır * Bu semtlerdeki katı atıkların toplanması ve yeniden kullanılabilir hale gelmesine yönelik eğitim kampanyaları için Avro ayrılmıştır * Balat Çarşısı’ndaki dükkânların onarım ve bakımı için Avro ayrılmıştır Projenin uygulanmasında, Fatih Belediyesi’ne danışmanlık hizmeti vermek üzere FOMENT Ciutat Vella SA adlı İspanyol firma ile anlaşma yapılmıştır. Bu İspanyol şirketin liderliğinde bir şirketler birliği kurulmuştur. IMC Danışmanlık Şirketi (İngiltere), GRET (Fransa) ve Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (Türkiye), bu şirketler birliğinin içinde yer almışlardır. Yorum Fatih Belediyesi’nin İnternetteki sitesinde, ‘Neden Fener-Balat Bölgesi Seçilmiştir’ sorusu şöyle yanıtlanmaktadır: Birbirini dik kesen geometrik yolları, çok yüksek olmayan birbirleriyle uyumlu sıra halindeki cepheleri ve mimari özellikleriyle fiziksel anlamda homojen korunmuş yegâne semtlerdir.” Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde 3 milyon evsiz insan Avrupa kentlerinin sokaklarında sefil bir hayat yaşarken, birbirini dik kesen geometrik yollara sahip olduğu için AB’nin İstanbul Fatih Belediyesi’ne 7 milyon hibe ettiğine inanmamız isteniliyor!

18 “Zengin kültür mirasının yanı sıra yoksulluğu da bünyesinde barındıran Fener-Balat Bölgesi, 1950’lerden bu yana yaşanan göç olgusundan nasibini almış bir bölgedir. Ve projenin hedefi sadece evlerin tarihi dokusunun korunarak restore edilmesi değil, aynı zamanda mevcut nüfusun toplumsal profilinin geliştirilerek yaşam koşullarının iyileştirilmesidir.” Yani bizlere söylenen şudur: AB öylesine derin insancıl duygularla doludur ki, İstanbul’a geldiğinde Fener-Balat semtlerini geziyor, burada bir dizi neredeyse yıkılacak duruma gelmiş bakımsız evler görüyor, içi cız ediyor, üstüne üstlük bu evlerde oturanların yoksul olduklarını görünce acıdan ciğerleri parçalanıyor ve Fatih Belediyesi’ne dönüp, al şu 7 milyon Avro’yu, evleri onar ve bakımını yap, içinde yaşayan zavallı insanların da yaşam koşullarını iyileştir, diyor! Peki, böylesine derin insancıl duygularla dolu olan AB, niçin önce şu sefalet tablosuna bakmıyor? 15 milyon Avrupalı, ya çok kötü koşullara sahip ya da çok kalabalık konutlarda yaşamaktadır. 2,4 milyon Avrupalı, insanların yaşamasına elverişli olmayan sığınaklarda yaşamaktadır. Her yıl ortalama 400,000 Avrupalı, yaşadıkları konutlardan resmen çıkarılıp sokağa atılmaktadır. 2,7 milyon Avrupalı, ya yakın akrabalarının ve tanıdıklarının evlerinde geçici olarak kalmakta, ya da evsizlere barınma olanağı sağlayan sığınma evlerinde kısa süreli olarak yaşayabilmektedirler.[3] [3] Yılmaz Dikbaş, “Avrupa Birliği’nin Evsizleri”, Zümrüt Rize, ; Akdeniz Körfez, 23– ; Müdafaa-i Hukuk Dergisi, sayı 85, Eylül 2005

19 Milyonlarca kendi insanı yokluk, yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşarken, AB’nin Fatih Belediyesi’ne sırf insancıl duygular nedeniyle 7 milyon Avro hibe etmiş olmasına inanabilir misiniz? Fatih Belediyesi’ne bağlı Fener ve Balat semtlerinde, geçmişte, Yahudiler, Rumlar ve Ermeniler yaşamıştı. AB’den verilen 7 milyon Avro hibe ile onarılması istenilen evler, işte geçmişte Yahudilerin, Rumların ve Ermenilerin yaşamış olduğu evlerdir. Nedense, Fatih Belediyesi’nin İnternetteki sitesinde bu gerçekten hiç söz edilmemektedir! Başka yayınlarda bu gerçekten söz edilirken de nedense, Rumlar ve Ermeniler öne çıkarılmakta, Yahudilerden hiç söz edilmemektedir. Oysa tarihi bir gerçektir, İstanbul’un Fener, Balat, Hasköy ve Kuzguncuk semtleri geçmişte Yahudilerin çoğunlukta bulunduğu semtlerdi. Geçmişte gayri-Müslimlerin yaşamış olduğu Fener-Balat semtlerindeki evlerin onarımı için AB’nin 7 milyon Avro hibe etmesini içine sindiremeyen köşe yazarı Mustafa Canbey, haklı olarak şu yorumu yapıyordu:[4] “Topraklarımızda yer alan Hıristiyan kültürüne dair ne varsa yeniden gün yüzüne çıkarılıyor ve restorasyonu yapılarak, canlandırılıyor. İslam kültürüne ait eserleri ise hatırlayan yok.” Fener Rum Ortodoks Kilisesi de AB’nin onarım ve bakımı için 7 milyon Avro hibe ettiği Fener-Balat semtlerinin sınırları içinde bulunmaktadır. Bu kilisenin Başpapazı ‘ekümenik’ olmak, yani dünyadaki tüm Ortodoks Hıristiyanları yönetmek istemektedir. İşte bu gerçekleri de hatırlatan araştırmacı-yazar Aytunç Altındal, AB’nin hibesini şöyle değerlendirmektedir: “AB, benzeri projelerle kültürel varlıklara sahip çıkmak adı altında kredi veriyor ve sonra da sahipleniyor. Fener’de yapılan çalışma da bu niyetin ürünüdür. Buraları Patrikhanenin geleceği için hazırlıyorlar. AB, Patrik’in ekümenik olması için çalışıyor. Turizm ve kültür adına yapılanlar da gelecekteki hesapların altyapısıdır.” İnsanlar, tapusuna sahip oldukları, içinde kendi oturacakları konutları büyük paralar harcayarak onarırlar. Dünyada hiç kimse, kendisine ait olmayan ve içinde yabancıların oturacağı evleri, çuvallarla para harcayarak onarmaz! Eğer AB, Fatih Belediyesi’ne milyonlarca Avro hibe ederek Fener-Balat semtlerindeki evlerin onarım ve bakımını yaptırıyorsa, yakın bir gelecekte buralara kendi insanlarını, yani Hıristiyan Avrupalıları yerleştirmeyi planlıyor, demektir. Vatan topraklarının yabancılara satılmasına tepki göstermek bir yana, bunu büyük bir marifetmiş gibi Türk halkına sunanlar, İstanbul’un Fener-Balat semtlerinin de Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarına satılmasına elbette hiç ses çıkarmayacaklardır. [4] Mustafa Canbey, “Bu hibenin amacı ne?”, Milli Gazete,

20 Manisa Kula Belediyesi
Belediye Başkanı: Halil Gülcü, Elektrik Mühendisi Projenin Adı: Tarihi Kula Evlerinin Restorasyonunda Çalışacak Nitelikli İş Gücünün Yetiştirilmesi – Proje Ekibi: Halil Gülcü (Kula Belediye Başkanı, Proje Yürütücüsü), Aytaç Savaş Ova (Proje Koordinatörü), Atıl delibalta (Koordinatör Yardımcısı), Ömer Faruk Sarı (Bilgisayar Programcısı), Ayfer Çolak (Muhasebeci), Hasan Yiğen (Sekreter) Uygulama: Bu proje kapsamında toplam 45 kişiye eğitim verilmiş ve eğitim sonunda bu kişiler onarım ve bakım işlerinde görevlendirilmeye başlanmıştır. Eğitim sırasında, kursa katılanlara günde 6,25 Avro cep harçlığı verilmiştir. Eğitim sürecinde, AB temsilcisi olarak bir Belçikalı denetçi gözlem ve denetimde bulunmak üzere gelmiştir. - Tarih: Projeye, Mart 2005’de başlanmış ve Mart 2006’da tamamlanmıştır AB’den Aldığı Para: ,75 Avro Projenin Adı: Tekstil Sektörünün İhtiyaç Duyduğu Nitelikli Ara Eleman Yetiştirme ve Geliştirme Sürekli Eğitim Uygulama: Bu eğitime katılanlara, günde 5 Avro cep harçlığı verilmiştir Tarih: Haziran 2005’de başlamış ve Mart 2006’da tamamlanmıştır AB’den Aldığı Para: ,68 Avro

21 Yorum Avrupa Birliği’nin, Manisa’daki Kula evlerinin onarım ve bakımı için yaklaşık 105 bin Avro hibe etmesinin nedeni olarak, bu evlerin ahşap ve oymalı mimarisiyle dikkati çekmiş olduğu söylenmekteyse de, asıl gerekçe bu evlerde 18. ve 19. yüzyıllarda Rumların yaşamış olmasıdır. Onurlu bir geçmişe, şanlı bir tarihe sahip olan Kulalılar, tapusu kendilerine ait evlerin onarım ve bakımı için, Avrupa Birliği’ne el açan insanlar durumuna düşürülmüşlerdir! İşte, Kulalıların yakın geçmişinden onurlu tablolar: * Yunanlılar 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgale başladıklarında, Kulalılar hemen ‘Reddi İlhak’ ve ‘İstihlası Vatan’ Cemiyetlerini kurmuşlar, kendi aralarında topladıkları parayla ilgili yerlere ve yabancı konsolosluklara protesto telgrafları çekmişlerdir. * Kurtuluş Savaşı sırasında Kula’nın zengin aileleri, tenekeler dolusu sarı liraları Kuvayı Milliye güçlerine vermişlerdir. * Kurtuluş Savaşı zaferle sona erdikten sonra, Ankara’dan İzmir’e geçerken Alaşehir tren istasyonunda Kulalı Hamdullah Efendi (Hamdullah Çil)’ye, Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle demiştir: “Ben Kulalıları çok severim. Kula gençlerinin geçmiş tarihimizde ve Milli Mücadelemizdeki kahramanlık ve fedakârlıklarını biliyorum.” Tenekeler dolusu altınlarını vatanın kurtuluşu için seve seve vermiş olan Kulalıların çocuklarını, torunlarını, yüz bin Avro için AB’ye el açtıranlar, acaba hiç utanmıyorlar mı? Atatürk’ün övdüğü Türk gençlerini, AB’nin günde 5–6 Avro cep harçlığına muhtaç durumuna düşürenler, acaba hiç sıkılmıyorlar mı? Kula Belediyesi’nin İnternetteki sitesinde şunlar yazılıdır: “Kulanın insanları hem terbiyeli, hem insaniyetli, hem verici ve bonkördür. Aç ölürler, biz açız demezler. Hissiyatlarını söylemezler. Kadını kuru ekmek yer, bal baklava yedik der, sırrını dışarıya vermez.” Böylesine onurlu bir halkı, bir avuç Avro için Avrupa Birliği’ne el açtıranlar, bu halkın onurlu geçmişine, şanlı tarihine hiç utanmadan, hiç sıkılmadan ihanet edenlerdir!

22 İstanbul Kadıköy Belediyesi
Belediye Başkanı: Av.Selami Öztürk Projenin Adı: Kadıköy’de Yeni Umutlar Uygulama: Projenin genel amacının; Kadıköy ilçesi sınırları içinde eğitim olanağı bulamamış vasıfsız kadın ve gençlerin istihdam olanaklarını artırmak, dolayısıyla sosyal uyumlarını ve yaşam standartlarını yükseltebilmelerini desteklemek olduğu bildirilmiştir. Bu bağlamda; 300 kişiye Tezgâhtarlık, 101 kişiye Hastabakıcılık, 207 kişiye Girişimcilik ve 200 kişiye de Ev Hizmetleri eğitimi verilmiştir. Bu kurslara katılanlara, eğitim boyunca günde 8 Avro cep harçlığı ödenmiştir. Kursları başarıyla bitiren toplam 808 kişiye tarihinde törenle sertifikaları dağıtılmıştır. Projenin eğitim danışmanlığını, Marmara Üniversitesi’nden Prof.Dr. Necla Pur yapmıştır Tarih: AB’den Aldığı Para: ,05 Avro Yorum Türkiye’nin en zengin kenti, İstanbul’dur. Kadıköy de İstanbul’un en zengin ilçelerinden biridir. İşte böyle bir ilçenin belediyesi, toplam 808 kişinin iş eğitimi için Avrupa Birliği’ne el açıyor, 175 bin Avro için AB’nin himayesine giriyordu! Bu konuda görüşünü öğrenmek için İstanbul Kadıköy belediye Başkanı Av.Selami Öztürk’ü birçok kez telefonla aradım. Başkana ulaşamadım. ‘Yeni Umutlar Projesi’nde görevli olanlarla konuşmam önerildi. günü, Kadıköy Belediyesi, ‘Yeni Umutlar Projesi’ Koordinatörü Dilsaz Kacatürk’le konuştum. Sordum: “AB niçin size karşılıksız para verdi? Kadıköy gibi zengin bir belediyenin AB’den hibe alması hiç yakışıyor mu?” Dilsaz Kocatürk’ün yanıtı, ibret vericidir: “Parayı verenin kimliği önemli değildir! Ben, o parayı iyi kullanmaya bakarım!” Türk devletinin ‘baba’ olmaktan çıkmasıyla, yerine baba olarak gelen AB’nin dayattığı ahlak ölçüsü işte budur: Parayı verenin kim olduğu önemli değildir! Önemli olan, para elde etmektir. Bu paranın hangi amaçla verilmiş olduğu da önemli değildir! İşte bugün geldiğimiz yer, burasıdır!

23 Aydın Söke Belediyesi Belediye Başkanı: Nejdet Özekmekçi Projenin Adı: Koruma Amaçlı İnşaat Sektörüne Restorasyon Eğitimi İle Kalifiye Eleman Kazandırma Tarih: AB’den Aldığı Para: ,63 Avro Açıklama: Projenin amacı, Söke’nin Kemalpaşa Mahallesi’nde bulunan eski Rum evlerinin onarılmasıdır. Söke Belediyesi’nin tespitlerine göre bu evler 1831, 1887 ve 1897 yıllarında yapılmış ve günümüze kadar ayakta kalma mücadelesi vermiştir Projenin Uygulama Süreci: Kemalpaşa Mahallesi’ndeki eski Rum evlerinin onarımı için gerekli nitelikli eleman yetiştirme amacıyla, önce bir sınav açılmıştır. Bu sınava katılan 53 inşaat teknikeri, demirci ustası, marangoz ve inşaat işçisinden 35’i kursa katılma hakkını kazanmıştır. 35 kişiye 8 ay süren kurslarda eğitim verilmiştir. Eğitimi, Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Eti Levi Akyüz ve Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Öğretim Görevlisi Ayşe Çetin vermişlerdir. Bu eğitmenlere ayda 340 Avro ücret ödenmiştir. Kurslara katılmayı hak eden 35 kişiye de günde 8 Avro haçlık verilmiştir. Kursları başarıyla bitirenler, eski Rum evlerini onarabilecek niteliklere kavuşmuşlardır. Söke Belediyesi, bir Rum evini kamulaştırmış ve bu ev kursiyerler tarafından onarılmıştır günü, Söke Efes Sineması salonunda yapılan bir sempozyumla, projenin tamamlandığı duyurulmuştur. Sempozyuma; Prof.Dr. Eti Levi Akyüz, Ayşe Çetin, Oktay Ekinci, Erhan İşözen ve Hanzade Özbaş konuşmacı olarak katılmışlar, Belediye Başkanı Necdet Özekmekçi de, “Yeni Fırsatlar Hibe Planı” çerçevesinde AB’den aldıkları hibeyle projeyi başarıyla bitirmiş olduklarını ilan etmiştir.

24 Yorum Söke Belediyesi’nin İnternetteki sitelerinde şöyle bir söylem yer almaktadır: “Geçmişin mirasçısı değil, geleceğin mimarı olacağız!” Söke Belediyesi, geçmişten bugüne kalan mirası reddetmektedir! Söke’nin Kemalpaşa Mahallesindeki eski Rum evleri de bizlere miras kalmış değildir, demektedir! Bu Rum evleri bizim değil, Rumlarındır, şimdi geçmişteki Rumların günümüzdeki mirasçıları gelip bu evleri sahiplensin, diyerek davetiye çıkarmaktadır! Kendi malını kendi eliyle teslime hazır olanlar, AB için kolay lokma olmuşlardır. Söke Belediyesi’nin reddi-mirasta bulunması üzerine, Avrupa Birliği de, al şu Avro’ları, onarımını tamamladıktan sonra da eski Rum evlerini bize teslim et, demiştir! Söke Belediyesi, 35 Türk vatandaşının cebine, AB’nin günde 8 Avro harçlık koymasından hiç utanmamış, Dokuz Eylül Üniversitesi’nin öğretim üyeleri de, ayda 340 Avro karşılığ AB’ye hizmet etmekten hiç sıkılmamışlardır! Söke Belediye Başkanı Necdet Özekmekçi, bir avuç Avro’ya, yüz elli yıl önce Rumların oturmuş olduğu evleri AB’ye teslim ederken, projeyi başarıyla bitirmiş olduklarını ilân etmeyi, ulusal onurla bağdaştırabilmiştir!

25 Manisa Salihli Belediyesi
Başkan: Mustafa Uğur Okay Projenin Adı: Jeotermal Isıtmalı Seracılık Meslek Eğitimi Proje Koordinatörü: Yrd. Doç.Dr. Osman Tatar Tarih: AB’den Aldığı Para: ,10 Avro Projenin Uygulama Süreci: Salihli ilçesinde Kurşunlu Kaplıcaları, pilot bölge olarak seçilmiştir. Burada uygulanacak seracılıkta çalışacak kişilere meslek eğitimi verileceği duyurulmuş, toplam 341 kişi başvuruda bulunmuştur. Bunlardan, 7’si engelli, 4’ü eski hükümlü olmak üzere 160 kişi seçilmiştir. Seçilenlere 40 iş günü süreli kurslar verilmiş ve her kursiyere günde 5 Avro harçlık ödenmiştir. Kursiyerler, şu uzmanlar tarafından eğitilmiştir: Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Bekir Fikri Aksoy, Ziraat Yüksek Mühendisi Doç.Dr. Eşref Girgit, Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Mihriban Coşkun, Peyzaj Mimarı Elif Torosdağ, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Levent Çetiner, Peyzaj Mimarı Müveyla Sayman ve Sera Uygulama Uzmanı İlyas Çallı. Eğitim sonunda, 18 Aralık 2005 tarihinde, Salihli Belediyesi Kurşunlu Kaplıcaları’ndaki seranın açılışı yapılmıştır. Açılış törenine Manisa Vali Yardımcısı Necmi Kurt, Salihli Kaymakamı İsmail Hakkı Develi, Salihli Belediye Başkanı Mustafa Uğur Okay, İzmir İl Çevre ve Orman Müdürü Osman Tatar, Sart Belediye Başkanı Ali Güngör, Adala Belediye Başkanı Süleyman Oğuz, Durasıllı Belediye Başkanı Mehmet Uygun, bürokratlar, idareciler ve AB yetkilileri katılmıştır. Törende konuşan Osman Tatar şunları söylemiştir:

26 “Biz öyle bir model oluşturduk ki, bu eser ortaya çıktı
“Biz öyle bir model oluşturduk ki, bu eser ortaya çıktı. Bu projede çevre ve Orman Bakanlığı’nın da katkıları oldu. Neden bu projeyi seçtiğimizi sorarsanız her şeyden önce jeotermalin vanası, musluğu ülkemizdedir. Projeyle jeotermalin önemini ortaya çıkardık. Jeotermalin yerli bir kaynak olduğunu, bu milli servete sahip çıkılmasını bu projeyle resmileştirdik. Bizim kabul gören yüzde 90’nı AB kaynaklarından karşılanacak olan 190 bin Euro’luk Jeotermal Isıtmalı Seracılık Meslek Eğitim Projesi Türkiye’de ilk olup, bu projeyle de 168 işsiz iş sahibi olacak, Salihli’de istihdam artacak ve ekonomiye katkı sağlayacak. Bu kursiyerler yetiştikten sonra sera ustaları olacak ve Salihli sera ustaları üreten merkez haline gelecek. Salihli’de 240 bin dekarlık sulanabilir alan var. Bunların sadece yüzde 1’ini sera yapmak istersek 2 bin 400 adet sera eder. Oysa Salihli’de 24 adet sera işletmesi var. Niye bu yerli imkânı değerlendirmeyelim. Bu proje bir zihniyetin son bulma sürecidir.” Sera yapımında herkesin mükemmel çalıştığını belirten Salihli Kaymakamı İsmail Hakkı Develi ise, törende yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “Burada zihniyetin yanı sıra bakış açısının dönüşümü olmuştur. Her şey değişiyor, hayat değişiyor. Değişen dünyayı yakalamamız gerekiyor. Biz bu anlayış içerisinde gidersek Avrupa’yı 5 yılda yakalar, 6. yılda geçeriz.” Törende Manisa Vali Yardımcısı Necmi Kurt da konuştu, şunları söyledi: “Yerin altından çıkan jeotermalle Türkiye’de çok şeyler yapılabilir. Jeotermal her idarecinin içinde bir uhdedir. Bu projenin uygulanmasıyla çiftçilerimiz ürünlerini 15 gün önce de olsa erken alma şansı olacak. Bu da turfandacılık için çok önemlidir. Manisa olarak canı gönülden destekliyoruz. Belediye başkanlarımızı tebrik ediyorum. Her belediyenin örnek alması gerekir.”

27 Yorum Şimdi, şu duruma bir bakınız. Kaplıcalar bizim. Jeotermal enerji kaynakları, bizim topraklarımızda. Sera yapmaya uygun sulanabilir alanlar, bizim. Jeotermal enerji kaynaklarımızı kullanabilecek yetenekte, Jeoloji Yüksek Mühendislerimiz var. Ziraat Yüksek Mühendislerimiz, üreticilerimize seracılığı öğretebilecek düzeyde. Peki, hangi eksiğimiz nedeniyle Manisa Salihli Belediyesi, Avrupa Birliği’ne el açmış? 170 bin Avro için mi? Elinde çok değerli doğal kaynakları ve yetişmiş yetenekli insanları olduğu halde, bir avuç Avro için AB’ye el açanlara siz ne adını verirsiz? Bizim mühendislerimiz, bizim topraklarımızda, bizim jeotermal enerji kaynaklarımızı kullanıma açıyorlar, 160 vatandaşımızı seracılık konusunda eğitiyorlar, ama tüm başarıları AB sahipleniyor! Çünkü Salihli Belediyesi’ne bir avuç Avro hibe etmişler! Meslek onurunun, ulusal onurun bu kadar ucuza satıldığına Türk tarihinde ilk kez tanık olunuyor! Kurşunlu Kaplıcaları’ndaki açılış töreninde konuşan Doç.Dr. Osman Tatar, bu projeyle bir zihniyetin son bulduğunu ilân ediyordu. Doğru söylüyordu, meslek onuruna ve ulusal onura en yüce değeri veren zihniyetin sonuydu bu! Yeni zihniyet, bir avuç Avro için AB himayesine girmeyi kabullenme zihniyetidir! Açıkçası bu, Mandacı zihniyetidir! Peki, açılış töreninde, Salihi Kaymakamı İsmail Hakkı Develi’nin, ‘Biz bu anlayış içerisinde gidersek Avrupa’yı 5 yılda yakalar, 6 yılda geçeriz’ demesini nasıl karşılıyorsunuz? Uşakların, efendilerini geçtiğine tarihte hiç rastlanmış mıdır?

28 İzmir Konak Belediyesi
Belediye Başkanı: Ali Muzaffer Tunçağ Projenin Adı: Bir Mesleki Eğitim Merkezi Kurarak, Temel Bilgisayar ve Bilgisayarla Muhasebe Eğitimi Vermek Proje Yönetmeni: Mehmet Yünak Proje Danışmanı: Doç.Dr.Erdal Özkol (Dokuz Eylül Üniversitesi) Tarih: AB’den Aldığı Para: ,40 Avro Proje Uygulama Süreci: Projenin uygulama aşamasında, 150’si Belediyenin kendi elemanı olmak üzere, toplam 395 kişi kurslarda eğitilmiştir. Yorum Türkiye’nin en zengin kentlerinden biri olan İzmir’in Konak Belediyesi, 395 vatandaşımıza bilgisayar eğitimi vermeyi kendi başına beceremiyor, gidiyor AB’ye el açıyor ve onlardan gelen bir avuç hibe karşılığı AB’nin himayesine giriyor! Bir Avrupalı, yarın şöyle derse haksız mı sayılacaktır: “Türkiye’nin en zengin yörelerinden ve sözde en uygar yerlerinden birindeki Türklere, bilgisayar kullanmasını biz öğrettik, öğrenmeleri için bir yığın para verdik!” Bir avuç Avro için AB’nin himayesine girenler, Türk milletinin onuruna gölge düşürmüş olmuyorlar mı?

29 Diyarbakır Bismil İlçe Belediyesi
Belediye Başkanı: Şükran Aydın Projenin Adı: Hazır Giyim İşgücü Yetiştirme Kursu Tarih: AB’den Aldığı Para: ,60 Avro Proje Uygulama Süreci: Projenin uygulanma süresi 8 ay olarak belirlenmiştir. Bu süreçte, 3 dönemde 50’şer kişilik gruplar halinde, toplam 150 kişiye eğitim verilmesi öngörülmüştür. Yorum Avrupa Birliği’nin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne milyonlarca Avroyu nasıl akıtmış olduğunu yazımızın başında ayrıntılarıyla anlatmıştık. Bismil, Diyarbakır’ın 13 ilçesinden biridir. T.C.Devleti’nin, ‘Devlet Baba’ olmaktan çıkması ve yerine ‘Baba AB’ nin geçmesinden sonra, AB özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde istediği gibi at koşturmuştur. Ve işte, Bismil’e gitmiş ve orada 150 vatandaşımız hazır giyim üretimini öğrensin diye, yaklaşık 120 bin Avro hibe etmiştir. Eğer gelecekte, Türkler Avrupa Birliği’ne başkaldırmaya kalkışırlarsa, ya da en azından AB’yi eleştirmeye yeltenirlerse, AB yetkilileri tüm dünyaya şöyle haykıracaklardır: “İlkel Türklere, elbise dikmesini bile biz öğrettik, hem de cebimizden çuval dolusu paralar harcayarak!” Türkiye’nin haritada nerede olduğunu bilmeyen Amerikalılar ve çoğu Avrupalılar, bu sözlere inanmayacaklar mıdır? Sivil Toplum Örgütlerinin ve Belediyelerin, AB’den hibe alarak Türkiye’nin bağrında açmış oldukları derin yara, kolayca kapanabilecek midir?

30 İzmir Bornova Belediyesi
Belediye Başkanı: Dr.Sırrı Aydoğan Projenin Adı: Kadınlar İçin ‘Hasta ve Yaşlı Bakımı’ Eğitim Programı Tarih: AB’den Aldığı Para: ,07 Avro Projenin Uygulama Süreci: Bu projeyle toplam 120 kişinin eğitilmesi öngörülmüştür. 20–45 yaşları arasında, en az ilkokul mezunu 120 kişi seçilmiş, 4 dönemde, 30’ar kişilik sınıflarda ikişer aylık kurslar verilmiştir. Eğitimi, yerli eğitmenler vermiştir. Eğitmenler arasında, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun eşi Dr.Türkegül Kocaoğlu da yer almıştır. Kursiyerlere aktif eğitim uyguladıklarını söyleyen Dr.Türkegül Kocaoğlu şunları söylemiştir: “Bu kursun konusu hasta ve yaşlı bakımı. Ancak, çocuklarımı büyütürken ehil olmayan insanlara teslim etmenin sıkıntısını yaşadığım için, bir anne ve hekim olarak konunun önemini biliyorum. Bu nedenle, hepsi bayan olan kursiyerlere çocuk sağlığı ve bakımı konusunda bilgi veriyorum. Özellikle, yanlış bilinen konulara dikkat çekerek, doğru bilgileri hanımlarımıza anlatıyorum. Hanımların ilgisinden memnunum, derslere büyük istekle katılıyorlar. Bebeğin giydirilmesi, beslenmesi, kazalardan korunması, basit ilkyardım önlemleri, hasta çocuğa yaklaşım, çocuk psikolojisi konularını anlatıyorum. Bir tür aktif eğitim uyguluyoruz. Yani karşılıklı sohbet havasında, soru cevaplarla ev hanımlarına bu konularda eğitim veriyoruz.”

31 2. Projenin Adı: Ara Teknik Elemanları İçin İstihdamı Artırmaya Yönelik Mesleki Yeterliliği Geliştiren Eğitim Programları Tarih: Proje Üretim Aşamasında Belediye Başkanı: Aziz Kocaoğlu (Hâlihazır İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı) AB’den Aldığı Para: Avro Projenin Uygulama Süreci: Projeye, Endüstri Meslek Lisesi ile Meslek Yüksek Okulu mezunu olup halen işsiz olanlar başvuruda bulunmuştur. Bu projeyle, 453 ara teknik elemana, mesleklerine yönelik uygulamalı eğitim verilmiştir. Toplam 453 kişi, 10 ayrı konuda 32 adet kurs programında eğitilmiştir. Kurslar, Mimar ve Mühendis Odaları (MMO) İzmir Şubesi bünyesindeki uzman mühendis ve teknik elemanlar tarafından verilmiş ve her eğitim kapsamında uygulama da yapılmıştır. Bu kurslarda eğitilen 453 kursiyere, günde 8 Avro harçlık verilmiştir. Bu proje ile sanayiye ve sanayiciye nitelikli elemanlar yetiştirmeyi hedeflediklerini belirten Aziz Kocaoğlu şunları söylemiştir: “Bu proje ile Bornova Belediyesi’nin AB’ye hazır olduğunu göstermiş olduk. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak bu tür proje çalışmalarının devam etmesi ve AB fonlarından yararlanmayı sağlamak için ilçe belediyelerine her türlü desteği vereceğiz.”

32 Yorum İzmir Bornova Belediyesi, 120 vatandaşımıza,‘Hasta ve Yaşlı Bakımı’ eğitimi versin diye, bin Avro hibe eden AB’nin kendi durumuna kısaca göz atalım: AB’nin ilk 15 ülkesinde, 65 milyon kişi hala fakirlik sınırında yaşamaktadır. Bu fakirlerin; 20 milyonunu işsizler, 37 milyonunu bedensel ya da zihinsel engelliler, 3 milyonunu evsizler, 5 milyonunu da yaşlılar oluşturmaktadır. Bakıma, yardıma muhtaç kendi 5 milyon yaşlısını unutup göz ardı eden AB’nin, Türkiye’ye gelip, İzmir’in Bornova Belediyesine ‘Hasta ve Yaşlı Bakımı’ eğitimi için 97 bin Avro hibe etmesini, sizler nasıl yorumluyorsunuz? Bornova Belediyesi, 120 vatandaşımıza eğitim veremeyecek kadar bilgisiz ve beceriksiz midir? 120 vatandaşımıza Türk eğitmenler ders vermiş, ama parsayı AB toplamıştır! Bornova Belediyesi, bir avuç Avro için AB’nin himayesine girmiştir! Gün gelecek ve AB yetkilileri, tüm dünyaya şöyle duyuracaklardır: ‘Türkler, hastalarına ve yaşlılarına nasıl bakacaklarını bile bilmiyorlardı. Gittik, onları bunu biz öğrettik, hem de cebimizden bir çuval para harcayarak!’. Böylesine ağır bir suçlamanın cevabını, Bornova Belediye Başkanı Dr.Sırrı Aydoğan verebilecek midir? Türk halkı, böylesine ağır bir hakareti hak ediyor mu? Yine Bornova Belediyesi, 453 vatandaşımıza teknik eğitim verebilmek için AB’ye el açıyor ve 218 bin Avro hibe alıyor. Eğitimi verenler, bizim mühendislerimiz. Ama yine parsayı toplayan AB oluyor! Ulusal onur ve meslek onuru kavramlarından haberi olmadığı anlaşılan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ‘Bu proje ile Bornova Belediyesi’nin AB’ye hazır olduğunu göstermiş olduk’ diyor. Aslında bu projeyle, AB’nin himayesine girdiğinin farkında bile olmuyor!

33 Yılmaz Dikbaş, Y.Müh. Araştırmacı-Yazar 29.03.2006, Antalya
Tel: 0242– Belgegeçer: 0242– Cep: E-Posta: Web Sitesi: (Daha önceki yazılarımı okumak için lütfen sitemi ziyaret ediniz.)


"YILMAZ DİKBAŞ’IN “ AB’DEN PARA ALAN BELEDİYELER ”" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları