Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

sevgi ve aşk psikolojisi

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "sevgi ve aşk psikolojisi"— Sunum transkripti:

1 sevgi ve aşk psikolojisi

2 sevgi ve aşk psikolojisi
Aşk ve sevgi: Aşk, tutkunun, cinsel duyguların, acı ve hazsın, hırs ve güvenin, başkalarını da düşünme ve kıskançlığın aynı anda var olduğu bir duygusal ruh halidir. Sevgi ise bir insana sıkı sıkıya bağlı olma duygusu olarak tanımlanır.

3 Sevgi nedir?

4 Sevgi nedir? Freud sevgiyi “cinsel içgüdünün yansıması ve yüceltilmesi” olarak ele almaktadır. Freud’a göre yaşam içgüdüsü (Eros), ölüm içgüdüsü (Thanatos) ve libidinal enerji, insan sevgisinin kaynağıdır. Eros içgüdüsünün başat olduğu ruhsal durumlarda, cinsellik egemen olmaya başlamakta ve aşk, sevgi, cinsel doyum, temas gereksinmeleri ortaya çıkmaktadır Davranışçı kuramlar ise sevgiyi koşullanma olarak görür ve bu koşullanmanın iyi kötü, mantıklı mantıksız etmenlerinin belirlediğini savunur.

5 Adler ise, insanlarla içtenlikle ilgilenme eğiliminin insanın yapısında olduğunu savunmaktadır. Olumsuz koşullanmalar ve yanlı öğrenme, insanın doğuştan getirdiği bu eğilimin etkinlik kazanamamasına neden olur. Fromm’a göre sevgi, insanın amacına karşılık gelen üreticiliğin içindedir ve insanları oldukları gibi görebilmeyi ve onlara bu durumlarıyla saygı gösterebilmeyi içerir. Aşık olmak kolaydır. Oysa gerçek sevgi, yaşam boyu sürdürülen ve birbirini giderek daha iyi anlamayı, yaşam sorunlarını giderek artan bir şekilde paylaşmayı ve birlikte çözümler aramayı içerir.

6 Karen Horney, sevginin bunaltıya karşı bir savunma mekanizması gibi kullanabileceğinden söz eder. Karen Horney’in bahsettiği bu duruma verdiği ad hastalık derecesinde sevgi ihtiyacıdır. ‘Sevgi’ ile ‘Hastalık derecesinde sevgi’ ihtiyacı arasındaki fark, sevgide sevme duygusunun önce geldiği, ruh hastasında ise ilk gelen duygunun güvenlik ihtiyacı olması ve sevme hayalinin ikinci dereceye düşmesidir.

7 Sevginin türleri

8 Sevginin türleri Anne sevgisi, sevgiye ilişkin yaşantıların ilkidir. Anne kendisinin bir parçası ve devamı olarak gördüğü bebeğini karşılık beklemeden sever. Baba sevgisi, güven ve benimsenme gereksinimlerine dayandırılabilir. Kardeş sevgisi, birlikte olma gereksiniminin bir baka boyutudur. Kardeş sevgisi insanı “eşitler arası bir sevgiye” götürür; böylece insan tüm insanları kardeş kabul edebilir. Eş sevgisi ise birlikte olma, cinsel doyum, soyu sürdürme, saygı, hoşgörü, anlayış, dayanışma, duygusal doyum boyutlarında ele alınabilir.

9 Sevginin belirleyicileri
Yakınlık, sevginin en önemli belirleyicilerinden biridir. Birbirlerine yakın insanlar, birbirlerinden uzak olan insanlara oranla daha fazla ulaşılabilirdir. İnsanların birbirlerini tanıyabilmeleri de ancak, yakınlıkları ölçüsünde söz konusu olmaktadır. Yakınlık olumsuz insanlara karşı sevgiyi arttırmaz ancak olumlu bulduğumuz insanları sevmemize yol açar.

10 Kişisel Özellikler, insanların sevilmelerinde bazı kişilik özellikleri etkili olmaktadır. İçtenlik, cana yakınlık ve fiziksel çekicilik gibi belirli kişisel özellikler, daha fazla sevgiye neden olmaktadır. Bu özellikler, halo etkisi yaratarak, çekici insanların gerçekte sahip olup olmadıklarına bakılmaksızın, bazı başka olumlu özelliklere de sahiplermiş gibi algılanmalarına yol açmaktadır. Sevgiyi etkileyen önemli bir özelliğin “cana yakınlık” olduğu belirtilmektedir.

11 Tanışıklık (Aşinalık), Açıkça olumsuz kişi ya da nesnelerle ilgili durumlar dışında tanışıklık daha fazla sevgiye yol açmaktadır. Tanıdık eyler, tanıdık olmayanlardan “daha olumlu” algılanmakta ve belirli bir biçimde tanışıklık iyi olmayı çağrıştırmaktadır. Tanışıklığın sevgiyi, hem olumlu hem de olumsuz ortamlarda arttırdığı belirlenmiştir. Tanışıklığın olumlu ve nötr nesnelere karşı sevgiyi arttırırken, olumsuz nesnelere karşı sevgiyi arttırmayabilmektedir

12 Ödüllendiricilik, sevgiyi arttırmaktadır
Ödüllendiricilik, sevgiyi arttırmaktadır. İnsanlar kendilerini ödüllendiren ya da ödülü çağrıştıran insanları sevmektedirler. Birisi tarafından ödüllendirildiğimizde ya da birisi ile ödüllendirici bir yaşantı paylaştığımızda, ödülün ya da yaşantının olumlu yönlerini o kişi ile ilişkilendirmemiz, o kişinin bizim için olumlu bir kişi olmasına ve onu daha çok sevmememize yol açar. Sevgi kısmen diğer kişinin ödüllendiriciliğinden kaynaklanmakla birlikte, kısmen de insanın bu tür ödüllere ne kadar gereksinim duyduğu ile ilgilidir. Genellikle kendilerine saygıları düşük olan kişiler, “kendine saygıyı” destekleyici ödüllere daha fazla gereksinim duymaktadırlar.

13 Bilisel Denge, İnsanlar genellikle kendileri gibi düşünen kişilerden oluşan bir çevre içinde bulunmaktan hoşlanmakta, dolayısıyla kendi düşüncelerine yaklaşan kişileri sevmektedirler.

14 Benzerlik, Denge arama eğiliminin, sevgi için geçerli olan temel sonucu insanların kendilerine benzer başka insanları sevmeleridir. Bir insan balık avlamaktan hoşlanması, trenle yolculuğu sevmesi ve herhangi bir şeye düşkünlüğünü bir baka insanla paylaşıyor olması dışında, o insan hakkında hiçbir ey bilmiyor olsa bile , o insanı sevecektir. pek çok ilişkide, sevginin temel belirleyicisi, kültürel nitelikler, sosyo-ekonomik düzey gibi boyutlardaki benzerliklerdir

15 AŞK NEDİR?

16 Aşk Yakın ilişki ya da aşk, bazen kişisel bir ilişki (personal relationship), bazen kişisel ilişkilerin özel bir öğesi ya da bir özelliği, bazen de bir insanın diğerine duyduğu belli bir duyguyu belirtmek için kullanılmaktadır. Aşk yakınlık (intimacy), bağlanma/içsel yatırım yapma (attachment), güven, saygı ve sevgi gibi duyguları beraberinde getirmektedir.

17 aşk Freud aşkı, cinselliğin yüceltilmesi olarak, Harlow bağlanma davranışı olarak ve Fromm ilgi, sorumluluk, saygı ve anlayış olarak tanımlamıştır. Maslow ise, aşkı ikiye ayırmıştır. Birincisi, kişinin güvensizliğiyle gelişen ve düşük düzeydeki duygusal ihtiyaçları ifade eden “yetersizlik aşkı (deficiency love)”, ikincisi ise, yüksek düzeyde duygusal ihtiyaçları içeren ve özellikle kendini ve diğerini gerçekleştirme isteğini ifade eden “aşık olmaktır”. Tennov ise aşkı, bilişsel etkinliği devre dışı bırakan, geçici bağımlılık ve sevilen kişiye yönelik bedenin verdiği duyarlı tepki olarak tanımlamaktadır.

18 aşk Aşk konusunda çalışma yürüten araştırmacıların karşılaştığı başlıca sorun aşkın farklı kişiler için farklı şeyler ifade ediyor olmasıdır. Bu durum araştırmacıların farklı aşk türleri sınıflandırmaları yapmalarına yol açmıştır (Rubin, 1988). Bilim dünyasında en temel sorulardan biri; aşkın, içten gelen bir eğilim mi olduğu yoksa, sosyal öğrenmelerle mi oluştuğu yönündedir ve bu görüşlerin ikisi de kabul görmektedir.

19 Aşka dair kuramlar

20 Bağlanma kuramı Bağlanma, çocuk ile bakım veren kişi arasında gelişen ilişkide, çocuğun bakım veren kişiyle yakınlık arayışı ile kendini gösteren, özellikle stres durumlarında belirginleşen, tutarlılığı ve sürekliliği olan duygusal bir bağ olarak tanımlanmaktadır. Bağlanma yalnızca çocukluk ile sınırlı olmayıp yaşam boyunca sürer. Bağlanma sürerken doğası ve ifade ediliş şekli değişir. İlk temel ilişki olan anne çocuk ilişkisi, sonraki yaşam dönemlerindeki bağlanmalar için örnek olur.

21 BAĞLANMA KURAMı Ainsworth ve arkadaşlarına göre üç tip bağlanma türü vardır. Bunlar güvenli, kaçınan ve kaygılı kararsız bağlanmadır. Güvenli bağlanmaya sahip yetişkinlerin başkalarına yaklaşmada güvenmede ve romantik ilişkiye girmede zorlanmamaları beklenir. Uzun süreli ilişkiler kurma eşine karşı affedici olma ve terk edilme gibi kaygıların olmaması bu bağlanma türüne ait özeliklerdendir.

22 Bağlanma kuramı Kaçınmacı kişilerin ise kendilerini sevdiğini söyleyen herkese şüpheyle yaklaşmaları ve insanlara yakınlaşmaktan korkmaları söz konusudur. Bu insanlar ayrılmanın kaçınılmaz olduğunu düşünerek bundan duydukları incinme korkusuyla duygusal bir baülanma yaşamak istemezler. Kaygılı – kararsız yetişkinlerde eşlerinin sevgisinden asla emin olamazlar ve terk edilme korkusu bu bağlanma stilinin en belirgin özelliklerindendir. İlişkilerinde beklentlerin karşılanmadığı duygusu ve doyumsuzluk kaygılı – kararsız bağlanmaya sahip yetişkinlerin sıklıkla yaşadıkları duygular arasında yer almaktadır.

23 Bağlanma kuramı Bartholomew ve Horowitz, Bowlby' nin bağlanma kuramını temel alarak ve kişinin kendisinin ve başkalarının içsel çalışma modeli olan iki tipten yola çıkarak ortaya koyduğu 4 ayrı bağlanma biçimi oluşturulmuştur. Güvenli bağlanma biçimi, kendini değerli hissetme ve sevilebilir olduğu duygusunu genellikle diğer insanların kabul edici ve cevap vericiliğine dair beklentileriyle birleştirir.

24 Bağlanma kuramı Saplantılı bağlanma biçimi ise kendini değersiz hissetme (sevilmeye layık görmeme) duygusuyla başkalarına yönelik olumlu değerlendirmeleri yansıtır. Saplantılı biçime sahip olanlar kendilerine güveni az, başkalarını destekleyici olarak algılayan, bu destekten olumlu şekilde faydalanamayan, kendini açma düzeyleri az olan bireylerdir. Kayıtsız bağlanma biçiminde kendini değerli hissetme ve sevilebilir olduğu duygusunu diğer insanlara karşı olumsuz beklentilerle birleştirir. Böyle kişiler, yakın ilişkilerden kaçınarak, hayal kırıklıklarına karşı kendilerini korurlar ve bağımsızlıklarını ve incinemezliklerini sürdürürler.

25 Bağlanma kuramı Korkulu bağlanma biçiminde kendini değersiz hissetme ve sevilmeye layık görmeme duygusu ve diğerlerinin olumsuz, güvenilmez ve reddedici olarak algılanmasına yönelik beklentilerle birleşir. Bu bağlanma biçimine sahip kişiler başkalarıyla yakın bağlar kurmaktan kaçınarak, başkalarından beklenen reddedilmeye karşı kendilerini korurlar.

26 Lee’nin aşk stilleri

27 Lee’nin aşk stilleri kuramı
Aşk Stilleri Kuramı Lee aşkı renklere benzetmiş, aşkın birden çok boyutu olabileceğini ve bu bağlamda çok boyutlu aşk biçimleri şeklinde sınıflandırılmasını önermiştir. Gökkuşağındaki bütün renkler kırmızı, sarı ve mavi olmak üzere üç ana renkten kaynağını almaktadır. Lee, tutkulu aşkı kırmızıya, oyun gibi aşkı sarıya ve arkadaşça aşkı ise maviye benzetir. Diğer aşk çeşitleri, bu üç ana aşkın bileşimiyle oluşur.

28 Birincil Aşk Stilleri Tutkulu aşıklar (Eros), tercih ettikleri fiziksel özellikleri de açıkça tanımlayabilirler (örneğin sarışın, zayıf, renkli gözlü birini istiyorum, gibi). Tutkulu aşk genellikle çok güçlü bir fiziksel çekimle başlar ve cinsel yakınlık çok önemlidir. Bu aşk türünde, bireyler aşk için risk almaya hazırdırlar. Oyun gibi aşk(Ludus), bağlayıcılığı düşük, eğlencesi ön planda, kısa süreli ve çok eşliliğe açık aşk türüdür. Aşkı oyun olarak görenler, aynı anda birden fazla kişiyle beraber olmaktan hoşlanırlar. Bu tür aşkta bireylerin tercih ettikleri ideal özellikler yoktur ve bu bireyler, yaşamlarını tek bir kişiyle geçirmeyi istemezler.

29 Arkadaşça aşk(Storge), benzerlik ve birbirini gözetmeye dayanan, zamanla gelişen aşk türüdür. Arkadaşça aşıklar için birlikte oldukları kişi ile çeşitli etkinlikleri ve ilgileri paylaşmak çok önemlidir. Onlar fiziksel etkileşime çok önem vermezler ve birlikte olacakları kişide bulunmasını istedikleri belirli fiziksel özellikler yoktur.

30 İkincil Aşk Stilleri Mantıklı aşk(Pragma), devam edileceğine ve olumlu gelecek sağlayabileceğine inanılan ilişkilerdeki eşlere duyulan aşk türüdür. Mantıklı aşıklar sosyal ve kişilik özellikleri temel alarak, birlikte oldukları kişide uyum ararlar. Onlar için birlikte oldukları kişinin özellikleri (inanç, aile ve gelecek beklentisi gibi) çok önemlidir. Bağımlı aşk(Sahiplenici Aşk – Mania), kıskanç, güvensiz, biraz da patolojik bir aşk türüdür. Bağımlı aşıklar birbirlerine güvenmezler ve birlikte oldukları kişiyi kaybetme korkusu yaşarlar. Bağımlı aşıkların ilişkileri sorunlu olsa bile, genelde ilişkiyi bitiremezler. Böyle bir aşk türünde ilişkiyi bitirenler genellikle karşı taraf olur. Ayrıca, ayrılığın olumsuz etkilerini uzun süre üstlerinden atamazlar ve ilişkilerinde ve ilişkileri bittikten sonra acı çekmekten hoşlanırlar.

31 Özgeci aşk(Agape), karşısındakini kusurlarına karşın seven, onun iyiliğini kendi iyiliğinden daha fazla düşünen bireylerin yaşadığı aşktır. Özgeci aşıklar aşkı vermeye inanırlar, çünkü herkes bunu hak eder. Onlar aşkı hissetmeyi görev gibi algılarlar; ancak, aşktan ya da karşılarındaki kişiden hiçbir beklentileri yoktur. Özgeci aşıklar genellikle bağışlayıcı ve destekleyicidirler.

32 Üçgen aşk kuramı

33 Üçgen aşk kuramı Sternberg’e göre aşk, yakınlık, tutku ve bağlılık öğeleri olan bir kavramdır. Bu üç öğe, bir üçgenin üç açısındaki her bir noktaya denk gelmektedir. Bundan dolayı, Sterberg’in kuramı “Üçgen Aşk Kuramı” olarak adlandırılmıştır. Üçgen aşk kuramında yakınlık, kişilerarasındaki yakınlığı, karşılıklı anlayışı, iletişimi ve duygusal açıdan sevgiliye bağlı olma duygularını içerir. Bunlara ek olarak, verilen ve alınan duygusal desteğe de işaret eder. Bu duygular, eşler arasında sıcak bir aşk ilişkisi yaşanmasına da yol açan duygulardır. Yakınlık, tutku ve bağlanma öğelerinin farklı bileşimleri, üçgen aşk kuramı çerçevesinde tanımlanan sekiz aşk türünü ortaya çıkartır.

34

35 Üçgen aşk kuramı 1. Beğenme/Hoşlanma (Yakınlık):
Bu aşk türü, bir kişinin bir diğer kişiye kendini yakın hissetmesi, ona karşı bir sıcaklık beslemesi; ancak, o kişiye karşı belli bir tutku ya da uzun süreli bir bağlanma hissetmemesi olarak açıklanabilir. 2. Çılgınca aşk (Tutku): Bu tür aşk, “bir görüşte aşk” sınıfına girer. Kişinin gerçekte aşık olduğu kişiye değil de, kafasında hayal ettiği kişiye karşı aşkının bir saplantı haline dönüşmesidir. Kişinin aşk nesnesinden fiziksel ve zihinsel olarak uyarılması durumu söz konusudur. Çılgınca sevme davranışı, seven kişi tarafından çok kolay bir şekilde ortaya konulur. Doğru koşullar altında bu tip aşk hemen ortaya çıkar ve kişi, zihinsel ve fiziksel olarak aşk nesnesinden çok çabuk uyarılma özellikleri gösterir.

36 Üçgen aşk kuramı 3. Boş aşk (Bağlanma):
Bir kişinin bir başka kişiyi sevdiğine karar vermesi ve bu aşkı devam ettirmesi; ancak, ilişkinin yakınlık ve tutku barındırmaması sonucu boş aşk ortaya çıkar. Uzun yıllar süren, ancak doğal duygusal içeriklerin ve fiziksel çekimin zaman içinde yok olduğu ilişkiler bu tür aşka girer. Kültürden kültüre değişmekle birlikte, bu tür aşklar uzun ilişkilerin sonunda ya da başında olabilir. 4. Romantik aşk (Yakınlık+Tutku): Romantik aşk, beğenmenin yanı sıra, kişilerin birbirlerine karşı fiziksel ve zihinsel açıdan çekici gelmesi durumunda oluşur. Bu aşkın olması için, fiziksel ve duygusal olarak eşlerin birbirine karşı ilgi duyması gerekir. Bağlanma bu aşk türünde gerekli değildir. Bu tür aşkta gelecekte birlikte olmama durumu söz konusu olabilir.

37 Üçgen aşk kuramı 5. Arkadaşça aşk (Yakınlık+Bağlanma):
Bu tür aşk, uzun süren bir arkadaşlık ilişkisine benzer. Tutku unsuru ilişkide söz konusu değildir. Bir çok romantik aşk ilişkisi arkadaşça aşk ilişkisine dönüşebilir ve tutku ortadan kalkınca yerini yakınlık alır. Tutku, uzun zaman sonra ilişkide derinden hissedilen bağlılığa dönüşebilir. İnsanların arkadaşlığa dönüşen ilişkiler yaşama düşüncesine alışmaları kişiden kişiye değişir. Kimi insan bunu asla kabullenmezken, kimi insan da yaşamında romantizm olmadan yaşayamaz. Yeniden romantizm bulmak için yeni aşk aramaya çıkanlar olabilir; ancak bilinmesi gerekir ki, yeni ilişkiler de dönüp dolaşıp arkadaşça bir durum alacaktır.

38 Üçgen aşk kuramı 6. Aptalca aşk (Tutku+Bağlanma):
Bu tür aşk Hollywood tarzı bir aşktır, filmlerde olduğu gibi insanlar tanışıp, ardından kısa bir süre içinde evlenirler. Zaman içinde gelişen yakınlık unsuru göz ardı edilip, yalnızca tutkuya dayanarak bir bağlanma yaratılır. Aptalca aşk, stresin oluşmasına uygun bir ortam yaratır. Çünkü tutku ortadan kaybolduğunda ya da azaldığında geriye yalnızca bağlanma kalır. Ancak, bağlanma da zaman içinde gelişir ve derinlik kazanır. Bu tür aşkta, bireyler tutkuyu ilişkinin temeline yerleştirirler; ancak, tutku azaldığında hayal kırıklığına uğrarlar.

39 Üçgen aşk kuramı 7. Mükemmel aşk (Yakınlık+Tutku+Bağlanma):
Özellikle romantik ilişkilerde her insanın istediği aşk türüdür. Bu tür bir aşkı yaşamak zordur; ancak, bu tür bir aşkı elde tutmak, onu yaşamaktan daha da zordur. 8. Aşksızlık: Bu tür aşkta üç unsurun hiçbiri bulunmamaktadır. Bu tür ilişki, bilinen ve yaşanılan kişilerarası ilişkilere iyi birer örnektir. Bu tür ilişkiler nedensel etkileşimleri içerir ve hatta bu tür ilişkide arkadaşlık bile söz konusu değildir. Bu ilişkiler zorunlu ilişkilerdir.

40 EVRİMSEL KÖKENLİ BİYOLOJİK AŞK KURAMI
Evrimsel biyolojinin temel öğretisine göre aşk, genlerini bir sonraki kuşağa aktarma yeteneğiyle ölçülür. Bir eş bulmak ve ilişkiyi sürdürmek için kişinin karşı tarafa kaynaklarını eşlere çekici gelecek yönlerini göstermesi gerekir. Bu yaklaşım bin yıllık dönemde insanoğlunun karşı cinsiyetten gelen belirli dışsal ipuçlarına verilen tepkiler doğrultusunda seçilerek evrim geçirdiğini savunur.

41 Kadınlar çocuk yetiştirmek için gerekli kaynakları sunabilecek ve ona destek olacak bir erkek arayacaktır. Erkeklerin ekonomik ve kariyer durumlarına bakarlar, çünkü bunlar çocuklarının gereksinim duyacağı kaynakları temsil eder.

42 Erkekler ise başarılı bir şekilde üreyebilecek kadınlar arayacaktır.
Yaş ve sağlık üremeye uygunluğun belirtileri olduğu için erkekler kadının fiziksel görünümüne bakarlar.

43 Romantik aşk kuramI Tutkulu Aşk kuramları
Stendhall’ın Tutkulu Aşk Kuramı Tutkulu aşkı 7 süreçte açıklar: Aşıklar, sevgilileriyle etkileşime girer. Birey sevdiğini fiziksel olarak çekici bulmaya başlar Sevenler, sevdikleri ile geçirecekleri mutlu anıları düşünürler. Bireyler hayal kurarlar. Taraflar aşık olup olamayacaklarına dair yeterli ümidin olup olmadığına bakarlar. BEĞENME BEKLENTİ ÜMİT

44 Aşk Doğar Tutkulu aşkın doğmasıyla birlikte görülen süreç de romantik çekicilik sürecidir. Sevdiği ile yaşamın daha güzel olduğunu anlar. Sevdiğinin biricik olduğunu düşünür. ROMANTİK ÇEKİCİLİK BİLLURLAŞMA Geri çevrilme korkusu yaşamaya başlayarak yeni bir sürece girmektedir.

45 Birey sevgisinden şüphe duyarak, sevginin karşılık olup olmadığını düşünmeye başlar.
Aşkın sürüp sürmeyeceğini gerçekçi bir şekilde düşünmeye başlar. Aşk ya ölecektir ya da çabalarla yaşamaya devam edecektir. AYRILMA İKİNCİ BİLLURLAŞMA

46 Hatfield, Berscheid ve Walster’ın Tutkulu ve Arkadaşça Aşk Kuramı
Tutkulu aşkta bireyin sevgiliye ulaşması bireyde, mutluluk duygusuna, heyecana, fiziksel uyarılmaya neden olmaktadır. Karşılık görmediğinde ise, boşluk, kaygı, endişe, kıskançlık duygusu, kuşku, acı, düş kırıklığına ve umutsuzluk duygularına yol açar. Arkadaşça aşkın tutkulu aşktan belki de en önemli farkı, yakınlık kavramı konusundadır. Tutkulu aşkta bireyler yakınlık özlemi içindeyken, arkadaşça aşkta kişiler yakınlığı çoktan elde etmişlerdir. Tutkulu aşk haz ve gizemle beslenirken, arkadaşça aşk yalnızca keyifle beslenir.

47 Romantik aşk kuramI romantik yakinlik kurami
Moss ve Schwebel’e göre yakınlık, bireylerin sosyal gelişimlerini, kendilerini ayarlama düzeylerini ve fiziksel sağlıklarını etkilemektedir. Romantik yakınlığı beş etkenle açıklamışlardır: Bu etkenlerin tamamı bir ilişkide bulunursa, o ilişkinin ideal ilişki olduğu söylenebilir. Ancak, her zaman bu etkenlerin hepsi aynı ilişkide yer almamaktadır. Bilişsel yakınlık Fiziksel yakınlık Duygusal yakınlık Bağlılık Karşılıklılık

48 İKİ-ETMEN KURAMI Herhangi bir heyecansal yaşantı; yoğun fizyolojik uyarılma ve uygun bilişsel adlandırmadan oluşmaktadır. Bu durumda romantik aşk, yoğun uyarılma ve “bu aşk olmalı” “benim için yaratılmış” gibi adlandırmalardan oluşmalıdır Heyecan ve doyum gereksinimi gibi olumlu duygusal yaşantıların uyarılmayı arttırdığı ve böylece “âşık olma” duygusunu yükselttiği düşünülmektedir.

49 TamamlayICILIK KURAMI
Kişi ulaşmak istediği ancak ulaşamadığı ya da başaramadığı özelliklere sahip diğer cinsten birine rastladığında âşık olmaktadır. Birey tek başınayken veya benzer biriyle ulaşamayacağı avantajları vadeden, kendisinden farklı kimselere ilgi duymaktadır.

50 Nöropsikolojik Açiklamalari Aşkin Beyin Kimyasi
Aşk, karmaşık insan duygularından biridir Bu bakış açısına göre, aşık olma süreci genetik, hormonlar ve psikolojik deneyimlerle oluşmaktadır. Değişik kimyasal uyaranlar, başkalarına karşı insanda romantik etkiler yaratabilmektedir. Hormonal açıdan bakıldığında romantik aşkın sinyalleri, yanakların kızarması, kalp atışının hızlanması ve ellerin terlemesi şeklinde kendini belli etmektedir.

51 Aşık olunduğunda asıl etki, beynin hipotalamus bölgesinden salınan çeşitli kimyasalların etkisiyle vücudun içinde meydana gelmektedir. Adrenalin, aşığın kalp atışının hızlanmasından ve terlemesinden sorumludur. Dopamin ise aşık birinin karşısındaki insanı aklından çıkaramamasından ve ona büyük bir tutkuyla bağlı olmasından sorumludur. Oksitozin, doğum sırasında da salgılanır ve anne ile bebeği arasındaki bağın oluşmasında da etkilidir. Uzun süreli ilişkilerde eşler arasında bağlanma gerçekleşir. Bu aşamada sevgilinin yanında olmak, beyinde endorfin salgılanmasını uyarır ve bu, güvenlik ve sükunet duygusu verir.

52 Masumi Toyotome´nin bakiş açisi
EĞER TÜRÜ SEVGİ Bir şarta bağlı, karşılık bekleyen sevgi Beklentileri karşılarsak bize verilecek olan sevgidir. EĞER Başarılı bir kişi olursan seni severim İyi biri olursan seni severim Beklentilerimi karşılarsan seni severim

53 Sevenini istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür.
Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır. Masumi´ye göre, evliliklerin pek çoğu ´Eğer´ türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor.

54 Çünkü türü sevgİ Kişi; bir şeye sahip olduğu, yaptığı bir şey için sevilir. Çok güzelsin Popüler ve zenginsin Bu tür olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler.

55 İnsanlar hep daha fazla insan tarafından sevilmek isterler
İnsanlar hep daha fazla insan tarafından sevilmek isterler. Başka sevenleri de olması için uğraşırlar. Sevilecek niteliklere onlardan daha fazla sahip olan birileriyle karşılaştıklarında, sevenlerinin artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretliliği ve rekabeti girer. Sınıfının en güzel kızı yeni gelen kızı kıskanır. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterini kıskanır.

56 O zaman Çünkü türü sevgide güven duygusu
bulunabilir mi ?” diye soruyor Masumi . Çünkü türü sevginin güven duygusu vermemesinin iki nedeni vardır: “Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?” korkusu. “Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmezse?” endişesidir. Toplumlardaki sevgilerin çoğu ´Çünkü´ türünde olup bu tür sevgiler kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür

57 masumİ’ye göre sevgİlerİn en gerçeğİ «Rağmen türü sevgİ»
Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için? “Eğer” türünden farklıdır. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için “Çünkü” türünden de farklıdır. Rağmen türü sevgide, kişi bir şey beklediği için değil bir şeyler eksik olmasına rağmen sevilir.

58 Esmeralda Quasimodo´yu dünyanın en çirkin en korkunç kamburu olmasına rağmen sever. Asil yakışıklı zengin delikanlı da Esmeralda´ya çingene olmasına rağmen aşıktır. Kişi dünyanın en çirkin en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara rağmen sevilebilir. Burada insanın iyi, çekici ya da zengin bir konum elde ederek sevgiyi kazanması gerekmez. “ Kalbinizin derinliklerinde dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? ’’

59 Romantİk İlİşkİlerİn sürdürülmesİ
Birçok insan romantik ilişki yaşasa da bütün çiftler mutlu değildir ve doyumlu ya da mutlu olmayan çiftlerin hepsi de ayrılmamaktadır. ilişkinin doyumu her zaman ilişkinin istikrarı anlamına gelmemektedir. Çiftler ne kadar uzun süre birliktelerse, bu birlikteliği devam ettirmeye de o kadar eğilimlidirler.

60 Romantİk İlİşkİlerİn sürdürülmesİ
Yatırım Modeli Yatırım modeli ilişkilerin iki önemli özelliği olan doyum ve bağlanma arasında bir ayrım yapmaktadır. Yatırım modelinin temel amacı devam eden ilişkilerden elde edilen doyumun derecesini ilgi ve süreklilik açısından kestirebilmektedir. Bir birey kendisine fazla doyum sağlamayan bir ilişkiyi bağımlılığın yüksek olması nedeniyle sürdürebilmektedir. Karşılıklı bağımlılık kuramına göre bireyler, ödüllerini en üst düzeye çıkarmak, bedelleri ise en alt düzeye indirmek için güdülenmişlerdir. Bir ilişki doyuma ulaştırıcı olduğu ölçüde bağlanım da güçlü olmaktadır. Bireyler ilişkileriyle ilgili zayıf seçeneklere sahip oldukları sürece bağlanımı daha fazla hissetmektedirler. Bireyin ilişkisine bağlanımı ilişkiye yatırımları oranında büyümektedir.

61 kaynakça www.ruhikizi.com/askin-psikolojisi-makalesi45.html
ÖZEN Yener, GÜLÇATI Fikret , 2010, Duyusal Alan Öğrenilerinden Sevgi ve Sevgi Kuramları(sevgiye dair söylenceler), ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Cilt: 1 Sayı: 2, Ankara KAYAOĞLU Aysel, GÖKDAĞ Rüçban, KIREL Çiğdem, 2011, Sosyal Psikoloji 1, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2291 ACIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1288, Eskişehir.

62 kaynakça (Yaz 2001) Aşkın Psikolojisi ve Anatomisi. Kaos GL. Sayı 8.
Atak, H. Ve Taştan, N. (2012) Romantik İlişkiler ve Aşk. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 4(4) ss: Kesebir, S. Kavzaoğlu, S. Ve Üstündağ M. F. (2011) Bağlanma ve Psikopatoloji. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 3(2) ss: İstanbul. Kaya, A. (2014) Bağlanma Tarzı Ve Romantik İlişkiler. Kişilerarası İlişkiler ve Etkili İletişim ( ss: 82 – 83 ). PEGEM Akademi.

63 HAZIRLAYANLAR SEÇİL VURAL SERTAP KOCAOĞLU HALENUR HÜYÜK


"sevgi ve aşk psikolojisi" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları