Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

HAVA KİRLİLİĞİ NEDİR? Atmosferde toz, gaz, duman, koku, su buharı şeklinde bulunan unsurların İNSAN VE DİĞER CANLILAR ile EŞYAYA zarar verici miktara yükselmesi.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "HAVA KİRLİLİĞİ NEDİR? Atmosferde toz, gaz, duman, koku, su buharı şeklinde bulunan unsurların İNSAN VE DİĞER CANLILAR ile EŞYAYA zarar verici miktara yükselmesi."— Sunum transkripti:

1 HAVA KİRLİLİĞİ NEDİR? Atmosferde toz, gaz, duman, koku, su buharı şeklinde bulunan unsurların İNSAN VE DİĞER CANLILAR ile EŞYAYA zarar verici miktara yükselmesi olarak tanımlanabilir. Havanın DOĞA ve İÇİNDEKİ CANLILARA zarar verici hale gelmesi KİRLETİCİ UNSURLARIN artması ile olur.

2 KİRLETİCİLER 2 GRUPTA DEĞERLENDİRİLİR.
1. BİRİNCİL KİRLETİCİLER: Belirli bir kaynaktan atmosfere bırakılan kirleticilerdir. 2. İKİNCİL KİRLETİCİLER: Atmosferdeki kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan kirleticilerdir.

3 Hava: Atmosferi meydana getiren gazların bileşimidir.
Temiz Kuru Bir Havada; % AZOT % OKSİJEN % 0.93 ARGON % 0.03 KARBONDİOKSİT % HELYUM % HİDROJEN % KRİPTON % METAN % KSENON gazları bulunur.

4 Ayrıca; Havada ; Sıcaklığa ve Ortamdaki oransal neme bağlı olarak SU BUHARI bulunur.
Hava Sıcaklığı Havanın 0C Tutabileceği En Yüksek % Su Miktarı

5 Havadaki su miktarı havaya karışan kirleticilerin tutulmasında önemli rol oynar. Bu nedenle SICAK ve ORANSAL NEMİ YÜKSEK yörelerde havaya karışan gazlar DAHA TEHLİKELİ olabilirler

6 Dünya çapında kirliliği önlemek için;
Emisyonların sıkı mevzuatla kontrol edilmeleri Enerji çeşit ve yakıt fiyatlarındaki değişiklikler Daha verimli (çevreye daha az zararlı madde karıştıran) teknolojilerin kullanılmaya başlanması gibi tedbirler alınmaya başlamış ve özellikle 1990’da 1970’e göre KÜKÜRT DiOKSiT EMiSYONLARINDA Dünya’da AZALMALAR meydana gelmiştir.

7 Atmosfere verilen yüzlerce UÇUCU ORGANİK ve ESER MADDELER konsantrasyon olarak düşük olsalar bile REAKTİF olduklarından tehlikelidirler. ESER MADDELER; Kadmiyum, Civa, Çinko, Bakır, Kurşun v.s. Özellikle kurşun üzerine yapılan çalışmalar ve uyarılar artmıştır.

8 EMİSYONLAR: Kendilerini üreten tesisi terkedip atmosfere karışan HAVA KİRLETİCİ MADDELERDİR. Bunların konsantrasyonları; -mg/m3, µg/m3 cinsinden veya ppm olarak; Zamansal olarak ise; -kg/h (saat) şeklinde ifade edilir.

9 HAVA KİRLİLİĞİNİN ETKİLERİ
İnsan Sağlığı Üzerine Etkisi Doğa Üzerine Etkisi İklime Etkisi Hayvan-Bitki Eşyaya Etkisi Global Etki Lokal Etki -Sera Etkisi -Ozon Tabakasının Bozulması -Asit yağmurları

10 1.İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE ETKİLERİ
Havanın taşıdığı KARBON PARÇACIKLARI, OZON, KARBONMONOKSİT, KÜKÜRTDİOKSİT, DOYMAMIŞ HİDROKARBONLAR, ALDEHİTLER, KANSEROJEN MADDELER gibi kirleticiler insanların SOLUNUM YOLLARINI etkileyerek normal mekanizmaları bozar.

11 Bronşlarda iltihaplara ve daralmalara neden olur.
Kronik Bronşit ve Amfizem rahatsızlıkları meydana gelir. Aşırı nefes darlığı ve Akciğer kanseri gibi hastalıkların oluşumuna neden olur. Çocuklarda kurşun akciğerde birikir ve kanda zehirlenmeler yapar. Ruh sağlığını bozar. İşitme zayıflıklarına yol açar.

12 2.DOĞA ÜZERİNE ETKİSİ 2.1. İKLİME ETKİSİ 2.1.1. GLOBAL ETKİ
a) Sera Etkisi b) Ozon Tabakasındaki Bozulma c) Asit Yağmurları LOKAL ETKİ 2.2. HAYVAN VE BİTKİ ÜZERİNE ETKİSİ 2.3. EŞYAYA ETKİSİ

13 A) SERA ETKİSİ Atmosferde, dünyadan uzaya giden infrared radyosyonunu tutan antropojenik gazların konsantrasyonunun artmasıdır. Bu gazların başında CO2 gelir. Son 40 yıl içinde atmosferdeki CO2 konsantrasyonu 320 ppm’den 340 ppm’e artmıştır. Bu artışa bağlı olarak sıcaklığın arttığı ve artacağı iddaları da vardır.

14 Ozon tabakasından geçen UV (Ultraviyole) ışınlarının bir kısmı BULUTLAR, GÖLLER ve KAR ALANLARINCA geri yansıtılır. Bir kısmı ise YERYÜZÜ tarafından absorbe edilir. CO2 belli dalga boyundaki KIZILÖTESİ IŞINLARI ABSORBE eder. Eğer bu absorbsiyon olmasaydı GECE-GÜNDÜZ SICAKLIK FARKI çok fazla olur ve Dünya’da yaşam olmazdı.

15 Artan CO2 global sıcaklık artışına neden olur.
Bu nedenle İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ OLACAĞI görüşü yaygındır. Şiddetli Kasırgalar Kışın normalin üstünde sıcaklıklar Deniz seviyelerinin yükselmesi

16 B) OZON TABAKASININ BOZULMASI
Ozon (O3), üç oksijen atomundan meydana gelir. Yerden yaklaşık 20 km yüksekte bulunan dünyamızı zararlı UV ışınlarından koruyan OZON TABAKASI bazı YAPAY GAZLARCA bozulmaktadır. Ozon tabakasını bozan gazların başında; -Klor içeren CFC (Kloroflorokarbon gazları) ve -Brom içeren HALONLAR gelir.

17 1930’larda bulunan, yüksek oranda stabil, normal şartlar altında yanmayan,toksik olmayan bu gazlar (CFC) ideal sanayii kimyasalları olarak düşünülmüşlerdir. En çok araba soğutma sistemlerinde, elektronik sanayiinde çözücü olarak, buzdolaplarında soğutucu olarak, aerosol sprey kaplarında itici gaz olarak ve köpük imalatında kullanılmaktadır. Her bir klor atomu ozon molekülünü yok edebilmektedir. CFC gazları SERA ETKİSİ’ne de katkıda bulunurlar ve CO2’e göre kat daha etkilidirler. Konsantrasyonları az olmasına rağmen global ısınmadaki rolleri % oranında tahmin edilmektedir.

18 İncelen ozon tabakası;
İklim değişiklikleri Artan UV nedeniyle GÜNEŞ YANIKLARI, KAR KÖRLÜĞÜ, DERİ YAŞLANMASI ve KANSERİ, BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN ZAYIFLAMASI Bitkisel üretimlerde bazen verim ve kalitede bozulma (Örn; Soya’da verim ve yağ-protein oranının düşmesi) gibi olumsuz etkilere neden olmaktadır.

19 C) ASİT YAĞMURLARI Asit yağmurları özellikle SO2’in atmosferde sülfürük aside dönüşmesi sonucu meydana gelir. Bu dönüşüm çok sayıda biyolojik, kimyasal ve meteorolojik faktörün etkisi altındadır. Azot Oksitler de asit yağmuruna katkıda bulunurlar. SO2’lerin atmosferde H2SO3 ve H2SO4’e dönüşmesi sonucu düşen yağmurun pH’ı 5.6’nın altına düşer ve bu yağışa asit yağmuru denir.

20 Asit yağmurunun en önemli kaynağı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin SO2 emisyonlarının %50-80’ini oluşturan TERMİK SANTRALLER’dir. Termik santrallerde yakıt olarak genellikle kömür kullanılmaktadır. Yakıtlar %0.4-3 oranında yanabilir kükürt içerirler. Yakıtın yanması sırasında yanabilir özellikteki kükürt oksitlenerek SO2’e dönüşür ve atmosfere atılır. SO2’i atmosfere en fazla atan ülkeler; Rusya, A.B.D., Çin, İngiltere ve Kanada gibi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdir.

21 Asit yağmurları doğrudan bitkilere zarar verebildiği gibi, toprağı asitleştirerek de, kök zararlanmaları başta olmak üzere pek çok soruna yol açabilirler. Hava kirlenmesinin arttığı yerlerde atmosfere karışan SO2 ve NOx’in çeşitli katalizörler aracılığı ile yağmur suyuyla birleşmesi sonucu asit yağmurları oluşmaktadır. Asit yağmurları, çevresel ve ekonomik yönden değerleri büyük olan ormanlarda, yavaş yavaş yoğunlaşan tahrip edici etki yaratmakta ve yapı malzemelerini aşındırmaktadır. Asit yağmurlarının göl ve akarsulardaki etkisi, su yosunlarından, kabuklu hayvanlara ve balıklara kadar bütün canlılar üzerinde görülmektedir. Sularda ve ormanlarda meydana gelen bu olumsuz etkiler çeşitli yollardan insanlara ulaşmakta ve insan sağlığını tehdit etmektedir.

22 Dünya’da hava kirliliğinin en yoğun olduğu yer Avrupa’dır
Dünya’da hava kirliliğinin en yoğun olduğu yer Avrupa’dır. Avrupa’da yapılan bazı ölçümler ve araştırmalar çarpıcı sonuçlar ortaya koymuştur. İrlanda ve Portekiz’de yağmur suyunun pH’sı 4.9, Orta Avrupa’da ise 4.1 civarında belirlenmiştir. Bu ülkelerin ormanlarındaki ağaçların ölümünden asit yağmurları sorumlu tutulmaktadır. Hava kirliliği gelişmekte ve geri kalmış ülkelerde de ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve Zambia asit yağmurlarından zarar gören ülkeler arasında yer alır.

23 Ülkemizde asit yağmurları zamanla daha önemli hale gelmektedir
Ülkemizde asit yağmurları zamanla daha önemli hale gelmektedir. Asit yağışa neden olan emisyonlar çoğalmaktadır. Özellikle kalorisi düşük, buna karşılık kükürt oranı yüksek linyitlerin termik santrallerde ve binalarda yakılması ile büyük miktarlarda SO2 havaya karışmaktadır. Her yıl giderek artan motorlu araç sayısına paralel olarak NOx oluşumu artmaktadır.

24 Ülkemizde asit yağışın en belirgin etkisi Murgul’da görülmüştür
Ülkemizde asit yağışın en belirgin etkisi Murgul’da görülmüştür. Bakır işletmelerinden çıkan SO2 gazı, fabrika kurulmadan önce tamamen ormanlık olan Murgul vadisinde birkaç yıl içinde çöl görünümü yaratmış, bitki örtüsünün zarar görmesinden sonra da bölgede hızlı bir toprak erozyonu başlamıştır. Çarşamba ovasında bulunan Karadeniz Bakır tesislerinden çıkan SO2 gazının ovada yetişen tarım ürünlerine zarar verdiği görülünce olumsuz etkiye çare olarak tesise asit fabrikası eklenerek zarar önlenmeye çalışılmıştır. Son yıllarda Yatağan Termik Santrali baca gazlarının hakim rüzgar istikametindeki Kızıl Çam ormanlarını kurutmaya başladığına ilişkin görüşler bulunmaktadır.

25 2.2. Hayvan ve Bitkilere Etkileri
İnsanlarda görülen hava kirliliği etkileri bir ölçüde hayvanlarda da görülmektedir. Dünyadaki ormanların hızla tarım ve inşaat alanlarına çevrilmesi ve asit yağmurlarının etkisi ile yok olması, çölleşmeyi beraberinde getireceği gibi yabani ve evcil hayvan popülasyonunu da olumsuz yönde etkilemektedir.

26 Asit yağmurları, tozlar ve diğer atık gazlar bitkilerde solunum ve fotosentez (Solunum sırasında görev yapan gözeneklerden içeri girerek fotosentezi yavaşlatabilir) olaylarının azalmasına ve dolayısı ile başta tarımsal üretimi yapılan bitkilerin ve ormanların yok olmasına neden olmaktadır. SO2 özellikle tahıl ürünlerinde olumuz etkilere neden olmakta; verim ve kalitede düşmeler meydana gelmektedir.

27 2.3. Eşyaya Etkileri Hava kirliliği nedeni ile özellikle dış ortamlarda bulunan taş ve metallerde zararlanmalar meydana gelmektedir. SO2 özellikle demir ve çelik gibi metal kısımlar üzerinde olumsuz etkilere sahiptir.

28 HAVA KİRLETİCİLERİN ÇEVRELERİNE VERECEKLERİ ZARARLARIN ŞEKLİ VE DERECESİNİ BELİRLEYEN ÖNEMLİ BAZI FAKTÖRLER Etki Süresi Kirleticinin Konsantrasyonu Kirleticinin Özellikleri (Fiziksel, kimyasal, fizyolojik) Yörenin iklim özellikleri Yörenin jeomorfolojik yapısı Yöredeki mevcut organizmaların biyolojik özellikleri (Önemli organizmalar, duyarlılık testleri) Mevcut diğer çevre koşulları (Atmosferdeki nem düzeyi, başka kirleticinin olup olmaması)

29 Kirleticinin fiziksel özelliklerinden olan AGREGAT YAPISI
TOZ ve İS sürekli çökelme sonucu BİTKİNİN STOMALARINI tıkayarak SOLUNUMU ENGELLEYEBİLİR. Yapraklar üzerinde KALIN BİR TABAKA oluşturarak kloroplastlara ulaşan IŞIĞIN YOĞUNLUĞUNU AZALTABİLİR.

30 KİMYASAL VE FİZYOLOJİK ÖZELLİKLER
ALKALİ KARAKTERDE Materyaller; Yapraklar üzerinde kabuklar oluşturarak yanmalara neden olurlar. Bitki dokularında fizyolojik reaksiyonlara zarar vererek pH değişikliklerine neden olabilirler. Asit yağmurları; Doğrudan Yakma ve Toprak pH’ını fazla düşürerek dolaylı etkilere neden olabilirler

31 İKLİMSEL ÖZELLİKLER Toz kirleticilerden meydana gelen zararlanmalar KURAK DÖNEMLERDE fazla olur. Nemli dönemlerde gazların bitkiye nüfuzu artar.

32 MEVCUT DİĞER ÇEVRE KOŞULLARI
Diğer kirleticiler varsa etki katlanarak artar. Bitkilerin Gelişme Dönemleri: Bitkinin aktivitesinin hızlı olduğu dönemlerde zararlar artar.

33 1.2. ÖNEMLİ ATMOSFER KİRLETİCİ MADDELER
Endüstriyel ve kentsel kökenli gaz emisyonları ve tozumalar sonucu çeşitli kirletici unsurlar toprak yüzeyine; çökelme, yağışlarla çökelme veya toprak yüzeyi tarafından absorbe edilme gibi yollarla ulaşır. Gaz emisyonları niteliklerine ve çevre koşullarına bağlı olarak toprakların biyolojik, kimyasal ve fiziksel özellikleri üzerine değişik etkiler oluştururlar. Buna bağlı olarak toprak yüzeyi üzerinde bulunan kültür veya doğal bitki örtüsü de koşullara bağlı olarak değişik tepkiler ve zararlanmalar gösterebilir.

34 KÜKÜRTDİOKSİT (SO2) Kaynakları:
FOSİL YAKITLARIN YAKILMASI SONUCU (Petrol ve Kömür gibi) EGSOZ GAZLARINDAN ENDÜSTRİ TESİSLERİNDEN Kükürt filizlerinin yakılması Soda tesisleri Sülfürik asit tesisleri Selüloz üretiminde Petrol rafinerilerinden Bakır, çinko, kükürt üretim işletmelerinden

35 ÖNEMLİ BİR EMİSYON KAYNAĞININ OLMADIĞI YERLERDE;
SO2 Konsantrasyonu; mg/m ( µ/m3) ENDÜSTRİ BÖLGELERİNDE (EMİSYON KAYNAKLARINA YAKIN BÖLGELERDE) SO2 Konsantrasyonu; mg/m ( µ/m3)

36 SO2... Bitki ve Hayvan dokularına solunumla girer ve....
SULU FAZLARDA ASİDE (H2O3=Sülfüroz Asit) dönüşerek YAKICI ETKİDE bulunabilmektedir. (ASİT ETKİSİ)...Diğer asit etkili gazlar varsa (Flor gibi) bu etki daha da artar. KLOROPLASTLARDAKİ DEMİRİN (Fe) yerinden koparılması ile kloroplastlara zarar verir. Bitkilerde EN FAZLA TAHRİBAT STOMALARIN YAKININDAKİ KLOROFİLCE ZENGİN DOKULARDA meydana gelir.

37 SO2’in etkisi ile ZARARA UĞRAMIŞ YAPRAKLARIN mikroskobik incelenmesi sonucu gözlenenler;
Klorofilin parçalanması Tanen maddelerinin bulunmaması Plazmanın tahribi Hücre orta lamellerinin ortadan kalkması (Kalsiyum pektinatın çözünmesi sonucu) Bitkide solunum ve terleme artar, su dengesi bozulur.

38 En DAYANIKLI kısımlar, TEK YILLIK BİTKİLERDE; EN GENÇ YAPRAKLAR EN HASSAS KISIMLAR; ORTA YAŞLI YAPRAKLAR ÇOK YILLIK BİTKİLERDE; Yaprak Renginde Meydana Gelen Değişme; BİTKİNİN TEPESİNDEN Başlar.

39 Bitkilerin SO2’e duyarlılıkları farklıdır.
0.1 ppm (SO2)’e; BİRÇOK BİTKİ HASSAS DEĞİLDİR. 0.2 ppm (SO2)’de; Yapraklarda Zararlanmalar 1 ppm’de; Yapraklarda ANİ (AKUT) ZARARLAR Meydana gelir.

40 Bitkilerin SO2’e KARŞI DAYANIKLILIKLARI VE DUYARLILIKLARI ÇEŞİTLİ FAKTÖRLERDEN ETKİLENEBİLİR.
Toprak Özellikleri –Adsorbsiyon -pH Değeri (pH yüksekse dayanım artar) Bitkinin türü ve varyetesi Bitkinin Yaşı İklim Faktörleri (Nemli Havada ve Nemli Toprakta Etki Kuvvetlenir) Edafik Faktörler; - Yeterli N’lu Gübreleme; Dayanımı ARTTIRIR -Yetersiz P’lu Gübreleme; Hassasiyeti ARTTIRIR -Yeterli K’lu Gübreleme; Dayanımı ARTTIRIR - Zararlı Organizmalar; Bitkiye nufuzunu arttıracak durumlara neden olabilir.

41 FLOR VE FLORLU HİDROJEN (HF)
FLOR’un reaksiyon yeteneği özellikle H ile birlikte ÇOK YÜKSELİR. FLORLU HİDROJEN; Keskin kokulu (AVANTAJ) Renksiz Kuvvetli Yakıcı birgazdır. ÖNEMLİ KAYNAKLARI; Aliminyum Ağır Metal Cam Endüstri Emaye Porselen Tuğla ve Çimento Kimyasal Madde Fab. Kömürle Çalışan TERMİK SANTRALLER

42 TEMİZ HAVADA... 0.003-0.006 mg/m3 (3-6 µg/m3) SO2’e göre daha az (10-300 µg/m3)
Emisyon Kaynakları Civarında katına çıkabilir. Yağışlarla Toprağa ulaşıp birikebilir. Florun Zararı Hava Nemi arttıkça ARTAR. (Bitkiye Girişi Artar) Bitkilerdeki Zararını SO2’den ayırmak ZORDUR (Hatta İMKANSIZDIR) Zarar; Yaprakların Uç ve Kenarlarından Başlar, Bitkilerdeki Fizyolojik Zararı; Enzimleri Çalışamaz Hale Getirir.(Özellikle Karbonhidrat Metabolizması ile ilgili olanları)

43 Birçok Bitkide; 15-25 ppm F Nekrozlar oluşturmaz
105 ppm’e kadar Rüzgar ve Nem koşullarına bağlı olarak Nekroz oluşumu görülmeyebilir. Bazı Türler; 500 ppm’e kadar DAYANIKLI (Örn; ÇAY’da 400 ppm Normal) Bitkilerde FLOR konsantrasyonu Emisyon Kaynakları Civarında (150 katı) ARTABİLİR. Örn; Beyaz üçgülde Flor Kons, Normal koşullarda; 1-17 ppm Aliminyum Fabrikası Civarında 1530 ppm bulunmuştur.

44 Hayvanlar için 1 kg vücut ağırlığı için 1.5 mg’dan Fazla FLOR;
FLOROZ hastalığına neden olur.

45 KÜKÜRTLÜ HİDROJEN (H2S)
Renksiz Yanıcı Keskin kokulu Reaksiyon yeteneği fazla Suda kolay çözünen Havaya göre ağır bir gazdır.

46 Doğal olmayan yollarla;
Doğal yollarla; Volkanlardan Bataklıklardan Termal kaynaklardan Doğal olmayan yollarla; Kok ve Havagazı Fabrikalarından Katran Damıtma Tesislerinden Selüloz Fabrikalarından Kükürt Üretim Tesislerinden Kükürt Kullanan Kimyasal Fab. Rafinerilerden

47 Bitkilerde ilk belirti; YAPRAKLARDA PÖRSÜME
KLOROPLASTLARA Zarar Verir (Renksizleşir, Protoplazmaya karışır) Bitkilerde; 10 mg/m3 altında ise SOLUNUMU ETKİLEMEZ 500 mg/m3’de ise SOLUNUM DURUR. İnsanlarda; Havada 20 ppm oluna zararlı etki başlar. Besin çözeltisinde 3.2 ppm H2S Fasulye bitkisi için toksik olmuştur.

48 NİTROZ GAZLARI Çeşitli AZOT OKSİTLERİ toksik etkilere sahip gazlardır.
Nitrozoksit (N2O) Azotmonoksit (NO) Azotdioksit (NO2) Azottrioksit (NO3) Azottetraoksit (NO4) Bu gazların doğal atmosferdeki miktarı EN FAZLA 0.03 mg/m3 (30 µg/m3) kadardır.

49 NİTROZ GAZLARI daha çok ASİT FABRİKALARI tarafından atmosfere salınır.
Bu fabrikaların civarındaki Kahverengi bulutlar NO2 (Azotdioksit)’ten dolayıdır. NO Renksiz bir gazdır. Çok kolay oksitlenir NO2’ye dönüşür. NO2 Kırmızı kahverengi Keskin ve kötü kokulu Kuvvetli zehir etkili bir gazdır.

50 NO2 gazının bitkiler üzerindeki etkileri;
Yaprak kenarlarındaki koyu kahverengi yanmalar ve lekelerdir. Daha sonra yapraklar solar. Mikroskobik gözlemler hücre içeriğinin tanınmaz halde olduğunu, klorofil ve nişastanın parçalandığını göstermektedir. Fizyolojik olarak assimilasyon azalır. Gece emisyonları daha zararlıdır. Genel olarak 50 mg/m3 tüm bitkiler için zararlıdır.

51 Nitroz gazlar bitkilere olan zararlı etkilerine rağmen, toprak üzerinde doğrudan bir zarar oluşturmazlar. Bunlar toprak için ek bir azot kaynağı sayılabilirler. Bu gazlara maruz kalan topraklarda zamanla azot zenginleşmesi olabilir. Özellikle endüstri bölgelerinde fırtınalı yağışlar ile önemli miktarda azot birikimi olabilir. Federal Almanya’da yapılan ölçümlerde bu miktarın yılda 100 kg N/ha düzeyinde olduğu belirtilmiştir. Ancak nitroz gazların bitki ve hayvan metabolizması ve fizyolojisi üzerine zararlı etkilerini gözden uzak tutmamak ve bu konuda verilen standartlara uymak gerekir.

52 BENZPİREN Bu madde suda çözünmez, organik çözücülerde çözülür.
Emisyon Kaynakları Havagazı ve kok tesisleri Katran damıtma tesisleri Yol yapımında kullanılan asfalt Petrol Endüstrisi İç yanmalı motorlar Kalorifer bacaları Sigara dumanı

53 Yerleşim yerlerinde temiz havadaki miktarın 50-100 katı daha fazladır.
Kışın yaza göre kat daha fazladır. Bitkilerde gözle görülür bir etkisi yoktur. Bitki alır değiştirmeden köke iletir. Yapılan çalışmalarda bitkide bulunmamıştır. İnsanlar ve Hayvanlar için kuvvetli kanserojen bir maddedir.

54 ÇEVREYE ZARAR VEREBİLECEK DİĞER GAZLAR
Amonyak (NH3) Klor (Cl) Klorlu Hidrojen (HCl) Karbondioksit (CO2) Karbonmonoksit (CO)

55 KARBONMONOKSİT (CO) İçten yanmalı motorların egsoz gazında %3-4 oranında İyi yakılmayan yakıt gazında %7 oranında bulunur. CO oksidasyonla CO2’e dönüşür ve bitkiler tarafından Asimilasyonda kullanılır. İnsan için limit; CO ppm CO ppm HCl ppm

56 TOZ KİRLENMELER Atmosferde DOĞAL YOLLARLA veya DEĞİŞİK ETKİLERLE (Örn; Antropojen kaynaklı) gelmiş KATI PARÇACIKLAR bulunur. Ancak bunların hepsini zararlı olarak nitelendirmek doğru değildir. Çiçek tozları, bazı mantar sporları ve toprak kökenli bazı yararlı mikroorganizmalar hava yolu ile doğaya yayılabilirler.

57 Parçacık çapı 0.1-200 µm arasında olan katı maddeler toz olarak nitelendirilir.
Çapları 10 µm’den büyük parçacıklar sedimentasyon ile atmosferi hemen terkederler. Atmosferde Si bileşiklerini içeren tozların bulunması yağışlar için YOĞUNLAŞMA ÇEKİRDEKLERİNİN oluşumunda KATALİZÖR görevi yaparlar. (Olumlu etki)

58 Ancak TOZ KİRLENMENİN ARTIŞI
Yeryüzüne düşen IŞIK YOĞUNLUĞUNU azaltır. (Yeryüzüne gelen enerji azalır) Bu durum ekosistem içindeki fotosentetik canlılar için yetersizliğe neden olup, fotosentez ürünlerinde azalma ortaya çıkar. Yeryüzündeki bazı zararlı mikropları yok eden UV (Ultraviyole) ışınlarını yutar. Yeşil bitkilerin yaprakları üzerinde biriken tozlar bazen ışık etkisini %50 oranında azaltır, assimilasyon ve fotosentez yetmezliği nedeni ile bitki gelişiminde zayıflama olur. Yapraklar üzerinde doğrudan yakma etkisi (Örn: Çimento tozları – su çeker... Ca(OH)2 açığa çıkar, pH’sı 12 olup yakıcıdır)

59 Bitki örtüsünü kaybetmiş tarım alanları İşlenmemiş alanlar
Temiz havada 40 µ/m3 olan düzeyinde olan toz miktarı tozlu yerlerde 10 katına ya da daha üst düzeylere çkabilir. Kaynakları Şose yollar Bitki örtüsünü kaybetmiş tarım alanları İşlenmemiş alanlar Büyük yanardağ faaliyetleri (Örn; St. Helen Yanardağının etkisiyle Kuzey Yarımküreye daha az ışık düştüğü ve iklim değişikliklerinin olduğu bildirilmektedir).

60 Endüstriyel Tozlar içinde En Önemlileri
KİREÇ TOZLARI ÇİMENTO TOZLARI TERMİK SANTRAL KÜLLERİ (Filtreden kaçan)

61 Büyük miktarlarda Di ve Tri KALSİYUM SİLİKAT KAPSARLAR.
ÇİMENTO TOZLARI Büyük miktarlarda Di ve Tri KALSİYUM SİLİKAT KAPSARLAR. Çok çabuk su çekerler. Bu sırada Ca(OH)2 açığa çıkar. pH=12’dir. Yakıcı etkiye sahiptir. Çimento Fabrikaları etrafında 1 ha arazide biriken toz 1 ton, bazen 3 ton’u geçebilir.

62 KİREÇ TOZLARI Kireç tozları % CaCO3 içerir. Özellikle yağışların miktarı ve sıklığı, kireç içeren tozların bitkilere olumsuz etki etmesinde önemli rol oynar. CaCO3’ın bitkilere akut (ani) bir zararı yoktur.Ancak; Yapraklar üzerinde KABUK etkisi oluşturması ile çeşitli fizyolojik olayları etkileyebilir. Stomaların tıkanması GAZ ALIŞVERİŞİNİ engelleyebilir. Asimilasyon için ışığı azaltır. Yapraklar üzerinde yanmalar görülebilir.

63 MAGNEZİT TOZLARI Bu tozlar % 60 MgO içerirler. Toprakta akümüle olarak öncelikle bitki köklerinde primer zararlar ortaya çıkarırlar. Toprakta ortaya çıkan Mg fazlalığı toprağın sorpsiyon komponentlerinin iyon dengesine zarar verir. Bu gibi değişimler toprakta yeterli düzeyde K bulunmasına rağmen, bitkilerde potasyum noksanlığının görülmesine neden olabilir. Kuvvetli magnezit emisyonu kaynakları civarında olan topraklarda biyolojik yaşamda zarar görür.

64 DEMİR TOZLARI Demir ve çelik işletmeleri yakınındaki toprak ve bitkiler üzerinde kırmızı kahverenkli toz yığılmaları meydana gelir. Bu toz katmanı önemli miktarda demir ve demiroksitleri içerir. Bu toz toprakta agregat stabilize edici etkisi vardır. Demir hidroksitler primer taneciklerin etrafını zar gibi sararak, toprak strüktürüne olumlu etkise bulunur. Topraklarda fazla miktarda demirli bileşiklerin yığılması, büyük miktarda fosfatın çözünemez bileşiklere dönüşmesine neden olur. Bu olumsuz bir etkidir.

65 TÜRKİYE’DE HAVA KİRLİLİĞİNİN NEDENLERİ VE YAYILIMI
Evsel ısıtma, taşıtlar ve endüstriyel merkezlerden kaynaklanır. Hızlı ve plansız kentleşme, endüstrilerin yer seçiminde yapılan yanlışlar ve endüstri emisyonlarına yeterli arıtım uygulanmaması... Ülkemiz endüstrileşmiş Avrupa ülkelerine de yakın olduğu için sınırlar ötesi kirletici taşınımının neden olduğu bölgesel kirliliğe de maruz kalmaktadır.

66 ŞEHİRLEŞME 1950’li yıllardan sonra görülen hızlı şehirleşme ülkemizdeki hava kirliliğinin en önemli nedenidir. Evsel ısıtma amacı ile kullanılan kömür ve fuel-oil’in alçak bacalardan atmosfere atılması, kullanılan yakıtın yüksek oranda kükürt ve kül içermesi... Son yıllarda hızla artan motorlu taşıtlar... Hava kirliliğinin nedenleri bütün şehirlerde aynı olmakla beraber bazı şehirlerde diğerlerine göre daha fazla olmasının nedeni; emisyonların şehirden uzaklaşma hızını belirleyen topoğrafya, meteorolojik koşullar ve kentleşme sonucu yüzey rüzgarlarının yönünün kesilmesi gibi faktörlerdir.

67 Önceleri Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerin sorunu olan hava kirliliği son yıllarda küçük şehirlerimizde de önemli bir sorundur. 1990 yılı ölçümlerine göre, havası en kirli şehir Diyarbakır’dır. Bunda topoğrafya ve meteorolojik faktörlerin önemi büyüktür. Örn; Karadeniz kıyısındaki illerde nüfus yüksek değilse de bu bölgenin topoğrafyasından dolayı çok dar bir kıyı kuşağında kurulmuş olmaları, endüstri kuruluşlarının şehirle iç içe olması, yine topoğrafyasından dolayı şehirler arası yolların şehir içinden geçme zorunluluğu hava kirliliğinin beklenenden daha yüksek olmasının nedenidir.

68 Evsel ısıtmanın neden olduğu en çarpıcı hava kirliliği Ankara’dadır.
Sadece batı yönü rüzgara açık olan, apartman ve gecekondu tipi sık inşaa edilmiş binalarla dolan Ankara, kömür ve fuel-oil çeşitlerinin yakılması ile kış mevsimlerinde büyük kirlilik etkisi altındadır. İstanbul, İzmir, Eskişehir, Bursa, Kayseri, Adana, Gaziantep, Kocaeli, Samsun, Zonguldak, Trabzon, Erzurum ve Diyarbakır hava kirliliği etkisi altındadır. Motorlu taşıtların hava kirliliğine katkıları da büyüktür. Özellikle yaz aylarında (evsel ısıtma kaynaklı kirlilik ortadan kalktığında) görülen kirletici konsantrasyonlarının en önemli kaynağı taşıtlardır.

69 Taşıtlardan atılan hidrokarbonlar (HC), azotoksitler (NOx) ve karbonmonoksit (CO)’in atmosferdeki konsantrasyonu artar. Hidokarbonlar ve azotoksitlerin atmosferde güneş ışınlarının katalitik etkisi ile girdikleri reaksiyonlar sonucu “fotokimyasal duman” denilen ozon, aldehitler gibi güçlü oksitleyici maddeler içeren bir tür kirlilik meydana gelir. Dizel motorlu taşıtların sayısındaki artış sonucu, bu araçlardan bırakılan karbon parçacıkları hem görüntü bozukluklarına, hem de güneş ışığını absorbe etme özellikleriyle şehirlerde mikro meteorlojik değişikliklere neden olur.

70 ENDÜSTRİ Yanlış yer seçimi ve atık gazların yeterli teknik tedbirler alınmadan havaya bırakılması sonucu olur. İstanbul-İzmit arası, Bursa, Adapazarı, Samsun, Murgul, İzmir, Adana-Tarsus, Karadeniz Ereğlisi, Karabük, Bartın, Hereke ve Kırıkkale Endüstri tesislerinde kullanılan yakıttan gelen kirleticiler en önemli etkendir. Tesislerin kirletici potansiyeli kullanılan yakıt miktarına bağlıdır.

71 Endüstrilerin çevreye etkileri baca yüksekliğine de bağlıdır.
Bacaları alçak olan tesisler tesis yöresinde yoğun kirliliğe neden olur, etkileri tesisten uzaklaştıkça hızla azalır. Yüksek bacalar yöresel kirlilik sorununa çözüm olarak yapılmış, ancak daha uzak mesafelere taşınır.(Örn; Baca yüksekliği 150 m olan bir tesis, 5-15 km uzağı kirletebilmektedir). Baca yüksekliği kirlilik sorunun çözmeyip sadece daha uzaklara taşımaktadır. Dünya’da lokal kirlilik probleminin azalıp, asit yağmurları gibi bölgesel sorunların artması, yüksek baca uygulamasının gelişmiş ülkelerde 1970’li yıllardan beri uygulamasından kaynaklanmaktadır.

72 Ülkemizde çevre kirliliğine neden olan endüstri türleri enerji, gübre, demir-çelik, şeker, çimento, petro-kimya, metal ... Tablo. Türkiye’de Kirletici Potansiyeli Endüstrilerden Atmosfere Atılan Yıllık SO2 ve Parçacık miktarları (ton/yıl) Endüstri Partiküller SO2 Güç Santra. Demir-çelik - Çimento 32.000 Şeker 49.000 Metal 5.200 30.000 Gübre 14.000

73 Ülkemizde atmosfere en çok kirletici güç santrallerinden (Özellikle kömürlü güç santralleri) atılır.
Elektrik enerjisinin % 16’sı sıvı yakıtlı santraller, % 21’i doğal gazlı santraller, % 62’si kirletici özelliği yüksek olan linyitin yakıt olarak kullanıldığı santrallerde üretilmektedir. (Yatağan termik santrali) Ülkemizde şeker ve çimento fab. Çoğunlukla eskidir. Çimento sanayii özellikle parçacık kirliliğine neden olur. Gübre sanayiileri de SO2, H2S, CO, NH3, florlu gazlar ve parçacık emisyonları ile etraflarına sorun yaratırlar.

74 HAVA KİRLİLİĞİNE KARŞI ALINABİLECEK TEDBİRLER
İKİ GRUP ALTINDA TOPLANABİLİR 1. Emisyon kaynaklarında alınacak tedbirlerle kirletici unsurların konsantrasyonunu kontrol altına almak 2. Kirliliğin yüksek olduğu yerlerde bu etkiyi azaltmak için yan tedbirler...

75 1. Emisyon kaynaklarında alınacak tedbirler ile Kirletici unsurların kontrol altında tutulması: Kullanılan fosil yakıtların niteliği ve işletmelerde kullanılacak teknik düzeltmeleri kapsar. Yakıtlarda S oranını azaltacak işlemlerin yapılması (Hava kirliliği yüksek olan yerlerden başlamak üzere) Kentlerde merkezi ısı santrallerinin kurulması Doğal gaz kaynaklarından yararlanma Kitle taşımacılığında elektrikle çalışan toplu taşıma araçlarının kullanılması Havaya KURŞUN VE KARBONMONOKSİT saçan benzin motorlu araçların EKSOZ STANDARTLARININ kontrolü Endüstri İşletmelerinde baca gazlarının YIKAMA KULELERİ ve FİLTRELERDEN GEÇRİLMESİ sağlanmalı Baca gazlarının emisyon kaynağı çevresinde yoğunlaşmasını önlemek için BACA YÜKSEKLİĞİNİ ARTTIRMA Kirliliği düşük teknoloji seçimi

76 2.Kirliliğin yüksek olduğu yerlerde bu etkiyi azaltmak için yan tedbirler
Hava kirliliğine daha dayanıklı bitkiler yetiştirmek Örn: Geniş yapraklı ağaçlar, iğne yapraklı ağaçlara göre daha dayanıklıdırlar Geniş yapraklı ağaçlar; Akasya, Meşe, kızılağaç, söğüt, melez kavak, akçaağaç, kayın, karaağaç Uygun şekilde düzenlenirse ağaçlar zararlı gazlara karşı bir engel de oluşturabilirler. Bu şekilde ağacın arkasında kalan arazi de korunmuş olur. Önce GENİŞ YAPRAKLILAR, SONRA İĞNE YAPRAKLILAR (Filtre görevini görüp tozları çökeltmeye yöneltirler.

77 Çeşitli şekillerde ortaya çıkan;
Çeşitli şekillerde ortaya çıkan; ORGANİK ve İNORGANİK Zararlı Maddeler, Değişik yollarla GAZ, SIVI ve KATI formlarda hava, su ve toprağa ulaşırlar. Bu üç formda da bitki, hayvan ve insan üzerinde etkili olabilirler. Açığa çıkan bu maddelerin TOPRAKTA ZARARLI OLUP OLMADIKLARI; Etki Dozuna İNSAN VE HAYVANLARDA ZARARLI OLUP OLMADIKLARI ise; Etki Dozuna ve Etki Süresine bağlıdır.

78 Örn; Topraktaki B, Mn, Cu, Zn ve Mo gibi iz elementler bitkilerin beslenmesi için AZ MİKTARDA ama MUTLAK gereklidir. Bu elementlerin konsantrasyonlarının BİRAZ ARTMASI, elementlerin toksik (zararlı) etkide bulunmasına neden olabilir. Bunlara ilave olarak Co, Se gibi diğer bazı iz elementler ise İNSAN ve HAYVAN BESLENMESİ için gereklidir. Ancak Cd, Hg, Pb gibi diğer bazı elementlerin BESLENME ile ilgili fizyolojik etkiye sahip olmadıkları sanılmaktadır. Bu elementler düşük konsantrasyonlarda bitki büyümesini ve verimini etkilememektedirler.Belli bir konsantrasyonun üzerine çıkmaları halinde ise ZARARLI olabilirler.

79 Şekil. Topraktaki Mikro ve Makro Besin Maddeleri ile Zararlı Maddelerin Konsantrasyonunun Bitkinin Gelişimine ve Verimine Etkisi (Şematik Tanımlama)

80 Zararlı maddelerin sayısı ve bugüne değin elde edilen SINIR ve STANDART DEĞERLER oldukça yetersizdir. Bu zararlı maddelerin büyük çoğunluğu HAYVANLAR ÜZERİNDEKİ ÇALIŞMA SONUÇLARINA dayanmaktadır. Özellikle ÇEŞİTLİ GIDALARDAKİ ağır metaller ile ilgili standart değerler toksikoloji olarak güvenilir değildir. Özellikle toprakta Cd, Zn ve Cu için izin verilen sınır değerlerine ait yeni araştırma bulgularına gerek vardır.

81 TOPRAKLARIN FİLTRE, TAMPON VE DEĞİŞTİRİCİ ETKİSİ
Ortamlardaki zararlı maddeleri bünyesine alan Onları bünyesindeki çeşitli fraksiyonlara bağlayan Zararlı maddelerin ve toprakların özelliklerine göre onları az ya da çok EKOSFERİN MADDE DÖNGÜSÜNDEN UZAKLAŞTIRAN DOĞAL ARITMA sistemleridir.

82 FİLTRE ETKİSİ Atmosfere karışan gaz ve toz halindeki kirletici ve zararlı maddelerin önemli bir kısmı YAĞIŞLARLA tekrar toprağa geri verilmektedir. Süspanse olan kirletici ve zararlı partiküller filtrasyon yolu ile mekanik olarak toprağa bağlanırlar. Bir toprağın filtrasyon kapasitesi “topraktan birim zamanda geçen su’dur”. Filtrasyon kapasitesi gözeneklerin çapına bunların sürekliliğine bağlıdır. Gözenekler filtre edilen maddeler tarafından tıkanırsa toprağın filtrasyon kapasitesi de düşer.

83 TAMPON ETKİSİ Toprakların TAMPON ETKİSİ; gaz formundaki ve özellikle çözünmüş zararlı maddelerin topraktaki iyon değiştirici yüzeylere ADSORBE OLMA veya topraktaki çeşitli maddelerle reaksiyonu sonucu KİMYASAL OLARAK ÇÖKELMEK suretiyle İMMOBİLİZE olma durumlarına denir. Zararlı maddelerin CİNSİNE VE MİKTARINA ve TOPRAK ÖZELLİKLERİNE bağlı olarak az ya da çok olarak bir miktarı toprak çözeltisinde kalmaktadır.

84 Şekil. Zararlı Maddelerin Topraktaki Davranışı

85 Bu nedenle; EKOLOJİK BAKIMDAN:
Çözünmüş zararlı maddeler -Hem bitki tarafından alınmak suretiyle BESİN ZİNCİRİNE ulaşır. - Hem de yıkanma yoluyla İÇME SUYU KİRLENMESİNE neden olur. Bu nedenle; EKOLOJİK BAKIMDAN: -Zararlı Maddelerin Çözünmüş ve Çözelti Fazına Geçebilecek Kısmı önem taşır. Organik Madde, Kil ve Fe, Al, ve Mn Oksitler’ce zengin topraklar, Kumlu Topraklara göre DAHA YÜKSEK TAMPON KAPASİTESİ gösterirler. Zararlı Maddelerin Hareketliliği (mobilitesi) için TOPRAK REAKSİYONU’da çok önemlidir.

86 DEĞİŞTİRİCİ ETKİSİ Organik Atık ve Zararlı Maddelerin topraktaki davranışları için özellikle MİKROBİYEL AKTİVİTE çok önemlidir. Mikrobiyel aktivite toprağın değiştirme işlevini belirler. ÖRN: Organik katı Maddeler Mikroorganizmalar tarafından; - Gaz formuna (Örn: CO2) - Çözünmüş Forma - Diğer Katı Maddeler (Örn: Humin Maddelerine) dönüşebilir veya parçalanabilir. Bu yolla; artık zararlı olmayan yeni kimyasal bileşimli ürünler meydana gelebildiği gibi, bazı durumlarda orijinal zararlı maddeden daha toksik etkili ara ürünler de meydana gelebilmektedir.

87 2. Toprak yüzeyinde ise organik zararlı maddelerin değişimi FOTOKİMYASAL OLARAK meydana gelir.
3. Toprak içerisinde ise KİMYASAL REAKSİYONLARLA da organik zararlı maddelerin değişimi olmaktadır.

88 TOPRAK KİRLİLİĞİ İLE İLGİLİ DİĞER BAZI NOKTALAR
Yüzey toprağına ulaşan zararlı maddeler; Su ve Rüzgar Etkisi ile Erozyon ve Sürüklenme ile Diğer noktalara ulaşabilir. Topraktan atmosfere giden buhar basıncı yüksek olan CİVA ve ÇEŞİTLİ ORGANİK BİLEŞİKLER gibi zararlı maddeler yağış suları etkisiyle tekrar başka yerlerde toprağa döner. İnsanlar tarafından üretilen zararlı maddeler ER ya da GEÇ TOPRAKTA KİRLENMEYE neden olur.

89 Şekil. Yoğun trafiğin olduğu yerlerde, uzaklığa bağlı olarak toprakların (0-2 cm) ağır metal içeriği

90 Teknik Tedbirlerle (yollarla)
Zararlı maddelerin hava ve su ortamından uzaklaştırılması mümkün olabildiği halde özellikle AĞIR METALLERİN topraktan uzaklaştırılması zor bir iştir. Bazen de mümkün olamayabilir. Bu nedenle öncelikle toprakları kirletmeden koruma yolları izlenmelidir.

91 Toprak kirlenmesine neden olan zararlı maddelerin değerlendirilmesinde en iyi yol;
Bu maddelerin çözünmüş miktarının ve Toprak çözeltisine geçebilecek olan (Kolay mobilize olabilecek) miktarının belirlenmesi ile Yapılabilmektedir. Çünkü; - Toprak parçacıklarının yüzeylerinde adsorbe olmuş veya - Kimyasal olarak çökelmiş güçlükle mobilize olabilen veya tamamen immobil zararlı madde fraksiyonları vardır. Örn; Bazik kayaçların bünyesindeki silikatların yapısında (kristal örgüde) bulunan Pb, Zn, Cd, Ni.... vd. Örn; Uzunca bir süreçte toprak parçacıklarının iç yüzeylerine (örn: kil minerallerinin ara tabakalarına) veya humin maddelerinin molekül yapısına bağlanarak immobil hale gelebilirler.

92 Organik kimyasallara bu şekilde, humin maddelerine KISMEN SIKI BAĞLANMIŞ KALINTILAR birikebilir.
Bu süreçler yolu ile AĞIR METALLERİN de çözünebilir miktarında zamana bağlı olarak azalma görülür. Toprakların içerdikleri kil ve organik madde miktarına göre K.D.K (katyon Değişim Kapasiteleri) değişir. Bu nedenle; Benzer TOPLAM AĞIR METAL İÇERİĞİNE sahip topraklarda (K.D.K.’lerindeki farklılıktan dolayı) BAĞLANMA DURUMUNA GÖRE aynı bitkilerde bile farklı ağır metal içeriği belirlenebilir.

93 TOPRAK pH’sı Farklı ağır metal çeşitlerinin çözünme durumları özellikle pH değerinin etkisi altındadır. Genellikle nötr reaksiyonda çözünürlük düşüktür. REAKSİYON ASİTLEŞTİKÇE (pH düştükçe) Çözünürlük artar. Örn; Kurşun (Pb) ancak pH 4’ün altında mobil olmaya başlarken, kadmiyum (Cd)’un çözünürlüğü pH 6.5’ten itibaren düştükçe artar.

94 Şekil. Çeşitli toprakların Ap horizonlarından alınan örneklerde pH değerlerine bağlı olarak denge çözeltisindeki kadmiyum ve kurşun konsantrasyonları (Toprak örnekleri pH ayarlamalarından önce 15 mgCd/kg ve 100 mgPb/kg ile dengeye getirilmiştir. Topraklar (toprak tekstürü, organik madde içeriği); 1. Kireçli Marn (tınlı kum, % 2.6) 2. Parabraunerde (tınlı kum, % 2.8) 3. Podzol (kum, % 4.4)

95 AĞIR METALLER VE İZ ELEMENTLERİN TOPRAĞA ETKİLERİ
ARSENİK Boya pigmenti olarak tekstil sanayisinde Deterjanlarda (10-70 ppm As içerirler) Pek çok pestisit ile (Yüksek toksistesi nedeniyle) Bu yolla, uzun yıllar sonucunda özellikle meyve bahçelerinde toksik düzeye varacak As birikebilir. Topraktaki kimyasal özellikleri fosfata benzer (Bu nedenle toprakların fosfor analizlerinde interferens yapar). Kimyasal özellikleri fosfata benzediği için toprakların kireç, Al ve Fe içerikleri As fiksasyonunda etkilidir.

96 Fosfata benzer olduğu için As birikimi kuvvetli fiksasyon nedeniyle toprağın üst 10 cm’sinde olur.
Benzerlikleri nedeniyle; bağlanmalarında As-P arasında rekabet olur. Bu yüzden fosforlu gübreleme As MOBİLİTESİNİ arttırır. Yapılan bir çalışmada As içeren nehir suları ile sulanan patates bitkilerinin yumru ve kabuklarında As birikimi olduğu ve yenilebilen kısımlarda birikimin 2.6 ppm düzeyinde olduğu belirlenmiştir. As birikimi topraklarda yetiştirilen ürünün de azalmasına neden olabilmektedir.

97 Şekil. Kumlu bir toprakta yetiştirilen üç bitki türünün ürün miktarı üzerine Arsenik uygulamasının etkisi

98 Bitkilerde normal değerler 0.1-1 ppm (mg/kg kuru madde)
Tahıllarda 0.5 ppm (mg/kg taze örnek) Patates 0.2 ppm (mg/kg taze örnek) İçme Suyu 0.04 mg/l As toksisitesi yaşlı yapraklarda nekrotik lekeler (kırmızı-kahverengi), sürgün gelişiminin sekteye uğraması, köklerde kahverenk oluşumu. Ege bölgesi topraklarında eser miktarda belirlenmiş Topraklarda kritik üst sınır 20 ppm Kirli bazı topraklarda 8000 ppm değerleri ölçülmüştür.

99 KADMİYUM (Cd) Korozyumu (metal yüzeylerinde meydana gelen aşınma) önlemek amacıyla kaplama materyali Boya pigmenti ve plastik endüstrisi (plastik renklendirici ve plastik stabilize edici) Motor yağlarında ve taşıt lastiklerinde (Yollara yakın topraklarda Cd birikimi belirlenmiştir). Fosforlu Gübrelerin bileşiminde bulunur. Çinko ergitmelerindeki duman emisyonları zengin kadmiyum içerir (Çinko cevheri üreten fabrika çevreleri) Kanalizasyon atıkları da Cd içerir (Kent kanalizasyon atıkları iyi yönetilmelidir).

100 Cd’un kimyasal özellikleri Zn’ya çok benzer
Cd’un kimyasal özellikleri Zn’ya çok benzer. Bu nedenle alım ve metabolik işlevleri de benzer. Ancak Cd, Zn’ya göre hem insan hem de hayvan için kuvvetli zehirdir. Kadmiyum fazlalığı; Öncelikle dolaşım sistemini etkilemektedir (Hipertansiyon denilen yüksek kan basıncı) Esas olarak Böbreklerde ve bir dereceye kadar da Karaciğer ve Dalakta birikir. Böbrek kanalcıklarında zararlanmalar Burun sümük bezlerinin yanması Akciğerde hava keseciklerinin aşırı derecede uzaması ve şişmesi Kurşun gibi sinirlere etki yapmaz, Pb sinirlere etkilidir.

101 Japonya’da Itai-Itai hastalığı kadmiyum zehirlenmesidir.
Bu hastalık çok kırılgan bir kemik yapısı ile tanımlanır. Aşırı Cd böbrek işlevini olumsuz etkiler, dolayısı ile Ca-P metabolizması bozularak mineral kaybı nedeni ile kırılgan kemik oluşur. Çok acı veren bu hastalıkla Japonya’nın Toyama kenti çevresinde karşılaşılmış özellikle orta yaşlı kadınlarda etkili olmuştur. Nedeni; Maden kaynağının yakınındaki çeltik topraklarında yetiştirilen pirinçlerle beslenme sonucudur.

102 Pek çok bitkinin Cd alımı kolaylıkla olmaktadır ve bitkiler oldukça iyi tolerans gösterirler. (Bu iyi bir durum değildir. Çünkü sağlık açısından anlayamıyoruz). Bitkilerin Cd’dan etkilenişleri de farklıdır. Yüksek miktarlardaki Cr, Cu, Ni ve Zn’ya bitkiler hayvanlardan DAHA DUYARLI olarak reaksiyon gösterirler. Bu özellikleri ile bitkiler tehlike için iyi bir İNDİKATÖR oluştururlar. Cd, Hg için durum tam tersidir. Bitkiler bunlara oldukça iyi tolerans gösterirler. Cd biriken bitkileri TÜKETEN hayvanlarda ve onları tüketen insanlarda sağlık sorunları ortaya çıkabilir.

103 -Kirlenmemiş tarım topraklarında Cd 1 ppm’in altındadır
-Kirlenmemiş tarım topraklarında Cd 1 ppm’in altındadır. -Japonya’da kirlenmiş çeltik topraklarında 50 ppm -Çinko arıtma tesisleri civarında 1700 ppm Kadmiyum Adsorpsiyon yüzeylerinde tutulabilir OH- ve Cl- anyonları ile kompleks oluşturabilir (Bu yolla hareketliliği artar). Asit topraklarda değişebilir haldedir (Zn gibi) Topraklardaki toplam Cd, HCl ile tamamen ekstrakte edilebilir. Asitte çözünebilir Cd miktarı ve bitkideki Cd miktarı arasında sıkı bir ilişki belirlenmiştir. Bitkilerin değişik aksamlarında farklı bulunur. Buğdayda danede ppm iken, sapta daha fazla bulunmuştur. Genelde bitkilerin Cd kapsamları 0.5 ppm’in altındadır. Ancak Cd sedimentleri ve çinko madenlerine yakın topraklarda yetişen bitkilerde çok yüksek değerler bulunmuştur. Çayır otları ve yulafta 4 ppm Şekerpancarı yapraklarında 50 ppm

104 KROM (Cr) Metal formda ya da Kromatlar şeklinde aşınmayı (korozyonu) önleyici madde olarak kullanılır. (metal end., boya, cila, cam, seramik, deri ends.) İnsan ve hayvan yaşamı için (beslenmesinde) gereklidir. -İnsanda kandaki aşırı glikozun azaltılmasında rol oynar,toleransı arttırır (insülin etkisini teşvik eder). - İnsanda bazı enzimleri aktive eder. -Protein ve nükleik asit yapısını stabilize eder. -İnsanların besinler yoluyla aldıkları Cr+3 genellikle optimumun altındadır. Ve toksisitesi henüz tesbit edilememiştir. (Cr kat daha toksiktir). -İnsanlar kromu bünyelerine -İçme suları - Besin endüstrisi yoluyla alırlar.

105 Krom bitkiler için büyük bir ihtimalle gerekli değildir.
Bitkilerde Cr artışı zor görülür. Ancak SERPANTİN’ce zengin topraklarda Krom toksisitesi görülebilir. Bu topraklarda diğer Ağır Metaller de zengindir. (örn:Co). Bu topraklarda ppm Cr belirlenmiş, normal topraklarda ise ppm olabilir. Kromun topraktaki çözünürlüğü çok düşüktür. Toplamın % ’i düzeyindedir.

106 -Bitki bünyesinde krom hareketliliği çok düşüktür. Alındığı yerde kalır. Kök>Yaprak>Dane>Meyve. -Bu Cr içeren çamurların kullanılması halinde bile sorun çıkmamasının ana nedenidir. Bitkilerde Cr konsantrasyonu ppm arasındadır. (Yani alım düşüktür) Bitkiler kromu Cr+6 şeklinde alırlar. Cr+3 şeklinde alım çok düşüktür. Kromca aşırı kirlenmiş toprakların ıslahı için; İndirgenme teşvik edilmelidir. Yani Cr+6 bileşiklerinin Cr+3 bileşiklerine dönüşmesi gerekir (Çünkü Alım Azalır) -Organik Madde ilavesi (Elektron verici) -Havalanmanın azaltılması (Aşırı Sulama) -Asitik etkili uygulama (Örn; S ilavesi) Organik maddece fakir iyi havalanan topraklarda yukarıdaki reaksiyon tersine dönebilir.

107 BAKIR (Cu) Endüstri Tozları Fungusidler
Maden zenginleştirme ve atık suları ile çevreye bırakılır. Tarımsal amaçlarla FUNGUSİD olarak geniş ölçüde kullanılmaktadır. (CuSO4, Bordo bulamacı, Göztaşı) Mikrobiyel kökenli hastalıkların önlenmesinde 1882’den beri kullanılır. Fazlası bitkiler, mikroorgaizmalar ve insanlar için toksik (Bakır kaplar, kalay). Kümes hayvanlarının yemlerine katılır, ancak bu yemlerle beslenen hayvanların dışkılarının fazla kullanımı sonucu toprakta birikebilir. Çift tırnaklıların (koyunlar) besinlerinde 20 ppm’den fazla bakır varsa toksiktir.

108 Toprakta yüksek bakır diğer mikrobesin elementlerinin alımını engelleyebilir. Bitkide Fe, Zn, Mo klorozuna neden olabilir. Özellikle Cu-Mo ilişkisi hem insan hem de hayvan beslenmesinde önemlidir. Bakır; toprak çözeltisinde 0.1 ppm’i aşarsa bitkiyi olumsuz etkiler. İçme suyu standartı için ppm arasında olup, maksimum 1 ppm’dir. Topraklarda Cu içeriği ppm arasında, ortalama 20 ppm’dir. Toprak koşullarına bağlı olarak (pH gibi) hakim form Cu+2’dir. Bakır (Cu+2) toprakta özellikle kil ve organik madde tarafından iyi tutulur. Topraktaki hareketliliği düşüktür. Toprak yüzeyinde birikir.

109 CİVA (Hg) Bu elementin bütün bileşikleri insan ve hayvanlar için kuvvetli zehirdir. yılları arasında Japonya’da bir endüstriyel kuruluşun civa içeren sularını denize vermesi ile yüksek civa iceren balıkların (Normal konsantrasyon mg iken balıklarda mg bulunmuş) yenmesi sonucu 100’ün üstünde hastalık tespit edilmiş ve bundan sonra dikkati çekmiştir. yıllarında Irak’ta CİVALI-TUZ ile ilaçlanmış tohumluk buğdayın Ekmek yapımında kullanılması sonucu 6000’in üzerinde insan değişik düzeylerde zehirlenmiştir.

110 Kömür ve yağların yanması ile atmosferik kirlenme.
Hg kaynakları İnsan etkisi ile ortaya çıkan Hg emisyonu, doğal olaylarla ortay çıkana oranla oldukça azdır. Ancak lokal alanlarda insan etkisi önemlidir. Endüstriyel atıklar (katı, sıvı, gaz); Plastik sanayii; Soda sanayii; Kağıt sanayii. Tarımda FUNGUSİD olarak kullanımla. Toplam endüstriyel kullanımın %5’i. Kömür ve yağların yanması ile atmosferik kirlenme.

111 DÖNÜŞÜMLERİ ve ETKİLERİ
Koşullara göre kolaylıkla form değiştirebilirler. Formlar arasında zehirlilik derecelerinde büyük farklar vardır. Özellikle ORANİK CİVALI BİLEŞİKLER (metil, etil civa) KUVVETLİ TOKSİK ETKİYE sahiptir. Bu maddeler kolaylıkla insan vücuduna girer ve Oksijen sağlayan mekanizmayı bloke edici özellik gösterir. -Merkezi sinir sistemine zarar verir. - Körlüye ve hatta ölüme neden olur (Ciğer, böbrek ve beyinde birikim) WHO (Dünya Sağlık Örgütü) Bir insanın Civa alımını (70 kg’lık isan) 0.35 mg/gün olarak kabul etmektedir.

112 Endüstriyel kuruluşların olduğu yörelerde 0.1-0.4 mg/kg
Toprakta Civa -Kirlenmemiş topraklarda < 0.1 mg Hg/kg -İzin verilen değer < 0.5 mg Hg/kg’dır. Yüksek Hg içeren anamateryalden oluşmuş topraklarda, volkanik aktiviteden dolayı doğal durumda da yüksek değerler görülebilir. Endüstriyel kuruluşların olduğu yörelerde mg/kg Maden ocağı yanında 1.8 mg/kg Yerleşim yerlerinin atık suları ile sulanan topraklarda 1.6 mg/kg Uzun yıllar fungusid kullanılan golf sahasında 180 mg/kg bulunmuştur.

113 Çeşitli şekillerde (organik ve inorganik kolloidlerce) tutulan Hg bitkiler tarafından alınamaz durumdadır. Ancak bu bileşiklerin sonradan metalik civaya redükte olması ile buharlaşarak hareketi mümkündür. Civanın toprak sisteminden uzaklaşmasının tek yolu buharlaşmasıdır. Toprağa verilen civanın %15-30’unun 5 haftada mikrobiyel yolla gaz halinde kaybolduğu belirlenmiştir. Civa organik madde ile kuvvetli şelat bağları oluşturabilir. Ayrışma ile oluşan ve havadan gelen civa organik madde etkisiyle yüksek düzeyde birikir.

114 Bitkide Hg; Toprak çözünürlüğü ve alınabilirliği çok düşük olduğu için bitkilerin genel olarak civa içeriği düşüktür (<0.04 mg Hg/kuru madde izin verinlen sınır değeridir.) İnsan etkisinin olmadığı orman mantarlarında 21.6 mg Hg/kg bulunmuştur. Çok kirlenmiş golf sahası çayırlarında 200 mg Hg/kg bulunmuştur. Almanya’da patates için 0.02 mg Hg/taze madde - tahılda 0.03 mg Hg/taze madde bulunmuştur.

115 KURŞUN (Pb) Çoğunlukla otomobil endüstrisinde kullanılmaktadır. Batarya ve Benzin katkısı olarak kullanılan TETRAETİL ve TETRAMETİL önemli kurşun kaynaklarıdır. Çok fazla düzeyde olamasa da tarımda kurşun içeren pestisidlerin kullanılması da kirlilik kaynağıdır. Benzin yanması sonucunda karayollarının etrafındaki tarım arazilerinde bitki ve toprakta kurşun kirlenmesi önemli düzeylere ulaşabilir.

116 -Los Angeles çevresindeki ana yol kenarlarında topraklarda Pb 2400 ppm’e kadar ulaşmıştır. - Normal (kirlenmemiş) topraklarda ppm arasındadır. - Üst sınır 100 ppm’dir. Bu yollarda TOZ ve YAĞIŞLARLA toprağa Pb taşınımı 0.18 – 4.80 mg/m2/gün düzeyinde bulunmuştur. Yoldan uzaklaştıkça toprakta Pb birikimi azalmıştır. (Yol kenarlarında hayvan otlamaya dikkat edilmelidir). Kurşun toprakta kuvvetle bağlandığından Üst HORİZONLARDA birikir ve ALT KATLARA YIKANAMAZ. Toprakta bazı kolay çözünebilen Pb-Tuzları, ZOR ÇÖZÜNEN BİLEŞİKLERE dönüşebilir. -Örn; PbCl2 Organik-Pb kompleksleri (Çözünürlüğü fazla) (Yüksek stabiliteye sahip)

117 Bitkilerde Pb; Kirlenmemiş bölgelerde bitkilerin Pb kapsamları 10 ppm düzeyindedir. Kirlenmiş koşullarda 300 ppm’e çıkabilir. Atmosferdeki Pb artışı da özellikle bitkilerin üst aksamlarının Pb kapsamlarını arttırabilir. Kurşun kirlenmesi fazla olan bitkiler sığırlarda ölüme yol açabilir (Yol kenarı otlatmaları) İNSANLAR; İnsanlar katı besinlerle günde 600 mikrogramdan fazla kuşun almamalıdır.

118 İnsanlar; Kirlenmemiş koşullarda hava,içme suyu ve yiyeceklerle günde 0.3-0.6 mg Pb almaktadır.
Bazı bitkiler ancak çok yüksek Pb düzeylerinde zarar görürü ama bu bitkileri tüketen insanlar TEHLİKEYE DÜŞER.(Tehlike geç farkedilebilir) Örn; Yapılan bir çalışmada Turpta kök kısmında 498 ppm Pb bulunmuştur (çok yüksek). Yüksek pH’lı topraklar Asitleştiğinde Pb ortamda serbest hale geçebilmektedir. (Asitik topraklarda risk daha yüksektir).

119 SELENYUM (Se) Ana kullanım alanı Endüstri’dir (Elektronik Elektrik, Boya; Kozmetik gibi). Topraklarda (Normal) ppm civarındadır. Toprağın REDOKS POTANSİYELİNE bağlı olarak DEĞİŞİK FORMLARDA bulunur. +6 değerlikte Selenatlar K2SeO4 +4 değerlikte Selenitler K2SeO3 0 değerlikte Elementel Se -2 değerlikte Se-2, H2Se, CuSe

120 Değişik formlardaki Se bileşiklerinin toprak çözeltisindeki konsantrasyonları ve çözünürlükleri pH’ya bağlıdır. Bazı BİTKİ TÜRLERİ için gerekli bir elementtir. Hayvanlar için hayati öneme sahiptir Noksanlığında Sığır ve Koyunda ADELE HASTALIĞINA (Adele Deformasyonuna) neden olur. Hayvan yeminde 0.1 ppm Se olması yeterlidir. Yemde 5 ppm’i aşarsa TOKSİK etkilidir.

121 VANADYUM (V) Çelik sanayiinde Fe içermeyen ALAŞIM YAPIMINDA kullanılır. Kesin olmamakla beraber çok küçük miktarları bazı bitkiler için teşvik edicidir. Normal dozlarda bitkilerde azot metabolizmasındaki bakteriler üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Bitkiler için ppm’in fazlası, insanlar ve hayvanlar için 5 ppm’in fazlası toksiktir. Toprakta normal koşullarda katyon halinde bulunur, ancak formu redoks potansiyeline bağlıdır.

122 ÇİNKO (Zn) Endüstride METAL KAPLAMA ve ALAŞIMLARDA kullanılan önemli bir elementtir. Mürekkep, kopya kağıtları, kozmetik, boya, lastik, muşamba, maden sanayii gibi pek çok sanayiide kullanılır. Bu yollarla kirletici olarak toprağa ulaşır. TOPRAĞA EN YAYGIN ULAŞIM ŞEKİLLERİ Yoğun endüstri alanlarından bırakılan atık sular Kanalizasyon suları Asit Yağışların Zn içeren materyale yapmış olduğu aşındırıcı etki sonucu açığa çıkan Zn

123 Hayvanlar ve bitkiler için önemli bir elementtir
Hayvanlar ve bitkiler için önemli bir elementtir. Birçok enzim için aktivatördür. Normal topraklarda toplam Zn; ppm’dir. Ancak bitki tarafından alınabilir Zn ppm’dir. Yüksek konsantrasyonlarda toksik etki ortaya çıkar. Katı atıklar ve arıtma çamurlarında Zn içeriği çok yüksektir. (50000 ppm’den fazla) Pek çok bitkinin çinko içeriği ppm’den az ise noksan kabul edilmektedir. Normal bitkilerde çinko içeriği ppm arasındadır. Bitkide toksik belirtiler 400 ppm’den sonra başlar. Hayvanlar için yemde 1000 ppm’i aşarsa toksik olur. Toprak pH’sı Zn’un bitki tarafından alınabilirliğini etkileyen en önemli faktördür. Asit topraklarda toksik etki fazladır. Bu nedenle asit topraklara arıtma çamurları çok dikkatli (daha az) katılmalıdır. Kireçleme yapılarak asit topraklardaki Zn toksisitesi azaltılabilir.

124 MOLİBDEN (Mo) Endüstriyel faaliyetler (Çelik ve Alaşım üretiminde, elektronik tüp ve yağlama materyali üretiminde) Bitkiler için mutlak gerekli bir elementtir (Azot assimilasyonunda görev yapan ENZİMLERİN AKTİVASYONUN’da etkilidir (NitratRedüktaz, Nitrogenaz) Bitkilerde normal şartlarda 0.1 ppm (Kuru maddede), Baklagillerde ppm civarındadır. Bitkilerde toksisite ppm’i geçince başlar.

125 Toprakta; -Normal şartlarda 1-5 ppm’dir
Toprakta; -Normal şartlarda 1-5 ppm’dir. -Topraktaki yarayışlılığı pH’ya bağlıdır. pH yükseldikçe çözünürlük artar pH 1 birim artarsa çözünürlük 100 kat artar) Hayvan beslenmesinde gerekli ve önemlidir. (Enzimlerin yapısında bulunur). Ancak aşırı olursa Molibdenozis Hastalığına neden olur. Hayvan yemlerinde 15 ppm’i aşarsa hayvanlar için toksik etkilidir. NOT; Ağır metallerin toksisitesi bakımından BİTKİDE TOKSİK BELİRTİ OLMUYORSA BİLE ONU TÜKETEN İNSAN VE HAYVANLARDA TOKSİSİTE OLABİLİR.

126 NİKEL (Ni) Endüstride (En yaygın olarak Çelik ve Alaşım Üretiminde, Boya, Kozmetik, Pil, Elektrik End.) Benzinin bileşiminde de bulunur. Bu nedenle yol kenarlarındaki topraklarda yüksek miktarda bulunur. Toprakta 100 ppm’i aşarsa TOKSİKTİR. Normal konsantrasyon 5-50 ppm arasındadır. Nikel, Zn’dan 8 kat daha toksiktir. Bitkilerde normal koşullarda 1 ppm’i aşmaz. Yapılan bir çalışmada; yüksek düzeyde Ni kapsayan topraklarda Ni toksisitesi; FOSFATLARIN İLAVESİ İLE AZALTILMIŞTIR. Çünkü oluşan bileşiğin çözünürlüğü düşüktür.

127 KADMİYUM (Cd) ARSENİK (As)
Çizelge. Çeşitli ağır metallerin endüstride kullanım alanları ve bitkiler üzerindeki toksik belirtileri (Aydemir ve İnce, 1988, Anonymous 1991a, Hakerlerler, 1993). KADMİYUM (Cd) -Korozyum(metal üzeylerinde meydana gelen aşınmayı önlemek amacıyla) kaplama materyali -Plastik endüstrisi -Motor yağları ve taşıt lastikleri -Fosforlu gübrelerde -Yaprak kenarlarında kahverengi renk farklılığı gösteren benekler ve kloroz -Yaprak ve sapı damarlarında sararma -Kök gelişiminin durması ve köklerin kahverengi renk alması ARSENİK (As) -Boya pgmenti olarak tekstil sanayiinde -Deterjanlarda -Pestisidlerin yapısında -Yaşlı yapraklarda kırmızı kahverengi nekrotik lekeler -Köklerde kahverengi lekeler -Sürgün gelişiminin sekteye uğraması

128 Çizelge devamı... KOBALT (Co) Vernik ve mürekkep üretiminde
Boya sanayiisinde - İleri koşullarda damarlar arasında da gözlenen yaprak ucunda ve kenarlarında renk açılmaları KROM (Cr) -Korozyon önleyici Vernik, boya ve mürekkep üetiminde Metal pikaj işleminde Deri ve Cam endüstrisinde -Genç yapraklarda kloroz şeklindeki simptomlar yanında kök gelişiminin durması

129 Çizelge devamı... KURŞUN (Pb) ALÜMİNYUM (Al)
Otomobil sanayiinde Benzine katkı maddesi olarak Pestisitlerin içeriğinde Akümilatör ve pil sanayiinde -Küçük yaprak oluşumu -Yaşlı yapraklarda solma ve koyu yeşil renk farklılığı ALÜMİNYUM (Al) -Endüstrinin çeşitli kollarında -Kök zararlanması ve yetersiz kök büyümesi -Başta fosfor olmak üzere besin elementi alımının olumsuz etkilenmesi

130 Çizelge devamı... BAKIR (Cu) Toz partiküller Fungusitlerin yapısında
- Fe klorozunu izleyen antosiyan oluşumu CİVA (Hg) -Plastik üretiminde -Klor üretiminde yüzücü elektrot olarak -Fungusit içeriğinde -Yaprak uçlarında kahverengi renk farklılığı - Kök gelişiminde gerileme

131 Çizelge devamı... SELENYUM (Se) Elektronik ve elektrik endüstrisinde
Boya ve kozmetik sanayiisinde -Yaprak damarları arasında kloroz ve daha sonra nekrozlar -Köklerde koyu renkler NİKEL (Ni) -Endüstride çeşitli sanayii dallarında -Bitkide sararma -Kök gelişiminde yavaşlama -Diğer besin elementlerinin alımının engellenmesi

132 Çizelge devamı... ÇİNKO (Zn)
Metal kaplama ve alaşımlarında Kozmetik, boya, lastik muşamba sanayiinde Maden eritme sanayiinde -Yaprak uçlarında önce kloroz, daha sonra akut nekrotik lekeler MOLİBDEN (Mo) -Çelik ve alaşım üretiminde -Elektronikte -Yağlama materyali üretiminde -Pigment sanayiinde -Yapraklarda sararma -Yapraklarda kahverengi renk farklılıkları

133 Çizelge. KITAİÇİ SU KAYNAKLARININ SINIFLARINA GÖRE KALİTE KRİTERLERİ (T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Su Kirliliği Yönetmeliği, 1988) I: İçme ve Kullanma Suyu II: Yüzme, balıkçılık, rekreasyon III: endüstri,tarım, balıkçılık IV: soğutma suyu SU KALİTE SINIFLARI SU KALİTE PARAMETRELERİ I II III IV A) Fiziksel ve inorganik- kimyasal Parametreler 1) Sıcaklık (oC) 25 30 > 30 2) pH dışında 3) Çözünmüş oksijen (mg O2/L)a 8 6 3 < 3 4) Oksijen doygunluğu (%)a 90 70 40 < 40 5) Klorür iyonu (mg Cl‾/L) 200 400b > 400 6) Sülfat iyonu (mg SO4=/L) 400 7) Amonyum azotu (mg NH4+-N/L) 0.2c 1c 2c > 2 8) Nitrit azotu (mg NO2‾-N/L) 0.002 0.01 0.05 > 0.05 9) Nitrat azotu (mg NO3‾-N/L) 5 10 20 > 20 10) Toplam fosfor (mg P/L) 0.02 0.16 0.65 > 0.65 11) Toplam çözünmüş madde (mg/L) 500 1500 5000 > 5000 12) Renk (Pt-Co birimi) 50 300 > 300 13) Sodyum (mg Na+/L) 125 250 > 250

134 Çizelge devamı... B) Organik parametreler I II III IV
1) Kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) (mg/L) 25 50 70 > 70 2) Biyolojik oksijen ihtiyacı (BOİ) (mg/L) 4 8 20 > 20 3) Toplam organik karbon (mg/L) 5 12 > 12 4) Toplam kjeldahl-azotu (mg/L) 0.5 1.5 > 5 5) Yağ ve gres (mg/L) 0.02 0.3 > 0.5 6) Metilen mavisi ile reaksiyon veren yüzey aktif maddeleri (MBAS) (mg/L) 0.05 0.2 1 > 1.5 7) Fenolik maddeler (uçucu) (mg/L) 0.002 0.01 0.1 > 0.1 8) Mineral yağlar ve türevleri (mg/L) 9) Toplam pestisid (mg/L) 0.001

135 Çizelge devamı... C) İnorganik kirlenme parametrelerid I II III IV
1) Civa (μg Hg/L) 0.1 0.5 2 > 2 2) Kadmiyum (μg Cd/L) 3 5 10 > 10 3) Kurşun (μg Pb/L) 20 50 > 50 4) Arsenik (μg As/L) 100 > 100 5) Bakır (μg Cu/L) 200 > 200 6) Krom (toplam) (μg Cr/L) 7) Krom (μg Cr+6/L) Ölçülmeyecek kadar az 8) Kobalt (μg Co/L) 9) Nikel (μg Ni/L) 10) Çinko (μg Zn/L) 500 2000 > 2000 11) Siyanür (toplam) (μg CN/L) 12) Florür (μg F‾/L) 1000 1500 13) Serbest klor (μg Cl2/L) 14) Sülfür (μg S=/L) 15) Demir (μg Fe/L) 300 5000 > 5000 16) Mangan (μg Mn/L) 3000 > 3000 17) Bor (μg B/L) 1000e > 1000 18) Selenyum (μg Se/L) > 20 19) Baryum (μg Ba/L) 20) Alüminyum (mg Al/L) 0.3 1 > 1 21) Radyoaktivite (pCi/L) alfa-aktivitesi beta-aktivitesi

136 Çizelge devamı... D) Bakteriyolojik parametreler I II III IV
I II III IV 1) Fekal koliform(EMS/100 mL) 10 200 2000 > 2000 2) Toplam koliform (EMS/100 mL) 100 20000 100000 > (a) Konsantrasyon veya doygunluk yüzdesi parametrelerinden sadece birisinin sağlanması yeterlidir. (b) Klorüre karşı hassas bitkilerin sulanmasında bu konsantrasyon limitini düşürmek gerekebilir. (c) pH değerine bağlı olarak serbest amonyak azotu konsantrasyonu mg NH3–N/L değerini geçmemelidir. d) Bu gruptaki kriterler parametreleri oluşturan kimyasal türlerin toplam konsantrasyonlarını vermektedir. (e) Bora karşı hassas bitkilerin sulanmasında kriteri 300 μg/L’ye kadar düşürmek gerekebilir.

137 mg/kg Fırın Kuru Toprak
Çizelge. TOPRAK KİRLİLİK PARAMETRELERİ SINIR DEĞERLERİ (T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Su Kirliliği Yönetmeliği, 1988) a)Topraktaki Ağır Metal Sınır Değerleri Ağır Metal (Toplam) PH 5- 6 mg/kg Fırın Kuru Toprak pH6 Kurşun 50  300  Kadmiyum 1  3  Krom 100  Bakır* 50  140  Nikel* 30  75  Çinko * 150  Civa 1  1,5  pH değeri 7’den büyük ise çevre ve insan sağlığına özellikle yer altı suyuna zararlı olmadığı durumlarda Bakanlık sınır değerleri %50’ye kadar artırabilir.  Yem bitkileri yetiştirilen alanlarda çevre ve insan sağlığına zararlı olmadığı bilimsel çalışmalarla kanıtlandığı durumlarda, bu sınır değerlerin aşılmasına izin verilebilir.

138 b)Kirlenmiş Toprakta Arıtma Sonucu Uyulması Gereken Sınır Değerleri
Kirlilik Parametreleri Sınır Değerler Klorür İyonu (mg Cl - /l) (Toplam) 25 Sodyum (mg Na/l)  125 Kobalt (mg/kg Fırın Kuru Toprak) 20 Arsenik  Molibden  10 Kalay  Baryum  200 Florür  Serbest siyanid  1 Kompleks siyanid  5 Sülfür  2 Brom  Benzen  0,05 Bütil benzen  Toliol  Xylol  Fenol  Selenyum  Talyum  Uranyum  Polisiklik aromatik hidrokarbon bileşikleri  Organo klorlu bileşikler  0,5 Tarımsal Mücadele İlaçları –Bireysel  Tarımsal Mücadele İlaçları –Toplam  PCB Poliklorlandırılmış bifeniller  Hexaklor benzol  0,1 Pentaklor benzol  - HCH (lindan) 

139 Sınır Değerler (mg/kg fırın kuru materyal)
TOPRAKTA KULLANILABİLECEK STABİLİZE ARITMA ÇAMURUNDA MÜSAADE EDİLECEK MAKSİMUM AĞIR METAL İÇERİKLERİ Ağır Metal (Toplam) Sınır Değerler (mg/kg fırın kuru materyal) Kurşun 1200 Kadmiyum 40 Krom Bakır 1750 Nikel 400 Çinko 4000 Civa 25

140 Sınır Yük Değeri (gr/da/yıl, kuru maddede) 
TOPRAKTA ON YILLIK ORTALAMA ESAS ALINARAK BİR YILDA VERİLMESİNE MÜSAADE EDİLECEK AĞIR METAL YÜKÜ SINIR DEĞERLERİ Ağır Metal (Toplam) Sınır Yük Değeri (gr/da/yıl, kuru maddede)  Kurşun 1500 Kadmiyum 15 Krom Bakır 1200 Nikel 300 Çinko 3000 Civa 10  Yem bitkileri yetiştirilen alanlarda çevre ve insan sağlığına zararlı olmadığı bilimsel çalışmalarla kanıtlandığı durumlarda, bu sınır değerlerin aşılmasına izin verilebilir.

141 ÇEŞİTLİ KAYAÇLAR VE ANTROPOJEN KİRLENME GÖSTERMEYEN TOPRAKLARDA AĞIR METAL DAĞILIMLARI (mg/kg) (Brümmer vd Schwemetallbelastung von Böden , Budeunung für die agrarische Nutzung strassennaher Böden., Mitteilgn. Dtsch. Bodenkundi. Geslisch., 72, Element Ultra Bazik Kayaçlar Granit Kil Kayacı Lös Toprak Arsenik 1 1.5 10 1-5 Kurşun 32 22 25 2-60 Kadmiyum 0.05 0.09 0.13 0.3 Krom 1600 12 90 30 5-100 Bakır 13 45 2-40 Nikel 2000 7 70 18 5-50 Civa 0.02 0.03 0.45 Talyum 0.06 1.1 0.7 0-0.5 Çinko 50 95 10-80

142 Sınır ve Standart Değerler1
Çizelge. İçme Suyu, buğdaygil tanesi ve patateste sınır ve standart değerler Sınır ve Standart Değerler1 Element/etkili madde İçme Suyu (mg/l)2 Tahıllar(mg/kg taze örnek) Patates(mg/kg taze örnek) As (Arsenik) 0.04 (0.5) (0.2) Pb (Kurşun) 0.3 0.25 B (Bor) - Cd (Kadmiyum) 0.005 0.1 Cr (Krom) 0.05 Cu (Bakır)a Ni (Nikel) Hg (Civa) 0.001 0.03 0.02 Se (Selenyum) 0.01 TI (Talyum) (0.1) U (Uranyum) Zn (Çinko)a F- (florür) 1.5 CN- (Siyanür) 15.0 NO3 -(Nitrat) 50 NO2 (Nitrit) Tarım.müc.ilaçları -bireysel 0.0001 * -total 0.0005

143 Çizelge’nin devamı... Sınır ve Standart Değerler1 Element/Etkili madde
İçme Suyu (mg/l)2 Tahıllar (mg/taze örnek) Patates Org. Klorlu bileş. 0.25 - PAKc total 0.0002 PCBd total Hexaklor benzol 0.01 Pentaklor benzol -HCH (Lindan) 0.1 1. Sınır değerler: Yasal olarak belirlenen değerler (koyu yazılmış) Standart değerler: Alman sağlık kurumu’nun 1986 yılı değerlerine göre düzenlenmiş (normal yazılmış) Parantez içi değerler: tartışmalı değerler 2. Alman içme suyu (1986) ve AT yönetmeliği ile belirlenen sınır değerleri a. İçme suyu tesisi su çıkışı AT değerler Poliçiklik Aromatik Hidrokarbon Bileşikleri (benzpiren, floranten v.b.) Poliklorlandırılmış Bifeniller

144 Çizelge. Atık su arıtma balçığı ve toprakta sınır ve standart değerler; bitkide(yaprak) ve toprakta (Almanya) normal değerler Sınır ve Standart Değerler Normal Değerler Element/etkili madde Arıtma Balçığı (mg/kg k.m.) Topraklar Bitkiler (mg/kg k.m) As (Arsenik) (80) (20) 0.01-1 2-20 Pb (Kurşun) 1200 100 0.1-6 2-60 B (Bor) (80-120) (25) 5-100 5-80 Cd (Kadmiyum) 20 3 (1) <0.5 Cr (Krom) 0.1-1 Cu (Bakır)a 100 (70) 2-40 Ni (Nikel) 200 50 0.1-3 5-50 Hg (Civa) 25 2 Se (Selenyum) - (5) TI (Talyum) (1) U (Uranyum) Zn (Çinko)a 3000 300 (150) 10-80 F- (florür) (200) 1-20 20-400 CN- (Siyanür) NO3 -(Nitrat) NO2 (Nitrit) Tarım.müc.ilaçları -bireysel (3) (0.5) -total (10) (2)

145 Çizelge’nin devamı... Element/Etkili madde Org. Klorlu bileş.
Sınır ve Standart Değerler Normal Değerler Element/Etkili madde Arıtma Balçığı3 (mg/kg k.m.) Topraklar Bitkiler (mg/kg k.m) Org. Klorlu bileş. - (0.5) PAKc total (20) (5) PCBd total (2) Hexaklor benzol (1) (0.1) Pentaklor benzol -HCH (Lindan) 3. Alman Arıtma Balçığı Yönetmeliği (1982) ile belirlenen sınır değerleri

146 Toprak Kirliliğinde Zararlı Organik Maddeler
Günümüzde endüstriyel yolla dünyada yaklaşık farklı kimyasal üretilmekte ve buna yılda 1000 adet yenisi eklenmektedir. Bu kimyasalların büyük çoğunluğunu organik kimyasallar oluşturmaktadır. 1950’de 7.5 milyon ton olan organik kimyasal üretimi, bugün 300 milyon tona ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerde (Örn; Almanya) yeni üretilen kimyasalın çevreye yönelik özelliklerinin araştırılması gerekli kılınmıştır.

147 Bu Özellikler; Fiziksel- kimyasal özellikleri (Buhar basıncı, topraklardaki adsorpsiyonu ve desorpsiyonu) 2. Canlı (Biyotik) sisteme etkileri (mikroorganizmalara, toprak solucanlarına, yüksek bitkilere, hayvanlara vb.) 3. Parçalanma ve birikme özellikleri (topraklarda parçalanma, canlılarda birikme) 4. İnsan ve hayvan sağlığına olası etkilerinin araştırılması

148 Organik zararlı maddeler;
Yağışlar Çeşitli türdeki arıtma tesisi atıkları Evsel ve endüstriyel atıklar Tarım ilçaları vasıtasıyla toprakları kirletebilir. Yoğun yerleşim alanları ve endüstri bölgelerinde yılda kg/ha organik zararlı madde toprağa karışabilir. Bunun içerisinde bitki koruma ilaçları ve büyümeyi düzenleyici maddelerin payı etkili madde olarak 3-4 kg/ha yıldır.

149 PESTİSİTLER VE TOPRAK Bitkisel üretimde yüksek verim için hastalık ve zararlılarla mücadele gereklidir. Son yıllarda Biyolojik Mücadele Yöntemleri geliştirilmeye çalışılmaktadır. Ancak yine de uygulanan en yaygın mücadele yöntemi Kimyasal İlaçlar kullanılarak yapılmaktadır. Bunlara genel olarak pestisit denilmektedir. TOPRAĞA DOĞRUDAN ve DOLAYLI OLARAK ULAŞAN BU İLAÇLAR Buharlaşma Yıkanma Parçalanma Tutulma gibi bazı olayların etkisi altında kalır.

150 PESTİSİTLERİN TOPRAK KOLLOİDLERİ TARAFINDAN TUTULMASI
Pestisitlerin toprak kolloidlerine tutulması Parçalanmalarını ve Hareketliliklerini kısıtlar. Organik Kimyasalların adsorbe olan kısmı bir süre için; Mikrobiyal parçalanmadan Yıkanmadan Bitkiler tarafından alınmaktan korunmuş olur. Dayanıklı organik kimyasallar; kuvvetli adsorpsiyon durumunda toprakta birikir. Dolayısı ile bu maddelerin ekolojik özellikleri iyon değişiminin etkisi altındadır. Örn; Suda çok eriyebilen Bipiridin tuzları (Parrakuat, Dikuat) eksi yüklü kil mineralleri tarafından sıkı bir şekilde tutulmaktdır. Örn; Anyonik karakterdeki pestisitler (2, 4-D gibi) daha çok organik madde tarafından tutulmaktadır.

151 A. Organik madde tarafında adsorbe edilme
Toprak organik maddesi; Geniş yüzey alanına Yüksek K.D.K.’sine Yüzeyinde çok çeşitli fonksiyonel gruplara sahiptir. Bu özellikler organik maddeye; çok miktarda ve çok farklı yapıdaki kimyasalları tutabilme yeteneğini vermektedir. Bir pestisit molekülünün çeşitli grupları organik maddenin çeşitli grupları ile birden fazla bağ yapabilmekte bu da organik maddeye bir kere bağlanan pestisit molekülünün yerinden kolay kolay ayrılamamasına neden olmaktadır.

152 Pestisitlerin Toprakta Parçalanması
Pestisitler toprağa ulaştıklarında eğer toprak bileşenleri tarafından tutulmazlar ve bitkiler tarafından alınmazlar ise kimyasal ve mikrobiyolojik parçalanmaya uğrarlar.

153 B. Kil mineralleri tarafından adsorbe edilme
Kil minerallerinin yüzeylerinde sadece oksijen ve hidroksil grupları vardır. Büyük ölçüde eksi yüklü olan bu kolloidler katyonik formdaki pestisitleri (Örn; Parakuat, dikuat gibi herbisitleri) tutabilmektedir. Bazı araştırıcılar; kil minerallerinin S-Triazin gibi bazı pestisitleri katyon formuna çevirdiğini ve zararsız hale geçirdiğini ileri sürmektedirler. Özellikle genişleyebilir kil mineralleri, pestisitleri katları arasında tutabilmekte ve mikrobiyel parçalanmada korumaktadır. Kil minerallerinin organik maddelerle oluşturdukları organo-kil kompleksleri de pestisitleri tutabilir. Fe-Al oksitlerde pestisit tutulmasında rol oynarlar. Ülkemiz topraklarının önemli bir kısmını oluşturan kireç fraksiyonunun ince kısmı da pestisit tutulmasında önemli rol oynamaktadır.

154 Toprak pH’sının Tutulmaya Etkisi
Toprak’sı tutulma üzerine önemli bir etki yapar. Pestisitler pH’ya bağlı olara + veya – yükle yüklenerek kolloidlerde tutunabilen veya tutunamayan nitelik kazanırlar. Örn; düşük pH’da pozitif, yüksek pH’da negatif yükle yüklenen 2, 4-D Picloram gibi asit karakterli pestisitler Örn; Düşük pH’da proton kabul ederek + yükle yüklenen triazinler

155 Pestisitlerin toprakta parçalanması
Pestisitler toprağa ulaştıklarında eğer toprak bileşenleri tarafından tutulmazlar ve bitkiler tarafından alınmazlar ise kimyasal ve mikrobiyolojik parçalanmaya uğrarlar. Bu parçalanmalar sonucunda,daha basit ve zehirsiz formlara çevrilirler. Pestisitlerin son parçalanma ürünleri CO2, su, S’lü ve N’lu bileşiklerdir. Bazı araştırmacılar oluşan CO2’in nitrifikasyonu engellediğini bildirmektedir. Ancak bazı araştırmacılar ise pestisitlerin nitrifikasyon bakterilerini azaltıcı yönde olan etkisinin buna neden olduğunu belirtmektedir.

156 Mikrobiyel parçalanma
Toprak pestisitlerin önemli bir parçalanma yoludur. Topraktaki mikroorganizmalar, pestisitin karbonunu enerji kaynağı olarak kullanmaktadır. Pestisitin fazla kullanımı; mikroorganizmaların azalmasına yol açabildiği gibi bu tip pestisiti parçalayan özel bir ya da birkaç çeşit mikroorganizmanın toprakta çoğalmasına yol açabilmektedir.

157 Kimyasal parçalanma Toprak yüzeyinden derinlere doğru gidildikçe mikroorganizma yoğunluğu azaldığı için mikrobiyolojik parçalanma azalmaktadır. Buna karşılık kimyasal parçalanma hakim duruma geçer. Su kimyasal parçalanmanın önemli bir unsurudur. Sulu ortamda; bazı pestisitler (Örn; Kloro S-Triazinler (Simazin, atrazin)) hidrolize uğrayarak zehirsiz hidroksi formlara dönüşebilmektedir. Toprakta derinlik arttıkça genelde anaerob koşullarda pestisit parçalanması daha hızlıdır. Toprak pH’ınında kimyasal parçalanmada rolü önmelidir.

158 Pestisitler; toprak yüzeyinde güneş ışığının etkisiyle de parçalanmaya uğrayabilirler.
PESTİSİTLERİN TOPRAKTAKİ HAREKETİ 1. Difüzyonla (gaz halinde uygulananlar için) 2. Suyun etkisiyle olabilmektedir. TOPRAK TEKSTÜRÜ Bir pestisitin toprak kolloidleri tarafından tutulması halinde, pestisitin hareketi topraktaki suyun etkisi altındadır. Eğer su hareketi yavaş ise pestisit hareketi de yavaştır. Fazla sulama ve yüksek taban suyu riski arttırır. TOPRAK STRÜKTÜRÜ Alt toprağı sütunvari bir strüktüre sahip olan toprakta suyun etkisiyle pestisit hareketi (dikine), blok ve levhalı strüktüre göre daha hızlı olmaktadır.

159 Topraktan Pestisit Kayıpları Toprak yüzeyinde bulunan veya kapilarite ile toprak yüzeyine çıkan pestisitler Buharlaşma yolu ile atmosfere geçebilir. Bu pestisitlerin buharlaşma basınıcına bağlıdır. Örneğin; Metil Bromür hızla buharlaşan bir pestisittir. Kayıp sıcaklık artışı, organik madde ve kil azalması ile artar. Ayrıca nemli topraklarda da buharlaşma yolu ile kayıp artar. Yüzey akışı yoluyla kayıp; eğimli, geçirgenliği düşük topraklarda, yağışlı yörelerde ve topraktaki hareketi sınırlı pestisitlerde yüksektir. (Su kirliliği artar) Yıkanma yoluyla kayıp; özellikle organik maddesi az olan kaba bünyeli topraklarda fazla olur. Bu nedenle daha yüksek dozlarda kullanım gerekir.


"HAVA KİRLİLİĞİ NEDİR? Atmosferde toz, gaz, duman, koku, su buharı şeklinde bulunan unsurların İNSAN VE DİĞER CANLILAR ile EŞYAYA zarar verici miktara yükselmesi." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları