Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ETKİLİ İLETİŞİM Dr. Mustafa YAŞAR

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ETKİLİ İLETİŞİM Dr. Mustafa YAŞAR"— Sunum transkripti:

1 ETKİLİ İLETİŞİM Dr. Mustafa YAŞAR

2 Dersin Amaçları Bu dersin sonunda öğrenciler:
1. Temel iletişim kavramlarını açıklama 2. İletişim çatışmalarını analiz etme ve çözümleme 3. Kişiler arası iletişimde etkili dinleme ve geribildirim verme becerisi 4. karşısındaki bireyin beden dilini okuyabilme ve kendi beden dilini etkili kullanabilme. 5. Etkili bir öğrenme için sağlıklı bir sınıf içi iletişimin nasıl sağlanacağını açıklama ve uygulama 6. aileler ve okul çevresiyle işbirliğine dayalı iletişim kurabilme. 7. toplum önünde etkili konuşabilme. 8. Empati kurabilme

3 Ders Kaynakları: 1. Cüceloğlu D (2005). Yeniden insan insana, 33. basım, İstanbul: Remzi Kitapevi, 2. Gordon, T. (1996) E.A.E.Etkili Ana Baba Eğitimi Aile İletişim Dili, İstanbul: Sistem Yayıncılık. 3. Çağdaş, A. (2012). Anne-baba-çocuk iletişimi. Ankara: Eğiten Kitap.

4 Dersin ödevleri Vize Kitap raporu 1 (vize tarihinde) Final
Kitap raporu 2 (final tarihinde) Dönem ödevi (final tarihinde) Devam ve katılım 20 5 40 10

5 Vize Final Kitap raporu Klasik 3-4 soru İletişim ile ilgili bilimsel veya kişisel gelişim kitabı okunarak giriş gelişme sonuç formatında bir rapor yazılacak. Giriş bölümünde en fazla iki paragraf ile kitap tanıtılacak. Gelişme bölümünde kitap ile kişisel yaşam arasında bağ kurularak kitaptan edinilen kazanımlar üzerinde durulacak. Bu kitabı okuyarak neler kazandınız, neler öğrendiniz, neleri farkettiniz? Sonuç bölümünde tüm bu kazanımların özeti sunulacak. Çok şey kazandım demek yetmez, nedir bu kazandıklarınız. Açıklanacak. En az 2, en fazla 4 sayfa olacak

6 Dönem Ödevi: 1. İletişim ile ilgili kişisel bir problemizi belirleyin. Bu birisiyle yaşadığınız bir çatışma olabilir, etkili iletişim kuramadığını düşündüğünüz birleri olabilir, iletişiminiz olmayan ama iletişim kurmak istediğiniz birileri olabilir, ya da problemli olmayan ama geliştirmek istediğiniz bir ilişkiniz olabilir. 2. Dönem boyunca bu konuda çalışarak hem bu derste öğrendiklerinizi ortaya koyan hem de aşağıdaki soruların cevaplarını içeren bir rapor hazırlayınız.

7 Sorular: Problem nedir? Tasvir ediniz. Probleme örnek oluşturacak bir olay anlatınız. Ayrıntılı tasvir ediniz. Kim ne yaptı, ardından ne oldu ve kim nasıl tepki gösterdi? Siz bu ilişkinin nasıl olmasını isterdiniz, arzu edersiniz? Bu ilişki nasıl olsa size göre tatmin edici bir ilişki olurdu? Bu ilişkiye ve probleme yönelik somut amaçlar oluşturunuz. Oluşturduğunuz amaçlara ulaşmak için yeni davranışlar geliştirerek uygulayınız ve bu süreci ayrıntılı anlatınız. Sonuç olarak ne işe yaradı, ne işe yaramadı ve bu süreçte neler öğrendiniz. Somut ve kişisel yazınız. Genellemelerden kaçınınız.

8 Yazım kuralları Sunulan tüm yazılar Times New Roman, 12 Punto, 1,5 satır aralığı, tamamen siyah renkli, çok özel durumlar dışında kalın, italik, altı çizili yada “tırnak içerisinde” yazılmayacak. Kesinlikle poşet dosya kullanılmayacak, zımba ya da ataç ile tutturulacak. Her yazının mutlaka bir başlığı olacak. İsim kesinlikle ilk sayfaya yazılacak. Genel başlığın hemen altına sol tarafa yazılacak. Sunulan tüm yazılar mutlaka arkalı önlü çıktı şeklinde olacak.

9 Devam ve Katılım Bu ders uygulamalı bir derstir ve bu dersten kazanım sağlamak için fiziksel ve zihinsel olarak sınıfta mevcut olmak önemlidir. her derste yoklama alınacaktır. Derslere düzenli gelen ve sınıf uygulamalarına aktif katılanlar 10 tam puan alırlar. 4 devamsızlık hakkınız vardır. 5. devamsızlıkta devamsızlıktan kalırsınız. 2 devamsızlık insanlık halidir ama sonraki her devamsızlık 2,5 puanınızı götürür.

10 İLETİŞİM NEDİR ? Canlılar varlıklarını sürdürebilmek için iletişim kurmak zorundadırlar. İletişim varlıkların çevreye uyumunun ve çevreyi kendi faydalarına göre düzenlemelerinin temel şartıdır. İletişim ,sayesinde dünyayı anlamlı kıldığımız ve bu anlamı başkalarıyla paylaştığımız insani bir süreçtir.

11 En genel anlamıyla iletişim; iki birim arasındaki bilgi, duygu ya da düşünce alışverişi olarak tanımlanabilir. İletişim, bireyin kendinde meydana gelen dengesizlik durumunu düzetmek için gereksinimini kodlaması ve dışarıya ileti vermesi ile başlayan bir süreçtir.

12 Bireyin varlığını devam ettirebilmesi için oluşturduğu bilgi alışveriş ağıdır.
İletişim, iki sistem arasındaki (iki hayvan, iki insan, iki makine, bir hayvan bir insan yada bir insan bir makine) her tür bilgi alışverişidir.

13 İletişim,en kısa ve yalın haliyle haberin,bilginin yada en genel anlamıyla kültürün insan topluluklarına dağıtım olgusu olarak tanımlanır.

14 Bilgi ve anlayışın bir bireyden diğerine geçirilmesi sürecidir ve temel olarak insanlar arasında bir anlam köprüsüdür. Diğer bir ifadeyle anlaşılabilir mesajların alınması ve yollanması sanatıdır.

15 İletişim; bir bireyin veya bir grubun davranışlarını etkilemek amacıyla uyarıcı bir öğenin karşı tarafa ulaştırılmasını sağlayan bir süreçtir.

16 İLETİŞİM SÜRECİNDEKİ UNSURLAR
İletişimin kurulmasında birkaç unsur rol oynar.Bunlar; kaynak(verici), kodlama, mesaj, kanal(araç), alıcı , kod çözme ve geribildirimdir.

17 İLETİŞİM SÜRECİ KANAL Gürültü Kaynak Alıcı Geri Besleme Kodlama
Kod Açma KANAL MESAJ

18 Sağlıklı bir iletişimin kurulabilmesi için
bir kaynak kişi, mesaj, mesajın kodlanması, uygun bir kanal yoluyla mesajın gönderilmesi, alıcı bir kişi, alıcının mesajın kodunu çözmesi ve mesajın alındığına yönelik geribildirim vermesi süreçlerinin eksiksiz yerine getirilmesi gerekir.

19 A ) GÖNDERİCİ: Bir fikrini,düşüncesini, gereksinimlerini iletmek isteyen kişi, kurum, kurumlar veya kişilerdir.

20 B ) KANAL : gönderici ile alıcı arasındaki bağdır
B ) KANAL : gönderici ile alıcı arasındaki bağdır. Beş duyu organı gibi fiziksel, telefon, telsiz gibi mekanik kanallardan oluşur.

21 C ) ALICI:Gönderilen mesajı kullanabilir hale getiren kişi, kurum veya kişilerdir.

22 D ) GERİ BİLDİRİM: Alıcı mesajın kodlarını çözdükten sonra veya yorumladıktan sonra bir gönderici durumuna dönüşür. Geri bildirim, göndericinin kendi mesajının alınıp alınmadığını ve doğru bir şekilde yorumlanıp yorumlanmadığını öğrenmesini sağlar. Olumlu veya olumsuz olabilir.

23 E ) GÜRÜLTÜ: Tüm iletişim sürecini saran ve mesajın doğruluğunu ve güvenilirliğini azaltan her şey iletişimde gürültü veya engel olarak anılır.

24 Gürültü İletişim sürecinin herhangi bir aşamasında, istem dışı ortaya çıkan, iletişimi engelleyen, iletişim sürecini etkileyen bir faktördür. Gürültü iletişimin; kaynak, kanal, alıcı ya da mesaj gibi herhangi bir aşamasında ortaya çıkar ve iletişimi bozar.

25 Gürültü 1. Fiziksel gürültü 2. Kültürel gürültü
İletişimde gürültü, gönderilen mesajla alınan yorum arasındaki farka yol açan etkene verilen addır. Gürültü çeşitleri: 1. Fiziksel gürültü 2. Kültürel gürültü 3. Nöro-fizyolojik gürültü 4. Psikolojik gürültü

26 Fiziksel gürültü Dış dünyadan gelen ve iletişimi engelleyen, insandan, çeşitli araçlardan veya somut nesnelerden kaynaklanan gürültüdür. Fiziksel gürültü genellikle mesaja ciddi bir zarar vermez. Çünkü onun varlığının farkındayızdır. Örneğin; evimizde, odamızda, büromuzda sese karşı bazı önlemler alırız. Dış gürültü, duyu organlarından kaynaklanır. İşitsel, görsel, dokunsal, kokusal ve tatsal türleri olabilir.

27 Kültürel gürültü Dildeki ve geleneklerdeki farklılıklardan kaynaklanır. Kaynak ve hedef arasında, bir iletişimsizlik biçimi başlar ve bu nedenle hem kaynak, hem de hedef olan şeyin farkına varamaz. Organizasyonlarda, farklı kültür, ahlak sistemlerinden gelen işgörenler arasında kültürel gürültü söz konusu olabilir. Böyle bir durumda basit bir mesaj, farklı kültürel gruplar arasında farklı algılanır.

28 Nöro-fizyolojik gürültü
Çeşitli biyolojik rahatsızlıklardan kaynaklanabilir; Hedefin kulaklarının ağır işitmesi, görme sorunları….. -Durumdan kaynaklanan geçici nedenlerden olabilir, başağrısı gibi. -Sürekli olabilir, iyi görmeme , ağır işitme gibi.

29 Psikolojik gürültü Önyargılı birinin mesajı doğru algılayamamasından kaynaklanan gürültü olabileceği gibi, dikkat dağınıklığından kaynaklanan bir gürültü biçimi de olabilir. Psikolojik gürültüde hedefin kaynağa direnmesi, ilgisinin dağılması vb. içsel faktörler de etkilidir.

30 Psikolojik kaynaklı gürültü;
-Durumdan kaynaklanan geçici nedenlerden olabilir, korku, öfkelenme, aşırı heyecan gibi. - Sürekli olabilir, özüne saygı kişinin en belirgin sürekli psikolojik gürültü kaynağıdır

31 İletişim Bağlamı Kişilerarası iletişim Kültürlerarası iletişim
Grup iletişimi Kamusal iletişim Organizasyonel (örgütsel) iletişim Kişisel iletişim Kitle iletişimi (toplumsal iletişim)

32 Kişilerarası iletişim
Temel iletişim bağlamıdır. İletişimdeki taraflar arasındaki yakınlık önemlidir. Sözlü, sözsüz gerçekleşebilir. Hem gündelik hem de yakın ilişkileri kapsar. Etkili olduğunda işletme gelişimine katkıda bulunur. Etkili olmama; birbirini sevmeme, güven duymama ve anlaşamama durumunda söz konusudur.

33 Kişilerarası iletişim
Kişilerarası iletişim, insanlar arasındaki ilişkilerle ilgilidir ve genellikle yüz yüze kişisel bir ortamda gerçekleşir. Kişilerarası iletişim, ilişkilerin oluşturulmasında, sürdürülmesinde ve değiştirilmesinde temel araçtır.

34 Kültürlerarası iletişim
Kültür: bir insan grubu tarafından yaratılan ve paylaşılan, nesilden nesile aktarılan yaşam biçimi. Kültürlerin aynı davranışına verdikleri anlam farklı olabilir. Sözel ve sözel olmayan davranış farklılıkları Göz teması kurmak Bazı sözcüklere verilen yerel anlamlar

35 Grup iletişimi Bir grubun üç ya da daha fazla üyesi arasında birbirlerini etkilemek amacıyla sözel ve sözel olmayan iletilerin değişimi sürecidir. Bireyler arasındaki yakınlık, katılım ve tatmin düzeyi kişilerarası ilişkilerde olduğundan düşüktür. Formal, informal olabilir. İletişimde; iletişim kanalları, üyelerin iletişim yetenekleri, örgütsel amaçlara olan ilgi düzeyleri etkilidir.

36 Kamusal iletişim Özel yerlerden çok topluma açık yerlerde gerçekleşir.
Göreceli olarak resmi bir iletişimdir. Çoğunlukla önceden planlanmıştır. Göreceli olarak belirlenmiş ve net davranışsal normlara sahiptir. Açık oturumlar, paneller vb.

37 Kişisel iletişim Kişinin kendisiyle kurduğu ve en çok kullandığı iletişimdir. Çoğunlukla zihinsel süreci kapsar. Kaynak ve hedef aynı kişidir. Kişinin kendini anlaması, tanıması ve psikolojik yapısı için gereklidir. Kişiler arası iletişimin alt yapısını oluşturur.

38 Kitle İletişimi Teknolojinin gelişmesiyle kitle iletişim araçları da gelişmektedir. Örneğin, matbaanın bulunuşu ile yazılı kitle iletişim araçları gelişmiştir (Gazeteler, dergiler) - Elektronik alandaki buluşlar ile radyo, televizyon, bilgisayar ve mobil telefon kitle iletişiminin hizmetine girmiştir.

39 Kitle iletişimi Toplumu bilgilendirme, bir konuyu tanıtma, suçlama, koruma vb. amaçlıdır. İletiler yazılı ya da elektronik ortamda aktarılır. En resmi ve pahalı iletişim bağlamıdır. Reklamlar, toplumsal kampanyalar vb. Dinleyici ve izleyici kitlesi geniş, heterojen ve ileti kaynağı için belirsizdir. İnternet vb. teknolojik gelişmelerle çok hızlı ve etkili kullanılabilir.

40 İletişim söz konusu olunca
Etkili iletişim? Hangi tür iletişim biçimi daha uygun? Etkili iletişimi engelleyen faktörler nelerdir? İletişim kurma becerisi nasıl geliştirebilir?

41 Sağlıklı iletişim kurmak demek kesinlikle etkili iletişim kurmakla aynı şey değildir.
Her konuşma sağlıklı iletişim değildir. Çocukla konuşmak, çocukla iletişim deyince çoğu yetişkinin aklına çocuğa bir şeyler söylemek, anlatmak hatta söz dinletmek gelir. Örneğin anne ve babaların çocuklarına emirler yağdırıp, bu emirler karşısında çocuktan gelen tepki ve davranışlarla ilgilenmezlerse bu sağlıklı iletişim değildir.

42 Sağlıklı bir iletişimde konuşulanları anlama ve söylenenleri dinleme vardır. Çocuklarla kurulacak tutarlı ve etkili bir iletişim, çocuk eğitiminde ve onların sağlıklı birey olarak yetişmelerinde temel davranıştır.

43 Örneğin, anne mutfaktan salondaki 6 yaşındaki kızına “Televizyonu kapat ve derslerini yap” dediğinde, kızı “tamam anne” diye cevap vermesine rağmen televizyon izlemeye devam ettiğinde, tüm süreçleriyle sağlıklı bir iletişim kurulmuştur. Kaynak kişi olarak anne mesajı kodlamış ve alıcıya ulaştırmıştır ve alıcı mesajın alındığına dair geri bildirim vermiştir. Bununla birlikte mesaj alıcı üzerinde hiç bir etki yaratmamıştır.

44 Etkili İletişim Nedir? Bir iletişimi etkili yapan şey mesajın alıcı üzerinde beklenen ve arzu edilen etkiyi yaratmasıdır. Etkili iletişimin amacı: İletmek istediğimizi karşımızdaki kişiye amaçladığımız biçimde iletebilmek, isteneni elde etmek ve beklenen tepkiyi oluşturmaktır

45 Etkili iltetişimin üç özelliği vardır:
Biz istediğimiz sonucu alırız. Bunu zor kullanmadan başarırız. Karşımızdaki de bu alışverişten birşeyler kazanarak memnun ayrılır.

46 Kişiler Arası İletişimin Temel Varsayımları
1- İnsanların birarada bulunduğu bir ortamda “iletişim kaçınılmazdır” ya da “iletişim kurmamak imkansızdır”. 2- Her iletişimin bir içerik bir de ilişki boyutu vardır. 3- Bireylerin arasındaki ilişkilerin doğasını, kişiler arası iletişimin tekrarlayış özellikleri belirler. 4- Tüm kişiler arası ilişkiler eşitliğe veya farklılığa dayanmaları açısından simetrik veya tamamlayıcıdırlar. 5- İnsanlar, kişiler arası iletişimde sözel ve sözel olmayan olmak üzere iki çeşit iletişim dilini kullanırlar.

47 1) İletişim Kurmamak Olanaksızdır:
Günlük yaşamda belirli bir sosyal çevre içinde yer alan insanlar farkında olsunlar yada olmasınlar birbirleri ile iletişim içindedirler. Hareket etmek ya da birşey söylemek kadar, hareket etmemek ya da susmakta davranıştır ve anlamlı bir mesaj oluşturur. Aynı ortamda birbirlerini algılayan kişilerin iletişim kurmamaları olanaksızdır.

48 Ailelerle iletişim kurmama çabası içindeki bir öğretmen aslında paradoksal olarak “iletişim kurmak istemiyorum” mesajını vermektedir ve iletişim içindedir. Bu mesajın sonunda karşı taraf bir tepki gösterir. Bu tepki, alınan bu mesaja rağmen iletişim kurma çabası olabileceği gibi, öğretmenin tepkisine benzer olarak “ben de seninle iletişim kurmak istemiyorum” şeklinde sessizlik yoluyla verilen karşıt mesaj ve geribildirim olabilir. Bu açıdan bakıldığında bireyin yaptığı ve yapmadığı her davranış iletişimsel mesajlar içerir ve birey her an çevresi ile iletişim halindedir.

49 İki insan birbirinin farkına vardığı anda iletişim başlar.
-söyledikleri -söylemedikleri -yaptıkları -yapmadıkları her şeyin anlamı vardır

50 2- Kişilerarası iletişimde hem içerik, hem de ilişki boyutu vardır.
Bir öğretmen, bir anne veya baba ile bir konu hakkında konuşurken, konu iletişimin içerik boyutunu belirlerken aynı zamanda öğretmen karşısındaki kişi ile arasındaki ilişkinin düzeyine (sıcak, soğuk, mesafeli, arkadaş, vb.) yönelik mesajlar verir. Örneğin, öğretmen, anne babaya çocuklarının davranış problemi ile ilgili nasıl bir tutum takınmalarını anlatırken verdiği bilgi iletişimin içerik boyutunu oluştururken bu bilgiyi veriş tarzı (otoriter, sohbet havasında vb.) iletişimin ilişki boyutunu belirler.

51 Ailelerle iletişim sürecinde ilişki boyutu olarak sürekli otoriter mesajlar veren bir öğretmen, bir süre sonra karşı tarafın kendisini kötü hissetmesine ve dolayısıyla iletişime daha az istekli olmasına neden olabilir. Ya da diğer taraftan, “biz eşitiz” mesajı anne babaların kendilerini öğretmenin bulunduğu ortamda daha rahat hissetmelerini sağlayarak işbirliğine dayalı bir iletişimin kurulmasını sağlayabilir.

52 Bu örnekten, eşitlik mesajının otoriter mesajlardan daha iyi ya da daha etkili olduğu anlaşılmamalıdır. Bir mesajın iyi ya da etkili olduğunu belirleyen şey iletişim kuran kişiler ve iletişim kurulan ortamın özellikleridir. Öğretmenlerin anne babalarla aralarındaki ilişkiye yönelik ne tür mesajlar verdiklerinin farkında olmaları ve kurmak istedikleri ilişki yapısına uygun mesajlar vermeleri etkili iletişim açısından önemlidir.

53 3- Bireylerin arasındaki ilişkilerin doğasını, kişiler arası iletişimin tekrarlayış özellikleri belirler. Kişilerarası iletişimde, tarafların verdiği mesajların sıralaması ilişki boyutunda ele alınması gereken bir konudur. Bireyler karşıdan aldıkları geri bildirimlere göre kurdukları iletişimi düzenlerler ve bu iletişim sürecinde kişiler arası ilişkiler şekillenir. Bireylerin birbirlerine karşı davranışları zamanla bir örüntü oluşturur ve bu örüntü ilişkinin doğasını belirler. Örneğin, bir veliye karşı sıcak davranan bir öğretmen, velinin kendisine karşı agresif davranışlar göstermesi sonucunda daha mesafeli ve formal davranmaya başlayabilir ve sonuç olarak öğretmen ve veli arasında mesafeli bir ilişki oluşur.

54 Davranışlar tümüyle kişisel seçimlerdir
Davranışlar tümüyle kişisel seçimlerdir. Bazen sağlıklı, bazen de sağlıksız olabilirler. Ancak burada vurgulanmak istenen, mesajların niteliği ve içeriği değil, bir mesajın mutlaka bir diğerini getireceği ve davranışların bir sırayı izlediği gerçeğidir. Karşımızdakinin hangi sözünün ardından neyi söylediğimiz, ya da onun hangi davranışının ardından neyi yaptığımız, süreci incelerken önemle üzerinde durulması gereken konulardan biridir. Bu nedenle yukarıdaki örnekte olduğu gibi, ortada bir çatışma varsa etkileşimin ne şekilde yol aldığına bakmak gerekir.

55 İletişim anlık yaşanır, ilişki zamanla tanımlanır
İletişim anlık yaşanır, ilişki zamanla tanımlanır. İlişkinin tanıımlanmasında iletişim örüntüleri kullanılır. Bu varsayım iletişimi yönlendiren kuralların oluşumu ve işlevi hakkındadır.

56 4- Tüm kişiler arası ilişkiler eşitliğe veya farklılığa dayanmaları açısından simetrik veya tamamlayıcıdırlar. Simetrik ilişkiler eşitliğe dayanır. Örneğin, bir öğretmen ve veli arasında ilişki simetrik olduğunda verilecek kararlarda her iki tarafın da fikri eşit değerdedir ve ilişkide eşit güce sahiptirler. Tamamlayıcı ise bir taraf baskın olduğunda diğer tarafın daha pasif bir rol üstlenmesi durumu yani ilişkide güç dengesinin eşit olarak değil ama birbirini tamamlayacak şekilde oluşması durumudur.

57 Örneğin, anne çocuk ilişkisinin tamamlayıcı bir ilişki olması beklenir.
Öğretmen- anne baba ilişkisinde ise, tamamlayıcı ilişki olduğunda bazen öğretmen otorite olarak kabul edilir ve kararlarda baskın rol alır ve anne baba pasif konumdadır, bazen de anne baba kendi çocuklarının uzmanı olarak kabul edilerek öğretmen alt pozisyonda kalır.

58 Her iki tür ilişkide de esneklik olmadığında problemler ortaya çıkar
Her iki tür ilişkide de esneklik olmadığında problemler ortaya çıkar. Esnek olmayan simetrik öğretmen-anne baba ilişkisinde bir süre sonra son sözü kimin söyleyeceği ile ilgili bir yarış başlayabilir. Kimin baskın olacağı tartışması da bireyleri sürekli artan bir gerilim ve ne pahasına olursa olsun kazanma yarışına sokabilir. Katı bir tamamlayıcı ilişki ise alt pozisyonda olan bireyin katılımını engelleyerek bu bireylerin olumsuz tutum geliştirmesine neden olabilir.

59 Öğretmenin baskın olduğu katı tamamlayıcı ilişkilerde anne baba “nasılsa bizim fikrimizin önemi yok” düşüncesine kapılarak aile katılımından vazgeçebilirler. Bazı özel kurumlarda olan “müşteriyi memnun etme” kaygısı öğretmenin pasif olduğu tamamlayıcı bir öğretmen-anne baba ilişkisi doğurabilmekte ve öğretmenin zor durumda kalmasına neden olabilmektedir.

60 5- İnsanlar, kişiler arası iletişimde sözel ve sözel olmayan olmak üzere iki çeşit iletişim dilini kullanırlar. Sözel iletişim, karmaşık bir mantıksal dilbilgisine sahiptir, ama iletişim anında çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Sözel olmayan iletişim dili ise beden dili, mimik, ses tonu gibi iletişim araçlarını kapsar ve kişiler arası ilişkilerde sözel iletişime göre daha fazla etkilidir.

61 İletişim Çatışmaları İnsanların etkileşim halinde olduğu her ortamda çatışma kaçınılmaz bir olgudur. Çatışma psikolojik bir süreç olarak, ya bireyin kendi içinde ya da bireyler arasında en az iki temel farklılığın uyuşmazlığı şeklinde tanımlanabilir. Birinin davranışları diğer kişi veya kişilerin gereksinimlerine ters düşüyor, karşılanmasını engelliyor ya da değerleri birbirine uymuyorsa bu kişiler arasında ortaya çıkan anlaşmazlıktır.

62 Çatışmalar günlük hayatın bir parçasıdır.
Ancak pek çok kişi tarafından çatısma, ayrılıklara, strese, sosyal kargaşaya ve şiddete sebep olduğu için olumsuz olarak görülmekte hatta bir ilişkinin iyi olduğunun en önemli işaretinin çatışma içermemesi olduğu düşünülmektedir. Oysa çatısma içermeyen bir iliskinin sağlıklı bir ilişki olduğu düsünülemez.

63 Çatışma; en az iki taraf arasında, değer, fikir, inanç, ilgi, algı, kültürel faktörler, sosyal roller, ihtiyaçlar, iletişim becerileri yönünden farklılıklar olduğu durumlarda yaşanabilen, gerilim, engellenme, rekabet, değişiklik ve müdahaleler yaşanan durumlardır.

64 Çatışma olumlu yönetildiğinde
kişinin kendini tanımasına, karşıdaki kişinin özellikleriyle ilgili farkındalığını arttırmasına, ilişkilerde çözülmesi gereken problemlerin farkına varılmasına, değisimi cesaretlendirmesine, problem çözme için enerji ve güdülemenin artmasına, büyük problemler olarak algılanan küçük sorunları ortaya çıkarmasına katkıda bulunur.

65 Çatısma iyi yönetilemediğinde ise
kişiler stres yaşar, ilişkileri bozulur, kişiler mutsuz olur, somatik (mide rahatsızlıkları, bas ağrıları) ve psikolojik (depresyon, anksiyete) belirtiler gösterirler.

66 ÇATIŞMANININ ASAMALARI
1.Gizil Dönem: Çatışmanın oluşabilmesi için gerekli koşullar mevcuttur fakat çatışma henüz ortaya çıkmamıştır. 2. Algılanan çatışma: Bireyler çatışmanın farkına varmışlardır. 3. Hissedilen çatışma: Çatışma bu dönemde kişiselleşmiştir ve kisiler anksiyete, öfke hissetmektedirler. Gerilim oluşmuştur ancak henüz çatışma hala açığa çıkmamıştır.

67 4. Çatışmanın Görülmesi: Çatışma artık taraflar için açık hale gelmiştir, çatışma ilgili davranışlar açık bir şekilde gözlemlenir. 5. Çatışmanın sonuçlanması: Çatışma herhangi bir yöntemle sonlandırılır ve yeni koşullar oluşur.

68 Çatışma aşamaları; Farkındalıkla baslar, bu dönemde kişilerde çeşitli duygu ve düşüncelere olası tepkilerin gelişme aşamasıdır. Bütün bu tepkilerle kişiler, gözlenebilir davranışların oluşmasıyla sonuçlanacak çatışma durumuyla bas etmeye çalışırlar. Diğer kişiden tepki gelmesiyle süreç devam eder, çünkü her bireyin tepkisi diğerinin tepkisini uyarır.

69 Etkileşim geliştikçe davranışları doğrudan etkileyen çatışmayla ilgili duygu ve düşünceler değişebilir.Daha sonra çatışma sonuçlanır. Bu sonuçlar her iki kişi içinde ortak bir anlaşma, her iki kişinin de kaçınması, tek bir kişinin kontrolü veya çatışmanın çözümsüzlüğü seklinde olabilir.

70 ÇATISMA NEDENLERi Kişiler arası çatışmalar, birbirleriyle etkileşim halinde bulunan iki veya daha fazla kişi arasında uzlaşmaz hedefler, düşünceler, duygular ve davranışların varlığından kaynaklanır. Kişilerarası çatışmaların başlangıç nedenleri farklı biliş, algı, duygu, bilinçdışı gereksinimler, iletişim becerileri gibi kisisel faktörlerden, kültürel faktörlerden, rol farklılıklarından, sosyal ve fiziksel çevreden kaynaklanabilir.

71 Eğer çatışma yaşanırsa bunun nedeni;
Kişiler belli bir konuda aynı fikirde olabilirler ve o konuda karşılıklı birbirlerini anlayabilirler, ama hala ilişkilerinde çatışma olabilir. Belli bir konuda aynı fikirde olabilirler ama birisi ya da her ikisi birden diğerinin pozisyonu yanlış anlayabilir. İlişkilerinin doğası ve tanımı hakkında aynı fikirde olabilirler ve birbirlerini anlayabilirler ama belli bir konuda çatışma yaşıyor olabilirler.

72 KİŞİSEL FAKTÖRLER Farklılaşan fikirler ve değerler çatışma yaratır.
Benzer değerlere sahip olan kişiler birbirleriyle daha kolay iletisim kurarlar ve kişilerarası gerilim riski düşer. Demografik farklılıklar kisilerarası iletisimde çatısmayı etkileyen faktörlerdir. Cinsiyet farklılıkları çatışmayı arttırır.

73 Çatısmaya neden olan bir diğer kisisel faktör algılamadır.
Algılama bireyin yasadığı dünyayı hissetmesi, yorumlaması ve kavrama deneyimleridir. Algılama kisilerin davranıslarını, duygularını ve fiziksel tepkilerini etkiler. İletisim sürecinde karsı taraf gönderilen mesajı alırken onu algıladığı biçimde yorumlar ve anlam verir. Duygu ve davranışlar bu yorumlar ve anlamlar sonucunda ortaya çıkar.

74 Olay veya durum kişi tarafından beş duyusuyla algılanır.
Algılama sonucunda kisi inançları, değerleri, önceki deneyimleri sonucunda iç konusmalar yapar ve otomatik düsünceler ortaya çıkar. Algılama sürecini kisilerin içinde bulundukları ortam (ses, ısı, baska insanların varlığı), kavramsal tepkileri ise kisilere bağlı özellikler; bilgi, daha önceki yaşanmışlıklar, kültürel özellikler, değerleri, otomatik düsünceleri etkiler.

75 Kisiler verilen mesajı farklı bir sekilde yorumlar ve tepki verirler
Kisiler verilen mesajı farklı bir sekilde yorumlar ve tepki verirler. Bu durum çatısmaların yasanmasına neden olabilir. Otomatik düsünceler, bilişsel çarpıtma ve yanılgıların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bilişsel çarpıtma ve yanılgılar değisik iletisim çatısmalarına neden olabilir. Örneğin asırı genellemeci ve değistirme gayreti olan bir kisi önyargılı ve toptan reddedici davranabilir.

76 Çatısmalara Neden Olan Bilisel Çarpıtma ve Yanılgılar
Filtreleme Aşırı genelleme Kisisellestirme Kutuplasmıs düsünce Akıl/Niyet okuma Aklının okunmasını bekleme Meli,- malı’lık Olumsuz abarma/ facialaştırma Değiştirme inancı ve çabası Suçlama Aşırı özveri Ön Yargılar Duyarsızlık Alınganlık Ben Merkezcilik Kararsızlık

77 Filtreleme Kişi belirli bir bütünü, bireyi, olayı, bir tek öğeye dayalı olarak diğer öğeleri ya saf dışı ederek ya da onlara seçici bir körlük geliştirerek değerlendirmesidir.

78 Aşırı genelleme Birey karşılaştığı olumsuz bir durumu ya da olayı aşırı derecede genellemeye yönelir. Aşırı derecede genelleme yapma eğilimi olan kişiler karsılarında bulunan kişilerle ilgili herhangi bir olumsuzluğu, bireye yönelik genel bir olumsuzluk yargısına dönüştürürler.

79 Kişiselleştirme Kişinin, aslında hiç bir etkisi olmadığı halde, baskalarının uğradığı sıkıntılardan, ortaya çıkan sorunlardan kendisini sorumlu tutması, kisisellestirmesidir. Kişinin her konuyu kendisiyle ilişkilendirerek çevresiyle etkileşim kurması. Kişinin, aslında kendisiyle hiç bir ilgisi olmayan konu ve durumları kendi kişiliği ya da davranışlarıyla ilişkili olarak yorumlar.

80 Kutuplaşmış düşünce (ya hep ya hiç yaklaşımı) Kişiler orta yolu düşünmezler.

81 Akıl/niyet okuma Birey karsısındaki kisiye onyargılarla yaklasır ve karsısındaki kisiyi dinlemek ve soylediklerini onun ifade ettiği bicimde anlamak yerine onun davranıslarını varsayımlarla acıklar ve bu varsayımların doğruluğunu kontrol etmeden, bu doğrultuda hareket eder. Karsı tarafın davranısının nedeni bilinmeden, davranıs olumsuz bir dusunce ya da niyete dayandırılır.

82 Aklının okunmasını bekleme

83 Meli/malı’lık Belirsizlik, olasılık, secenekcilik yasamsal bir olgu değildir. Her sey acık “bireysel yasalara” bağlıdır. Hem kisi, hem de baskaları icin nerede ne yapılması ve yapılmaması gerektiği kuralların denetimindedir. Bu tarz dusunen kisi en doğru davranısaları kendisinin gosterdiğine inanır, kisilerarası iliskilerde neyin doğru neyin yanlıs olduğunu cok iyi bilir. Diğer kisilerin davranısları, bireyin kendi doğrularına uymuyorsa onlara karsı ofke duyar, surekli olarak goruslerinin, dunya hakkındaki dusuncelerinin ve davranıslarının doğruluğunu ispatlamaya calısır. Baskalarının goruslerindeki farklılığa ilgisi yok denecek kadar dusuktur. Bu yuzden sık catısma yasarlar

84 Kisi kucucuk bir olayı abartarak bir felaket olacakmıs gibi algılar.
Olumsuz abarma/ facialaştırma Kisi kucucuk bir olayı abartarak bir felaket olacakmıs gibi algılar.

85 Değiştirme inancı ve çabası
Kişiler diğer kişilere kendi doğrularını kabul ettirerek, onların kendi istekleri doğrultusunda davranmalarını isterler.

86 Suçlama Suçlama başkalarına ve kişinin kendisine yönelik olabilir.
Kişi ilişkilerde ya sorumluluğu almaz karsısındaki kişiyi suçlar, yada bütün sorumluluğu alarak kendisini suçlar. Kişinin karsısındaki bireyi suçlaması çatışmalara yol acarken, kendisini suçlaması çatışma yaşanmasını engeller.

87 Aşırı özveri Kişi başkalarının saptanmış olduğu doğrular için, onların istekleri doğrultusunda yasaması gerektiğine, ama eninde sonunda bu seferberliğin ona mutluluk getireceğine inanır

88 Ön Yargılar Yerleşmiş fikir ve inançlardır (şimdiye kadar hep başarısız oldum, ben yapamam v.b.) Ya da karşı tarafın değerine yönelik yerleşmiş fikir ve inançlar.

89 Duyarsızlık Çoğu zaman başkalarının duygu ve düşüncelerini dikkate almayı bir fazlalık olarak görmekteyiz. Özellikle hayatımızın akışı bazı zamanlar yoğun bir tempo içerisinde koşturmak durumunda kalmamız nedeniyle sadece kendi işimize odaklaşmış olabiliriz.

90 Alınganlık Alıngan kişi sürekli olarak, iletişim kurduğu kişi tarafından kendisine yönelik bir olumsuzluk arar ve bulduğunu düşünür. Böylece kendisi ve diğer insanlarla iletişim ağının arasına duvar örer, bunun sonucu olarak ta sağlıklı iletişim kuramaz.

91 Ben Merkezcilik Her konuda kendini öne çıkarma, sürekli kendinden bahsetme, hep kendisi hakkında konuşma ve öteki insanlardan daha önemli ve değerli olduğunu ön plana çıkarma haline ben merkezcilik denir. Ben merkezci biriyle iletişim sürecinde birey çok kısa bir süre sonra kendini önemsiz, değersiz ve varlığının dikkate alınmadığını hissetmeye başlayacaktır. Sağlıklı bir iletişimde her iki tarafında eşit ve dengeli bir biçimde yer almaları gerekmektedir.

92 Kararsızlık Kişiler, karşılarındaki insana kendilerini ifade edebilmek için öncelikle kendilerinden emin olmalıdırlar. Kendisinden emin olmayan kişi düşüncelerini ifade etmekte zorlanır ve anlatmak istediklerini de anlatamaz. Buda doğal olarak sağlıklı iletişimi engeller.

93 Temel İletişim Kalıpları (V. Satir)
Birey stres altındayken  Yalvarıcı  Suçlayıcı  Hesapçı  Dağınık

94 Yalvarıcı Tip Başkasının görüş ve düşüncelerine saygı gösteren ancak kendine saygısı olmayan tiplerdir. Ne hissettikleri, ne düşündükleri ve gerçekte ne istedikleri belli değildir. Önemli olan şirin görünmektir. Bu kişiler ellerini ovuşturur, rica eder, yalvarıp pozisyondadırlar. Başları önde,gözleri hafif yukarı bakar durumdadır. Omuzları hafif gevşek, bir ayak öteki ayağın önünde ve hafif öne eğik durumda konuşurlar. Sanki af diler gibidirler.

95 Örneğin: Yukardaki örnek tekrar ele alınırsa "Ayşe Hemşirenin aynı cümleyi yüksek ses tonu ile tekrarladığını düşünün. Fatma Hemşire "Affedersin, Çok doğru, Benim Hatam! Geç kaldık" deseydi. bu tipe örnek olurdu.

96 Yalvarıcı tiplerin en çok kullandıkları sözler şunlardır:
"Evet" "Sana yardım edeyim" "Benim Hatam" "Affedersin" "Beni suçlayın" "Sen Haklısın" "Bunu hakkettim" "Hatalıyım" "Daha iyi yapabilirdim"

97 Suçlayıcı Tip Bu tipler bir parmaklarını işaret ederek konuşurken karşılarındaki bireyi suçlarlar. Omuzları gergin, dişleri sıkılmış, yüz kasları gerilidir. Örneğin: Ayşe Hemşire Fatma Hemşireye "İlaçlar bu saate mi kaldı?" diye yumuşak bir ses tonu ile sorduğunda, Fatma Hemşire parmağını göstererek "Bu senin üstüne vazife değil? Her zaman böyle saçma sorular sorarsın" der. Böylece Ayşe Hemşirenin kenidini suçlu, yenik, zarar görmüş hissetmesine neden olur.

98 Suçlayıcı Tipler: "Sen Her zaman" "Yapmalısın" "Asla" "Hayır" "Beni çıldırtıyorsun" "Bu senin hatan" sözlerini oldukça bol kullanırlar.

99 Hesapçı Tip Bu tipler zekidirler ancak yaratıcı değillerdir. Ne kendilerinin ne de başkalarının duyguları, düşünceleri önemli değildir. Önemli olan konudur. Dimdik ayakta dururlar. Göz temasları yoktur. Ses tonları monoton, konuşmaları kompüterden çıkmış programlı ses gibidir. Bunlara şefkat ve sevecenlikle yaklaşmak zordur.

100 Hesapçı tiplerin en çok kullandıkları sözler:
"İnanıyorum ki" "Hissediyorum" "Açıkça görülüyor ki" "Gerçekte" "Bırak olaylar kendi kendine gelişsin" "Kitapta denildiği gibi" "Mantıksal bir nedeni yoktur (vardır)" "Bırak mantık konuşsun"

101 Dağınık Tip Bunlar iletilen mesajlar, konu üzerinde durmazlar; Ne kendilerinin ne de başkalarının duygu ve düşüncelerini dikkate alırlar. Konu değiştirir ve duyguların açıklanmasını önlerler. Ana konu hariç her konudan söz ederler, iletişimleri kopuk olup karşılarındaki bireyleri şaşkınlık, sabırsızlık, anksiyete ve kızgınlığa sürüklerler. Örneğin : Ciddi bir konu üzerinde tartışırken: "Bir dakika! Dur bak sana ne söyleyeceğim Diyerek” ilgisiz şeyler anlatırlar.

102 İLETİŞİMİN 12 ENGELİ Kişiler arası ilişkilerde
bireylerin bilinçli ya da bilinçsiz olarak yaptıkları pek çok davranış iletişim çatışmalarına, yanlış anlamalara ve kurulan iletişimin etkisizleşmesine neden olmaktadır.

103 KARŞIDAKİ KİŞİYİ YARGILAMAK,DEĞERLENDİRMEK, BASTIRMAK
YARGILAMAK, ELEŞTİRMEK, SUÇLAMAK AD TAKMAK, ALAY ETMEK YORUMLAMAK, ANALİZ ETMEK

104 KARŞIDAKİ KİŞİNİN SORUNUNA ÇÖZÜM ÖNERMEK
EMİR VERMEK,YÖNLENDİRMEK UYARMAK,GÖZDAĞI VERMEK AHLAK DERSİ VERMEK ÖĞÜT VERMEK,ÇÖZÜM YADA ÖNERİ GETİRMEK ÖĞRETMEK,NUTUK ÇEKMEK, MANTIKLI DÜŞÜNCELER ÜRETMEK

105 KARŞIDAKİ KİŞİNİN, KENDİSİNİ İYİ HİSSETMESİNİ SAĞLAMA
ÖVMEK,AYNI DÜŞÜNCEDE OLMAK, OLUMLU DEĞERLENDİRME YAPMA GÜVEN VERMEK, DESTEKLEMEK, AVUTMAK

106 KARŞIDAKİ KİŞİYİ SINAMAK VE SORGUYA ÇEKMEK İÇİN SORU SORMAK
SORU SORMAK, SINAMAK, SORGUYA ÇEKMEK, ÇAPRAZ SORGULAMAK

107 KARŞIDAKİ KİŞİYLE İLGİLENMEMEK YADA ONUN DİKKATİNİ BAŞKA YÖNE ÇEKMEK
SÖZÜNDEN DÖNMEK, OYALAMAK, ALAY ETMEK, ŞAKAYA BOĞMAK, KONUYU SAPTIRMAK

108 İletişim Çatışmaları Çözüm
Çatışma çözümü genel olarak uyuşmazlıkları yatıştırma için bir süreç olarak tanımlanmıştır. Çatışma çözümü; “tarafların çatışmayı uygun bir sonuca götürmek için kendi uyuşmazlıkları için uğraştıkları bir süreç” olarak tanımlanmaktadır. Çözülmemiş çatışmalar zaman ve enerji kaybettirir ve yeni çatışmaların oluşmasını sağlar. Çatışma çözümlendiğinde ise ilişkileri güçlendirir.

109 Başarılı bir çatışma çözümünün anahtarı uygun tepkiyi verebilmek ve uygun tekniği kullanabilmektir.
Çatışma çözümleriyle ilgili üç değişik yaklaşım vardır;

110 İletişim Çatışmaları Çözüm Stilleri
1-Kazan-Kaybet Yaklasımı; Kazan-kaybet yaklasımında ben kazanayım karsı taraf kaybetsin düşüncesi hakimdir. Bu yöntemde gereksinimleri karsılamak için güç kullanılır. Karşı tarafın gereksinimleri giderilmez. Güç kullanıldığı için korku vardır. Arkadan sürekli olarak elestirilir. Açık bir iletisim söz konusu değildir. Saldırgan ve manipülatif davranıs tarzına sahip, yaşama bakış açısı bencil olan kisiler bu yaklasımı benimserler. Önemli olan onların gereksinimleridir

111 2-Kaybet-Kazan yaklasımı; Kaybet-kazan yaklasımında karsımızdaki kişinin gereksinimleri karşılanır, kişinin kendi gereksinimlerimi karşılanmaz. Sürekli olarak boyun eğen, benlik saygıları düşük olan pasif davranış tarzına sahip insanların kullandığı yöntemdir. Sürekli kaybeden kisi kendisine olan saygısını yitirir, sorun ve gereksinimlerini söylemekten vazgeçer, engellenir ve öfke yaşar

112 3-Kazan-Kazan Yöntemi; Kazan- kazan yöntemi her iki tarafında gereksinimlerinin karşılandığı hem de güç kullanmalarını gerektirmeyen bir yöntemdir. Her iki tarafta çatısma çözümünü birlikte arayıp kabul edecekleri bir sorun olarak görür. Kazan- kazan yaklaşımını atılgan davranış tarzına sahip,yaşama bakış açısı biz olan kişiler kullanırlar

113 KAYBEDEN YOK YÖNTEMİ KULLANDIĞIMIZDA
Uzun gelecekte zaman kazanırız Aynı sorunun bir kez daha yaşanma olasılığını da azaltmış oluruz Her iki tarafta mutlu olur Her iki tarafta çözümün gereklerini yerine getirmek ve çatışmayı çözmek için davranış değişikliği isteği duyar

114 KAYBEDEN YOK YÖNTEMİ BASAMAKLARI
Problemi tanımlama Nedenleri sorgulama Ulaşılabilir ve Gerçekçi Hedeflerin Belirlenmesi Çözüm arama Belirlenen Çözümleri uygulama Uygulamayı izleme ve başarısını değerlendirme

115 Kaybeden yok yöntemi aşağıda belirtilen altı adımdan oluşmaktadır.
1. Problemi Tanımlama; Bu süreçte taraflar kendileri için önemli olan noktaları açıklamalı ve probleme ilişkin gerçek duygu ve düşüncelerini paylaşmaya özen göstermelidir. Problemin tanımlanmasında ortak bir anlayışın geliştirilmesi tarafların ve çıkarlarında farklılıklarını ortadan kaldırmaz. Ancak, problemin ne olduğuna, niteliğine ve tarafların ihtiyaçlarına ilişkin ortak bir algı ve anlayış, iyi bir çözümün önkoşulu olarak değerlendirilmelidir.

116 Problemin tanımlanabilmesi için aşağıdaki noktalara dikkat edilmesi aşağıdaki gibidir.
Problem genel değil somut ifade edilmelidir. Problem küçük parçalara ayrılmalıdır. Kişiler problemi sahiplenmelidir. Problem çözümlenebilecek şekilde ifade edilmelidir.

117 2. Nedenlerin Bulunması; Birçok faktör aynı soruna kaynaklık ediyor olabilir.
Bütün bu faktörleri ortaya çıkarabilmek ve hangilerinin önemli olduğunu belirleyebilmek gerekir. Kimi zaman sorunların belirtileri veya görünür nedenleri ile ona kaynaklık eden faktörler farklıdır. Görünür nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik çözümler uzun vadede etkili olmaz.

118 Nedenlerin bulunabilmesi için aşağıdaki soruların yanıtları taraflar tarafından yanıtlanmalıdır.
Bu durum neden bir problem oldu? Benim bir katkım var mı? Karsıdaki kişi veya kişilerin katkısı var mı? Çevrenin katkısı nedir?

119 3. Ulaşılabilir ve Gerçekçi Hedeflerin Belirlenmesi; Hedefler olabildiğince gerçekçi ve ulaşılabilir bir şekilde ifade edilmelidir. Belirlenen hedefler birey tarafından benimsenmeli ve bireyler yönünden ifade edilmelidir. Eğer bireyin hedefi bir başkasının davranışını değiştirmekse hedef benimsenmemiş demektir. Hedefler genel değil, somut ve ölçülebilir bir bicimde ifade edilmelidir.

120 4. Çözüm Aramak; Çözüm arama evresi üç asamadan oluşmaktadır.
Seçenekler üretme; Belirlenen soruna yönelik hedeflere ulaştıracak akla gelen tüm çözümler beyin fırtınası yöntemiyle listelenir. Seçenekleri değerlendirme; Burada üretilen alternatiflere ilişkin avantaj ve dezavantajlar karar ağacı yöntemiyle iki farklı liste halinde yazılır ve değerlendirilir. Uygun seçeneği seçme; Uygun seçenek seçilerek, seçeneğin uygulanmasına yönelik uygulama bir eylem planı (zaman, yer, kişiler vs.) hazırlanmalıdır.

121 5. Uygulama; Hedefe ya da hedeflere ulaşmak icin seçilen seçenekler uygulamaya konur.
Problem çözmenin temel noktası, yapılan uygulamalardır. Eğer uygulama programı dikkatlice oluşturulmuşsa birey programda adım adım ilerleyebilir.

122 6. Değerlendirme; Bazı durumlarda uygulamaya geçer geçmez başarılı olunup olunmadığı kolaylıkla anlaşılır. Bazı durumlarda ise problemin çözümü daha uzun zaman alabilir ya da sonuçların olumlu ve olumsuz yanlarını birbirinden ayırt etmek ve değerlendirmek oldukça güç olabilir. Hedeflere ulaşmada seçilen seçeneklerin ise yarayıp yaramadığını değerlendirecek bir tarih koymak yararlıdır. Çözümler islemiyorsa, çözümlerin yeniden gözden geçirilmeli ve gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

123 Etkili İletişim için Gerekli Kişilerarası Özellikler
kendine güven: Merak: Kararlılık: Empaty: Esneklik: Mizah: Zeka: İyimserlik: Sebat, sabır: Saygı: Özfarkındalık:

124 TEMEL İLETİŞİMİN BECERİLERİ
Etkili ve aktif dinleme Soru sorma Eleştiri yapma Hayır diyebilme Empati Yeniden çerçeveleme Ben dili

125 ETKİLİ DİNLEME Dinleme sözel mesajlardan bilgi ve fikirleri alma ve özümleme sürecidir. Karşımızdakini anlamak için dinlemeyi bilmek gerekir. Karşımızdaki kişiyi işitmek yeterli olmaz. Gerçek dinleme söylenenleri dikkatimizi tam vermemiz ve onları anlamamız anlamına gelir.

126 DİNLEME TÜRLERİ 1-GÖRÜNÜŞTE DİNLEME : Bu dinleme türü aslında dinlememek sadece dinliyormuş gibi yapmaktır.Sınıfta veya diğer etkinliklerde insanların gözlerini size çivilediklerini,arada sırada gözlerini hayret ifadesi vererek açtıkları yada başlarını salladıklarını görürsünüz;çok büyük bir dikkatle sizi dinliyor gibidirler ancak zihnen çok uzakta olan bu insanlara hitap ederseniz uykudan uyanır gibi sıçrarlar.

127 2-SEÇEREK DİNLEME : Bu dinleme türü bir anlamda algıda seçicilikle ilgilidir.Bir  annenin bir oda dolusu çocuğun sesi varken, kendi çocuğunun ağlayışını ayırt etmesi yada karnı aç olan kişilerin sadece yemek reklamlarını fark etmesi gibi dinleyicinin sadece kendisi ile ilgili olan kısmı duyması diğer anlatılanlara kulaklarını kapatması anlamındadır.  

128 3-SAPLANTILI DİNLEME :Bu tür dinleyiciler siz ne derseniz deyin kendi duymak istediğini duyar,bu tür dinleyicilerle belli bir noktaya yada ortak paydaya gelmek çok zordur.

129 4-SAVUNUCU DİNLEME :Bu tür dinleyiciler sürekli savunma durumundadırlar.Yapılan her tür konuşmayı kendilerine yönelik bir saldırı gibi algılarlar ve sürekli kendileri ile ilgili aslında öyle olmadıklarını,öyle düşünmediklerini ispatlamak gibi bir uğraşı içindedirler. Konuşmaları genellikle kendilerine dönüktür.  

130 5-TUZAK KURUCU DİNLEME :Bu dinleyiciler sinsice bir çaba içindedirler
5-TUZAK KURUCU DİNLEME :Bu dinleyiciler sinsice bir çaba içindedirler.Daha önceden yapılmış planları vardır,konuşmacıyı usta sorularla tuzağa çekerler.Argoda kullanılan “punduna getirip mosmor etmek” şeklindeki deyimi bu dinleme türüne karşılık gelir.Bu dinleyiciler genellikle ellerinde bir kağıt kalemle dinlerler ve konuşmacının ,konuşmasında yakaladıkları açıkları not ederler,konuşma sonunda ilk söz alan ve bu açıkları sıralayanlar genellikle onlardır.

131  6-YÜZEYSEL DİNLEME: Yüzeysel dinleyici konuşmanın ayrıntılarına dikkat etmez,genel konu ve içerik hakkında bilgi sahibi olmak onun için yeterlidir. Söylenen sözün görünürdeki yüzeysel anlamın arkasında yatan derin anlamını kaçırır.     

132 7-EDİLGİN DİNLEME :Dinleyici söylenen her şeyi dinler ama tamamen pasiftir,konuşmaya herhangi bir katkı sunmaz,eleştiri getirmez,sadece dinler.Konuşmacıda dinlenmiyormuş izlenimi yaratır.  

133 8-ETKİN DİNLEME :Etkin dinleme görünen mesajın arkasındaki gerçek mesajın ortaya çıkmasını sağlar.Yansıtmalı dinleme yada açılımlı dinleme diye de adlandırılır.etkin dinleme de konuşmacı kendisinin ve söylediklerinin önemsendiğini hisseder,böylece kendini daha iyi ifade eder,aldığı geri iletiler olaya daha objektif bakmasını sağlar,sevgi ve saygı ortamı oluşturur, kabul edilmek konuşmacıda özgüven oluşturur.

134 İLETİŞİMİ GELİŞTİREN İYİ DİNLEMENİN ÖZELLİKLERİ
SESSİZLİK(SÖZ KESMEDEN) ANLATILMAK İSTENENİN NE OLDUĞUNU ANLAMAYA ÇALIŞMAK, ANLATILANIN ALTINDA YATAN DUYGUYU ANLAMAYA ÇALIŞMAK, KOŞULSUZ KABULLE DİNLEMEK, DÜRÜST OLARAK DİNLEMEK(TUZAK KURMADAN DİNLEMEK)

135 FİZİKSEL DİNLEMENİN ÖZELLİKLERİ
KONUŞANIN YÜZÜNE DOĞRU BAKMAK, BEDEN OLARAK ONA YÖNELMEK, GÖZLE İYİ BİR İLİŞKİ KURMAK, KONUŞANA DOĞRU EĞİK DURMAK, DİNLERKEN RAHAT OLMAK GEREKİR.

136 Aktif Dinleme Bilinçli olarak ve sürekli geri iletim kullanarak dinlemektir Dinleyen, konuşanın söylediklerini açarak geri verir, böylece konuşan dinleyenin ne anladığını öğrenir Diyalog gelişir, derin ve doyurucu ilişkiler kurma olasılığı artar, kendisine ve başkalarına yararlı olma imkânı doğar Bir kimseye yararlı olabilmenin tek yolu; onu dikkatle dinlemek, onunla kalben ve kafaca birlikte olmaktır.

137 Karşınızdakinin aktardığı bilgiyi dinlemek
Karşınızdakinin aktardığı duyguyu dinlemek Karşınızdakinin aktardığı bilgiyi ve duyguyu daha iyi anlamanızı sağlayacak sorular sormak Karşınızdakinin aktardığı bilgiyi ve duyguyu daha iyi anlamanızı sağlayacak yansıtıcı ve özet ifadeler kullanmak

138 İYİ BİR DİNLEYİCİNİN ÖZELLİKLERİ
SÖZ KESMEZ YARGILAMAZ KARŞILIK VERMEDEN ÖNCE DÜŞÜNÜR YÜZÜ KONUŞANA DÖNÜKTÜR KONUŞANI İŞİTEBİLECEĞİ UZAKLIKTA DURUR SÖZEL OLMAYAN MESAJLARI GÖZLER NE DENDİĞİNE ODAKLAŞIR DİNLERKEN NE DİYECEĞİNİN PROVASINI YAPMAZ SON SÖZÜ SÖYLEME ÇABASINA GİRMEZ.

139 ETKİN DİNLEMENİN FAYDALARI
*KİŞİ KENDİNİ DİNLEYEN KİŞİYE YAKIN HİSSEDER, *SORUNUNU İLK BAŞTAKİ KADAR ÖNEMLİ GÖRMEYEBİLİR, *SORUNUNU RAHATLIKLA DİLE GETİRDİĞİ İÇİN,ÇÖZÜM YOLLARINI DA DAHA RAHAT DÜŞÜNEBİLİR.

140 DİNLERKEN KONUŞANIN TEŞVİK EDİLMESİ
KONUŞAN KİŞİNİN ANLATTIKLARINDA YER ALAN ANAHTAR SÖZCÜKLERİN TEKRARLANMASI İLE, TEK SÖZCÜKLÜ TEKRAR ETTİRİCİLER İLE, (HIHI,EEE,SONRA,BAŞKA) KONUŞMANIN SÜRMESİNE YARAYACAK KISA SORULARIN SORULMASI İLE GERÇEKLEŞTİRİLEBİLİR.(NASIL OLDU?)

141 Burada ne kadar iyi dinleyici olduğumuzu kontrol edelim.
Dinlerken aynı zamanda ne söyleyeceğinizi düşünür müsünüz ? Karşınızdakinin söylediklerini kendi bildiğinizi esas alarak mı dinlersiniz? Dinlerken çevre faktörleri konsantrasyonunuzun dağılmasına neden olur mu? Dinlerken sıkıldığınız zaman vücut diliniz bunu belli eder mi? Karşınızdakinin sözünü bitirmesine izin vermeyip onun yerine cümleyi tamamlar mısınız? Bu sorulara genellikle ”evet” cevabı veriyorsanız dinleme ile ilgili problemler yaşamanız olasıdır.

142 SORU SORMA SORU SORMANIN FARKLI AMAÇLARI OLABİLİR.
İLİŞKİYİ ZENGİNLEŞTİRMESİ İÇİN NASIL SORU SORULMALIDIR? AÇIK UÇLU SORULAR KAPALI UÇLU SORULAR

143 YARGILAYICI,HESAP SORUCU İZLENİM BIRAKTIĞI İÇİN ”NEDEN,NİÇİN,NİYE” SORU SÖZCÜKLERİNDEN KAÇINARAK ; BUNLARIN YERİNE “NE,NASIL”SÖZCÜKLERİNİ KULLANARAK, KONUŞMAYI SÜRDÜRECEK AÇIK UÇLU SORULAR SORULMALIDIR.

144 Soru sormaya yönelik öğretmenlere aşağıdaki öneriler:
Sorularınızı karşınızdakinin kişiliğine yönelik değil de davranışlara ve eylemlere yönelik sorun. Neden sorularından kaçının, ne ve nasıl sorularını daha fazla sorun. “neden veli toplantılarına daha sık katılmıyorsunuz?” yerine “sizi veli toplantılarına katılmaktan alıkoyan şeyler neler?” gibi. Etiketleyen ve yaftalayan ifadelerden kaçının. Tembel, yaramaz, uyumsuz gibi. Negatif içerikli sorular yerine pozitif içerikli sorulara odaklanın. “Çocuğunuzun hangi davranışlarından rahatsızsınız?” sorusu yerine “Çocuğunuzun nasıl davranması sizi mutlu eder” gibi.

145 DAHA FAZLA BİLGİ ALMAYI SAĞLAR,
KONUŞANIN KEŞİF YAPMASINI SAĞLAR, DİNLEYENİN DİKKATLİ DİNLEDİĞİNİ GÖSTERİR, KONUŞANIN UZUN AÇIKLAMALAR YAPMASINI SAĞLAR.

146 ELEŞTİRİ “Eleştiri belki güzel bir şey değildir ama gereklidir. Ağrı ile aynı işi görür, zira ağrı da vücutta bir arıza olduğunu haber verir.” Birey değil davranış eleştirilmelidir Eleştirilen davranışı eleştiren kişinin kendisinin yapmamış olması Eleştirileri hakaret unsurları içermemelidir. Kesinlikle genellemelerden sakınılmalıdır Eleştirilerin yapılacağı yer ve mekan iyi seçilmelidir. Eleştiri yapılacak kişinin içinde bulunduğu duygusal zaman ayarlanmalıdır

147 HAYIR DİYEBİLMEK Onaylanmak ve beğenilmek insanların en önemli ihtiyaçlarından biridir. Zaman zaman sırf bu ihtiyacını karşılayabilmek için insanlar, kendi isteklerini bir kenara atarak diğer insanların istek ve beklentilerini karşılamak adına onlara EVET; kendi istek ve beklentilerini ise erteleyerek HAYIR derler… Fakat burada diğer insanlara söylediğimiz hayır ve evetlerin dengesini çok iyi kurabilmek önemlidir… Çünkü ruh sağlığı tanımlamalarına baktığımızda tanımlardan biri de : kendinin ve toplumun beklentilerine dengeli uyum göstermektir. Yani ne biri ne de diğeri çok ağır basmayacak şekilde uygun dengeyi kurabilmek ruh sağlığının kısa fakat belirgin tanımlamalarından biri olarak kabul edilmektedir…

148 HER ŞEYİ KABUL EDEREK SEVİLİP BENİMSENECEĞİNİZİ DÜŞÜNÜYORSANIZ, YANILIYORSUNUZ!...

149 Hayır demenin daha doğrusu karşımızdakini incitmeden hayır diyebilmenin bir yöntemi olabilir mi?
1-Sizden istenenin kendi cümlelerinizle tekrar ifade edilmesi, 2-Ardından, neden kabul etmediğinizle birlikte gerekçenizin belirtilmesi, 3-Hayır cevabınızın sizden bir şeyler isteyen tarafından kabul edilebilmesini kolaylaştıracak ifadeler kullanılmasıdır. 4-Acele etmeyip sabırlı olunuz, 5-Çok fazla özür dilemeyiniz, 6-Baskı altında eğilmemeye çaba gösterin, 7- Karşınızdaki ile aynı tarafta olduğunuzu göstermeye onun da bunu anlamasına çaba gösterin.

150 HAYIR DİYEBİLMEK, HAYATIMIZIN KONTROLÜNÜN BİZİM ELİMİZDE OLMASI DEMEKTİR….

151 EMPATİ “Bir kişinin,kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine empati adı verilir (Dökmen,1994).

152 Empati tanımı üç temel öğeden oluşmaktadır.
1) Empati kuracak kişi kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. 2) Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin sadece duygularını değil, düşüncelerini de anlamaya çalışmamız gereklidir. 3) Empati tanımındaki son öğe ise,empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi davranışıdır.

153 eğer başarının bir tane gizli kuralı varsa o da karşımızdaki kişinin bakış açısını anlamak ve kendi bakış açımızın yanında olayları onun bakış açısıyla da görebilmektir- henry ford

154 Kişinin kendisini diğerinin yerine koyarak ne hissettiğini anlamaya çalışmasıdır.
Kişinin, diğerinin duygularının yoğunluğunu ve anlatımını algılama ve anlama yeteneğidir.

155 Empati, karşımızdaki kişiyi anlayabilmek için kendimizi onun yerindeymiş gibi hayal etmektir.
Böyle bir sürecin sonucunda anladığımız şey aslında karşımızdaki kişi değil, onun yerinde olsak kendimizin ne hissedeceğidir. Empati, bir tahminden öte bir şey değildir.

156 Empati karşımızdaki ile özdeşleşmek, ona benzemek, sempati duymak değil; onun bakış tarzını yakalamaya çalışma çabasıdır

157 EMPATİNİN SEMPATİDEN FARKLILIĞI
Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir. Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak, onunla birlikte acı çekeriz yada seviniriz. Empati kurduğumuzda ise karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır. Kendimizi sempati kurduğumuz kişinin yerine koymamız ve onu anlamamız şart değildir; sempatide "yandaş" olmak esastır.

158 Empati kurduğumuzda ise karşımızdaki kişiyle aynı duyguları ve görüşleri paylaşmamız gerekmez; sadece onun duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışırız. Bir insanı anlamak başka şeydir, ona hakvermek başka şey. Empatide anlamak, sempati de ise anlamış olalım ya da olmayalım, karşımızdakine hak vermek sözkonusudur.

159 Yeniden çerçeveleme Yeniden çerçeveleme, karşımızdaki kişinin söylediği sözleri, gündeme getirdiği sorunları ve şikayetleri olumlu bir bakış açısıyla yorumlayarak karşımızdaki bireye geri sunmayı gerektirir. Yeni bir ışık altında sunulan problem, çoğu zaman önceden farkında olunmayan alternatif çözüm yollarını da ortaya çıkaracaktır. Yeniden çerçeveleme anne babaların kendilerine, çocuklarına ve içinde bulundukları ortama olumlu bakış açıları geliştirmelerine, geçmişlerini yeniden yapılandırmalarına ve geleceğe yönelik iyimser beklentiler geliştirmelerine yardımcı olmada öğretmenler için kullanışlı ve etkili bir tekniktir.

160 Örneğin, anne dört yaşındaki çocuğunun evde heryeri karıştırdığını, evde düzeni sağlamakta zorlandığını ve bu durumun kendisini çok rahatsız olduğunu öğretmene anlattığında, yeniden çerçeveleme tekniğini kullanabilen öğretmenin tepkisi, “Demek meraklı bir çocuk ve çevresine ilgi gösteriyor. Merak ve ilginin zekanın bir göstergesi olduğunu biliyor musunuz?” şeklinde olabilir. Bu yorumdan sonra anne için çocuğun çevreyi karıştırması daha az sorun olacaktır.

161 ETKİLİ BİR İLETİŞİM BECERİSİ;BEN DİLİ
*SEN DİLİ

162 SEN DİLİ Suçlayıcı Kırıcı Alaycı Olumsuz iletişim türüdür. BEN DİLİ Değer veren Olumlu Dinleyen Sevecen iletişim türüdür.

163 SEN MESAJLARI BEN MESAJLARI
Davranışa yöneliktir. Özele ve o ana yöneliktir. Gönderen kişinin duygu ve düşüncelerini içerir. Özgüvene olumlu katkısı vardır. Gönderene yardım isteği uyandırır. Atılgan insanlar yaratır. İletişimi zedelemez. İlişkiyi geliştirtir. Sorumluluk duygusunu geliştirir. İşbirliğine yönelik istek uyandırır. Kişiliğe yöneliktir Bütüne ve genele yöneliktir. Karşımızdaki kişi ile ilgili olumsuz değerlendirmeler içerir. Karşımızdaki kişinin özgüvenini zedeler. Öfke ve nefret gibi olumsuz duygular uyandırır. Çekingen yada saldırgan insanlar yaratır. İletişimi zedeler. İlişkiyi zedeler. Sorumluluk duygusunu geliştirmez. İşbirliğine karşı direnç yaratır.

164 İnsanları ikna etmek Etkili iletişimin nihai amacı karşı tarafı belli bir şekilde davranmaya ya da düşünmeye ikna etmektir. İkna etmek, tutum, inanç ya da davranışları değiştirme ya da pekiştirme sürecidir.

165 Tüm insanlar hazza yönelirler ve acıdan kaçınırlar
Tüm insanlar hazza yönelirler ve acıdan kaçınırlar. Ama haz ve acı her insan için farklı anlam ifade edebilir. Hayatta istediğiniz her şeye sahip olabilirsiniz eğer diğer insanlara insanlara istedikleri şeylere ulaşmalarına yardımcı olursanız.

166 Birisi size değerli bir şey verdiğinde siz de hemen değerli bir şey vererek karşılıkta bulunmak istersiniz. İki nesne birbirinden farklı ise, zaman veya mekan olarak bir araya geldiklerinde farkları daha yoğun hissederiz. Birisi sizden birşey yapmanızı istediği zaman ve o kişinin sizin iyiliğinizi düşündüğünü hissettiğiniz zaman sizden istenilen şeyi yapmakl için daha güçlü motive olursunuz.

167 Kendinize inandığınız ya da saygı duyduğunuz birisi sizden birşeyi yapmanızı bekliyorsa bu beklenti olumlu da olsa olumsuz da olsa yerine getirme eğiliminde olursunuz. İnsanlar, beğendiği ya da saygı duyduğu kişilerin ortaya koyduğu ürünler, hizmetler ya da fikirleri beğenme eğilimindedir. İnsanlar belli bir konuda pozisyonlarını yazılı ya da sözlü olarak açıkça ortaya koyduklarında, bu inançlarını ne kadar karşıt delil sunulursa sunulsun savunma eğilimindedir.

168 Bir insan istediği bir şeyin sayı olarak sınırlı olduğunu hissederse, o şey çok sayıda olduğundaki değerine göre daha fazla değer biçecektir. İnsanların çoğu, çoğunluğun onayladığını düşündüğü önerileri, ürünleri, veya hizmetleri kabul etme eğilimindedir. Bir insanın diğer insanlar üzerindeki gücü diğer insanların o kişi hakkında algıladıkları otorite, güç ya da uzmanlık kadardır. İnsanlar bir konuda uzman olduğunu bildikleri kişilerden daha fazla etkilenirler.

169 Bir insanı etkilemenin tek yolu, onunla ne istediği hakkında konuşmak ve bu isteğine nasıl ulaşacağının yolunu göstermektir.

170 Biz en çok tanıdığımız ve hoşlandığımız insanlardan etkileniriz.
İltifat etmek kolay, eğlenceli ve hem kendimizi hem de anne babayı iyi hissettiren bir davranıştır.

171 Kişiler arası ilişkilerimizde dürüst olmak önemlidir.
Yalan yere birisinin fikrine katıldığını söylemek, boş iltifatlarda bulunmak, kısa süreli çıkar için gerçeği çarpıtmak uzun vadede kişiler arası ilişkileri ve bireyin güvenilirliğini zedeler. Eğer dürüst ve samimi olunmazsa bu teknikler tersine işleyecektir.

172 Kişiler arası ilişkilerde önemli bir güç kaynağı da bilgidir
Mesleki bilgi ve becerileri konusunda kendisine güvenen ve bunu karşı tarafa yansıtan kişiler diğer kişilerle iletişiminde daha etkili olabilirler.

173 İnsanlar için bir şeyi kaybetmemek, yeni bir şeye sahip olma ihtimalinden daha fazla önemlidir.
Bu nedenle, insanları bir konu da ikna ederken odak noktası karşımızdakinin ne kazanacağı değil ne kaybedeceği üzerine olmalıdır.

174 Eğer karşınızdaki kişi güç olarak sizden üst konumdaysa eleştirel ve saldırgan davranması daha kolaydır. İnsanları etkileme gücü ile bireyin geçmiş başarıları birbirleriyle yakından ilgilidir. Başarı, bireyin insanları etkileme gücünü artırır

175 iyi tartışmacılar ilk önce iyi dinleyicidirler

176 İnsanlar bize bizim layık olduğunuz şekilde davranmazlar, insanların bize nasıl davranacaklarını biz onlara gösteriririz, öğretiriz.

177 Fiziksel çekicilik, etkili iletişimi kolaylaştıran en önemli faktörlerdendir.
Ye kürküm ye- Nasrettin hoca Eğer insanların sana saygı duymasını istiyorsan onların senden beklediği gibi giyin. Hasan Sabbah

178 Üniversitelerde yapılmış bir araştırmaya göre çekici bayan öğrenciler, erkek öğrencilere ve çekici olmayan bayan öğrencilere göre daha yüksek notlar alıyorlar. Bir başka araştırmada çekici bayanlar, çekici olmayanlara göre erkeklerin fikirlerini değiştirmede daha etkililer.

179 İnsanların en derinden hissettikleri dürtü, önemli olma arzusudur.

180 Toplum Önünde Konuşma Toplum önünde konuşmak herkes için zordur.
Her konuşmanın farklı amaçları vardır: eğlendirmek, bi,lgilendirmek, ikna etmek, motive etmek gibi. Her konuşma üç parçadan oluşur: giriş, gelişme ve sonuç.

181   giriş kısmı dinleyicinin dikkatini çekmek üzere organize edilir.
Gelişme kısmı, dinleyicilerin anlatılan şeyleri hatırlayabilmesi için mantıksal olarak organize edilir. Konuşmalar 4 ‘den fazla büyük fikir içermemelidir, ideal olarak 3 büyük fikir. Sonuç kısmı gelişme kısmında anlatılan büyük fikirleri toparlamalı ve dinleyicileri bu fikirleri uygulamaya yönlendirmelidir. Hazırlık toplum önünde konuşmada başarının anahtarıdır.

182 Toplum Önünde Konuşma 1. dinleyiciniz kimlerden oluşuyor?
2.  dinleyicinizin en çok istediği şey nedir? 3.  Dinleyicilerinizin istediği şeyi almalarına nasıl yardımcı olabilirsiniz?

183 Toplum önünde konuşurken yapılan 6 hata:
1. net olmayan amaçlar. 2. net organizasyon ve liderlik eksikliği 3. çok fazla bilgi 4. fikirler, kavramlar ve bilgilerin yeterince desteklenmemesi 5. monoton ses kullanımı 6. dinleyicilerin ihtiyacına cevap verememek.

184 Sunum yapma Mümkün olduğunca kısa bir sunum hazırla ama daha uzun bir sunum ihtiyacı ihtimaline hazırlıklı ol. Amaçlarını net olarak ortaya koy. Ortaya koyduğunuz düşüncelerin kabulü ve reddi durumunda olacakları net olarak ifade et.

185 Sözsüz İletişim Sözsüz İletişimin Ögeleri 1. Kişisel alan
Proxemics – Kişisel alan ya da bir kişiyi çevreleyen ve o kişiye ait olduğu hissedilen alana yönelik çalışmalar. Kişisel alanın ne kadar olması gerektiğine yönelik tercihleri etkileyen unsurlar: Kültür Dahil olan kişilerin konumu Diğer kişiyi ne kadar iyi tanıdığımız.

186 2. Yüz ifadeleri Yüz ifadeleri; tüm dünyada herkes tarafından tanınan temel duyguları yansıtır. Fakat, kültüre bağlı bazı kurallar vardır ve bu kurallar duyguların ifadesini şekillendirir. Duyguların ifadesinde cinsiyet farklılığı da vardır; erkekler kadınlara göre duygularını daha az ifade ederler.

187 3. Göz kontağı) Göz kontağının süresi sözsüz iletişimin en anlamlı unsurlarından birisidir. Batı kültürlerinde yüksek düzey göz kontağı etkili sosyal beceriler ile ilişkilendirilmektedir., Bununla birlikte, bazı kültürlerde göz kontağı agresif olarak nitelendirilir (örn., Amerikan yerlileri).

188 G• Eye contact also conveys intensity of feelings.
• In a positive context (e.g., romantic partners) long gazes signal loving feelings, Elements of Nonverbal Communication (cont.) but • In a negative context (e.g., road rage) long gazes are interpreted as stares, and they make people uncomfortable. • Finally, eye contact is affected by status and gender (see Figure 7.5).

189 4. Body language • Kinesics – “is the study of communication through body movements”. • An “open” posture (e.g., arms uncrossed Elements of Nonverbal Communication (cont.) and down at sides) conveys a relaxed state, whereas • A “closed” posture (arms crossed) conveys defensiveness or tension. • Finally, hand gestures emphasize the words we speak.

190 5. Touch • Where and whom we touch conveys a variety of meanings, especially status and power. • There are strong norms that govern where Elements of Nonverbal Communication (cont.) we touch friends. • Female-female pairs touch more often than do male-male pairs. • Cross-gender touch is interpreted as support by females, but as power or sexual interest by males.

191 6. Paralanguage • Paralanguage – “refers to how something is said rather than to what is said”. • Variations in vocal emphasis can give Elements of Nonverbal Communication (cont.) different meanings to the same words. • Variations in speech also convey emotions (e.g., rapid speech indicates anxiety or excitement).

192 The Significance of Nonverbal Communication
• Nonverbal communication plays a key role in interpersonal relationships in the following ways: – Although we may not say that we dislike someone, negative feelings “leak through” nonverbal channels. – Accurately reading others’ emotions is related to social and academic competence, even in children.

193 Toward More Effective Communication
• Tips for creating a positive interpersonal climate: 1. Learn to feel and communicate empathy. 2. Practice withholding judgment. 3. Strive for honesty. 4. Approach others as equals. 5. Express your opinions tentatively.

194 Conversation skills: five steps for making
successful “small talk”: 1. Indicate you are open to conversation by commenting on your surroundings. Toward More Effective Communication (cont.) 2. Introduce yourself. 3. Select a topic others can relate to. 4. Keep the conversation ball rolling. 5. Make a smooth exit.

195 Self-Disclosure – “the act of sharing information
about yourself with another person” – is important to adjustment for several reasons. 1. Sharing problems with others plays a key role in mental health Toward More Effective Communication (cont.) health. 2. Emotional self-disclosures lead to feelings of closeness. 3. Self-disclosure in romantic relationships is associated with relationship satisfaction.

196 Self disclosure and relationship development.
– Self-disclosure varies over the course of relationships. • At the beginning, there are high levels of Toward More Effective Communication (cont.) mutual self-disclosure, which taper off as the relationship becomes established. • In established relationships, disclosures are not necessarily reciprocated.

197 Movement away from reciprocal selfdisclosures
in established relationships occurs for two reasons: – There is more of a need for support, than a reciprocal disclosure from the Toward More Effective Communication (cont.) other person. – The need for privacy outweighs the need for mutual self-disclosure.

198 Culture, gender, and self-disclosure.
– Personal self-disclosures occur more in individualistic cultures, whereas disclosures about one’s group membership are the norm in collectivist cultures Toward More Effective Communication (cont.) cultures. – Females tend to disclose more than do males, and this trend is strongest within same-gender friendships.

199 Tips for Effective Listening.
1. Signal your interest in the speaker by using nonverbal cues: • Face the speaker squarely. Toward More Effective Communication (cont.) • Lean toward them. • Try not to cross arms and legs. • Maintain eye contact.

200 Tips for Effective Listening. (cont.)
2. Hear the other person out before you respond. 3. Engage in “active listening” by: Toward More Effective Communication (cont.) • Asking for clarification if information is ambiguous. • Paraphrasing what the person said by stating the speaker’s main points back to them to ensure you have interpreted correctly. 4. Pay attention to the other’s nonverbal cues.

201 Public Communication in an Adversarial Culture
Tannen (1998) describes contemporary America as “the argument culture” in which there is a growing tendency to take adversarial positions in almost any public situation. • Contributing factors include: Public Communication in an Adversarial Culture 1. The self is perceived to be an isolated entity. 2. Americans tend to see things in terms of opposites (e.g., “good” vs. “bad”). 3. Face-to-face communication is on the decline. 4. Desensitization from exposure to high levels of physical and verbal aggression in the media.

202 Developing an Assertive Communication Style
The nature of assertiveness. – Assertiveness – “involves acting in your own best interests by expressing your thoughts and feelings directly and honestly”. – In contrast, submissive communication involves “giving in” to others. • Individuals who use this style report feeling bad about being “pushovers”.

203 The nature of assertiveness. (cont.)
– Aggressive communication is different from assertiveness and “focuses on saying and getting what you want at the expense of others”. – Assertive communication is more adaptive than either submissive, or aggressive communication, and is a skill that can be learned through assertiveness training.

204 Steps in assertiveness training:
1. Understand what assertive communication is. • Don’t forget about nonverbal cues. 2. Monitor your assertive communication. Developing an Assertive Style (cont.) o to you asse t e co u cat o • Identify when you are not assertive, find out who intimidates you, on what topics, and in which situations.

205 Steps in assertiveness training: (cont.)
3. Observe a model’s assertive communication. 4. Practice assertive communication by using: • Covert rehearsal – imagine using Developing an Assertive Style (cont.) Co e t e ea sa ag e us g assertiveness in a situation that requires it. • Role playing – ask a friend to play the role of an antagonist so you can practice. 5. Adopt an assertive attitude.

206 BEDEN DİLİ Beden Dilinin Öğeleri Beden Duruşu Mimikler Jestler
Göz Teması Başın Kullanımı Ayakların Kullanımı Oturma Biçimi Mesafe Oturmak İçin Seçilen Yer Giyim Kullanılan Aksesuarlar Bakım

207 “Beden dili” diğer dillerden hangi yönlerden farklıdır?

208 “Nonverbal communication is the
dynamic, mostly face to face, exchange of information through cues other than words” (DePaulo & Friedman, 1998) – 1) mulitichanneled – 2) ambiguous 9 – 3) coveys emotion – 4) may contradict verbal messages – 5) culture-bound • We will discuss examples of nonverbal communication: personal space, expressiveness, nonverbal reciprocity

209 Beden dili bir dilden ziyade “DİREK İLETİŞİMDİR”
Eğer hiç bir dile sahip olmasaydık, her hareketini, duruşunu, mimiklerini vb. okumayı ve yorumlamayı öğrenerek büyürdük. Ama zaten bir dile sahip olduğumuzdan, kültür ve ideoloji gibi şeyler bizi doğuştan aslında sahip olduğumuz becerileri geliştirmemizi engeller.

210 • “Elma” kelimesinin gerçek elmadan farkı nedir?
• bir kağıt para çeyrek altından hangi yönlerden farklıdır?

211 Verdiğimiz mesajın yarattığı toplam etkinin
sadece % 7’si sözel (kelimeler) % 38’i ses tonu ve % 55’i sözsüz iletişimin sonucudur.

212 Kişiler arası iletişim sadece konuşmanın ötesinde bir şeydir
Kişiler arası iletişim sadece konuşmanın ötesinde bir şeydir. Ne söylediğimiz kadar nasıl söylediğimiz ve beden dili ile verdiğimiz mesajlarda önemlidir.

213 Yaptığımız ve çoğu zaman yapmadığımız her davranış bir iletişimdir, bir bilgi alışverişidir.

214 Yüz ve mimik ifadelerimiz, bakış ve göz teması kurmamız, el, kol ve baş hareketlerimiz, oturuş ve ayakta duruş sırasındaki bedenin durumu ve kurduğumuz fiziksel temaslar karşımızdaki bireye mesaj verir.

215 Eğer beden dilimiz uygun değilse ne söylersek söyleyelim söylediklerimiz karşı tarafta istediğimiz etkiyi bırakmamızı sağlamayacaktır. • Diğer taraftan, eğer beden dilimiz uygunsa ne söylediğimiz önemli değil karşı taraf etkilenecektir.

216 Beden dili özünde YANSITMADIR.
Kendinizi nasıl gördüğünüz, sosyal konumunuz, inançlarınız, işinize yönelik tutumunuz vb., beden dilinize yansır.

217 Beden dili ile psikoloji arasında karşılıklı bir ilişki vardır
Beden dili ile psikoloji arasında karşılıklı bir ilişki vardır. Beden dili ruh halimizi yansıtır, ruhsal durumumuzdan etkilenir. Beden dilimiz ruhsal durumumuzu etkiler.

218 Sözel iletişim genellikle bilgi vermek için kullanılır,
Sözsüz iletişim ise kişiler arası ilişkilerin doğasını belirler

219 Sözsüz iletişim doğuştan gelen Sonradan öğrenilen (kültürel)

220 Her dil gibi beden dili de sözcüklerden, cümlelerden ve noktalama işaretlerinden oluşur.
Her hareket tıpkı bir kelime gibi anlam taşır ama cümle içinde nasıl kullanıldığı ona gerçek anlamını verir.

221 Beden Duruşu İletişimde olduğu kişiyle tam karşı karşıya duran bir kişi, mesajına güvenli bir özellik katmış demektir. Etkin beden duruşunda beden,konuşulan kişiye dönüktür Beden hafifçe öne doğru eğiktir Duruş rahattır, eller ve ayaklar beden duruşuna uyumlu hareket eder

222 Mimikler Güvenli bir ifade, verilen mesajla uyum içindeki ifadedir

223 Personal Space My personal experiences and observations… • on elevators • on the bus Park Gişede sırada

224 Personal Space – So, personal space is “a zone of space surrounding a person that is felt to ‘belong’ to that person” – Hall (1966) – describe 4 more specific zones that varies with the intimacy of the 11 y interpersonal relationship

225 BÖLGELER Kişisel Alan Çoğu hayvanın vücudunun etrafında kendi kişisel alanları olarak sahip çıktıkları belli bir boşluk vardır.

226 Kişisel bölge mesafesi kültürel olarak belirlenir.
Japonlar gibi bazı kültürler kalabalığa alışıkken bazı başka kültürler geniş açık alanlara alışıktırlar ve mesafeyi korumayı severler.

227 2. Bölge Mesafeleri 1) Mahrem Bölge (15 – 45 cm. arasında) :
Sadece o kişiye duygusal olarak yakın olan kişilerin bu bölgeye girmesine izin verilir. 2) Kişisel Bölge (46 – 1.22 cm arasında) : Kokteyllerde,ofis partilerinde,sosyal etkinliklerde ve arkadaş toplantılarında başkalarıyla aramızdaki mesafedir. 3) Sosyal Bölge (1.22 – 3.6 m. arasında) : Yabancılar ve çok iyi tanımadığımız kimselerle aramızdaki mesafe(postacı,bakkal vs.) 4) Ortak Bölge (3.6 metrenin üzerinde) Kalabalık bir gruba hitap ettiğimizde durmayı tercih ettiğimiz rahat mesafe.

228

229 Mahrem alanımıza başka bir birey iki nedenle girer:
Birincisi; Ya bu kişi çok yakın bir akraba ya da arkadaş ya da cinsel olarak bir yakınlaşma, İkincisi; Bu kişi kötü niyetli ve bize zarar verebilir. İnsanlar kişisel ve sosyal alanlarına giren kişileri hoşgörebilir ama mahrem alana müdahale bireyin fizyolojik olarak tepki vermesine neden olur. Kalp atışında hızlanma, adrenalin salgılama gibi.

230 Eğer çevrenizdeki insanları huzursuz etmek istemiyorsanız, siz ortamdayken rahat olmalarını istiyorsanız, “mesafenizi koruyun”. İnsanlar arasında duygusal yoğunluk arttıkça fiziksel mesafe azalır.

231 Batı kültürlerinde insanların sıkışık bir asansör veya toplu taşıma aracı gibi kalabalık bir durumda katı bir şekilde uydukları bir dizi yazılı olmayan kural vardır.Bazıları şunlardır ; Tanıdığınız birisi dahil olmak üzere kimseyle konuşmamalısınız. Asla başkalarıyla göz teması kurmamalısınız. “Poker suratı” takınmalısınız.Hiçbir şekilde duygular belli edilmemelidir.

232 Elinizde kitap veya gazete varsa ona gömülmüş görünmelisiniz.
Kalabalık ne kadar fazlaysa o kadar az hareket etmelisiniz. Asansörlerde başınızın üzerindeki kat numaralarını seyretmek zorundasınız.

233 Bölge Mesafelerini Etkileyen Kültürel Faktörler
Bölge ve Mülkiyet : Bir kişinin sahip olduğu mülkler veya düzenli olarak kullandığı yerler onun için özel bir bölge özelliğine sahip olup tıpkı kişisel alanı gibi korumak için savaş verebilir.Her bir bölgenin birkaç alt bölgesi olabilir.Örneğin,evde bir kadının özel bölgesi mutfağı olabilir ve kendisi burayı kullanırken kimsenin girmesini istemeyebilir. Şehir ve Kırsal Alan Bölgeleri:Nüfus yoğunluğu düşük kırsal alanlarda büyüyen insanların nüfus yoğunluğu yüksek olan şehirlerde yetişenlere kıyasla daha fazla kişisel alana ihtiyaçları vardır.

234 AVUÇ HAREKETLERİ 1.Açıklık ve Dürüstlük
Açık avuç gerçek,dürüstlük,sadakat ve teslimiyetle bağdaştırılmıştır.Pek çok yemin el kalbin üzerindeyken edilirken mahkemelerde tanıklık ederken avuç havada tutulur. Birinin dürüst olup olmadığını anlamanın en anlamlı yollarından biri avuç hareketlerine bakmaktır. Örneğin,insanlar istediklerinde her iki avuçlarını da karşılarındaki insana açık tutarak “sana karşı tamamen dürüst olacağım” gibi bir şeyler söylerler.

235 Birisi gerçeği söylemeye başladığında
avuçlarının tamamını veya bir kısmını karşısındakine açmaya başlar. Vücut dilinin çoğu öğeleri gibi bu da tamamen bilinçsiz olarak yapılan ve sizde karşıdakinin doğruyu söylediği hissini uyandıran bir harekettir. Bir çocuk yalan söylediğinde veya bir şeyi gizlediğinde avuçlarını arkasına saklar

236 2. Avuçların Kandırmak Amacıyla Bilerek Kullanılması
Avuçlarımı göstererek yalan söylersem inanırlar mı? Sorusunun cevabı hem evet-hem hayırdır.Avuçlarınız açık olarak yalan söylerseniz dürüstlükle ilgili hareketlerin çoğu eksik olacağından ve yalanla ilgili olumsuz hareketleri de açık avuçlarla çelişkili biçimde yapacağınızdan samimi olmadığınız anlaşılabilir.

237 3. Avuç Gücü En az fark edilen ama en güçlü sözel olmayan işaretlerden bir tanesini avucumuzla yaparız. Doğru kullanıldığında avuç gücü kullanıcıya bir otorite ve diğerlerinin üzerinde sessiz bir iktidar sağlar. Üç tane temel avuçla kumanda hareketi vardır. Avuç yukarıya bakıyor(edilgin,tehdit etmeyen) Avuç aşağı bakıyor(otoriter hareket) Avuç kapalı parmak ileride(en rahatsız edici hareket)

238 Avuç yumruk şeklinde kapalı olduğunda ve ileriye uzatılan parmak dinleyici için tehditkardır
İleriye uzatılan parmak konuşmacının konuşurken kullanabileceği en rahatsız edici hareketlerden biridir

239 Avucun yukarı bakması sokaktaki dilencinin dilenme hareketini andıran şekilde edilgin ve tehdit etmeyen bir harekettir Avuç aşağı doğru çevrildiğinde anında daha otoriter olursunuz

240 Tarih boyunca açık avuç gerçek, dürüstlük, sadakat ve teslimiyetle bağdaştırılmıştır Pek çok yemin, el kalbin üzerindeyken edilir

241 EL ve KOL HAREKETLERİ 1.Başparmağın Parmağa Sürtülmesi
Genellikle para bekleme hareketi olarak kullanılır.Genellikle başparmaklarını parmaklarına sürterek müşterilerine “size %40 indirim öneriyorum” diyen satıcılar veya başparmağını işaret parmağına sürterek arkadaşına “bana borç ver” diyen birisi tarafından kullanılır. Bu hareket profesyonel birisi tarafından müşterileriyle ilişki sırasında kullanılmamalıdır.

242 2. Kenetlenmiş Eller Hareketin 3 ana konumu vardır;
Eller yüzün karşısında kenetlenmiş Otururken eller masanın üzerinde veya kucakta Ayaktayken eller apış arası hizasında

243 Ayrıca ellerin tutulduğu yükseklikte kişinin olumsuz duygularının derecesi arasında da bir ilişki varmış gibi görülmektedir. Tüm olumsuz hareketler gibi saldırgan yaklaşımın ortadan kalkması için kişinin ellerini çözerek avuçların ve vücudun ön tarafının açık olacağı duruma getirilmesi için bir şeyler yapılması gerekmektedir.

244 3. El Sıkma Türleri Pehlivan Süs Köpeği İş Bitirici

245 3. Gizli (Örtük) Kol Kavuşturma Engelleri
İnsanlar bazen,etraflarında yabancıların olduğu ortamlarda kollarını tam olarak kavuşturmak yerine,bir kollarını sarkıtıp,diğer kollarıyla bedenlerini kapatabilirler.Bu gibi durumlarda rahatsızlık arttığı takdirde,bacaklarla yeni bir engel daha oluşturulur.Böylece kişi kendini tehdit altında hissettiği ortamda korumuş olur.

246 Bir başka örtük savunma davranışı elleri önde kavuşturmaktır
Bir başka örtük savunma davranışı elleri önde kavuşturmaktır.Bir topluluk önünde konuşanlarda,bir ödüle layık görülenlerde ortaya çıkabilen bu jest,karşısındaki kişi veya kişilere gösterilen bir saygının ifadesidir. Kadınlar ellerinde çanta taşıdıkları için bu jesti çok daha az dikkat çekerek yaparlar.

247 D) BACAKLARIN KULLANILIŞI

248 1. Bacak bacak üstüne atmak
Bacak bacak üstüne atma biçimi çok sayıda anlam taşır ve kişinin iç dünyasıyla ilgili çok değerli ipuçları yansıtır.Ayrıca bacak bacak üstüne atmak,kalça ve bacak kaslarına değişik hareketler sağladığı için uzun süre yorulmadan oturmaya imkan verir.Amaçlı bir harekettir.

249 Kadınlar flört ettiklerini göstermek için 3 temel pozisyonu kullanırlar.

250 Alışılmış Durum Dört Durumu Ayakları Kavuşturmak

251 E) BAŞ HAREKETLERİ

252 1.Temel Baş Pozisyonları 3 Temel baş pozisyonu vardır
Baş yukarıda olup duydukları konusunda nötr bir tavra sahip birisinin pozisyonudur. Kafa bir yana doğru eğildiğinde kişinin konuyla ilgilendiği anlamına gelir. Baş aşağı eğikken tavrın olumsuz hatta yargılayıcı olduğunu gösterir.

253 2. Her İki El de Başın Arkasında
Bu hareket kendilerine güvenli veya bir konuda kendilerini baskın ya da üstün hisseden kişilere özgü bir harekettir. Bu hareketi aynı zamanda ‘her şeyi bilenler’ kullanır ve çoğu kişi bu hareketi sinir bozucu bulur.

254 F) GÖZ İŞARETLERİ

255 Gözler vücudun odak noktası olduklarından ve gözbebekleri de bağımsız hareket ettiğinden gözlerin tüm insan işaretleri arasında en açıklayıcı ve doğru bilgileri verdiği düşünülmektedir. Belli ışık durumlarında,kişinin ruh hali ve tavrı olumludan olumsuza veya olumsuzdan olumluya geçerken gözbebekleri küçülür veya büyür.

256 Karşımızdaki kişinin göz bebeklerinin büyümesi, konuya duyduğu heyecanın ve ilgisinin arttığını gösterir. Kızgın,olumsuz bir ruh hali gözbebeklerinin ‘minik boncuk gözler’ ya da ‘yılan gözleri’ olarak bilinen şekilde küçülmesine yol açar.

257 Bir kadın bir erkeği severse ona bakarken gözbebeklerini büyütecek ve erkek de farkında olmadan bu bilgiyi doğru yorumlayacaktır.Bu nedenle romantik buluşmalar gözbebeklerinin büyümesine neden olan loş yerlerde gerçekleşir. Bebeklerin ve çocukların gözbebekleri yetişkinlerinkinden daha büyüktür.Yetişkinlerin yanındayken onlara olabildiğince çekici görünerek sürekli olarak dikkatlerini çekme çabasıyla gözbebekleri sürekli olarak büyür

258 1. Bakışlarla İlgili Davranışlar
İletişim için gerçek bir temel ancak karşınızdakiyle ‘göz göze’ geldiğinizde atılabilir. Bazı insanlarla konuşurken kendimizi çok rahat hissederken başkalarıyla rahatsız olur hatta bazılarını da güvensiz buluruz.Bu karşımızdaki kişinin bize baktığı veya konuşurken bakışlarımıza karşılık verdiği süreyle ilgilidir. Birisi dürüst değilse bakışları bizimkilerle toplam zamanın üçte birinden daha az oranla karşılaşacaktır.

259 a) İş Bakışı İş tartışmaları yaparken karşınızdakinin alnında bir üçgen olduğunu hayal edin. Bakışlarınızı bu bölgeye yönelterek ciddi bir ortam yaratırsınız ve karşınızdaki sizin iş yapmak konusunda ciddi olduğunu anlar.

260 b) Sosyal Bakış Bakış karşınızdakinin göz bakışı seviyesinin altına düştüğünde sosyal bir ortam oluşur.Birisine bakmayla ilgili deneyler sosyal bir karşılaşma sırasında bakanın bakışlarının karşıdakinin yüzünde gözler ve ağız arasındaki bir üçgene baktığını göstermiştir.

261 c) Mahrem Bakış Bakış gözlere ve çenenin altından kişinin vücudunun diğer bölgelerine doğrudur.Yakın karşılaşmalarda gözler ve göğüs ya da memeler arasındaki üçgen,daha uzak karşılaşmalarda ise gözlerle apış arasındaki üçgendir. Kadın ve erkekler bu bakışı birbirleriyle ilgilendiklerini göstermek için kullnaırlar.

262 d) Yan Bakış İlgi veya saldırganlık iletmekte kullanılır.
Hafif kalkmış kaşlar ve bir gülümsemeyle birlikteyse ilgi anlamına gelip flört olarak yaygın şekilde kullanılır. Aşağıya dönük kaşlar,çatık alın veya aşağıya dönük ağız köşeleriyle birlikte şüpheli,saldırgan veya eleştirel bir tavır anlamına gelir.

263 2. Gözle Dışarıda Bırakma Hareketi
Karşılaştığımız en sinir bozucu insanlardan bazıları konuşurken gözle dışarıda bırakma hareketini kullananlardır. Bu hareket bilinçsizce yapılır ve o kişinin sizden sıkılması veya artık ilgilenmemesi ya da kendini sizden üstün görmesi nedeniyle sizi görmemeye çalışmasından oluşur. Konuşma sırasında altı ila sekiz göz kırpış olan normal hızdan farklı olarak göz kapakları kapanarak bir saniye ve daha uzun süre kapalı kalırlar ve bu arada da karşınızdaki sizi anlık olarak kafasından atar.

264 G) OTURMA BİÇİMLERİ

265 1.Kaplanan Alan Bazı insanlar arkalarına yaslanır,oturdukları alanın bütününü kapsarlar ve oturdukları yerden uzun süre kalkmayacakları izlenimini verirler. Buna karşılık bazı kimseler ise bulundukları koltuğun ucuna ilişirler,ağırlıklarını bacaklarına verirler.Koltuğun ucuna oturmak kalkıp gitmeye hazır olmak ya da önem verilen birine hizmete hazır olma isteğini gösterir.

266 Sandalyenin bir ucuna adeta bir başkasına yer bırakacakmışçasına oturanlar,haklarından vazgeçmeye ve geri çekilmeye hazır insanlardır. Oturulacak boş yer olduğu halde,bir koltuğun koluna oturanlar kendilerine fazlasıyla güven duyan kimselerdir.

267 2) Beden Duruşu ( Postür )
Ayakta duruş şeklinde olduğu gibi,bir insanın oturma biçimi sırasında bedeninin üst bölümünü kullanma biçimi,onun iç dünyası konusunda fikir verir. Dik bir oturuş canlılık ve hayat enerjisi ifadesidir. Çökük bir oturuş çekingenliği ve kişinin azalmış hayat enerjisini gösterir. Bedenin yandaki kişiye eğilmesi o kişiye duyulan ilginin işaretedir. Gerçeği yansıtan bedenin verdiği işarettir.

268 3) Bacak ve Ayakların Kullanılışı
Oturan bir insanın ayak ve bacaklarının kullanılış biçimi birçok anlam taşır Bacaklar diz kapağından kırılarak geri çekilir ve ayaklar sandalyenin altında tutulursa,bu kişinin bulunduğu ortamdan çok hoşnut olmadığını;bazı şeyleri henüz söyleyemediğini gösterir.İç gerginliği yüksektir. Ayağın sandalyenin kenarına takılarak oturulması daha yüksek bir iç gerginliğin yansımasıdır. Ayakları birbirine dolayarak oturmak da yüksek gerginliği ve hareketsizliği gösteren bir oturma biçimidir.

269 Ayak tabanının yerden herhangi bir şekilde kesilmesi kişinin durumunda bir değişiklik yapmak istediğinin işaretidir. Kişinin bir ayağı önde ellerini dizlerine koyarak doğrulması bir konuşmayı,sohbeti veya beraberliği bitirme işaretedir.

270 H)YALAN,SAMİMİYETSİZLİK, ŞÜPHE ve TEREDDÜT

271 1.Yalan Çeşitleri İnsanların birbirlerine söyledikleri yalanları 4 grupta değerlendirmek mümkündür Kişinin söylediği yalanın,karşısındaki tarafından bilindiği fakat karşı çıkılmadığı ortak yalanlar Doğrusu ortaya konamayacağı için karşı çıkılmayan yalanlar. Bu grupta profesyonel yalancıların söyledikleri yalanlar bulunur.(diplomatlar,politikacılar,avukatlar,reklamcılar) Bu grupta ise,işi yalan söylemek olmayan sıradan insanların söyledikleri ve kendilerine yarar sağlayan küçük veya büyük yalanlar vardır.

272 2.Yalan İşaretleri Yalan söyleyen kişilerin elleriyle yaptıkları jestler azalmaktadır.İnsan konuşurken elini salladığını bilir ancak ellerinin gerçekte ne yaptığını bilmez.Yalan söylerken insan içinde yaşadığı çelişkiden dolayı ellerinin kendisini ele vereceğinden çekinir ve ellerini ya cebine sokar,ya üzerine oturur veya bir eliyle diğerini tutar. Yalan söyleyen kişinin elini yüzüne götürme ve yüz çevresine değdirme sayısı artmaktadır.Kişinin samimi olmadığı bir görüşme sırasında bu jestin sayısında çok büyük ölçüde artış görülmektedir.

273 Yalan söyleyen bir insanın konuşurken beden hareketlerinde bir artış olmaktadır.Yalan söylendiği zaman duyulan rahatsızlık ve huzursuzluk,özellikle otururken kişinin durumunda değişiklik yapmasına,oturduğu koltukta öne-arkaya veya sağa-sola hareket ederek,pozisyon değiştirmesine sebep olmaktadır. Yalan söyleyen bir kişinin el jestleri azalırken,el sallama hareketi artmaktadır.Sözleriyle ilgili sorumluluğun kendisine ait olmadığını anlatmak istemektedir.

274 Yalan söyleyen bir insanın yüz ifadesi büyük çoğunlukla normale çok yakındır.Bu alanda uzmanlaşmadan,bir kişinin mimiklerine bakarak yalan söylediğini anlamak çok güçtür.Yüz ifadesinde yalanı ele veren en önemli ipucu,kişinin gözlerini sık sık konuştuğu kişiden kaçırmasıdır.

275 3.İşaretlerin Geçerliliği
Az önce sıraladığımız özelliklerin varlığı kişinin yalan söylediğini değil,yalan söyleme ihtimalinin olduğunu gösterir.Bu araştırmaları sınamak için çalışmalar yapan başka araştırmacılar,yukarda sıralanan davranışların yalan veya samimiyetsizliği ortaya çıkartmak için kullanılacak anahtarın kendisi değil,ancak bir parçası olduğunu söylemektedirler.

276 4.Aksesuarlar Aksesuarla etrafa bir çok mesaj verebilirsiniz.Örneğin;
Gözü bozuk olmadığı halde numarasız gözlük takanlar,etrafına bilgili ve entelektüel bir hava verirler. Güneş gözlüğünün verdiği mesajlar;bıçkınlık vb tavırları yansıtır. Profesyoneller gözlüğü karşısındakini yönlendirmek için de kullanırlar.Bir açık oturumda,deneyimli ve gözlüklü bir politikacı karşısındakini bir süre sonra Pavlov’ un köpeği haline getirir.Gözlüğü çıkardığı anda sözün ona geçtiğini karşısındaki hisseder ve susar.

277 Bu iki resim arasındaki farklar nelerdir?

278 ZOR ANNE BABALARLA İLETİŞİM!

279 “Eğer şu anne babalarla çalışmak zorunda kalmasam, aileler işime karışmasa işimi daha çok seveceğim ama....”.

280 “Siz, zor bir insan mısınız? “.
Zor anne babalarla nasıl iletişim kurulmalı sorusuna odaklanmadan önce sorulması gereken daha temel bir soru vardır. “Siz, zor bir insan mısınız? “.

281 Herkes belli oranda zor insan özelliği taşır ve sergiler.
Bu öğretmenler için de aynıdır. Zor durumlarla karşılaştığında öğretmenin ilk soracağı soru kendisinin bu zor duruma ne kadar katkıda bulunduğudur. Belki de problemin kaynağı öğretmenin kendisidir.

282 Öğretmen karşısındaki anne babalarla sorun yaşadığında belki de bu anne babalar öğretmenin zor bir insan olduğunu düşünüyordur. Öğretmenin kuramsal olarak öğreneceği hiç bir teknik onu daha iyi bir problem çözücü yapmaz.

283 Daha etkili iletişim kurmak ve insanlarla daha iyi anlaşabilmek için kendisinde belli oranda değişikilik yaratması gerekir. Örneğin çocukları sevmeyen birisine çocuklarla etkili iletişim teknikleri hiç bir fayda sağlamaz. Karşısındakine saygı duymayan bir kişiyi hiç bir teknik daha iyi bir iletişimci yapmaz

284 Zor anne babalarla iletişim kurarken öğretmenlerin uyması gereken belirli kurallar vardır.
Bu kurallardan ilki, her anne baba birbirinden farklıdır, dolayısıyla öğretmenler anne babalarla ilgili problemlere esnek ve yaratıcı olarak yaklaşmalıdır.

285 Her durumda ve herkese karşı işe yarar sihirli çözümler yoktur
Her durumda ve herkese karşı işe yarar sihirli çözümler yoktur. İlk adım, öğretmenin anne babayı değil onların davranışlarını sorun olarak kabul etmesidir.

286 Davranışı değiştirmek kişiliği değiştirmeye göre daha kolaydır
Bir problem onu yaşayanlar tarafından yaşanılan ortamda anlamlandırılır ve ancak kendi bağlamında anlaşılabilir.

287 Sorunlu davranışları ortaya çıkaran ortamı göz önünde bulundurmadan ne karşısındaki kişiyi ne de problemi anlayabilir. Problemin ne olduğunu anlamadan da çözüm mümkün olmayacaktır.

288 Öğretmenler zor anne babalarla karşı karşıya kaldığında dikkat edilmesi gereken en önemli kurallardan birisi, sorunu kişiselleştirmemektir (Lilley, 2006). Öğretmen tartışmayı kişiselleştirmemelidir. Çünkü zor insanlar sadece öğretmene zor değiller, benzer iletişim kalıbını uyguladıklarından çevresindeki herkese zordurlar.

289 Öğretmenler zor insanı kendisi de zor bir insan olarak değiştiremez.
Öğretmen, mümkün olduğunca zor anne babalarla tartışmaya girmekten kaçınmalıdır. Tartışmayı çözmenin en olumlu yöntemlerinden birisi, o konuda nötr olan üst düzey bir otoriteye (program kitabı, memurlar yönetmeliği, vb) başvurmaktır

290 Okulda yaşanan bir durumdan dolayı öfkeli bir veli geldiğinde öğretmen nasıl bir yol izlemelidir?

291 İlk başta, öfkeli, eleştirel, şikayetçi ve dinlemekten ziyade bağırmaya meyilli olması bu velinin zor insan ya da problemli insan olduğu anlamına gelmez. Ortada bir problem vardır ve bu problem en az velinin problemi olduğu kadar öğretmenin de problemidir.

292 Çoğunlukla öğretmenler, daha karşı tarafın sorununu anlamadan sorunu çözmek için hamle yaparlar ve sonuç olarak öğretmenlerin çözmeye çalıştıkları sorun ile anne babaların algıladığı sorun aynı olmayabilir. Bunun sonucu olarak da, çözüm çabası çözümün değil sorunun bir parçası haline gelir

293 Eleştirel ve öfkeli anne babalar öğretmenleri en çok zorlayan anne babalar arasındadır (Jansen, 2006). Öğretmenler, kendilerini eleştiren anne babaya yardım etmeden önce ya da onunla daha verimli bir iletişim kurmadan önce o kişinin durumu nasıl algıladığını anlaması gerekir.

294 Bu iki aşamada yapılabilir: İlk aşamada sorular sorularak eleştirilerin ne olduğu ve neden kaynaklandıkları araştırılmalı ve ikinci aşamada problemin çözümü ve kaygıların giderilmesi konusunda ortak bir çaba içine girilmelidir.

295 Anne babalar problemi açıklamaya çalışırken, öğretmen önce onları aktif bir şekilde dinlemeli ve uygun olduğunda hem problemi somutlaştırmak ve netleştirmek için hem de onların kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için sorular sormalıdır.

296 Bu soru sorma ve dinleme süreci, karşı tarafın öfkesinin yatışmasına ve öğretmenin onların bakış açısını görerek uygun tepkiler oluşturmasına olanak sağlar. Ayrıca, iltifat etmek karşımızdaki kişiyi sakinleştirmede çok etkili bir yöntemdir. Öğretmen sahte iltifatlar üretmek zorunda değildir.

297 Herkes birşeyleri iyi yapar.
Karşısındaki kişinin güçlü yanlarını bularak onları ifade etmek, gerçek olmayan bir iltifatı oluşturmadan her zaman daha etkilidir

298 Problemin gerçek doğasını anladıktan sonra ve anne baba, eğer ihtiyaç duyuyorsa içini döktükten sonra, problem çözme aşamasına geçilir. Öğretmen ile anne baba aynı fikirde uzlaşacak bir şey bulduğu anda tartışma sona erer. Uzlaşma eleştirilerin önünü keser (Leibling, 2006).

299 Öğretmenin karşısında öfkeli ve mantıksız davranan birisi olduğunda uzlaşacak ve aynı fikirde olunabilecek birşey bulmak çok zor görünebilir, ama öğretmen iyi bir gözlemci ise yalan söylemeden hemen hemen her şey hakkında anne baba ile az-çok aynı fikirde olabilir.

300 Eğer anne baba uzlaşma konusunda hala isteksiz ise öğretmen ona seçenekler sunararak bu seçeneklerin sonucunu anlatabilir. Hangi seçeneği seçecekleri ona kalmıştır. Anne babaya hangi seçeneği seçecekleri konusunda özgürlük tanımak çoğu zaman onlara belirli bir seçeneği dayatmaktan daha fazla karşı tarafı uzlaşmaya cesaretlendirir.

301 Bazı anne babalar öğretmene karşı hor görme ve kibirli davranışlarda bulunabilirler.
Öğretmenler açısından diğer bir zor grup ise katı tutumlu insanlar ve uzlaşmasız anne babalardır. Bu tip insanlar uzlaşmaya ya da orta yolu bulmaya yanaşmazlar. Uyumsuz ve değişime dirençli olurlar ve kullanılan yöntemin ya da yapılan davranışın değişmesi gerektiği net olarak ortada bile olsa bu kişiler mevcut statikoyu koruma konusunda ısrarcı davranırlar

302 “Zor” olarak nitelendirilen anne babalar çok çeşitli davranış ve karakter özellikleri sergileyebilirler. Bazı anne babalar zordur, çünkü çok kötü iletişim kurarlar. Bu tip anne babalar genelde dinlemezler. Öğretmenler bu tip anne babalara söylediklerini bir kaç kez tekrar etmek zorunda kalır.

303 Dinlemeyen insanlar genel olarak saygı, merak, empati gibi özellikleri zayıf kişilerdir.
Kötü iletişim kuranların başka bir özelliği de çok fazla konuşmalarıdır ve genellikle aynı şeyleri tekrar ederler. Ayrıca bu tür bireyler, başkalarının sözlerini keserek her konuşmaya dahil olmaya çalışırlar.

304 Sürekli şikayet etmek ya da kendisini acındırmak bir başka kötü iletişim şeklidir.
Sürekli sinirli, canı sıkkın, veya üzgün olan kişi nadiren kendisini toparlar ve duygusal ağırlıklı iletişimiyle çevresindeki herkesi rahatsız eder. Sıkıntıya girdiği zaman alaycı, tutarsız, ya da saldırgan, dirençle karşılaştığında ise hayal kırıklılığını gösteren davranışlar sergiler .

305 Kötü iletişim kurmanın yanında bazı anne babalar saldırgan, tehditkar ve zorbaca tavırlar sergileyebilirler. Bu kişiler, otoriter bir tutum takınarak kendilerinden daha alt pozisyondakilere bağırma, sataşma ya da küçük düşürme gibi hareketlerde bulunurlar. İletişimleri tutarsız ve karmaşıktır. Bazı anne babalar görgü kurallarına uymazlar ya da formal ve informal kuralları hiçe sayararak teşekkür etme ve özür dileme gibi zarif davranışları göstermezler. Hatta yalan söyleme, aldatma, çalma veya kendi amaçları için diğer insanları yanlış yönlendirme gibi davranışlar sergileyen anne babalarla da karşılaşmak olasıdır.

306 Özgüveni düşük anne babalar, öğretmenler için çalışması zor kişilerdir çünkü bu tür anne babalar sorumluluğu öğretmene bırakma eğilimindedirler, konuşurken kendilerini küçük gösterecek ifadeleri sıkça kullanırla ve çatışma ve anlaşmazlıklardan kaçınırken aynı zamanda işbirliğinden de kaçınırlar (Jansen, 2006).

307 Bu tür anne babalarla karşı karşıya olduğunda, onlarla konuşurken öğretmen onların kendileri hakkında söylediklerini duymazdan gelerek onlara iltifat etmeli ve onlara, kendilerini aşağı gösterecek sözleri duymaktan hoşlanmadığını söylemeli ya da onları durdurak kendileri hakkında güzel bir şey söylemelerini istemelidir.

308 Özgüveni düşük kişiler genellikle çatışmadan, duygusal durumlardan ve anlaşmazlıklardan kaçınırlar.
Bu tip kişilerle karşılaştığında öğretmen onlara geribildirim almanın kendisi önemli olduğunu çatışmaları çözmede ya da olumsuz durumları ortadan kaldırmada onların yardımının önemli olduğunu ifade etmelidir. Özgüveni düşük kişiler özellikle grup önünde fikirlerini ifade etmekten çekinirler. Öğretmen onları fikirlerini bireysel olarak kendisiyle paylaşmaları konusunda cesaretlendirmelidir (Jansen, 2006).

309 Öğretmenleri zorlayayan diğer bir anne baba tipi ise herşeyi biliyormuş tavrı sergileyen ve öğretmenin her işine karışmak isteyen anne babalardır. Öğretmenler bu tür anne babalarla karşılaştıklarında öğretmenlerin onlarla rekabete girmek yerine onların yeni fikirlere ve bilgilere zihinlerini açmalarını sağlamalı ve onları öğretim sürecinin destekçileri haline getirmeyi hedeflemelidir.

310 Öğretmen bu anne babaları dinleyerek onları anladığına yönelik geribildirim vermeli ve yumuşak bir dille “belki” “bu konuda bir fikrim olabilir” gibi ifadelerle yeni fikir ve bilgileri konuşmaya dahil etmelidir. Böyle bir anne babalarla buluşmadan önce öğretmen hazırlığını iyi yapmalı, onların ne söylediğini dinlemeli, yeni fikirleri usulca sunarak onlardan durumu geliştirmek için yardımlarını istemelidir. Her şeyi biliyorum tavrı içerisindeki bir anne babayla rekabete girmek ve onlarla bilgi yarıştırmak çoğu zaman sorunu çözümsüzlüğe iter

311 Empati, uzlaşma ve iltifat özellikleri öğretmenlerin, ne olursa olsun zor anne babalara karşı etkili iletişim kurmak için kullanabileceği güçlü tekniklerdir. Öğretmenler, can sıkıcı bir ego mücadelesine girmektense ve kendi fikirlerini karşı tarafa ispatlamaya çalışmaktansa; empati, uzlaşma ve iltifatı kullanarak anne babaları kendi safına çekebilir, böylelikle ortak bir problem çözme sürecine girebilirler (Bonar, 2007).

312 Anne babalarla ilgilenirken, onları anlamak, onlarla hemfikir olmak, empati kurmak ve onlara iltifat etmek öğretmene kendi bakış açısını sunmak için alt yapıyı hazırlar. Ancak anne babalar dinlemeye hazır olduğunda öğretmen kendi görüşünü sunabilir ve kendisini dinletebilir.

313 Öğretmen ile anne baba arasında bir çatışma ya da fikir ayrılığı oluştuğunda öğretmenin önünde üç seçenek vardır (Bonar, 2007). 1- Öğretmen kesinlikle haklıdır, 2- Öğretmen ve karşısındaki yarı yarıya haklıdır, 3- Öğretmen haksızdır.

314 Eğer öğretmen kesinlikle haklı olduğunu düşünüyorsa, yanılabileceğini ifade ederek fikrini sunmalı ve karşı tarafın anladığından emin olana kadar fikrinde ısrarcı olmalıdır. Ama bu arada karşı tarafın söylediklerini de dinleyerek kendi fikirlerini değerlendirmelidir. Eğer öğretmen yarıyarıya haklıolduğunu düşünüyorsa tartışma tekniklerini kullanarak her iki tarafın da uzlaşabileceği ortak fikirlere yönelmelidir.

315 Eğer öğretmen tamamen haksız olduğunun farkındaysa, hatasını kabullenerek karşısındakine bunu gösterdiği için teşekkür ederek hatayı düzeltmeye yönelik bir çaba içerisine girmelidir. Unutulmamalı ki, sonuçta öğretmen de bir insandır ve hata yapabilir.

316 Bir problem durumuyla ya da zor anne babalarla karşılaştığında öğretmenler beş adımlık çözüm sürecini kullanabilirler.

317 1-Davranışsal anlamda durumu değerlendirme:
İlk adım sorunun ne olduğunu belirlemek ve problem durumunu netleştirmektir. Bu aşamada öğretmen, anne babanın kişiliğine değil problem yaratan davranışlara odaklanmalıdır. İnsanların kişiliğini değiştirmek zordur ama zor davranışlar üzerinde çalışmak daha kolaydır.

318 Örneğin, çocuğunun okuldayken nasıl beslendiği konusunda sürekli öğretmenden bilgi almak isteyen ve öğretmeni yönlendirmek isteyen anne baba, öğretmen tarafından aşırı takıntılı, sürekli öğretmenin işine karışan “zor” bir anne baba olarak algılanabilir. Burada öğretmen, anne babanın kişiliğinden ziyade kendisini rahatsız eden davranış ve uygulamalarına odaklanmalıdır.

319 2. Öğretmenin probleme katkısını belirleme:
Problem bir durum ortaya çıktığında hiç kimse tamamen masum değildir. Öğretmen problemin oluşumunda kendi katkısını sorgulamalı ve problemi tekrar değerlendirmelidir.

320 Çocuğunun beslemesi konusunda takıntılı bir anne babayla karşılaştığında, öğretmen birçok yönden bu duruma katkıda bulunuyor olabilir. Çocuk gerçekten beslenme problemine sahip olabilir ve öğretmen bu duruma duyarsız kalmış olabilir. Ya da öğretmen aileyi yeterince bilgilendirmeyerek anne babanın kaygılarının artmasına neden oluyor olabilir.

321 3. İletişime geçme: Problemin etrafında dolaşmak, problemi görmezden gelmek gibi tutumlar öğretmenlere nadiren yardımcı olur. Öğretmen, problem ve kaynakları netleştirdikten sonra, anne babalarla iletişime geçerek çözüm konusunda işbirliğine yönelmelidir. Problem tek bir tarafın problemi olmadığı için çözüm de her iki tarafın uzlaşımını gerektirir.

322 Örneğin, anne babayla sorunun çözümü konusunda iletişim içerisine giren bir öğretmen, beslenme konusunda sorun yaşayan çocukla ilgili tek başına bulabileceğinde çok daha etkili çözümler oluşturabilir.

323 4. Değişim için plan yapma:
Bu aşamada öğretmen, karşısındaki anne baba ile kendisinin ve onların ne yapması gerektiğini içeren ayrıntılı bir eylem planı üzerine birlikte çalışmalıdır.

324 5. Süreci değerlendirme:
Öğretmen, anne baba ile birlikte hazırlanan planının etkinliğini değerlendirerek gelişmeleri takip etmeli ve gelişme olmadığı durumlarda ilk adıma dönerek bu süreci yeniden başlatmalıdır.

325 İLETİŞİMİ DAHA ETKİLİ HALE GETİRMENİN YOLLARI
Mesaj karşıdaki kişinin nasıl algılayacağı düşünülerek verilmelidir.

326 Etkili iletişimin özünde "kazan/kazan ilkesi yatar.
birisini bir fikre ikna etmek ya da istediğimiz bir şeyi yapmasını sağlamak hiç bir zaman ikimizden birisinin kaybedeceği anlamına gelmiyor anahtar kelime her zaman için ikna etmektir

327 etkili iletişim ve ikna becerileri için; bireyin sonuç odaklı düşünmesi şarttır.
iletişimin etkili olup olmadığını belirleyen şey aldığımız tepkiler yani sonuçlardır. iletişimde etkili olmak için bilinmesi gereken ilk gerçek, her insan acıdan uzaklaşmaya ve zevkli olana yönelmeye programlanmıştır.

328 Bir insanı etkilemenin tek yolu onun ne istediği hakkında konuşmak ve o isteğine nasıl ulaşacağını ona göstermektir- Dale Carnegie.

329 TEŞEKKÜRLER


"ETKİLİ İLETİŞİM Dr. Mustafa YAŞAR" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları