Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

TÜRKİYE EKONOMİSİ DERS KİTABI: PROF. DR. ASLAN EREN

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "TÜRKİYE EKONOMİSİ DERS KİTABI: PROF. DR. ASLAN EREN"— Sunum transkripti:

1 TÜRKİYE EKONOMİSİ DERS KİTABI: PROF. DR. ASLAN EREN

2 KPSS SINAV KONULARI 1)İktisadi Doktrinler Tarihi %5 2)Mikro İktisat %30 3)Makro İktisat 4)Para-Banka-Kredi %20 5)Uluslararası İktisat %5 2 6)Kalkınma-Büyüme 7)Türkiye Ekonomisi

3 TÜRKİYE’DE NÜFUS Q=f(K,L) Q=f(K,L, Enerji, Teknoloji, Doğal Kaynaklar,..)

4 (II. Mahmut dönemi): 1831 yılında asker ve vergi yükümlülerini belirlemeye yönelik olarak yapılan nüfus sayımında Anadolu'nun nüfusu 7-7,5 milyon olarak sayılmıştır. (Abdülmecit dönemi ): 1844 yılında nüfus belgesi verilecek nüfusu tespit etmek amacıyla yapılan nüfus sayımında Anadolu'nun nüfusu 10-10,5 milyon olarak sayılmıştır.

5 Nüfus: Bir arazi parçası üzerinde yerleşik olarak yaşayan insan sayısı
Nüfus: Bir arazi parçası üzerinde yerleşik olarak yaşayan insan sayısı. Bir ülkenin, bölgenin veya ilin nüfusu, o ülkenin, bölgenin veya ilin sınırları içinde yerleşmiş olarak yaşayan insan sayısıyla ifade edilir. Turizm gibi geçici amaçla gelen turistler nüfusa dahil edilmezken, ülkemizden geçici amaçla ayrılan T.C. Uyruklu vatandaşlar Türkiye’nin nüfusuna dahil edilir. Ancak çalışmak amacıyla Türkiye’den başka ülkelere giden ve ikamet edenler nüfus rakamlarına dahil edilmemektedir. Türkiye’den çalışmak amacıyla yurtdışına gidenlerin ve yanlarındaki aile bireylerinin sayısının 3 milyonun üzerinde olduğu bilinmektedir.

6 2015 yılında Türkiye’nin yıllık nüfus artış
31 Aralık 2015 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre toplam nüfus 78 milyon 741 bin 53 kişi Bunun 38 milyon 511 bin 191`i erkek (%50.2), 39 milyon 299 bin 862`si bayandır (%49.8). 2015 yılında Türkiye’nin yıllık nüfus artış hızı binde 13.4 olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam 2012 yılında binde 13.7, 2014 yılında ise binde 13.3’idi. İl ve ilçe merkezinde yaşayanların oranı %92.1 Bu rakam 2014 yılında %91.8 En kalabalık il İstanbul: milyon kişi (%18.6) Ankara: %6.7 İzmir:%5.4 Bursa:%3.6 Antalya:%2.9 Bayburt: kişi

7 Türkiye’nin Dünya Nüfusundaki Yeri
Türkiye'de gerçek anlamda ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmıştır yılında Anadolu topraklarında milyon, 1884'te milyon kişinin yaşadığı, Cumhuriyet'in ilk yıllarında ise 12.3 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. 1927 yılındaki ilk nüfus sayımımızda tespit edilen sayı 'tir. Ancak demograflar arasında 1927 sayımında bin civarındaki bir nüfusun askerlik ve vergi gibi faktörlerin aslında beyan edilmediği ve gerçekte nüfusumuzun o dönemde 14 milyon civarında olduğu kanaati yaygındır. 1927 de yapılan nüfus sayımında Türkiye’deki yetişkin nüfusun (7 yaş ve üzeri) ancak % 10,5’i okuma yazma bildiği tespit edilmiştir. Erkeklerin % 17,4’ü ve kadınlarda % 4,6’sı okuma yazma bilmektedir.

8 Dünyanın en kalabalık ülkesi 1. 3 milyar ile Çin, 1
Dünyanın en kalabalık ülkesi 1.3 milyar ile Çin, 1.24 ile Hindistan, 318 milyon ile ABD, Türkiye 77.6 milyon ile 18. sırada. Türkiye’de km-kareye 102 kişi düşüyor (nüfus yoğunluğu). İstanbul 2821 kişi ile nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu, Tunceli 12 kişi ile nüfus yoğunluğunun en az olduğu ildir. ( ) arası Kalkınma hızı brüt ortalama %4.4, Net kalkınma hızı % 2.7 (2.8) Net Kalkınma hızı=Brüt kalkınma hızı-Nüfus artış hızı Türkiye’nin temel sorunu nüfus fazlalığı değil, nüfus artış hızının yüksek olması Örneğin arası Yunanistan’ın nüfusu 7.5 milyondan 10.7 milyona (%43); Türkiye’nin 13 milyon nüfus %450 artarak 71.5 milyona çıkmıştır.

9 1940 yılına kadar kadın nüfusu erkek nüfusundan fazla.
YIL ERKEK (bin kişi) KADIN (bin kişi) 1927 6604 7044 1935 7937 8221 1940 8899 8923 1945 9447 9343 1950 10527 10420 1955 12233 11823 1960 14164 13541 1965 15997 15394 1970 18007 17598 1975 20745 19603 1980 22695 22042 1985 25672 24992 1990 28607 27866 2000 34347 33457 2006 36796 36175 2007 35377 35210 2008 35901 35615 2009 36462 36098 2010 37043 36680 2011 37533 37191 2013 38473 38194 2014 38984 38711 2015 39511 39229 1940 yılına kadar kadın nüfusu erkek nüfusundan fazla.

10 TOPLAM NÜFUS 1927-2014 (Bin Kişi)
NÜFUS ARTIŞ HIZI , (Binde) Türkiye’de en az nüfus artışı yıllarında olmuştur(%010,59). Sebebi ikinci dünya savaşından dolayı genç nüfusun askerde olması(seferberlik durumu) ve kıtlıktır.

11 1985’den itibaren şehirli nüfus kırsal nüfusu aşmıştır.
KM-KAREYE DÜŞEN İNSAN SAYISI (kişi) KENTLİ-KIRSAL NÜFUS (bin kişi) 1985’den itibaren şehirli nüfus kırsal nüfusu aşmıştır.

12 NÜFUS ARTIŞINA POZİTİF BAKAN GÖRÜŞ:
SİYASİ-ASKERİ ÜSTÜNLÜK İŞGÜCÜ ARTIŞI KAYNAKLARIN TAM VE ETKİN KULLANILMASI, ÜRETİM OLANAKLARI EĞRİSİNİN SAĞA KAYDIRILMASI NÜFUS ARTIŞINA NEGATİF BAKAN GÖRÜŞ: GENÇ NÜFUSUN FAZLALIĞI GSMH (MİLLİ GELİRİN) DAHA FAZLA TÜKETİME AYRILMASI. EĞİTİM, KONUT, SAĞLIK GİBİ DEMOGRAFİK YATIRIMLARIN ARTMASI. SABİT SERMAYE YATIRIMLARINA KAYNAK AYIRILAMAMASI HIZLI NÜFUS ARTIŞI İŞSİZLİĞİ ARTIRIR TÜRKİYE’DE HER YIL BİN KİŞİYE İŞ YARATMAK ZORUNDADIR. HIZLI NÜFUS ARTIŞI NET KALKINMA HIZINI DÜŞÜRÜR. NET KALKINMA HIZI SIFIR HATTA NEGATİF OLABİLİR. HIZLI NÜFUS, KENTLEŞME VE ALTYAPI SORUNLARINI DA BİRLİKTE GETİRİR. (GECEKONDU, KANALİZASYON, SAĞLIKSIZ ÇEVRE VB.) TÜRKİYE KALABALIK NÜFUSU SAYESİNDE G20 GRUBUNA DAHİL EDİLMİŞTİR.

13 EKONOMİK KALKINMA-GELİŞME, DOĞUM VE ÖLÜM ORANLARI İLİŞKİSİ
YAVAŞ NÜFUS ARTIŞI YÜKSEK DENGE DÜŞÜK DENGE HIZLI NÜFUS ARTIŞI GEÇİŞ DÖNEMİ 19. YY AVRUPA 20.YY ORTASI AVRUPA 21. YY AVRUPA Ekonomik Gelişmenin Başında Yüksek Olan Doğum-ölüm Oranı Zamanla Düşerek Ekonomik Gelişmenin İleri Aşamalarında En Düşük Değerlere Ulaşarak Benzer Rakamlara Yaklaşmışlardır. Bu nedenle bu oranlar ekonomik kalkınmışlığın bir göstergesidir.

14 Toplam Doğurganlık Hızı
(bir kadının doğurgan olduğu dönem «15-49 yaş» boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı ) TÜRKİYE’DE NÜFUS ARTIŞ HIZINDA YAŞANAN GELİŞMELER (binde) YILLAR DOĞUM ORANI ÖLÜM ORANI FARK NÜFUS ARTIŞI 35-40 51 35 16 19,8 40-45 50 40 10 10,6 45-50 47 28 19 21,7 50-55 46,7 21,1 25,6 27,8 55-60 45,2 17,9 27,3 28,5 60-65 41,3 15,3 26 24,6 65-70 40,8 13,5 25,2 70-75 36,2 11,1 25,1 25 75-80 32,2 22,2 20,7 80-85 30,6 9 21,6 24,9 85-90 29,9 7,8 22,1 23 6,8 16,2 18,3 19,4 6,2 13,2 3,0 14,0 13,1 2012 17,1 5 12,1 12,0 2013 16,9 4,9 13,7 1978 4,33 1988 3,02 1993 2,65 1998 2,61 2003 2,23 2008 2,15 2013 2,10 2014 2,17

15 TÜRKİYE’DE NÜFUS ARTIŞ HIZINDA YAŞANAN GELİŞMELER
1945 YILINA KADAR DOĞUM-ÖLÜM ORANLARI OLDUKÇA YÜKSEKTİR. 1945’E KADAR TÜRKİYE’DE “YÜKSEK DENGE” GEÇERLİDİR. DÖNEMİ NÜFUS ARTIŞI REKOR DÜZEYDEDİR. BU DÖNEMDE ÖLÜM ORANI AZALMIŞ, DIŞ GÖÇLER (BULGARİSTAN VB. ÜLKELERDEN GÖÇLER) NEDENİYLE NÜFUS ARTMIŞTIR. YILLARI “HIZLI ARTIŞ” DÖNEMİDİR 1970’DEN SONRA YAVAŞ ARTIŞ” DÖNEMİDİR. GÜNÜMÜZDE BİNDE 13,4 OLAN NÜFUS ARTIŞ HIZI HALA GELİŞMİŞ ÜLKELERE GÖRE YÜKSEKTİR. GELİŞMİŞ ÜLKELERDE BİNDE 2 İLE 10 ARASINDADIR. BİNDE 16,9 OLAN DOĞUM ORANI GELİŞMİŞ ÜLKELERİN HALA 2 KATIDIR.

16 TÜRKİYE’DE DOĞUM-ÖLÜM ORANINDA YAŞANAN GELİŞMELER
(binde)

17 KADIN DOĞURGANLIK SAYISI
KABA DOĞUM ORANI, KABA ÖLÜM ORANI BEBEK ÖLÜM ORANI-BİNDE ÜLKE KABA DOĞUM HIZI KABA ÖLÜM HIZI NÜFUS ARTIŞ HIZI ( ) BEBEK ÖLÜM HIZI ORTALAMA BEKLENEN ÖMÜR, YIL KADIN DOĞURGANLIK SAYISI TÜRKİYE 19 6 16 24 71 2,2 RUSYA 10 15 -2 14 66 1,3 JAPONYA 9 2 3 82 İSVİÇRE 8 7 4 80 1,7 Türkiye (2014) 17,3 5,1 13,3 11,1 76,3 2,17 FERTİLİTE (Doğurganlık) Hızı Toplumdaki fertilite hızı kaba doğum hızı ve toplam doğurganlık hızı olarak değerlendirilir. Kaba doğum hızı = Bir yılda canlı doğan çocuk X 1000 Yıl ortası nüfus sayısı Doğurganlık hızı = Bir yılda canlı doğan çocuk X 1000 15-44 yaş arası kadın nüfusu Bebek Ölüm hızı = Bir yılda ölen çocuk X 1000 Bir yılda canlı doğan çocuk Kaba ölüm hızı: Belli bir yıldaki ölümlerin, yıl ortası nüfusa oranının binde olarak ifadesidir.

18 ÜLKE 2007 (Binde) Hollanda 2,6 Fransa 3,6 İtalya 3,2 Belçika 3,7 İsveç
ABD 6,5 Singapur 2,4 İspanya Yunanistan 3,5 ÜLKE 2007 (Binde) Rusya 12,8 Türkiye 21,4 Mısır 29,9 Pakistan 73,1 Bangladeş 47 Hindistan 54,3 Çin 18,7 Bebek Ölüm Oran Türkiye 1988’de binde 80, 1993’te binde 53 olan bebek ölüm oranlarını 2009’da binde 17’ye, 2014’te ise binde 11.1’e düşürdü.

19 TÜRKİYE’DE NÜFUSUN YAŞA GÖRE YAPISI
0-14: GENÇ NÜFUS (2015: %24) 15-64: ÇAĞ NÜFUS: ÇALIŞMA ÇAĞINDAKİ NÜFUS daha önceden dahil arası idi(%67.8) 65 VE ÜSTÜ: YAŞLI NÜFUS (%8.2) BAĞIMLILIK ORANI=

20 BAĞIMLILIK ORANI-BO arttıkça ülkede özellikle genç nüfusun sayısı artar. Türkiye’de BO 1965 yılına kadar artmış 1970’den sonra azalmaya başlamıştır. Bağımlılık oranının küçülmesi nüfus artış hızının azaldığı anlamına gelir Türkiye’de (2014) GENEL BO: 47.6, GENÇ BO: 35.8, YAŞLI BO: 11.8 Bir toplumdaki bağımlı nüfusun (çocuk, çalışma özelliğinden yoksun hasta ve özürlüler ile emeklilerin toplamını oluşturan bağımlı nüfusun) çalışan nüfusa oranı→bağımlılık oranı Bu oran, çalışan bir kişinin ürettiğinin ortalama olarak kaç kişi tarafından tüketildiğini gösterir. Bağımlılık oranının artması, çalışanların yükünün arttığı anlamına gelir

21 Genç Yaşlı Bağımlılık Oranı= Bağımlılık Oranı= Türkiye’de yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı %8’.2 dir.

22 2007-2014 Türkiye’de Bağımlılık Oranı (%)

23 EĞİTİM ORANI İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR
Türkiye’de %95,78 olan okur-yazar oranı, gelişmiş ülkelerde %99’un üstündedir. Okur-yazar oranı cinsiyete ve bölgelere göre farklılık göstermektedir Eğitimin süresi ve kalitesi düşüktür Okur-yazarların çoğu en fazla ilkokul mezunudur. Eğitim teknik düzeyden çok genel kültür vermeye odaklanmıştır (genel liseler çoğunlukta, teknik liseler azınlıkta) 2004 yılında 100 kişi başına düşen bilgisayar sayısı Türkiye’de 5.7, Yunanistan’da 9.2 Portekiz’de 13.3 İspanya’da 27.7 AB ülkelerinde 40’ın üzerindedir.

24 Nüfus Piramidi 2015

25 Yukarıda görüldüğü gibi ülkemizin nüfus piramidi, doğum oranları hızla azalan ve gelişmekte olan ülkelerin nüfus piramitlerine benzemektedir. Yukarıda verilen Türkiye'nin nüfus piramidini inceleyerek aşağıdaki soruları cevaplayınız. * Piramidin geniş tabanlı bir üçgene benzemesinin nedenleri nelerdir? * Hangi yaş grubu daha fazladır? * Tabanının giderek daralmasından nasıl bir sonuç çıkarabiliriz? * Nüfusun yaş yapısına bakarak olumlu ve olumsuz yönlerini belirtiniz. * Nüfus piramidine bakarak ülkemiz nüfus özelliklerine göre hangi ülke grubuna girdiğini söyleyiniz.

26 İş Gücüne Katılma Oranı (Genel)

27 İş Gücüne Katılım Oranı (Cinsiyet)

28 2. Bölüm: İstihdam ve İşsizlik
Açık (Gayri İradi) İşsizlik: İş aradığı halde iş bulamayanlar Doğal İşsizlik (geçici işsizlik) Oranı: Ortalama %3-6 ILO: International Labor Organization): Uluslararası Çalışma Örgütü Standartları gereğince bir ülkenin nüfusu genç nüfus (0-14) ve Çağ nüfus ( ve üstü) olarak iki gruba ayrılmaktadır. Türkiye’de çalışma istatistikleri 1988 yılından beri ILO standartlarına göre düzenlenmektedir. Türkiye’de 2000 yılından beri 3 ayda bir çalışma anketleri düzenlenmektedir. Bu 98 soruluk anket kişiye uygulanmaktadır. Eksik İstihdam: Haftada düzenli 40 saat çalışabilecekleri bir işe sahip olmayanlar Sivil İstihdam: Toplam nüfustan askerlik hizmetini yapanlar çıkarılarak bulunur.

29 TEMEL KAVRAMLAR FAAL NÜFUS (Aktif Nüfus): 15-64 yaş İŞGÜCÜ
İSTİHDAM HACMİ (işgücünün fiilen çalışan kısmı) Tam istihdam Aşırı İstihdam, bir ekonomide mevcut üretim faktörlerinin tümü çalıştığı halde üretilen mal ve hizmet miktarlarının, toplam talebi karşılayamaması durumudur. Bu durumda istihdam hacmi arttırılamadığı için kısa dönemde toplam reel hasılanın arttırılması da imkansızdır. Üretim öğelerinin maksimum kapasite ile kullanılmasıyla üretim geçici olarak artar. Ancak bu sürekli olmayacağı için kısa bir süre sonra üretim eski düzeyinin de altına düşecektir

30 ÜCRET KATILIĞI ASGARİ ÜCRET GÜÇLÜ SENDİKALAR ETKİN ÜCRET HİPOTEZİ
DOĞAL İŞSİZLİK ORANI (%3-6) (Milton Friedman) Yapısal işsizlik+Geçici işsizlik=Doğal işsizlik

31 3. Yapısal (Strüktürel veya Teknolojik) İşsizlik
Açık İşsizlik Friksiyonel Yapısal Konjonktürel Mevsimsel Gizli İşsizlik 1. Mevsimlik İşsizlik : 2. Konjonktürel (Dönemsel) İşsizlik : Talep yetersizliği işsizliği veya devrevi işsizlik olarak da adlandırılır. 3. Yapısal (Strüktürel veya Teknolojik) İşsizlik Makinalı tarıma geçilmesi veya sanayi üretiminin çeşitli dallarda görülen üretim tekniği değişmelerinde olduğu gibi teknolojik gelişmelerden ileri gelir. 4. Geçici (Arızı, friksiyonel) işsizlik Yeni bir iş aramak için mevcut işi bırakmalar. İşini kaybettikten sonra yeni bir iş aramak. Uzunca bir dönemden sonra yeniden iş piyasasına girmek İlk kez çalışmak üzere iş arayarak, iş gücüne katılma. İş değiştirmektir. Gizli işsizlik Gizli işsizler toplam üretime bir katkıda bulunmazlar. Bu tür işsizliğe daha ziyade tarım sektörü ile kamu işletmelerinde rastlanır.

32 Hane Halkı İşgücü İstatistikleri
Toplam NÜFUS 78741(bin kişi) ÇALIŞMAK İSTEMEYENLER (İRADİ İŞSİZLER) (işgücüne dahil olmayanlar) 28414 Mevsimlik İşçiler (100) Öğrenci (4695) Evde çalışanlar-ev hanımı (11438) Emekli (4088) Özürlü-hasta (3953) Diğer (1785) İş bulma ümidi olmayanlar (703) Çocuk (genç) Nüfus (0-14) ÇAĞ (AKTİF) NÜFUS (15-64) YAŞLI NÜFUS (65 ve üstü) 59855 Açık İşsiz 3125 ÇALIŞMAK İSTEYENLER (işgücü) Çalışanlar (İstihdam Hacmi) 26676 2015 yılı (kasım ) Hane Halkı İşgücü İstatistikleri

33 2006-SAYIŞTAY 128. Bir ülkede toplam nüfus 100 milyon, işsizlerin sayısı 15 milyon ve istihdam edilenlerin sayısı 45 milyon ise bu ülkede işsizlik oranı nedir? A) 10 B) 15 C) 20 D) 25 E) 30 D) 25 Açık İşsizler İşsizlik Oranı= X 100 Açık İşsizler + İstihdam Edilenler [15/(15+45)]x100=25

34 2015 rakamlarıyla Türkiye’de İstihdam-İşgücü İKO 29801 2000 (bin) 2001
49,9 2001 49,8 2002 49,6 2003 48,3 2004 46,3 2005 46,4 2006 2007 46,2 2008 46,9 2009 47,9 2010 48,8 2011 2012 50,7 2013 50,1 2014 50,2 2015 51.2 Sivil işgücü 29801 (bin) Sivil istihdam 26676 Açık işsizlik 3125 Açık işsizlik oranı 10,5 Kurumsal Olmayan Sivil Nüfus 78741 İKO 51,2

35 İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI
İşgücü Arzı Genel (Cağ) Nüfus x 100 İşgücüne Katılım Oranı= Çalışma çağına gelmiş nüfusun ne kadarı çalışma arzusundadır. Türkiye’de İKO OECD ülkeleri içinde düşüktür.

36 İKO Niçin Düşük? Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) Cesareti Kırılmış İşçi Sayısının Çok Olması Resmi İş kurumlarına iş bulmak amacıyla yapılan başvuru sayısının zamanla azalması, İŞKUR’a başvurudan iş bulma ümidinin kırılması OECD standartlarında bir işsizlik sigortasının olmaması nedeniyle gerçekte işsiz olanların bir kısmı kendilerini işsiz olarak tanımlamamaktadırlar. Türkiye’deki gelenekler işsizliği gizleme eğilimindedir. Daha önceden tarım sektöründe birlikte çalışan aile bireylerinin kente gittiklerinde kendilerini işsiz olarak göstermemesi Kayıtdışı istihdamın yaygın olması-sosyal güvencenin de olmamasına neden olmaktadır.

37 2014 yılı rakamlarına göre işsizlik oranı %10,5 İşsizlik Oranı= X 100
ILO Standartlarında Yapılan Ankette İstihdamla İlgili Sorulan 3 Soru: Son 15 gün içinde ücretli veya ücretsiz olarak herhangi bir işte çalıştınız mı? Son 6 ayda kendi hesabınıza bir iş kurmak veya ücretli olarak çalışmak amacıyla bir iş aradınız mı? On beş gün içinde işbaşı yapmanıza herhangi bir engel var mı? Bir kişinin işsiz sayılabilmesi için 1. soruya hayır, 2. ve 3. sorulara evet demesi gerekir. Açık İşsiz Sayısı İşgücü Arzı x 100 İşsizlik Oranı= 3125 2014 yılı rakamlarına göre işsizlik oranı %10,5 İşsizlik Oranı= X 100 =%10,48 29801

38 İstihdam edilenler (milyon kişi) İşsiz (milyon kişi)
Yıllar İşgücü (milyon kişi) İstihdam edilenler (milyon kişi) İşsiz (milyon kişi) İşgücüne katılma oranı % İşsizlik oranı % İstihdam oranı % 2000 23.078 21.581 1.497 49,9 6,5 46,7 2001 23.491 21.524 1.967 49,8 8,4 45,6 2002 23.818 21.354 2.464 49,6 10,3 44,4 2003 23.64 21.147 2.493 48,3 10,5 43,2 2004 22.016 19.632 2.385 46,3 10,8 41,3 2005 22.454 20.066 2.388 46,4 10,6 41,5 2006 22.751 20.423 2.328 10,2 2007 23.114 20.738 2.377 46,2 2008 23.805 21.194 2.611 46,9 11,0 41,7 2009 24.748 21.277 3.471 47,9 14,0 41,2 2010 25.641 22.594 3.046 48,8 11,9 43,0 2011 26.725 24.11 2.615 9,8 45,0 2012 27.339 27.921 2.630 50,7 9,4 45,9 2013 28.071 25.262 2.809 50,1 10 45,5 2014 28.787 25.642 3.145 50,2 10,9 44,7 2015 29.801 26.676 3.125 51,2 45,8

39

40 İşsizlik Üzerine Notlar
Eğitimli genç işsizliği artmaktadır. Kadın istihdamı son derece düşük; işsizlik oranı ise yüksektir. İstihdam edilenlerin nitelik düzeyi düşüktür. İstihdamın yarıdan fazlası kayıt dışı sektördedir ve bu sorun giderek büyümektedir. Uzun süreli işsizlerin payı artmaktadır Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı artmaktadır ( bu oran 2012’de %17.5 iken 2015’de %19.1 olarak gerçekleşmiştir).

41 İŞSİZLİĞE KARŞI ALINABİLECEK ÖNLEMLER
KISA VADEDE ÖNLEMLER LÜKS malların tüketimi özendirilmemelidir. Temel tüketim mallarının tüketimi-üretimi teşvik edilmelidir. Kırsal yörede yaşayanların yaşam koşulları iyileştirilmeli, köyden kente olan göç durdurulmalıdır. İstihdam yaratan sektörler –konut, yol altyapı gibi projeler desteklenmelidir. Reel faizler düşürülerek, üretim-yatırım faaliyetleri özendirilmelidir. Spekülatif yatırımlar yerine reel yatırımlar teşvik edilmelidir. İSO-İstanbul Sanayi Odası’nın 2002 ve 2003 yılı anketinde Türkiye’nin ilk 500 firmasının toplam karlarının önemli bir kısmı faaliyet dışı spekülatif kazançlardan-faiz geliri, tahvil vb. olduğu belirlenmiştir.

42 ORTA VADEDE ÖNLEMLER UZUN VADEDE ÖNLEMLER
İhracata yönelik sanayileşme ile ulusal kaynakların bol olduğu alanlarda yatırım ve ihracatın özendirilmesi-teşviklerin verilmesi Emek-yoğun teknolojilerin teşvik edilmesi Uygulamada ücretten alınan vergilerin yüksekliği nedeniyle işverenler sermaye-yoğun teknolojilere ve kayıtdışı istihdama yönelmektedir. Tarım reformu ve tarımın modernizasyonu UZUN VADEDE ÖNLEMLER Nüfus planlaması ile fazla nüfus artışının önlenmesi Sosyal güvenlik sisteminin daha güven-itibar verici özendirici hale getirilmesi

43 TÜRKİYE’DE İSTİHDAMIN YAPISI VE İSTİHDAMDA GELİŞMELER
İSTİHDAMIN SEKTÖREL DAĞILIMI (%) YIL TA SA HİZ 1962 77 7,9 13,4 1972 68,3 10,7 20 1982 61,3 12 24,9 1992 44,8 16,2 39 1996 43,7 16,4 39,9 1999 40,2 17,2 42,7 2001 37,6 17,5 44,9 2004 33,9 18,2 47,9 2005 29,5 19,4 51,1 2006 27,3 19,7 53 2007 24 21 55 2013 23,6 19.4 57 2014 21,5 20,3 58,2 2015 19,3 20,1 60,6 TA: Tarım SA: Sanayi HİZ: Hizmetler Kalkınma sürecinde tarım ağırlıklı ekonomi önce sanayi ağırlıklı olduktan sonra sonra hizmet sektörü gelişir. Türkiye’de tarım azalırken sanayinin payı çok az ancak hizmet sektörünün payı çok hızlı artmaktadır.

44

45 İSTİHDAMIN SEKTÖREL DAĞILIMI
Gelişmiş ülkelerde istihdamın içinde tarımın payı önce azalmış ama sanayinin payı hızla artmıştır. Sanayinin payı arttıktan sonra hizmet sektörünün payı artmış, tarımın azalmıştır. Türkiye’de ise dönemi sanayinin payı %8’den %20,1’e çıkmış; Hizmet sektörünün payı %13’den %60,6’ya yükselmiştir. Hizmet sektörünün payı çok artmıştır. Tarımın payı ise %77’den %19,3’e inmiştir. Türkiye’de sanayileşmeden çok hizmetleşme eğilimi ortaya çıkmıştır.

46 BAZI ÜLKELERDE İSTİHDAMIN SEKTÖREL DAĞILIMI (2000-2004)
Sanayileşmiş ülkelerde toplam istihdamda tarımın payı zamanla %2-%6 arasına düşmüştür. Türkiye’de çalışan kadınların yarısından fazlası tarım sektöründedir. Sanayileşmiş ülkelerde bu durum tam tersinedir. Türkiye’de çalışan 23.6 milyon kişiden ancak 6.4 milyonu kadındır. Yanı 3 kişiden biri kadındır. İmalat sanayinde 4 kişiden biri kadındır.

47 BAZI ÜLKELERDE İSTİHDAMIN SEKTÖREL DAĞILIMI (2010)
Türkiye’de tarım ve sanayi sektörü yeterince gelişmeden Hizmetler sektörü hızlı bir şekilde gelişmiştir Sanayileşmiş ülkelerde toplam istihdamın içinde tarım sektörünün payı %2-6 dır. Hizmet ve Sanayi sektörlerinin payı yüksektir. Tarımda istihdamın düşük görülmesinin nedeni tarımda teknoloji kullanımı ve otomasyondur.

48 Türkiye’de İşteki duruma göre İstihdamın Dağılımı (%) (15 yaş ve üstü)
YIL ÜCRETLİ YEVMİYELİ İŞVEREN KENDİ HESABINA ÜCRETSİZ AİLE İŞÇİSİ 1989 31,9 6,6 3,4 26,7 31,4 1990 33,4 5,6 4,5 26,4 30,1 1992 32,4 7,3 5,4 25,1 29,8 1994 32,8 8,2 5,5 24,8 28,8 1995 33 8,5 24,5 28,5 1997 35,2 9,5 5,3 25,6 1999 35,4 9,6 5,1 23,6 26,2 2000 38,7 9,9 2002 42 7,7 23,8 20,9 2004 42,6 8,3 4,7 24,7 19,7 2005 47 7,2 16 2006 49,3 23,5 14,6 2007 51 7,1 22,3 14,1 2014 60 17,6 11,5 2015-kasım 61,3 4,4 16,6 10,6

49 Türkiye’de İşteki duruma göre İstihdamın Dağılımı (%)
(15 yaş ve üstü )

50 İSTİHDAM İLE İLGİLİ ÖNEMLİ NOKTALAR:
Kayıt dışı istihdam yaygındır (%32.6-kasım 2015) Bu oran tarım sektöründe %82 iken, tarım dışı sektörde %22 seviyesindedir. Tarım sektöründe çalışanların çoğu sosyal güvenceye tabi değildir (2006 yılında %88) İşgücünün eğitim seviyesi düşüktür

51 Türkiye’de Eğitim Durumlarına Göre İstihdam Oranı (%)

52 Türkiye’de İşsizlerin Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı (%)
YIL Okuma-yazma bilmeyen Lise Altı Eğitimli Lise+Meslek Lisesi Eğitimli Yüksekokul veya fakülte 2000 8,9 65,8 16,5 8,8 2001 65,4 16,7 9,1 2002 7,7 64,5 17,8 10,0 2003 7,1 63,1 18,8 11,0 2004 6,4 62,5 19,9 11,3 2005 5,5 61,1 21,0 12,4 2006 5,2 60,2 21,4 13,2 2007 4,8 59,5 21,8 13,9 2008 4,5 59,1 21,6 14,8 2009 4,7 59,0 20,6 15,6 2010 59,4 19,8 16,0 2011 4,6 58,9 19,6 16,6 2012 57,6 18,1 2013 4,3 56,7 20,1 18,9 2014 6,3 9,4 22,5 10,6 2015-kasım 5,9 10,3 23,1 10,8

53 Türkiye’de İşsizlerin Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı (%)

54 Türkiye’de İşsizlerin Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı
Teorik olarak beşeri sermayeye yatırım işgücünün yetenek-beceri gibi özelliklerini artıracağından işgücünün iş bulma ve iyi koşullarda yüksek ücretten çalışma olanağını artırır. Yüksek eğitimli nitelikli işgücünün işsiz kalması potansiyel üretim kaybı da o kadar fazla olur. Eğitim-beşeri sermaye iyi iş ve ücret-kariyer beklentisini-ümidini artırır. dönemi Toplam işsizler içinde Okur-yazar olmayanların payı giderek azalma eğilimindedir. %9.4’den-%6’ya Yüksekokul-fakülte mezunların payı giderek artma eğilimindedir. %4’den-%10,8’e

55 Türkiye’de İşsizlerin Yaş Durumlarına Göre Dağılımı
Türkiye’de işsizler içinde ORTA YAŞ (25-44) ve GENÇLERİN (15-24) payı artarken, arası yaş grubunun payı azalmıştır.

56 Türkiye’de işçi olarak çalışanların yarısı asgari ücretten çalışmaktadır.

57 TÜRKİYE’DE İşsizlik ödeneği ve yararlanma şartları:
İşsizlik sigortasından yararlanabilmek için: Kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalmak Hizmet sözleşmesinin feshinden önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olmak Son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olmak Hizmet sözleşmesinin feshinden sonraki 30 gün içinde en yakın İŞKUR birimine şahsen ya da elektronik ortamda başvurmuş olmak gerekiyor. Verilme Süresi: İşten çıkarıldığı tarihten önceki son üç yıl içinde 600 gün sigortalı çalışıp işsizlik sigortası pirimi ödeyenlere 6 ay 900 gün sigortalı çalışıp işsizlik sigortası pirimi ödeyenlere 8 ay 1080 gün sigortalı çalışıp işsizlik sigortası pirimi ödeyenlere 10 ay süresince işsizlik ödeneği veriliyor. Hesaplanması: İşsizlik ödeneği asgari ücretin brüt tutarının %80’ini geçemez. Çalışan bir kişi işsiz kaldığında almış olduğu son dört aylık ortalamasına bakılarak işsizlik ödeneği hesaplanır. 2015 Ocak-Haziran dönemi işsizlik ödeneği: 480TL-961TL 2015 Temmuz-Aralık dönemi işsizlik ödeneği:505TL-1011TL

58 Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’de son dönemde gözlenen işsizliğin özelliklerinden birisi değildir?
a) İşsizlik oranı %10’un üzerindedir. b) Kentsel yerlerde işsizlik kırsal yerlere göre daha fazladır? c) İşsizlerin çoğu erkektir. d) İşsizlerin çoğunun eğitimi lise düzeyinin altındadır. e) Daha önce bir işte çalışmış olan işsizlerin çoğunluğu tarım sektöründe çalışmıştır. Cevap:e (TODAİE, 2007) yılları arasındaki işgücü piyasası ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? İşgücüne katılım oranı dönem boyunca artmıştır. Tarım sektörünün toplam istihdamdan aldığı pay artmıştır. İşgücüne katılım oranı erkeklerde kadınlara göre daha yüksek seyretmiştir. Eğitim durumuna göre işsizlik oranı, en yüksek okur-yazar olmayanlar arasında gerçekleşmiştir. Kadın nüfus için işgücüne katılım oranı Avrupa Birliği ortalamasını yakalamıştır. Cevap:c (Kaymakamlık, 2010)

59 3. Aşağıdakilerden hangisi, «Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısı, işsizliği gizlemeye elverişlidir.» önermesini desteklemektedir? İşsizlerin vasıfsız olması. Ücretsiz aile işçiliğinin yaygın olması. Yapısal işsizlerin çok olması. Ücretlerin düşük olması. Teknolojinin ilerlemesi. Cevap:b (TODAİE, 2012) 4. İktisat politikası araçlarıyla mücadele etmenin mümkün olmadığı işsizlik türü hangisidir? a) Yapısal işsizlik b) Friksiyonel işsizlik c) Gizli işsizlik d) Teknolojik işsizlik e) Konjonktürel işsizlik Cevap:b (KPSS, 2004) 5. Geçici işsizliğin %1, yapısal işsizliğin %3 ve konjonktürel işsizliğin %4 olduğu bir ekonomide doğal işsizlik oranı % kaçtır? a) 1 b) 4 c) 5 d) 7 e) 8 Cevap:b (Kaymakamlık, 2004)

60 3. BÖLÜM MİLLİ GELİR VE GELİŞİMİ

61 BİR ÜLKENİN EKONOMİK REFAHININ ÖLÇÜLMESİNDE MİLLİ SERVETTEN (KAYNAKLAR) ÇOK MİLLİ GELİR KAVRAMINA ÖNCELİK VERİLMEKTEDİR BUNUN 2 NEDENİ VARDIR: Milli Servetin ölçülmesi zordur (mili parklar, tarihi eserler, doğal güzellikler, doğal zenginlikler…) Milli servetin büyüklüğünden çok bu servetin gelir-refah yaratma kapasitesi daha önemlidir. MİLLİ GELİR RAKAMLARI İKİ AÇIDAN ELE ALINMAKTADIR: Bir ülkenin ekonomik refahının yıllar itibariyle nasıl geliştiğini incelemek Uluslar arası karşılaştırmalar yapmak. Bu amaçla farklı ülkelerin milli gelir hesapları aynı yöntemle hesaplanır ve dolar cinsinden ifade edilerek uluslar arası karşılaştırmalar yapılır

62 MİLLİ GELİR KAVRAMI VE HASAPLANMA YÖNTEMİ
İlk MG hesaplaması 1688 yılında İngiltere’de Kralın isteği üzerine yapılmıştır. Modern anlamda MG hesaplaması 18yy. ikinci yarısında yapılmıştır. MG 3 YÖNTEMLE HESAPLANABİLİR: MG’nin yaratılması –ÜRETİM- yönünden MG’nin paylaşılması-GELİR- yönünden MG’nin harcanması- HARCAMA- yönünden

63 MG: GELİR YÖNÜNDEN Bir ülkede üretime katılan tüm üretim faktörlerinin belirli bir dönemde (1 yıl, 3 ay, 6 ay, 1 ay) elde ettikleri gelirlerin toplamıdır MG: HARCAMA YÖNÜNDEN Bir ülkenin belirli bir dönemde mal varlığı (milli servet) aynı kalmak şartıyla, harcayabileceği mal ve hizmetlerin toplamıdır. MG: ÜRETİM YÖNÜNDEN Bir ülkede bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeridir. (üretim yönünden) HER 3 YÖNTEM BENZER SONUÇLARI VERECEKTİR.

64 MG-MİİLİ GELİR Üretilen mal-hizmetlerin para cinsinden ifade edilmesiyle ÜRETİM yönünden MG Faktör gelirlerinin hesaplanması ile GELİR yönünden MG Ekonomide yapılan harcamalar yönünden hesaplamalar HARCAMA yönünden MG hesaplanabilir TÜRKİYE’de 1950 yılından beri ÜRETİM yönünden MG TÜİK TARAFINDAN HESAPLANMAKTADIR ÜRETİM yönünden hesaplamalarda üretimin KATMA DEĞERİ dikkate alınır.

65 ÜRETİM GELİR HARCAMA Tarım-hayvansal ürünler Ücret + maaşlar Tüketim harcamaları Sanayi Teşebbüs geliri Gayrisafi Yatırım harcamaları İnşaat Dağıtılmamış Kar (şirket gelirleri) Kamu harcamaları Ticaret+ulaştırma+Haberleşme Kiralar (toprak, konut) Mali kuruluşlar Faizler Gelirleri Konut sahipliği Serbest meslek hizmetleri İzafi banka hizmetleri (-) Kamu hizmetleri İthalat vergisi GSYİH Toplam Yurtiçi Gelirler Toplam yurtiçi harcamalar Dış Alem Gelirleri (+/-) +(ithalat-ihracat) +Dış alem faktör geliri GSMH Milli gelir +(Vasıtasız vergiler-Sübvansiyonlar) Amortismanlar (-) SMH+Amortismanlar SMH

66 GSYİH DEĞERİNİN ÖLÇÜLMESİNDE
BAZI PROBLEMLER: GSYİH, piyasa fiyatları bulunmayan mal ve hizmetleri kapsamaz. GSYİH olduğundan az çıkar GSYİH, üretim sürecinde ortaya çıkan dışsal maliyetleri (hava, su, toprak, ses kirliliği vb.) dikkate almaz. GSYİH olduğundan fazla çıkar GSYİH, kayıt dışı ekonomiyi dikkate almaz. GSYİH olduğundan az çıkar

67 GELİR YÖNÜNDEN Bir yılda yaratılan gelirler=kar+faiz+rant+ücret ve maaşlar toplanır. Bu gelirden vergiler, SSK ödemeleri, transfer ödemeleri çıkarılır. GELİR yöntemi İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde kullanılmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kayıt dışı ekonominin varlığı bordo-gelir beyannamelerinin gerçeği yansıtmaması nedeniyle kullanılmamaktadır. DIŞ ALEM GELİRLERİ: Türkiye’de yaratılan ama yabancı ülkelere sızan-transfer edilen Milli gelirden çıkarılır, Türkiye dışında elde edilen ama Türkiye’ye aktarılan gelirler milli gelire ilave edilir 1988 yılı hariç 2001 yılına kadar pozitif olan dış alem gelirleri 2001 yılından beri negatiftir. HARCAMA YÖNÜNDEN Kamu ve özel sektörün tüketim ve yatırım harcamaları hesaplanır

68 NOMİNAL-CARİ GSYİH NASIL REEL-SABİT GSYİH’A DÖNÜŞTÜRÜLÜR
MİLLİ GELİR DEFLATÖRÜ VE YA GENEL FİYAT İNDEKSİ KULLANILIR Yıl Nominal GSYİH GSYİH Deflatörü 2005=100 Reel 2005 482979 100 2006 530900 516274 2011 774775 614665 2012 789257 628429 2013 821937 653631 2013 YILINDA REEL GSYİH 653,6 MİLYAR USD, 2014 YILINDA Sabit fiyatlarla GSMH’daki yıllık artış oranı brüt kalkınma hızını gösterir

69 Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Sonuçları, “III. Çeyrek 2015”

70 Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Sonuçları, “IV. Çeyrek 2015”
 Gayri safi yurtiçi hasıla sonuçları, IV. Çeyrek: Ekim-Aralık, 2015

71 Reel GSYİH (bin TL)

72 Ekonomik Büyüme Oranı (%)

73 Türkiye’de KİŞİ BAŞINA MİLLİ GELİR (KBMG)
Yıl Cari GSYİH (milyon TL) YIL ORTASI NÜFUS KBMG (TL) 2005 648932 68435 9482 2006 758391 69295 10944 2009 952559 72039 13223 2010 73142 15023 2011 74224 17484 2012 75176 18846 2013 76055 20580 2014 76903 22721

74 Yıl Cari GSYİH (MİLYON TL) YIL ORTASI NÜFUS (BİN KİŞİ) KBGSMH ($) 1998
Yıl Cari GSYİH (MİLYON TL) YIL ORTASI NÜFUS (BİN KİŞİ) KBGSMH ($) 1998 70203 62464 4338 2000 166658 64269 4129 2005 648932 68435 7036 2007 843178 70158 9247 2010 73142 10003 2011 74224 10428 2012 75176 10459 2013 76055 10807 2014 76903 10404

75 KBGSYİH ($) NOT: KBGSYİH EKONOMİK KALKINMIŞLIĞIN TEK BAŞINA BİR GÖSTERGESİ DEĞİLDİR

76 BAZI ÜLKELERDE GSMH hesaplama yöntemi farklıdır, ÇİFT KAYIT SORUNU
DOLARIN DEĞERİ ÜLKE BAZINDA FARKLI OLABİLMEKTEDİR DOLARIN NOMİNAL DEĞERİ İLE REEL SATINALMA GÜCÜ ÜLKEDEN ÜLKEYE FARKLIDIR ÖRNEĞİN SATINALMA GÜCÜ YÖNÜNDEN TÜRKİYE’NİN MİLLİ GELİRİ 2012 YILINDA DOLARI AŞMIŞTIR

77 GSYİH’IN İÇİNDE SEKTÖRLERİN PAYLARI (%)
YIL TARIM SANAYİ HİZMETLER 1962 36,3 18 45,7 1972 27,9 18,1 54 1982 22,7 21,9 55,4 1996 16,9 25,2 57,9 1999 15,3 23,2 61,5 2001 12,1 25,3 62,6 2005 10,3 25,4 64,3 2007 8,5 22,3 69,1 2010 8,3 21,8 68,8 2011 9,2 22,6 68,2 2012 8,9 19,1 72 2014 7,1 24,1

78 TÜRKİYE’DE MİLLİ GELİRİN BÖLGELER GÖRE DAĞILIMI-2003
BÖLGELER GÖRE DAĞILIMDA TÜRKİYE’DE YARATILAN MİLLİ GELİRİN MEVCUT 7 COĞRAFİK BÖLGEYE GÖRE DAĞILIMI DİKKATE ALINIR BÖLGE NÜFUS % GELİR % İSTANBUL 14,8 26,2 EGE 13,2 13,7 AKDENİZ 12,8 12,7 BATI ANADOLU 9,5 10,9 DOĞU MARMARA 8,5 9 BATI KARADENİZ 7,2 4,9 ORTA ANADOLU 6,2 4,7 BATI MARMARA 4,3 4,5 GÜNEY DOĞU ANADOLU 9,7 4,1 DOĞU KARADENİZ 4,6 3,9 ORTADOĞU ANADOLU 5,5 3,2 KUZEYDOĞU ANADOLU 3,7 2,2

79

80 LORENZ EĞRİSİ Lorenz eğrisi, yüzde olarak ülkedeki toplam gelirin ne kadarını kaç kişinin aldığını, diğer bir deyişle; gelirin paylaşım şeklini göstermektedir. Gelir dağılımındaki eşitsizliği, yatay ekseninde nüfusun kümülatif oranlarıyla, dikey ekseninde de bu nüfusun elde ettiği gelirin kümülatif oranlarıyla gösteren diyagramdır. Bunun tersi de yapılabilir. Lorenz eğrisi, eğer gelirin dağılımında bir eşitlik söz konusu ise; herkesin gelirden eşit ölçüde pay aldığını ifade etmek için 'tam eşitlik doğrusu' adını alır. Başka bir deyişle; gelirler bireyler arasında eşit olarak dağılmışsa, Lorenz eğrisi mutlak eşitlik doğrusu ile çakışarak 45 derecelik bir doğru biçimini alacaktır. Lorenz eğrisinin tam eşitlik doğrusundan uzaklaşmaya başlayarak daha çukur hale gelmesi, gelir paylaşımında eşitsizlik olduğu anlamına gelmektedir ve gerçek hayatta kişisel gelir dağılımı mutlak eşitlikten oldukça uzakta yer almaktadır.

81 Gini Katsayısı Gelir eşitsizliğini tek bir değerde özetleyen Gini katsayısı, kişisel gelir dağılımını ölçmede en çok kullanılan ölçülerden biridir. Gini katsayısı '0' ile '1' arasında değişen bir katsayı olma özelliğine sahiptir. Bir toplumda gelir adaletli olarak paylaşılmışsa (herkes eşit gelir elde ediyorsa) Gini katsayısı '0' değerini almakta, toplumdaki gelirler yalnız bir kişi tarafından alınmışsa Gini katsayısı '1'e eşit olmaktadır. Gini katsayısının değeri gelir düzeyinin büyüklüğüne değil, farklı gelir düzeyleri arasında kalan kişilerin sayısına bağlıdır. Gini oranı, Lorenz eğrisine bağlı olup Lorenz ile köşegen arasında kalan alanın, köşegenin altında kalan toplam alana oranına eşittir. Gini oranının artması eşitsizliğin arttığını, azalması ise eşitsizliğin azaldığını gösterir. Türkiye’de yıllar itibariyle Gini katsayısı sıfıra yanaşmakta bu durum gelir dağılımında eşitsizliğin azaldığı ancak henüz adil gelir dağılımın gerçekleşmediği görülmektedir.

82 YILLAR 94 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 GİNİ KATSAYISI ,49 ,44 ,42 ,40 ,38 ,43 ,41

83 Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden Gini katsayısı OECD raporuna göre 2013 yılında 0,41 olarak gerçekleşmiştir. Raporda Türkiye'nin 0,41 ile Meksika'nın ardından en yüksek -yani en kötü- ikinci orana sahip olduğu vurgulandı. En yoksul yüzde 20’lik kesim milli gelirin sadece %5.8’ini kullanabilirken, en zengin yüzde 20’lik kesim milli gelirin yaklaşık %47’sini kullanmaktadır. Norveç: 0,2683 İsveç: 0,2608 Finlandiya: 0,2779 ABD'de dağılım Türkiye'den bozuk ABD olan Gini katsayısıyla gelir dağılımı Türkiye'den daha bozuk ülkeler arasında yer alıyor. Gini katsayısı enflasyon oranının fazla olduğu ülkelerde daha yüksek çıkma eğilimindedir. Peru: 0,4533 Meksika: 0,4807 Brezilya: 0,5267

84 Ekonomi bu dönemde kesintisiz büyümüştür.
Türkiye ekonomisinin son on yıl içindeki ekonomik büyüme performansı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? Ekonomi bu dönemde kesintisiz büyümüştür. Ekonomik büyüme, banka iflasları nedeniyle 2005 yılında kesintiye uğramıştır. 2001 krizi ardından başlayan büyüme, 2008’e kadar devam etmiştir. Sabit fiyatlarla hesaplanan GSYİH’ye göre, 2007’de başlayan gerileme 2010’a kadar devam etmiştir. 2009 yılı itibariyle ekonomik toparlanma başlamışsa da büyüme 2011 yılında yeniden negatif gerçekleşmiştir. Cevap:c (maliye bakanlığı iç denetçilik aday belirleme, 2011) 2. Türkiye’nin bazı bölgelerine ait Gini Katsayısı aşağıdaki tabloda verilmiştir: Bu tabloya göre; aşağıdakilerden hangisi doğrudur? I. Kişi başına düşen gelir Ege Bölgesinde en yüksektir. II. Gelir dağılımı eşitsizliği Orta Anadolu’da en düşüktür. III. Akdeniz Bölgesi’nde işsizlik oranı Ege Bölgesi’ne göre düşükken, Orta Anadolu’ya göre yüksektir. a) I b)II c)III d)I ve III e)I,II ve III Cevap:b (Kaymakamlık, 2012) Bölge Adı Gini Katsayısı Ege 0,400 Akdeniz 0,395 Orta Anadolu 0,363

85 4. BÖLÜM TÜRKİYE’DE KAMU MALİYESİ YAPISI VE SORUNLARI TEMEL SORUN: KAMU AÇIKLARI-KAMU BORÇLARI HIZLI NÜFUS, KENTLEŞME, DEMOGRAFİK YATIRIMLARA DUYULAN İHTİYAÇ MİLLİ GELİRİN DÜŞÜK OLMASI MERKEZİ VE YEREL YÖNETİMLERİN KAYNAKLARININ YETERSİZ OLMASI TÜRKİYE’DE SON 30 YILDA KAMU GELİRLERİ KAMU GİDERLERİNİ KARŞILAYAMADIĞINDAN KAMU AÇIKLARI, BORÇLANMA VE ENFLASYON SORUNU YAŞANMAKTA, DIŞA (IMF-DÜNYA BANKASI) BAĞIMLILIK ARTMAKTADIR. WAGNER KANUNU: EKONOMİK KALKINMA SÜRECİNDE KAMU HARCAMALARI ARTAR

86 MAASTRİCH KRİTERLERİNE GÖRE KAMU BORÇ STOĞU / GSYİH <%60 OLMALI
BORÇLANMA KRİTERLERİ: KAMU BORÇ STOĞU / GSYİH BELLİ BİR DÖNEMDE GEREKSİNİM DUYULAN BORÇLANMA MİKTARI / GSYİH ÜLKE KAMU BORCU/GSYİH 2003 NORVEÇ 10,0 49,6-34,7 BELÇİKA 100,9 98,0-120 BREZİLYA 27,6 54,2 YUNANİSTAN 102,1 165,3-164 İTALYA 64,5 120,1-135 TÜRKİYE 54 39,7-46 ABD 22,8 102,9 MAASTRİCH KRİTERLERİNE GÖRE KAMU BORÇ STOĞU / GSYİH <%60 OLMALI KAMU BÜTÇE AÇIĞI / GSYİH3→(Kamu kesimi borçlanma gereği)

87 Türkiye’de Genel Bütçe Vergi Gelirlerinin Dağılımı (%)
Türkiye’de kamu açıklarının temel kaynağı Merkezi Yönetimin Bütçe Açıklarıdır Merkezi Yönetimin Bütçesi: devletin genel bütçesi dışında ÖZEL BÜTÇELİ idarelerin bütçelerini de kapsar Bunlar; Üniversiteler, Köy Hizmetleri, Karayolları, DSİ, Vakıflar GM) kendi gelirleri dışında Hazine’den önemli miktarda gelir transferi (hazineden yardım) alırlar. Türkiye’de Genel Bütçe Vergi Gelirlerinin Dağılımı (%) VERGİ GELİRLERİ 1994 1998 2002 2006 2007 2009 2010 2012 2013 2014 DOLAYSIZ VERGİLER 48,3 46,6 33,7 31,5 33,9 36,4 32,9 30,0 28,0 28,8 GELİRDEN ALINAN 42 45,8 32,4 29,2 31,4 34,0 30,7 SERVETTEN ALINAN 6,3 0,8 1,2 2,3 2,5 2,4 DOLAYLI VERGİLER 51,7 53,4 66,3 68,5 66,1 63,6 67,1 70,0 72,0 71,2 MAL-HİZMET 36,5 39,1 50,4 48,5 49,1 49,0 50,3 DIŞ TİCARETTEN 15,2 14,3 15,9 20 17 14,6 16,8 TOPLAM 100

88 GENEL BÜTÇE GELİRLERİ İÇİNDE VERGİ GELİRLERİNİN PAYI
VERGİ DIŞI GELİRLER: ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ KAMU GELİRLERİNİN %80’İ VERGİ GELİRLERİDİR SON 20 YILDA DOLAYLI VERGİ GELİRLERİNİN PAYI %50’DEN %72’YE ÇIKMIŞTIR KURUMLAR VERGİSİNİN TOPLAM VERGİ GELİRLERİ İÇİNDEKİ PAYI AZALMIŞTIR

89 GENEL BÜTÇE GELİRLERİ İÇİNDE DOLAYSIZ VERGİ GELİRLERİNİN PAYI (%)
GENEL BÜTÇE GELİRLERİ İÇİNDE DOLAYLI VERGİ GELİRLERİNİN PAYI (%)

90 KURUMLAR VERGİSİNİN TOPLAM VERGİ GELİRLERİ İÇİNDEKİ PAYI (%)
DOLAYLI VERGİLERİN TAHSİLİ DAHA KOLAYDIR ANCAK VERGİ –SOSYAL ADALETİ AÇISINDAN DOLAYSIZ VERGİLER DAHA UYGUNDUR. GELİŞMİŞ ÜLKELERDE DOLAYSIZ VERGİLER YAYGINDIR. TÜRKİYE’DE DOLAYLI VERGİLERİN PAYI HIZLA ARTMAKTADIR. KDV DOLAYLI VERGİLERİN EN ÖNEMLİSİDİR. ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ, GİBİ TÜKETİMDEN ALINAN VERGİLER SOSYAL ADALETİ OLUMSUZ ETKİLEMEKTEDİR.

91 VERGİ YÜKÜ= [VERGİ (KAMU) GELİRLERİ / GSMH(GSYİH)]*100
AB ÜLKELERİNDE VERGİ YÜKÜ ORTALAMA %40 TÜRKİYE’DE %30 GELİŞMİŞ ÜLKELERDE MİLLİ GELİR VE VERGİ YÜKÜ YÜKSEKTİR. GSMH’NİN YARISI KADAR VERGİ GELİRİ YARATAN İSVEÇ VE DANİMARKA GİBİ ÜLKELER BU VERGİ GELİRİ İLE SOSYAL YARDIM PROGRAMLARINI FİNANSE ETMEKTEDİRLER. SOSYAL DEVLET ANLAYIŞININ UYGULANABİLMESİ İÇİN VERGİ YÜKÜNÜN YÜKSEK OLMASI GEREKİR. TÜRKİYE’DE HEM MİLLİ GELİR HEM DE VERGİ YÜKÜ DÜŞÜKTÜR. YANİ DÜŞÜK MG, DÜŞÜK KAMU GELİRİ WAGNER KANUNUNU DESTEKLEMEKTEDİR. TÜRKİYE’DE KAYITDIŞI EKONOMİ NEDENİYLE VERGİ YÜKÜ DÜŞÜKTÜR. KAYITDIŞI EKONOMİ MİLLİ GELİRİN %40’ KADAR OLDUĞU TAHMİN EDİLMEKTEDİR. VERGİ YÜKÜ= [VERGİ (KAMU) GELİRLERİ / GSMH(GSYİH)]*100

92 TÜRKİYE’DE VERGİ YÜKÜNDE GELİŞMELER
AB (15 ÜLKE)’DE VERGİ YÜKÜNDE GELİŞMELER

93 KAMU HARCAMALARININ İDARİ-FONKSİYONEL AYIRIMA GÖRE % DAĞILIMI
KAMU HARCAMALARININ İÇİNDE KÜLTÜR-TURİZM, MADENCİLİK, ULAŞTIRMA, BAYINDIRLIK HİZMETLERİNİN PAYI %1’İN ALTINDADIR 2001’DEN SONRA EĞİTİME, SAĞLIĞA YÖNELİK YATIRIM HARCMALAR ARTARKEN SAVUNMA HARCAMALARI AZALMIŞTIR. KAMU HARCAMALARININ İDARİ-FONKSİYONEL AYIRIMA GÖRE % DAĞILIMI ( ) BORÇ FAİZLERİ GENEL HİZMETLER, KAMU HARCAMALRINDA EN FAZLA PAYA SAHİPTİR SONRA EĞİTİM, SAVUNMA, SAĞLIK GELMEKTEDİR PERSONEL MAAŞLARI

94 KAMU HARCAMALARININ İDARİ-FONKSİYONEL AYIRIMA GÖRE % DAĞILIMI
( )

95 BÜTÇE HARCAMALARININ EKONOMİK AYIRIMA GÖRE % DAĞILIMI
Yatırım harcamaları: makine, teçhizat, taşıt, tesis yapım ve onarım, sermaye mallarına yapılan harcamaları kapsar. Transfer harcamaları: Genel bütçeden diğer kamu kurumlarına , özel ve tüzel kişilere aktarılan paralar, kamulaştırma, bina satın alma bedelleri, sübvanse ve sosyal yardım harcamaları, borç faiz ödemeleri Cari harcamalar: personel maaşları, demirbaş, malzeme alımları gibi tüketim malları KONSOLİDE BÜTÇE İÇİNDE EN FAZLA PAY TRANSFER, SONRA CARİ HARCAMALARDIR. EN AZ PAY YATIRIMLARA AİTTİR.

96 TÜRKİYE’DE MERKEZİ BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ
Libareleşme-Özellleştirme Politikaları devletin yatırım harcamalarının azalmasına neden olmuştur. Transfer harcamalar konusunda önemli baskılar doğmuştur. Ödenen borç faizleri transfer harcamalarını artırmıştır. TÜRKİYE’DE MERKEZİ BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ (milyon TL)

97 Borç faizlerindeki artışlar transfer harcamalarını artırmıştır
Borç faizlerindeki artışlar transfer harcamalarını artırmıştır yılından sonra borç faizleri olmasaydı bütçe fazla verecekti İÇ BORÇLANMA: DEVLET TAHVİLİ; HAZİNE BONOSU KISA VADELİ AVANS DOLAR CİNSİNDEN ALINAN DIŞ BORÇLARIN FAİZİ %10-12 TL CİNSİNDEN ALINAN BORCUN FAİZİ ENFLASYON NEDENİYLE %100’DEN FAZLA OLMUŞTUR. DIŞ BORCUN FAİZİ AZ AMA BORCUN TL CİNSİNDEN DEĞERİ FAZLADIR. İÇ BORCUN FAİZİ ÇOK AMA BORCUN REEL DEĞERİ ZAMANLA ENFLASYON NEDENİYLE AZALIR. DIŞ BORCUN REEL DEĞERİ ZAMANLA DEĞİŞMEZ

98 İÇ BORÇ STOKUNUN HIZLA ARTMASININ NEDENİ 1990’LI YILLARDA UYGULANAN POPULİST POLİTİKALARLA ÜCRET VE MAAŞLARIN ARTMASIDIR. BU DURUM IMF GİBİ ULUSLAR ARASI FİNANS KURULUŞLARINI RAHATSIZ ETMİŞTİR. KREDİ MUSLUKLARI KAPANINÇA İÇ BORÇLANMA ARTMIŞTIR. GEREKLİ DÖVİZİN SAĞLANMASI İÇİN BU SEFER YÜKSEK FAİZLİ DİBS ÇIKARILARAK SICAK PARANIN TÜRKİYE’YE GİRİŞİ TEŞVİK EDİLMİŞTİR. 1992’DEN SONRA SICAK PARA ÜLKEYE GİRMİŞTİR. KISA VADELİ AVANS İLE BÜTÇE AÇIKLARININ BİR KISMI TCMB’DEN TEMİN EDİLMİŞTİR. (BÜTÇENİN %15’İ KADAR TCMB’DEN TEMİN EDİLEBİLİR) DÖNEMİ % 15 OLAN BU SINIR 1994’DE %3’E İNDİRİLMİŞ, 1997’DE KISA VADELİ BORÇLANMA OLANAĞI TAMAMEN KALDIRILMIŞTIR. ÖZELLEŞTİRME İLE KİT’LERE YAPILAN TRANSFER HARCAMALARI AZALMIŞ ANCAK SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNDE ARTAN AÇIKLAR NEDENİYLE BURAYA YAPILAN TRANSFERLER ARTMIŞTIR.

99

100 Bütçe Açığı ve Faiz Dışı Fazlanın Gelişimi
Kamu maliyesinin performansının değerlendirilmesinde kullanılan iki önemli göstergeden biri bütçe dengesinin GSYH’ye oranı, diğeri ise faiz dışı dengenin GSYH’ye oranıdır (2014 Bütçe Gerekçesi, s.3). Bütçe dengesi=Bütçe gelirleri (vergi gelirleri+diğer gelirler)-Bütçe giderleri(faiz dışı giderler+faiz giderleri) Faiz dışı giderler=Bütçe giderleri-Faiz giderleri Faiz Dışı Denge=Bütçe gelirleri-Faiz dışı giderler 2002 yılında IMF ile yapılan stand-by anlaşmanın en önemli koşullarından birisi, faiz dışı fazlanın milli gelire oranının %5 seviyesinde olması idi.

101 Bütçe Dengesi ve Faiz Dışı Fazlanın GSYH'ye Oranları (%)

102 3. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye ekonomisinde döneminde kamu maliyesinin ayırt edici özelliklerinden birisi değildir? Kamu harcamalarının artması Kamu gelirlerinin artması Denk bütçe uygulaması Bütçe harcamaları içinde dolaysız vergilerin azalması Kamu bütçesinin sanayileşmenin finansman kaynağı olması Cevap: d (TODAİE, 2009)

103 ENFLASYON, GELİŞİMİ TEMEL NEDENLERİ VE ALINABİLECEK ÖNLEMLER
5. BÖLÜM ENFLASYON, GELİŞİMİ TEMEL NEDENLERİ VE ALINABİLECEK ÖNLEMLER Bir Ekonomide Toplam Talebin Toplam Arzı Aşması Nedeniyle Fiyatlar Genel Seviyesinin Belirli Bir Dönemde (Genellikle 1 Yıl) Sürekli Olarak Artması Enflasyon Fiyat Endeksleri İle Ölçülür TÜFE: Tüketici Fiyat Endeksi ÜFE: Üretici Fiyat Endeksi Her Fiyat Artışı Enflasyon Değildir Fiyat Artışlarının Enflasyon Olması İçin Aşağıdaki Özelliklerde Olması Gerekir: Genel olarak bütün malların fiyatlarının artma eğiliminde olması Fiyat artışlarının geçici değil sürekli olması Fiyat artışlarının önemli-anlamlı olması

104 AB ve TÜRKİYE’DE ENFLASYON
ÜLKE 1994 1998 2002 2004 2007 2008 2009 2013 Arjantin 4,2 0,9 25,9 4,4 8,8 8,6 6,3 Japonya 0,7 -0,9 0,1 1,4 -1,3 0,3 ABD 2,6 1,6 2,7 2,9 3,8 -0,4 YUNANİSTAN 10,9 4,8 3,6 4,1 1,2 MISIR 8,2 11,3 9,3 18,3 11,8 9,4 İRAN 31,4 17,9 14,3 14,8 17,2 25,5 13,5 39,2 RUSYA 308 27,7 15,8 9 14,1 11,7 6,7 TÜRKİYE 106 84,6 45 10,4 7,4 AB 1,1 2,3 2,1 3,7 0,4 AB ve TÜRKİYE’DE ENFLASYON

105 ENFLASYONCU POLİTİKALARIN İZLENMESİNİN NEDENLERİ
Enflasyon ekonomik bir sorun değil, ekonomik sorunların var olduğunun göstergesidir. Arz-Talep dengesizliğinin göstergesidir. Ancak ILIMLI ENFLASYONUN ekonomik kalkınma-büyümeyi olumlu etkilediği görüşü nedeniyle özellikle II. Dünya Savaşından sonra enflasyona dayalı büyüme teşvik edilmiştir. Bunun 3 nedeni vardır: (R.NURKSE)-FAKİR ÜLKELER FAKİR OLDUKLARI İÇİN AZ GELİŞMİŞTİR. (Ilımlı enflasyon ortamında enflasyonun, tasarruf ve yatırım eğilimleri üzerinde olumlu etki yaratması beklenir) Az gelişmiş ve geri kalmış ülkelerin doğal kaynakları az, sermaye stoğu az, tasarruflar azdır. Ilımlı enflasyon döneminde milli gelirden daha çok pay alan kesimlerin-bireylerin tasarruf eğilimleri artar. Türkiye’de , ve dönemleri. ENFLASYON belirli bir döneme kadar tasarruflar üzerinde olumlu, bir seviyeden sonra olumsuz etkisi vardır. Friedman’ın Sürekli Gelir Hipotezinde olduğu gibi.

106 Friedman’ın sürekli gelir hipotezinde Tüketim sürekli gelirin fonksiyonudur. Enflasyonun sıçrama gösterdiği dönemlerde tasarruflar hızla azalır. 2. Artan enflasyon girişimciye ihtiyaç duyduğu kaynağı sağlar ve artan fiyatlar üretimi teşvik eder. Ancak enflasyonun ılımlı olması gerekir. 3. Enflasyon iç borçların reel olarak azalmasına neden olur. Bu nedenle hükümetler enflasyonla mücadelede etkin politikalar uygulamazlar. Artan enflasyon reel borç yükünü azaltır. Enflasyonun reel faiz oranlarını aşması ile reel borç azalır.

107 TÜRKİYE’DE ENFLASYON

108 2016 yılı şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %8,78
12 aylık ortalamalara göre %7,97

109 Cumhuriyetin İlk Döneminde enflasyon ortaya çıkmamış, aksine fiyatlar %29 düşmüştür. Bunun nedeni: Sıkı para politikası Denk Bütçe Dış ticarette denge 1929 Ekonomik Krizi ve deflasyon yaşanmıştır. enflasyon %302 artmıştır. dönemi enflasyon II. Dünya Savaşı nedeniyle 2 haneli olmuştur. 1955 enflasyon 2 haneye çıkmıştır. 1958 İstikrar Tedbirleri uygulanmış ve 1963 yılına kadar anti-enflasyonist politikalar sayesinde enflasyon dönemi tek haneye inmiştir. dönemi enflasyon hızla yükselmiş ve 1980 İstikrar Paketi uygulamaya konmuştur.

110 24 Ocak 1980 İstikrar Paketi Dış ticarette serbestleşme KİT zararlarının önlenmesi KİT ürünlerinin fiyatlarının zamlanması Döviz kurlarının ayarlanması-serbest kur 1992 yılından sonra uygulanan genişletici para politikası ile faizlerin aşağıya çekilmesi amaçlanmış ama enflasyon %150 artmıştır. 2000 yılında uygulanan istikrar paketi ile enflasyon %40’a 2001 krizi nedeniyle %70’e 2002 güçlü ekonomiye geçiş programı ile enflasyon azalmaya başlamıştır. ENFLASYONUN TEMEL NEDENLERİ Kamu açıkları ve açıkların merkez bankası kaynakları ile karşılanması Açıkların İÇ BORÇLANMA ile karşılanması faiz oranlarını artırmıştır. 1995 sonrası artan PARA İKAMESİ

111

112 AYLIK ENFLASYON ORANININ HESAPLANMASI
KÜMÜLATİF-BİRİKİMLİ ENFLASYON 2008’in ilk yarısı için enflasyon oranını hesaplayınız? 2007 Endeks Aralık 144,6 2008 ocak 145,2 şubat 148,9 mart 153,6 nisan 160,5 mayıs 163,9 haziran 164,5

113 ÇEKİRDEK ENFLASYON ORANI
Enflasyon oranındaki değişmenin geçici mi yoksa kalıcı mı olup olmadığının belirlenmesi amacıyla kullanılır (Yani fiyat değişimi mevsimsel mi değil mi). Haziran ayında meyve-sebze bolluğu fiyatları düşürür, kış aylarında artırır. Çekirdek enflasyon oranında mevsimsel-geçici etkiler yer almaz. Özel sektör imalat sanayi endeks değerleri esas alınır. Çekirdek enflasyonu, «özel kapsamlı TÜFE göstergeleri» ile ölçülür. Bu göstergelerden çekirdek enflasyonu ifade etmek amacıyla ençok kullanılanı I endeksidir. Mevsimlik ürünler hariç TÜFE İşlenmemiş gıda ürünleri hariç TÜFE Enerji hariç TÜFE İslenmemiş gıda ürünleri ve enerji hariç TÜFE Enerji, alkollü içkiler ve tütün ürünleri hariç TÜFE Enerji, alkollü içkiler, tütün ürünleri, fiyatları yönetilen/yönlendirilen diğer ürünler ve dolaylı vergiler hariç TÜFE Enerji, alkollü içkiler, tütün ürünleri, fiyatları yönetilen/yönlendirilen diğer ürünler ve dolaylı vergiler ve işlenmemiş gıda ürünleri hariç TÜFE

114 Enerji, alkollü içecekler, tütün ürünleri, islenmemiş gıda ürünleri ve altın hariç TÜFE
Enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç TÜFE (%9,72-I endeksi, bir önceki yılın aynı ayına göre)

115 TÜRKİYE’DE ENFLASYONUN NEDENLERİ
ARZ YÖNLÜ TALEP YÖNLÜ PSİKOLOJİK YÖNLÜ-BEKLENTİLER ENFLASYONUN PARASAL NEDENLERİ PARANIN MİKTAR TEORİSİ FISHER’İN MÜBADELE DENKLEMİ KEYNES’E GÖRE PARA YANSIZ DEĞİLDİR, ÜRETİMİ ARTIRABİLİR. FRIEDMAN’A GÖRE PARA YANSIZDIR. TÜRKİYE’DE ENFLASYONUN ÖNEMLİ BİR NEDENİ PARA ARZIDIR. KAMU YATIRIMLARI, GAP, ASKERİ HARCAMALAR, BÜTÇE AÇIKLARI

116 Arz enflasyonu: Üretim girdi fiyatlarında (ör: enerji fiyatları),hammadde fiyatlarında ve işgücü ücretlerindeki artış üretim maliyetlerini artırır. Üretim maliyetleri artışı karşısında firma üretimi kısar ve bu durumda toplam arz toplam talebin altında kaldığı için fiyatlar genel seviyesi artar (maliyet enflasyonu) Üretim maliyetlerinin artması sonucu satmış oldukları ürünlerin fiyatlarına zam yaparlar (kar enflasyonu) Maliyet ve kar enflasyonu sonucu çıkan enflasyona arz enflasyonu denir. Talep Enflasyonu: Karşılıksız para basılması Kredi hacminin genişlemesi (banka kredilerinin çoğalması) Taksitli satışların artması Yastık altında tutulan paraların dolaşıma sokulması nedenleriyle toplam talebin toplam arzı artması sonucu ortaya çıkan enflasyona talep enflasyonu denir.

117 ENFLASYONUN PARASAL NEDENLERİ
KAMU AÇIKLARI BANKA MEVDUAT VE KREDİLERİNDE-BANKA PARASINDA ARTIŞ DIŞ ÖDEMELER DENGESİNDE ARTIŞ İLE DÖVİZ REZERVİNİN ARTMASI İLE TALEBİN ARTMASI HIZLI NÜFUS ARTIŞI (toplam talebi artırır) ENFLASYONUN REEL NEDENLERİ MALİYET ENFLASYONU KİT ÜRÜNLERİNE YAPILAN ZAMLAR ÜCRET ARTIŞLARI FAİZLERİN YÜKSEKLİĞİ (?)→(arz enflasyonu açısından) İTHAL ENFLASYON (ithal girdilerin pahalanması)

118 6. VERİM DÜŞÜKLÜĞÜ (ölçek ekonomileri gerçekleşememekte, maliyetler artmakta)
7. EKONOMİK DARBOĞAZLAR-İHRACAT YAPAN FİRMALARIN ÇOĞUNUN KOBİ OLMASI 8. BAZI SEKTÖRLERDE TEKELCİ EĞİLİMLER İLE REKABETİN OLMAMASI PSİKOLOJİK NEDENLER ENFLASYON BEKLENTİSİ İLE TALEP ARTAR ARZ AZALIR PARA TALEBİ ARTAR VE PARA ARZI-ENFLASYON DÖNGÜSÜ BAŞLAR PARANIN DOLANIM HIZI ARTAR ENFLASYON BEKLENTİSİ SPONTANE=SÜRÜP GİDEN ENFLASYONU BESLER RANT GELİRİ KAZANMA İMKANI LÜKS TÜKETİME DUYULAN ÖZLEM-GÖSTERİŞ TÜKETİMİ

119 ENFLASYONUN ETKİLERİ Gelir dağılımına etkileri (enflasyon sabit gelirlileri daha çok fakirleştirir.) 2. Tasarruf ve yatırımlara etkisi yüksek enflasyon ortamında spekülatif yatırımlar artarak, üretim azalır. 3. Ödemeler dengesine etkisi iç fiyatlar artacağı için dış ticaret açığına neden olabilir. 4. Borçluya ve alacaklıya etkisi borç vermek kayıplı, borç almak kazançlı (dolarizasyon)

120 ENFLASYONU ÖNLEMEYE YÖNELİK TEBİRLER
BÜTÇE AÇIKLARININ ÖNLENMESİ SICAK PARA POLİTİKASINDAN VAZGEÇİLMESİ CARİ AÇIKLARIN ÖNLENMESİ İHRACATIN TEŞVİK EDİLMESİ KAMU MALLARININ-KİT ÜRÜNLERİNİN KALİTE VE FİYATLARININ PİYASA EKONOMİSİNE GÖRE DÜZENLENMESİ HALKIN ENFLASYON BEKLENTİSİ DÜŞÜRÜLMELİ

121 Enflasyon–Faiz İlişkisi (Tartışması)
Faiz↓→C(tük. harc.)↑→AD(Toplam Talep)↑→Enflasyon↑ Faiz↓→Üretim maliyetleri↓?(üretim maliyetleri içinde faizin payı%2-3) →Enflasyon↓? Faiz↓→I(yatırım harc.) ↑→Toplam Arz↑→Enflasyon ↓(uzun dönemli etki) Faiz düşüşü hızlı bir şekilde yatırım harcamaları ve toplam arzı artırır mı? Toplam arz artışı ya da yatırımların artışı sadece faize mi bağlı? Risk faktörü ya da geleceğin belirsiz olması önemli değil mi? Türkiye gibi yüksek dış finansman ihtiyacı olan ekonomilerde: Faiz ↓→ dış finansman girişi↓→ yerli paranın değeri↓, KUR↑→ Enflasyon↑

122 Gelişmekte olan ülkelerde politika faizi ve enflasyon oranları
(2015, %) *Faiz oranının düşmesi yüksek enflasyon olan ekonomilerde negatif faize yol açar. Bu durumda tasarruflar iyice azalır. *Avrupa’da da negatif faiz var ama bu bölgede deflasyon tehlikesi bulunmaktadır.

123 Kuzey Avrupa ülkelerinde politika faizi ve enflasyon oranları
(2015, %)

124 Aşağıdakilerden hangisi Türkiye ekonomisinde dönemindeki yetersiz ve istikrarsız büyümenin temel nedeni olarak kabul edilmektedir? Sürekli ve yüksek oranlı enflasyon Dış ticaret açıkları Yüksek oranlı işsizlik Yüksek oranlı devalüasyonlar Finansal kriz Cevap: a (Ziraat Bankası, 2007) 2. Türkiye’de enflasyon hedeflemesi rejimine kaç yılında geçilmiştir. a) b) c)2004 d)2005 e)2006 Cevap: e (Kamu İhale Kurumu, 2006) 3. Aşağıdakilerden hangisi enflasyon hedeflemesi yapılabilmesi için gerekli olan ön koşullardan birisi değildir? Merkez bankasının bağımsızlığı Diğer parasal değişkenlere ilişkin bir taahhüdün olmaması Disiplin altına alınmış bir maliye politikası Güçlü bir finansal sistem Nominal gelir hedefi belirlenmesi Cevap: e (KPSS, 2010)

125 4. Bir yıl vadeli mevduata uygulanan yıllık ortalama nominal faiz oranları, Türkiye’de aşağıdaki dönemlerin hangisinde en yüksek seviyelere ulaşmıştır? b) c) d) e) Cevap: c (TODAİE, 2012)

126 TÜRKİYE’NİN DIŞ ÖDEMELER BİLANÇOSU VE DIŞ TİCARET POLİTİKASI
6. BÖLÜM TÜRKİYE’NİN DIŞ ÖDEMELER BİLANÇOSU VE DIŞ TİCARET POLİTİKASI

127 TÜRKİYE’NİN TEMEL SORUNLARINDAN BİRİ DIŞ TİCARET VE CARİ AÇIKLARDIR
1946 YILINDAN BERİ DIŞ TİCARET AÇIK VERMEKTEDİR DIŞ TİCARET BİLANÇOSU İLE ÖDEMELER BİLANÇOSU AYRI ŞEYLERDİR. ÖDEMELER BİLANÇOSU: YABANCI ÜLKEDEN GELEN PARA-YABANCI ÜLKELERE ÇIKAN PARA MERKEZ BANKASI TARAFINDAN AYLIK HESAPLANIR (AYLIK, ÜÇER AYLIK, YILLIK YAYINLANIR) BİR ÜLKEDEN DİĞERİNE YAPILAN MAL-HİZMET AKIMINI GÖSTERİR TRANSFER YERLEŞİK KİŞİ TARAFINDAN YERLEŞİK OLMADIĞI ÜLKEYE YAPILMASI GEREKİR.

128 Ödemeler bilançosu yıllık, üçer aylık veya yıllık STOK değil AKIM değerini gösterir. Yani, 1 ayda meydana gelen değişimi Ödemeler Bilançosu dengeyi ifade eder. Çift kayıtlı muhasebe sistemi uygulanır. Ülkenin döviz rezervi bu açık-fazlalık kadar değişir Ödemeler Bilançosunda iki önemli kalem vardır. OTONOM KALEM (ekonomik işlemleri gösterir) ve DENKLİK KALEMİ ÖDEMELER BİLANÇOSU 4 TEMEL HESAP İÇERİR CARİ İŞLEMLER -otonom SERMAYE-otonom FİNANS-otonom RESMİ REZERV-denkleştirici

129 ÖDEMELER BİLANÇOSU 4 TEMEL HESAP İÇERİR CARİ İŞLEMLER –otonom
Dış Ticaret (Mal Ticareti) Hizmet Ticareti (turizm, taşıma, inşaat, finans, resmi, ticari) Yatırım Gelirleri (doğrudan-dolaylı yatırım, portföy, dış borç faiz ödemeleri) d. Cari Transfer-(işçi döviz geliri, dış yardım, hibe, bağış…) 2. SERMAYE-otonom Göçmenlerin getirdiği sermaye-döviz (18 yıldır işlememekte) 3. FİNANS-otonom (alınan-verilen borçlar, krediler ve yatırımlar, doğrudan ve portföy) 4. RESMİ REZERV-denkleştirici MAL TİCARETİ (DIŞ TİCARET) HESABI GÖRÜNÜR TİCARET İHRACAT (EX) İLE İTHALAT (IM), FOB ile CIF DEĞERİ ARASINDAKİ FARKTIR. FOB: FREE ON BOARD: NAVLUN HARİÇ MALIN MALİYETİ CIF: COST INSURANCE AND FRIGHT (MALİYET+SİGORTA+NAVLUN)

130 ÜLKE X (milyon usd) M (milyon usd) X/M (%) X-M (milyon usd) ABD 1278 1969 64,9 -691 ÇİN 1578 1395 113,1 183 JAPONYA 770 694 110,9 76 ALMANYA 1269 1067 118,9 202 HOLLANDA 573 517 56 KORE 466 425 109,7 41 TÜRKİYE 114 186 61,4 -72 NORVEÇ 131 77 170,1 54 BREZİLYA 191 105,4 10 MISIR 26 53 50 -26 YUNANİSTAN 21 63 33,9 -42 2010 YILI RAKAMLARINDA MAL HESABI AÇIK VEREN BAZI ÜLKELER DİĞER KALEMLER SAYESİNDE AÇIKLARINI KAPATMAKTADIR.

131 2010 YILINDA CARİ İŞLEMLER DENGESİ (milyar dolar)
ÜLKE MAL+HİZMET -NET (1) YATIRIM GELİRİ-NET (2) CARİ TRANSFER-NET (3) CARİ İŞLEM DENGESİ (1+2+3) ABD -516,9 48,9 -151,6 -470,9 ÇİN 232,1 30,4 42,9 305,4 JAPONYA 62,6 142,7 195,8 ALMANYA 179,4 60,9 50,1 187,9 HOLLANDA 58,2 -6,6 -11,9 51,6 KORE 28,3 0,3 -3,2 28,2 TÜRKİYE -40,6 -7,3 1,3 -47,1 NORVEÇ 51,7 9,8 -4,8 51,4 BREZİLYA -20,7 -38,7 2,8 -47,3 İTALYA -39,4 -9,6 -22,2 -72 YUNANİSTAN -26,7 -8,2 -2,2 -30,9 CARİ TRANSFER: YÜKSEK FAİZ İLE SERMAYE GİRİŞİNİN ARTMASI VEYA TERSİ, İŞÇİ DÖVİZ GELİRİ dış ticaret dengesi fazla, 1947’den sonra hep açık vermiştir.

132 İhracatta büyük değişim 1980’den sonra başlamıştır
İhracatta büyük değişim 1980’den sonra başlamıştır. Ancak 1980’de Türkiye’nin dünya ticaretindeki payı BİNDE 1.6 iken 2005 yılında BİNDE 8.1’e çıkmıştır. YIL X-FOB M-CIF X-M DT (X+M) X/M 1980 2910 7909 -4999 10819 0,37 1990 12959 22407 -9448 35366 0,58 2000 30825 52882 -22057 83707 2001 34729 38092 -3363 72821 0,91 2005 78365 111445 -33080 189810 0,70 2011 134906 240839 375745 0,56 2013 151803 251661 -99858 403464 0,60 2014 157643 242184 -84541 399827 0,65 2015 143882 207199 -63316 351081 0,69

133 İhracatın ithalatı karşılama oranı 2005’den itibaren %70’den aşağıya düşmüştür ’de %65 olarak gerçekleşmiştir ise tekrar artarak %69’a çıkmıştır. 2006’da 4.5 milyar dolar yatırım geliri, 11.1 milyar dolar yatırım gideri ile finansman dengesi negatif olmuştur. YATIRIM GELİRLERİ HESABINDA en önemi kalem “dış borç faiz ödemeleri 2001’de 5.4 milyar $, 2006’da 6.3 milyar $, 2013’de 5.7 milyar$ 2007’de 226 milyar $ (73.1 milyar $ kamunun) dış borç olduğundan borç faizleri önemli bir yük olarak devam etmektedir. Yıllık turizm gelirlerinin yarısı kadar dış borç faizi ödenmektedir. CARİ TRANSFER HESABI’ndaki işçi döviz gelirleri 1988’de 5, 2001’de 2.7, 2003’de 1.2 milyar $ ve 2013’de 877 milyon $ ile giderek azalmaktadır.

134 YIL TOPLAM Kısa Vadeli (KV) Uzun Vadeli (UV) 1989 43911 5745 38166 1990 52381 9500 42881 1991 53623 9117 44506 1992 58595 12660 45935 1993 70512 18473 52039 1994 68705 11187 57518 1995 75948 15500 60448 1996 79299 17072 62227 1997 84356 17691 66665 1998 96351 20774 75577 1999 103123 22921 80202 2000 118602 28301 90301 2001 113592 16403 97189 2002 129596 16424 113172 2003 144161 23013 121148 2004 161139 32203 128936 2005 170750 38914 131836 2006 208108 42853 165255 2007 250012 43145 206867 2008 280958 52519 228439 2009 268940 48990 219950 2010 292025 77247 214778 2011 303909 81580 222329 2012 339022 100195 238827 2013 389054 130413 258641 2014 402482 132813 269669 2015 405985 120830 285155

135 Kısa Vadeli Dış Borç Stoku (milyon dolar)

136 Uzun Vadeli Dış Borç Stoku (milyon dolar)

137 Cari İşlemler ve Dış Ticaret Dengesi (milyon $)
2015 rakamlarına göre; Cari işlemler açığı=32105 milyon dolar Dış ticaret açığı=47909 milyon dolar

138 Cari İşlemler Dengesinin Milli Gelire Oranı (%)

139 SERMAYE-FİNANSMAN HESABI DENGESİ
Ülkeye döviz giriş-çıkışı sadece mal-hizmet alım-satımıyla olmaz. Kişi, kurum ve devlet borçlanmak-döviz kazanmak için döviz transferi yaparlar. Bu şekilde ülkeye giren veya çıkan paralar sermaye-finansman hesaplarında yer alır. Ülkemize nemalanmak için gelen yabancı doğrudan-portföy yatırımlarla giren-çıkan para. Tahvil, hisse senedi, hazine bonosu vb. Doğrudan yatırımlar Portföy yatırımları (sıcak para girişine dayalı) Dış Borçlanma (IMF kredileri, genellikle kısa vade) 2007’de 65.5 milyar $ Sıcak Para ile yabancı yatırımcılar yüksek faizin olduğu dönemlerde ülkeye girmekte, faizler düşünce ayrılmaktadır. Özellikle doları Türkiye’de bozdurup yüksek faizli DİBS alan yabancı yatırımcılar vade dolunca tekrar dolar alarak ülkeden ayrılmaktadır. Bu sayede 2007’de döviz rezervi 70 milyar doları TCMB’de olmak üzere 90 milyar dolara çıkmıştır mart ayı itibariyle TCMB brüt döviz rezervleri yaklaşık 120 milyar dolardır.

140 YIL CD (milyon $) Ser. Hes. Fins. Hes. Net hata Genel denge resmi rezerv 1994 2631 -4257 1832 206 -206 1995 -2339 4565 2432 4658 -4658 1996 -2437 5483 1499 4545 -4545 1997 -2638 6969 -987 3344 -3344 1998 2000 -840 -713 447 -447 1999 -925 4829 1302 5206 -5206 -9920 9584 -2661 -2997 2997 2001 3760 -14557 -2127 -12924 12924 2002 -626 1172 -758 -212 212 2003 -7554 7162 4489 4097 -4097 2004 -14198 17702 838 4342 -4342 2005 -21449 42685 1964 23200 -23200 2006 -31836 42689 -228 10625 -10625 2007 -37781 -8 49287 517 12015 -12015 2008 -40372 -61 34763 2912 -2758 2758 2009 -12124 -43 9880 3078 791 -791 2010 -45420 -51 59511 928 14968 -14968 2011 -75082 -25 66986 9135 1014 -1014 2012 -48497 -52 70311 1059 22821 -22821 2013 -64940 -92 72444 3351 10763 -10763 2014 -45846 -66 43050 2394 -468 468 2015 -32141 -21 10934 9397 -11831 11831

141 ÖDEMELER DENGESİNİN AÇIK VERMEMESİ İÇİN
İthalatı kısıtlamak, ihracatı teşvik etmek-sübvanse-teşvik, devalüasyon Turizmi teşvik etmek ve mal ticaretindeki açığı turizm gelirlerinden karşılamak Cari İşlemlerdeki Açığı borçlanma, yabancı sermaye girişini özendirerek karşılamak Bir ülkenin kendi parasının yabancı ülke parası cinsinden ifade edilmesine KUR denir NOMİNAL KUR : 1TL=2 EURO REEL KUR : 1 EURO=0.5 TL (2’nin TERSİ 1/2) Reel Kur İndeksi= (Ülkenin Enflasyon Endeksi / Döviz Kuru İndeksi) *100

142 TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARET POLİTİKASI 1923-1938
YIL Dış Ticaret Açığı DTA (Milyon $) Cari Açık CA MG 1993 14081 6433 178715 1995 13152 2339 170081 2000 21959 9822 200002 2005 33530 22603 360876 2006 41238 32774 399673 2012 65367 48535 786283 2013 79907 64658 821937 2014 63542 45846 800107 TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARET POLİTİKASI 1930’da çıkan ve 1983 yılı sonunda kaldırılan Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu ile döviz kontrol altına alınmıştır. 1929’da gümrük tarifesi uygulanmıştır. İthal İkameci Sanayileşme Politikası uygulanmıştır. Dünya Savaşı 1940’da çıkarılan ”Milli Koruma Kanunu” ile ithalat daha da kısıtlanmıştır. İhracat 200 milyon dolara çıkmıştır. (savaş nedeniyle artan dış talep) Sonuç: 1946’da devalüasyon ithalat miktar-kontenjan uygulamaları kaldırılmıştır.

143 Dış Ticarette serbestleşme başladı Dış Ticarette tarıma dayalı ürünlere ağırlık verildi. Ancak ihracat yeterince artmayınca dövizler eridi yeniden dış ticarette kısıtlamalar geldi. Aşırı ithal talebi önlemek için, dış ticaret açıklarını kapatmak için tedbirler alındı 1954 yılında döviz dışındaki alanlarda yabancı sermaye girişine izin veren ilk yasal düzenleme yapıldı. Gümrük vergilerinde sabit vergilerden advalorem vergilere geçildi. Ancak döviz aşırı değerlendiğinden döviz kaçakçılığı, karaborsa yaygınlaştı. Döviz darboğazı had safhaya ulaşmıştır yılında yapılan devalüasyonla 2,83 TL olan ABD doları 9 TL’ye çıkarılmıştır dönemi uygulanan “İthalat Rejimi” benimsenmiş tüm ürünlere global kotalar uygulanmıştır.

144 BYKP İthal İkameci ve Genç Endüstrileri Koruma Politikası uygulanmıştır. Yurtiçinde üretilen malların ithali yasaklanmıştır. 1980’in sonunda ciddi döviz darboğazı meydan gelmiştir. 1980 sonrası ESNEK KUR POLİTİKASI ve serbestleşme, İthal İkamesi yerine dış ticarete dayalı sanayileşme politikası uygulanmıştır. 1980 sonrası dönemde Türkiye’nin Dış Ticareti En çok İhraç edilen Ürünler: Kara taşıtı-yedek parça ve aksamı-Örülmüş tekstil-elektrik makine ve cihaz-Kazan-makine mekanik cihazlar- demir-çelik, giyim eşyası, demir-çelik eşya Mineral yakıt-yağ, meyve sebze, … İhraç Edilen Ülkeler: Almanya, İngiltere, İtalya, ABD, Fransa, İspanya, Rusya…

145 İHRACATIN SEKTÖRLERE DAĞILIMI (%)
YIL TARIM MADENCİLİK İMALATSANAYİ 1963 77,2 3 19,8 1967 80,5 4 15,5 1977 59,4 7,2 33,4 1982 37,3 59,7 1988 20,1 3,2 76,7 1990 18,1 2,5 79,4 1995 10,7 1,9 87,4 2000 6 1,4 92,6 2005 4,7 1 94,3 2007 3,6 1,7 94,7 2009 4,3 1,6 94,1 2010 4,5 2,4 93,2 2011 4,0 2,1 94 2013 3,7 93,1 2014 3,8 93,3 2015 3,9 1,8 93,7 İhracatta İMALAT sanayi mallarının payı hızla artmıştır. Ancak bu sanayi malları içinde sadece %6’sı ileri teknolojik ürün 2015 yılında en fazla ihracat yaptığımız ülkeler; 1.Almanya 2.İngiltere 3.Irak 4.İtalya 5.ABD

146 İTHALATIN MAL GRUPLARINA GÖRE DAĞILIMI (%)
YIL SEMAYE MALI TÜKETİM ARA PETROL 1989 16,1 4,7 62,4 15,5 1995 22,7 6,8 60,2 8,2 2000 20,8 13,3 54,2 7,7 2005 17,4 12 62,7 7,4 2007 15,9 11 65,8 6,9 2013 14,6 73 7,8 2014 14,8 11,9 72,9 7,2 İTHALAT’TA en çok pay alan ülkeler : ÇİN,ALMANYA, RUSYA ABD, İTALYA Türkiye’de en fazla ithalat AB ülkelerinden yapılmaktadır (toplam ithalatın %37,6’sı). İTHALATIN SEKTÖREL DAĞILIMI (%) YIL TARIM MADEN İMALATSANAYİ 1988 3,5 19,9 76,6 1995 6,9 9,7 83,4 2000 3,9 13 83,1 2005 2,4 14 83,6 2007 2,7 14,9 78,7 2013 3 15,1 78,2 2015 3,3 80 İTHAL mallar içinde İMALAT SANAYİ Mallarının payı oldukça yüksektir

147 TÜRKİYE AB GÜMRÜK BİRLİĞİ ANLAŞMASI
1980 sonrası artan ithalat-ihracatta AB ülkelerinin payı artmıştır. 6 MART 1995 AB GÜMRÜK ANLAŞMASI ile AB ülkelerinden sanayi mallarından Gümrük Vergisini KALDIRMIŞTIR. Bu anlaşma ile AB ülkelerine yaptığımız ihracat korunmuş, ithalatta ise önemli bir değişme olmamıştır. YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI Yabancı sermaye akımlarına ilgi 2. Dünya Savaşından sonra başlamış ve bir dış finansman kaynağı olmuştur. PORTFÖY-Sıcak Para likitidesi yüksek, her an ülkeden kaçabilir Doğrudan Yatırımlar dönemi “Türk Lirasının Değerini Koruma Kanunu” ile yabancı sermaye girişi özendirilmemiştir.

148 Yabancı sermaye (YS) ile ilgili ilk düzenleme 1947’de yapılmış, 1950’de ek düzenleme ile yabancı sermayenin girişi özendirilmiştir. 1951’de ek yasa ile tarım ve ticarette yabancı sermaye özendirilmiştir. Ancak bu yıllardaki ekonomik politikalar nedeniyle yabancı sermayede önemli bir artış sağlanamamıştır. 1954’deki 6224 sayılı yasa ile gerçek anlamda teşvik sağlanmıştır öncesi yabancı sermaye girişi 228 milyon doları aşmamıştır sonrası dönemde 6224 sayılı yasa genişletilmiş: 1989 yılında kambiyo kontrolleri kaldırılmıştır. YS’nin tarım, hizmetler ve sanayi alanlarına girişi kolaylaştırılmış YS’ye güven verilmiş Serbest Bölgeler kurulmuştur. Yabancı Sermaye Dairesi kurulmuş (DPT’ye bağlı dairede görevler tek elde toplandı)

149 YABANCI SERMAYE HAREKETİ
YIL NET (milyon$) 1984 -113 1990 -1247 1998 6117 1999 -3613 2000 -1167 2001 1624 2005 -22424 2006 -26676 2007 -20774 2012 -50191 2013 -32745 2014 -25580 2015 3768 2016 -339 YS’de önemli artışlar sağlanmasına rağmen 2003’de 572 milyar dolar YS yatırımlarının sadece milyar doları Türkiye’ye gelmiştir (binde 3) Aynı yılda Çin’e 53.5, ABD’ye 40, İspanya’ya 25.5 ve Rusya’ya 8 milyar $ yatırım yapılmıştır.

150 YABANCI SERMAYE Türkiye’ye daha çok PORTFÖY yatırımı olarak gelmektedir.
YIL Net Portföy Yatırımları (Milyon $) 1990 547 2000 1055 2001 -4479 2005 13457 2008 -5014 2009 227 2010 16083 2011 22204 2012 41012 2013 23986 2014 19934 2015 -15480

151 1. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye ekonomisinde son yıllarda yaşanan sıcak para hareketlerinin temel nedenleri arasında sayılmaz? Uluslararası likidite fazlalığı Yurt içi reel faiz oranının yüksekliği Kur artışlarının düşüklüğü İç tasarruf yetersizliği Yabancı sermaye hareketlerinden vergi alınmaması Cevap: d (Kaymakamlık, 2007) 2. Türkiye ekonomisinde 1970’li ve 1980’li yıllar karşılaştırıldığında ihracatın bileşenleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? Tarımın toplam ihracat içindeki payı artmış, madencilik ve sanayi payları düşmüştür. Her iki dönemde de tarım en yüksek paya sahipken tarımı sanayi ve madencilik izlemiştir. Gerek 1970’lerde gerek 1980’lerde sanayi ihracat içinde en yüksek paya sahiptir. Madencilik 1980’lerde en yüksek paya sahipken 1980’lerde ikinci sıraya düşmüştür. Tarım 1970’lerde ihracat içinde en büyük paya sahipken 1980’li yıllarda sanayi en yüksek paya sahip olmuştur. Cevap: e (TODAİE, 2010)

152 3. Türkiye’nin ithalatı, yatırım malları, ara malları ve tüketim malları şeklinde tasnif edildiğinde yılları arasında, bu mal gruplarının ithalat içindeki paylarının büyükten küçüğe sıralaması aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? Yatırım malları, ara malları, tüketim malları Yatırım malları, tüketim malları, ara malları Ara malları, yatırım malları, tüketim malları Ara malları, tüketim malları, yatırım malları Tüketim malları, ara malları, yatırım malları Cevap: c (İç Denetçilik, 2010)

153 TÜRKİYE’DE KİT’LERİN ÖNEMLİ SORUNLARI VE ÖZELLEŞTİRME
7. BÖLÜM TÜRKİYE’DE KİT’LERİN ÖNEMLİ SORUNLARI VE ÖZELLEŞTİRME 1980 ve 2002 sonrası yaşanan özelleştirme faaliyetleri KİT’lerin ekonomideki yerinin iyice daralmasına sebep olmuştur. DÖNEMİ İTHAL İKAMECİ POLİTİKALAR VE KAMU GİRİŞİMCİLİĞİ TEŞVİK EDİLMİŞTİR. 15 YILLIK KALKINMA PLANLARI KAMU SEKTÖRÜ İÇİN EMREDİCİYDİ. KİT’LER OSMANLI DÖNEMİNDE BAŞLAMAKTADIR.

154 1938’DE ARTAN KİT’LERİN YÖNETİMİ İÇİN 3460 SAYILI KİT KANUNU ÇIKARILDI
1938’DE ARTAN KİT’LERİN YÖNETİMİ İÇİN 3460 SAYILI KİT KANUNU ÇIKARILDI. 1984’DE 233 SAYILI KHK ÇIKARILDI. KİT= İDT+KİK+MÜESSESE+BAĞLI ORTAKLIK+İŞTİRAKLER İKTİSADİ DEVLET TEŞEKKÜLLERİ: SERMAYESİNİN TAMAMI DEVLETE AİT TİCARİ USULLERLE FAALİYETTE BULUNAN KURUMLAR KAMU İKTİSADİ KURULUŞLARI:SERMAYESİNİN TAMAMI DEVLETE AİT TEMEL MALLAR VE TEKEL NİTELİĞİNDEKİ MALLARI ÜRETEN KURUMLAR MÜESSESE: SERMAYESİNİN TAMAMI İDT YA DA KİK’E AİT OLUP, ONA BAĞLI İŞLETMELER TOPLULUĞU BAĞLI ORTAKLIK: SERMAYESİNİN %50’SİNDEN FAZLASI İDT VEYA KİK’E AİT OLAN ANONİM ŞİRKET İŞTİRAKLER: İDT, KİK VEYA BAĞLI ORTAKLIKLARIN SERMAYELERİNİN EN AZ %15 EN ÇOK %50’SİNE SAHİP OLDUKLARI ANONİM ŞİRKET 1994 YILI 4046 SAYILI YASAYLA KİT’LERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ İÇİN ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU-ÖYK VE ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI-ÖİB KURULDU

155 233 SAYILI KHK’YA GÖRE KİTLERİN GENEL YAPISI
İLGİLİ BAKANLIK KİT 1-İDT 2-KİK İŞTİRAKLER MÜESSESE BAĞLI ORTAKLIK İŞTİRAKLER İŞLETMELER İŞLETMELER İŞLETMELER

156 İDT ve Bağlı Ortaklıkları
Boru hatları ve petrol taşıma A.Ş. (BOTAŞ) ÇAY-KUR DMO Et ve Süt Kurumu TMO Türkiye Kömür İşletmeleri Türkiye Petrolleri A.O. (TPAO) Türkiye Taş Kömürü Kurumu KİK ve Bağlı Ortaklıklar DHMİ Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü PTT TCDD

157 KİT’LERİN İSTİHDAMDAKİ PAYI
YIL GENEL TARIM DIŞI 1991 3,6 6,8 1993 3,4 6,1 1995 3 5,5 1997 2,5 4,3 1999 2,4 4 2000 3,7 KİT’LERİN ÖZELLEŞTİRME SONRASI TOPLAM İSTİHDAMDAKİ PAYI %2’NİN ALTINA DÜŞMÜŞTÜR. KİT’LERİN GSMH İÇİNDEKİ PAYI YIL TOPLAM GSMH'DA SANAYİDE 1987 19,1 25,3 1990 9,6 19,2 1995 11,8 24,1 1997 12 15 2000 10,3 11,4

158 KİT’LERİN TOPLAM YATIRIMLARDAKİ PAYI
YIL KİT PAYI 1981 33,2 1984 34,9 1985 29,7 1990 19,3 1996 7,3 2000 6 1984’E KADAR KİT’LERİN TOPLAM YATIRIMLARDAKİ PAYI ARTMIŞTIR.ZAMANLA %35’LERDEN %6’YA DÜŞMÜŞTÜR. KİT’LERİN TOPLAM İHRACAT İÇİNDEKİ PAYI %25’LERDEN %4’LERE DÜŞMÜŞTÜR. DAR ANLAMDA ÖZELLEŞTİRME: MÜLKİYET HAKKI VE İŞLETME HAKKININ ÖZELE DEVRİ ÖZELLEŞTİRME SERMAYEYİ KÜÇÜK PAYLARA BÖLMEK VE DEVLETİN ELİNDE ALTIN HİSSEYİ (EN YÜKSEK PAYI) BULUNDURMAK İLE DE YAPILABİLİRSE DE BU ŞEKİLDE ÖZELLEŞTİRME TAM ANLAMIYLA ÖZELLEŞTİRME SAYILMAZ

159 KİT’LERİN ÖZELLEŞTİRME NEDENLERİ-SONUÇLARI
Geniş anlamda Özelleştirme: SATIŞ İŞLEMİ-FİNANSAL KİRALAMA-YÖNETİM DEVRİ-KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI-İMTİYAZ DEVRİ yöntemleriyle gerçekleştirilir. FİNANSAL KİRALAMA: mülkiyeti transfer etmeksizin özel sektöre kiralanması YÖNETİM DEVRİ: işletme hakkının devredilmesi İMTİYAZ DEVRİ: elektrik-su-taşıma doğal gaz gibi tekellerin sözleşmeyle özel sektöre devri İHALE YÖNTEMİ: kamu hizmetlerinin bir kısmının ihale yöntemiyle özel sektöre devredilmesi

160 Özelleştirme yöntemleri:
Özelleştirmeyle ilgili olarak uygulanan başlıca yöntemler şunlardır. -İhale yöntemi (contracting-out): kamu tarafından gerçekleştirilmekte olan  bir mal ve hizmetin üretiminin, tamamen veya kısmen, ihale ile belirlenen firmaya devredilmesidir. İhalede temel ölçü, o hizmetin minimum maliyetle yapılması olduğu için, etkinliğin yanısıra, kamu giderlerinde tasarruf sağlamayı hedefleyen bir yöntemdir. Bu yöntem Türkiye’de, gerek KİT’ler, gerekse diğer kamu kuruluşlarında, maliyetlerde tasarruf sağlaması ve son yıllarda personel konusunda getirilen kısıtlamalar nedeniyle büyük çapta uygulanmaktadır. Başlangıçta temizlik, yemek ve benzeri hizmetler sözleşme ile müteahhitlere verilirken, daha sonra doğrudan üretimle ilgili hizmetler de sözleşme ile firmalara ihale edilmeye başlanılmıştır.  Örneğin Etibank’ın bir çok işletmesinde bazı maden ocaklarındaki üretimin tamamı müteahhit aracılığı ile gerçekleştirilmektedir. Yöntem belediyeler tarafından da yol bakım onarımı, çöplerin toplanması, park bahçe yapımı ve benzeri hizmetlerde uygulanmaktadır.

161 Yasal-kurumsal serbestleşme (deregulation): Aslında bir özelleştirme yöntemi olmaktan çok, kamu ekonomisinin sınırlarını daraltmaya ve tüm ayrıcalıklarını kaldırmaya yönelik bir iktisat politikası aracıdır. Ekonomik faaliyetlerde piyasa şartlarına işlerlik kazandırılması, devlet tekelindeki iktisadi faaliyetlerde özel sektörün önündeki giriş engellerinin kaldırılması yönündeki uygulamalar olarak tanımlanmaktadır. Yasal kurumsal serbestleşmeye, özelleştirme kuramcıları ve uygulamalarda büyük destek sağlayan Dünya Bankası ve IMF tarafından büyük önem verilmekte, ekonomide etkinliğin sağlanmasında ön şartlardan birisi olarak görülmektedir. Türkiye’de 24 Ocak 1980 kararlarını izleyen süreçte, yasal kurumsal serbestleşme yönünde çeşitli uygulamalar yapılmış, piyasa ekonomisine devletin müdahalesini asgariye indirecek para ve maliye politikaları değişikliklerinin yanı sıra  3032 sayılı Yasa ile 1984 yılında çay tekeli, 3291 sayılı Yasa ile 1986 yılında tütün tekeli kaldırılmıştır

162 Satış yöntemi (asset sales): Bu yöntem kamu kuruluşunun aktiflerinin kısmen veya tamamen satılması olup, 2 alt yöntem şeklinde uygulanmaktadır. Doğrudan satış yöntemi: Türkiye’deki uygulama şekliyle varlık satışı olarak da adlandırılmaktadır. Burada kamu kuruluşunun aktiflerinin tamamı veya bir kısmı özel kişi veya kuruluşlara satılmaktadır. Hisse senedi yoluyla satış yöntemi: Bu yöntemde kamu kuruluşunun hisse senetleri aracılığı ile bireylere ve/veya özel kuruluşlara satışı söz konusudur. Hisse senetlerinin satışı doğrudan halka, tek bir alıcıya, o kamu kuruluşunda çalışanlara ve seçilmiş finansal aracı kuruluşlara yapılabilir. KİT hisselerinin tamamının veya bir kısmının bir alıcı ya da alıcı grubuna doğrudan satışı söz konusu olup, blok satış olarak da adlandırılmaktadır. Sermaye piyasaları aracılığıyla satışta halka arz uygulaması söz konusudur

163 Yönetim devri yöntemi (Management Contract Method):İşletme sözleşmesi yöntemi adı verilen bu yöntemde KİT’lerin yönetimi özel sektöre devredilmektedir. İmzalanan sözleşmelere eklenecek bir madde ile belli sürelerin bitiminde KİT’in kendisi de şirket tarafından satın alınabilmekte, ancak yöntem olarak bu transferin mutlaka yapılması gerekmemektedir. Bu yöntem, turizm, sağlık hizmetleri, şehiriçi toplu taşımacılık hizmetleri bakımından uygulanabilir yöntem olarak kabul edilmektedir. İşletme hakkı devri: Mülkiyeti kamuda kalmak kaydıyla, mal ve hizmet üretim birimlerinin işletilmesinin özel sektöre devredilmesidir. Türk mevzuatına 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Yatırımların Hızlandırılmasına Dair Kanunla girmiş olup, bu tip özelleştirme uygulamaları limanların ve elektrik santrallerinin işletme haklarının verilmesinde uygulanmakta, mülkiyet hakkı kamuda kalmaktadır.

164 Finansal Kiralama yöntemi (leasing): Burada özel şirketlere kiralanan KİT’ler söz konusudur. Özel şirketlere kiralanan kamu kuruluşlarının belli süre içinde kiracı veya işletmeci şirketler tarafından mal ve hizmet üretiminde kullanımı ve uzun dönemde satın alınması öngörülmektedir. İmtiyaz Devri (Franchising Method): Bu yöntem esas olarak doğal tekellerin söz konusu olduğu üretim faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Elektrik, su, demiryolları gibi sanayilerde ölçek büyümesi sonucu şirketin maliyetinin düşmesi ile ortaya çıkan doğal tekelleşmenin olduğu üretim alanları, imtiyaz sözleşmesi ile özel kesime devredilmektedir. Hizmetin büyük ölçekte olası maliyetlerin düşmesine ve doğal tekelin doğmasına yol açmaktadır. Bu alanların özel sektöre devredilmesiyle, verimsiz çalışması nedeniyle doğal tekel avantajlarını tüketicilere ucuz fiyat şeklinde yansıtamayan KİT’ler yerine, yapılacak pazarlık sonucunda söz konusu mal ve hizmeti en düşük bedelle piyasaya sunmayı kabul eden firmanın imtiyazı alacağı, dolayısıyla aynı mal ve hizmeti tüketicilerin daha ucuza tüketecekleri iddia edilmektedir.

165 Fiyatlama yöntemi: Bu yöntemde daha önce ücretsiz olarak sunulan bazı hizmetlerin fiyatlandırılarak belli bir bedel karşılığı sunulmasıdır. Fiyatlandırma yöntemi 1980 sonrasında Türkiye’de de geniş uygulama alanı bulmuş, yüksek öğretimden harç alınması, paralı yol uygulaması, reçete bedellerine katılım gibi çeşitli yöntemler uygulamaya konulmuştur. Özelleştirme mevzuatının tarihinde ilk yürürlüğe girişinden bu yana özelleştirme uygulamalarına ilişkin geniş bir hareket alanı belirlenmiştir. Daha açık bir ifadeyle, özelleştirmeye ilişkin bütün yöntemlerin uygulanması mümkündür. Mevzuatta yapılan değişiklikler tamamen yetkili kurullara ilişkindir. Dolayısıyla Türkiye'de işletme hakkı devri, blok satış, halka ve borsaya arz gibi çok farklı özelleştirme yöntemleri ayrı ayrı veya birlikte uygulanabilmektedir.

166 İşletme Hakkı Devri Uygulaması
Türkiye'de ilk ve tek işletme hakkı devri uygulaması Kars Süt Mamülleri Müessesesinin EİYKK'nun tarih ve 85/21 sayılı Kararı ile gerçekleşmiştir. Bu tesis sözkonusu Karar ile 1986'dan itibaren ilk üç yıl için sırasıyla 20 milyon TL., 40 milyon TL. ve 100 milyon TL., takibeden 6 yıl için Toptan Eşya Fiyat Endeksinin yüzde 75'i oranında artırılacak tutar üzerinden 9 yıl süreyle özel bir firmaya kiralanmıştır. Ancak özel firmanın sözleşmede belirlenen şartlara uymaması nedeniyle, Kamu Ortaklığı Yüksek Kurulu (KOYK)'nun tarih ve Özelleştirme-92/9 sayılı Kararı ile sözkonusu müessese geri alınarak Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu'na (TSEK) devredilmiştir. ÖZELLEŞTİRME YÖNTEMLERİ Blok Satış - Halka Arz - IMKB'de Satış – Tesis ve İşletme Satışları Özelleştirme uygulamaları içinde KİT'lere ait yarım kalmış tesis veya işletmelerin bir bölümünün satışı, bir bölümünün de defter değeri üzerinden ilgili kurumlara devri yapılmıştır.

167 ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ (toplam satış bedeli-MİLYON DOLAR)
1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 toplam Avustralya  1.893 2.057 2.055 8.089 9.052 16.815 7.146 15.220  6.273 396 70.057 İspanya 830 3.222 1.458 2.941 2.680 12.530 11.618 1.128 1.079 741 38.399 Yunanistan 35 73 44 558 1.395 3.960 4.880 1.384 1.305 13.634 Avusturya 49 142 700 1.035 1.302 2.438 2.537 70 2.086 833 11.272 Macaristan 705 1.308 955 2.645 849 647 197 88 66 43 7.990 Türkiye 423 566 412 572 292 466 1.020 38 2.712 123 7.354  2002 536 2003 187 2004 1282 2005 8222 2006 8096 2007 4258 2008 6259 2009 2274 2010 3081 2011 1358 2012 3020 2013 12485 2014 6341 2015 1827 2004 YILI SONUNA KADAR ÖZELLEŞTİRMEDEN ELDE EDİLEN GELİR 11.2 MİLYAR DOLAR OLMUŞ BU KAYNAK KAMU BORÇLARININ KAPATILMASINDA KULLANILMIŞTIR. yılları arasında özelleştirmeden yaklaşık 53 milyar dolar gelir elde edilmiştir. 2013 yılında özelleştirmeden elde edilen gelir rekor kırarak12.4 milyar dolar olmuştur yılında ise 1.8 milyar dolarlık özelleştirme geliri elde edilmiştir.

168

169 ÖZELLEŞTİRMENİN NEDENLERİ
1-KİT’LERİN VAROLUŞ NEDENİ ORTADAN KALKMIŞTIR Özel sektör kalite-sermaye-rekabet yönünden güçlenmiştir Tekelçi eğilimlerin regülasyon ile düzenlenebilir olması Sosyal fayda kriterinin önemini yitirmesi Kamusal gelire duyulan ihtiyacın artması KİT zararlarından kurtulma 2-EKONOMİK NEDENLER Rekabet ortamının gelişmesi, liberalleşme Sermaye piyasasının gelişmesi Döviz girdisini artırmak ve yabancı sermayeyi teşvik etmek

170 3-SOSYAL NEDENLER Uluslar arası gelişmeler İMF-DÜNYA BANKASI gibi kuruluşların teşviki Gelir dağılımını iyileştirmek 4-MALİ NEDENLER İÇ-DIŞ borçların ödenmesinde kaynak yaratmak KİT’lerin devlet üstündeki yükünü azaltmak

171 1. Türkiye’de özelleştirme uygulamaları en çok hangi yöntemle gerçekleştirilmiştir?
a) Halka arz b) İMKB’de satış c) Uluslararası piyasalarda arz d) Bedelli devir e) Blok satış Cevap: e (Kaymakamlık, 2007) 2. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’de 1980 yılından bu yana gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının nedenlerinden biri olarak görülemez? Özel sektörün sermaye, organizasyon ve rekabet bakımından yeterliğinin artmış olması Tekel konumundaki kamu iktisadi teşebbüslerinin kaynak dağılımını olumsuz etkiliyor olması Kamu sektörü gelirlerinin artırılmaya çalışılması Kamu iktisadi teşebbüslerinin zararlarından kurtulmak istenmesi İşsizliğin azaltılmaya çalışılması Cevap: e (Kaymakamlık, 2011)

172 TÜRKİYE’DE MALİ SİSTEMİN YAPISI, SORUNLARI VE FİNANS PİYASALARI
8. BÖLÜM TÜRKİYE’DE MALİ SİSTEMİN YAPISI, SORUNLARI VE FİNANS PİYASALARI MALİ SİSTEM PARA-SERMAYE PİYASALARI FON YARATAN VE YÖNLENDİREN: MERKEZ BANKASI, MEVDUAT BANKALARI, MALİ HİZMET KURULUŞLARI VE DİĞER MALİ KURUMLARDAN OLUŞAN BİR YAPIDIR MALİ PİYASAYA HİZMET SUNAN KURULUŞLAR: MERKEZ BANKASI, KALKINMA-YATIRIM BANKALARI, BANKERLER, BORSALAR, SİGORTA ŞİRKETLERİ, YATIRIM FONLARI-ORTAKLIKLARI VB.

173 TÜRKİYE’DE MALİ SİSTEM
DÜZENLEYİCİ-POLİTİKA BELİRLEYİCİ KURULUŞLAR A-MERKEZ BANKASI B-HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI C-SPK D-BDDK E-TMSF 2.MEVDUAT TOPLAYAN KURULUŞLAR A-KAMU TİCARİ BANKALARI B-ÖZEL TİCARİ BANKALAR C-YABANCI BANKALAR D KATILIM BANKALARI

174 3-MALİ HİZMET SUNAN KURULUŞLAR
A-İMKB B-BORSA BANKERLERİ 4. DİĞER MALİ KURULUŞLAR A-KALKINMA-YATIRIM BANKALARI B-KREDİ KOOPERATİFLERİ C-SİGORTA ŞİRKETLERİ D-MENKUL KIYMET YATIRIM FONLARI E-MENKUL KIYMET YATIRIM ORTAKLIĞI F-YARI MALİ KURULUŞLAR (Emekli Sandığı, SGK, Bağkur)

175 TÜRKİYE’DE PARA PİYASASI
KISA VADELİ (1 YIL VEYA DAHA AZ) FONLARIN ARZ-TALEP EDİLDİĞİ PİYASALAR PARA PİYASASIDIR. ORTA-UZUN VADELİ FONLARIN ARZ-TALEP EDİLDİĞİ PİYASALAR İSE SERMAYE PİYASASIDIR. VADESİ BELLİ OLMAYAN FONLAR DA PARA PİYASASINDA YER ALIR. SERMAYE VE PARA PİYASALARINI BİRBİRİNDEN AYIRAN FONLARIN VADESİDİR. PARA PİYASASININ ARACI PARADIR: PARA DEĞİŞİM ARACI ASIL PARA, KAĞIT-MADENİ PARA, BANKALARIN YARATTIĞI BANKA PARASI(KAYDİ PARA)

176 KAYDİ PARAYI YARATAN PİYASADAKİ ASIL PARANIN MİKTARIDIR
KAYDİ PARAYI YARATAN PİYASADAKİ ASIL PARANIN MİKTARIDIR. AYRICA MEVDUAT MUNZAM KARŞILIK ORANLARI, REESKONT ORANLARI DA KAYDİ PARANIN MİKTARINI BELİRLER. Bu üç aracı belirleyen merkez bankasıdır Merkez bankası açık piyasa işlemleriyle piyasadaki asıl para miktarını belirler, reeskont oranları ve yasal karşılık oranı ise kaydi paranın miktarını belirler. Bir ülke parası yabancı paralar karşısında konvertibl ise ülkedeki satınalma gücünü piyasadaki yerli ve konvertibil para miktarı belirler. Türkiye’de kambiyo sistemi 1984 yılından beri serbesttir.

177 Reeskont faiz oranı nedir. Nasıl belirlenmektedir
Reeskont faiz oranı nedir? Nasıl belirlenmektedir?  Merkez Bankası, bankacılık kesiminin geçici likidite ihtiyaçlarının karşılanması için, muteber saydığı en az üç imzayı taşımak ve vadelerine en çok 120 gün kalmış olmak şartıyla ve kendi belirleyeceği esaslar dahilinde bankalar tarafından verilecek ticari senet ve vesikaları reeskonta kabul edebilir. Reeskonta kabul edilecek ticari senet türleri ve diğer koşullar Merkez Bankasınca belirlenir. Bu işlemler için Merkez Bankası tarafından uygulanan faize reeskont oranı denilmektedir. Verilecek kredilerin en yüksek sınırı ve kredi türlerine göre limitleri, para politikası ilkeleri göz önünde tutulmak suretiyle belirlenmektedir. Merkez Bankası reeskonta kabul edebileceği senetler karşılığında avans da verebilmektedir. Ekonomideki para arzı ve kredi genişlemesi dikkate alınarak reeskont faiz oranı belirlenir.

178 Merkez Bankasının Kanunla belirlenen temel görev ve yetkileri nelerdir
Merkez Bankasının Kanunla belirlenen temel görev ve yetkileri nelerdir? Bankanın temel görevleri: a) Açık piyasa işlemleri yapmak, b) Hükümetle birlikte Türk Lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak ve yabancı paralar ile altın karşısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejimini belirlemek, Türk Lirasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesi için döviz ve efektiflerin vadesiz ve vadeli alım ve satımı ile dövizlerin Türk Lirası ile değişimi ve diğer türev işlemlerini yapmak, c) Bankaların ve Bankaca uygun görülecek diğer mali kurumların yükümlülüklerini esas alarak zorunlu karşılıklar ve umumi disponibilite ile ilgili usul ve esasları belirlemek, d)  Reeskont ve avans işlemleri yapmak, e) Ülke altın ve döviz rezervlerini yönetmek, f) Türk Lirasının hacim ve tedavülünü düzenlemek, ödeme ve menkul kıymet transferi ve mutabakat sistemleri kurmak, kurulmuş ve kurulacak sistemlerin kesintisiz işlemesini ve denetimini sağlayacak düzenlemeleri yapmak, ödemeler için elektronik ortam da dahil olmak üzere kullanılacak yöntemleri ve araçları belirlemek, g) Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almak, h) Mali piyasaları izlemek, ı) Bankalardaki mevduatın vade ve türleri ile özel finans kurumlarındaki katılma hesaplarının vadelerini belirlemektir.

179 Disponibilite: Bankaların cari ödemeleri için tuttukları nakit ihtiyatları.
Disponibilite oranı: Disponibilite Oranları Madde 3- Bankalar, taahhütleri karşılığında aşağıda gösterilen oranlarda disponibl değer bulundurmakla yükümlüdürler. a) Türk Lirası Mevduatta, Bankaların Türk Lirası mevduatları için bulunduracakları disponibilite oranı, % 2’si Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde Türk Lirası vadesiz serbest tevdiat, kalanın asgari % 4’ü senet, azami % 2’si kasalarda bulundurulan nakit olmak üzere toplam % 8’dır. b) Yabancı para mevduatta, Bankaların yabancı para mevduatları için bulunduracakları disponibilite oranı, asgari % 1’i senet, azami % 2’si kasalarda bulundurulan konvertibl efektif olmak üzere toplam % 3’dür. Mevduat munzam karşılığı (banka karşılık oranı): Ticari bankaların topladıkları mevduattan zorunlu olarak Merkez Bankası’nda bloke bir hesapta tutmak üzere ayırdıkları kısım. Munzam karşılığın düşürülmesi kredi hacminin yükselmesini doğruyor. Çünkü bankalar topladıkları mevduat fonlarından zorunlu karşılıkları ayırdıktan sonra kalan kısmı kredi vermede kullanıyor.

180 PARA HACMİNİN KAYNAĞI A-EMİSYON MERKEZ BANKASININ PİYASAYA SÜRDÜĞÜ PARAYA EMİSYON HACMİ DENİR EMİSYON HACMİ 3 KAYNAKTAN BESLENİR: 1-ALTIN-DÖVİZ MEVCUDU MB ELİNDEKİ ALTIN VE DÖVİZE GÖRE PİYASAYA PARA SÜRER 2-KREDİLER DIŞ KREDİLER, KAMUYA AÇILAN KREDİLER (HAZİNE KREDİSİ)-ARTIK UYGULANMIYOR ( ) 1994 yılından itibaren KİT’lere açılan kredilere son verilmiştir. 25 Nisan 2001’de çıkan kanunla Hazinenin TCMB’den kısa vadeli faiz yoluyla borçlanmasına son verilmiştir.

181 3-AÇIK PİYASA İŞLEMLERİ (APİ)
Para arzını ayarlamak için doğrudan alım-satım Devlet tahvili, repo, ters repo APİ hesabının artması, piyasadan para çekilmesi anlamına gelir ve sterilizasyon olarak adlandırılır. APİ hesabının azalması, piyasadaki para miktarını artırır ve fonlama olarak adlandırılır. B- DOLAŞIMDAKİ PARA Piyasadaki para miktarının bir kısmı disponibilite oranları ile bankaların ve merkez bankasının kasasına bırakılır. Emisyon edilen paranın tamamı tedavülde (dolaşımda) bulunmaz. C-BANKA PARASI Kaydi Para olarak da adlandırılır. K=A[(1-r)/r] K: bankanın yarattığı kaydı para A: bankaya açılan vadesiz mevduat r: kanuni karşılık oranı (1-r)/r: kaydi para çarpanı Ör/ Kanuni karşılık oranı %6 iken bankaya yatırılan 100 TL’lik vadesiz mevduatın yarattığı para arzı ne kadardır? K=100[(1-0.06)/0.06]=1570TL

182 D-DAR VE GENİŞ ANLAMDA PARA ARZI
1) M1 Para Arzı (Dar Para Arzı): M1= Nakit+Vadesiz Mevduat M1=işlem parası 2) M2 Para Arzı (Geniş Para Arzı): M2=M1+Para Benzerleri (TL, Yabancı Para) Para Benzerleri=Vadeli mevduat, devlet tahvilleri, hazine bonoları, mevduat sertifikaları vb.) 3) M3 Para Arzı (En Geniş Para Arzı): M3=M2+Repo+Para Piyasası Fonları Para Talebi Güdüleri İşlem güdüsü İhtiyat güdüsü Spekülasyon güdüsü Para politikası araçları Açık piyasa işlemleri Reeskont oranı Kanuni karşılık oranı Disponibilite oranı

183 TÜRKİYE’DE UYGULANAN PARA (VE FAİZ) POLİTİKALARI
1980 ÖNCESİ: İLK MERKEZBANKASI-OSMANLI BANKASI 1930 TC MERKEZ BANKASI VE DENK BÜTÇE YILLIK EMİSYON HACMİ %2 İSTİKRARLI BİR DÖNEM GEVŞEK PARA POLİTİKASI EMİSYON HACMİ %20 ARASI EMİSYON HACMİ %16 ENFLASYON ORANLARI ARASI TEK RAKAM, ARASI ÇİFT RAKAM OLMUŞTUR. 1963 SONRASI BYKP dönemlerinde gevşek para politikası uygulanmış ve dönemi enflasyon 3 haneye ulaşmıştır.

184 TÜRKİYE’DE UYGULANAN PARA (VE FAİZ) POLİTİKALARI
1980 SONRASI: PARA POLİTİKASI FAİZ ORANLARI ETKİLEME İÇİN KULLANILMIŞTIR. TÜM TEDBİRLERE RAĞMEN PARA POLİTİKASI GEVŞEK OLMUŞTUR. 1987 MERKEZ BANKASININ AÇIK PİYASA İŞLEMİ YAPMASINA YETKİ VERİLMİŞTİR. 1997 MERKEZ BANKASI HAZİNEYE KISA VADELİ AVANS VERMEKTEN VAZGEÇMİŞTİR (2001’de sona erdirmiştir) 1998 MERKEZ BANKASININ GÖREVİ PARANIN İSTİKRARINI SAĞLAMAK OLMUŞTUR. 2006 ENFLASYON HEDEFLEMESİNE GEÇİLMİŞTİR.

185 TÜRKİYE’DE MALİ KESİM-TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ
VADESİZ MEVDUAT HESABINA BANKA PARASI (KAYDİ PARA) DENİR. BANKALAR MEVDUATLARI KREDİYE DÖNÜŞTÜREREK KAYDİ PARA YARATIRLAR. 1- MEVDUAT BANKALARI: 1980’lerde mevduata en yüksek faiz verme yarışı 1980’de 43, 1993’de 70, 2000’de 79’a yükselmiş. 2001’de 61’e 2002’de 54’e 2007’de 46’ya düşmüştür. Bankaların azalmasının nedeni TMF’nin bazı bankalara el koymasıdır. Banka birleşmeleri ve özelleştirme gibi. En önemli kamu bankalarıdır-ZIRAAT-HALK-EMLAK gibi. Devlet bankaları verimsiz olup, karlılıktan uzak kalmıştır. Kamu görev zararlarının finansmanında kullanılmıştır. Özelleştirme ile bankacılıkta yabancıların payı %50’ye çıkmıştır. 2-KATILIM BANKALARI 3-KALKINMA-YATIRIM BANKALARI

186 KATILIM BANKALARI YURTİÇİ VE YURTDIŞI CARİ HESAPLAR AÇARAK KAR-ZARARA KATILMA HAKKI VEREN, HESAPLAR İLE FON TOPLAYAN EKONOMİYE FON TAHSİS EDEN İHRACATIN-İTHALATIN FİNMANSMANINDA FAALİYETTE BULUNAN BANKALARDIR. PETROL DOLARLARIN GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE DEĞERLENDİRİLMESİNE OLANAK SAĞLARLAR DİNİ-EKONOMİK-SOSYAL NEDENLER BU BANKALARA İLGİYİ ARTIRMIŞTIR. 1975-DESİYB devlet sanayi işçi yatırım bankası- faizsiz kar-zarar ortaklığına dayalı 1985- ALBARAKA TÜRK FAİSAL FİNANS KUVEYT TÜRK, VB. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDEKİ PAYLARI %3.33 (2005)

187 3-KALKINMA-YATIRIM BANKALARI
Kalkınma bankaları az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde Yatırım bankaları ise gelişmiş ülkelerde-özellikle sermaye piyasasının gelişmiş olduğu ülkelerde etkin olur ve faaliyette bulunur. Türkiye’de yatırım bankalarının fonksiyonlarını kısmen kalkınma bankaları ve ticari bankalar yürütmektedir.Yatırım bankaları ekonomide özellikle sanayi sektörüne uzun vadeli fon sağlayarak ekonomik büyümeye katkı sağlarlar. 2000’de kalkınma-yatırım banka sayısı: 18 2007’de kalkınma-yatırım banka sayısı: 13 Ancak mevcut bankaların şube sayısında artış olmuştur.

188 TÜRKİYE’DE FİNANS PİYASASI
1980 sonrası mali-finansal serbestleşme ile finans piyasası önem kazanmıştır. SPK-1982 ve İMKB-1983 kurulmuştur. İMKB finansal bilgi ve fiyat üretir. 1866 Kırım savaşı Osmanlı Dönemi Dersaadet Tahvilat Borsası ilk Osmanlı borsasıdır. 1929 Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları Kanunu ile sermaye piyasası kurulmuştur.

189 Kaynak:TCMB, 12 ay vadeli ağırlıklandırılmış mevduat-eski seri
YIL NOMİNAL FAİZ ENF ORANI REEL 1990 59,4 60,3 -0,6 1995 92,3 93,6 -0,7 2000 45,6 54,9 -6 2001 62,5 54,4 5,2 2002 48,2 45 2,2 2003 28,6 25,3 2,6 2004 22,1 10,6 10,4 2005 20,4 8,2 11,3 2006 23,7 9,6 12,9 2007 21 6,3 13,8 2008 25,7 10,1 14,2 2009 15,7 6,5 8,6 2010 13,0 6,4 6,2 2011 15,9 5,5 2012 16 9,8 2013 7,4 6,8 2014 7,8 Kaynak:TCMB, 12 ay vadeli ağırlıklandırılmış mevduat-eski seri

190

191 TCMB, iki şekilde borç veriyor
Haftalık repo ihalesi (%7,5)-politika faizi Gecelik fonlama (%10) Merkez bankası ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti hesaplama (Kaynak: Eğilmez, ; TCMB, ) 29 Nisan 2016 Miktar Milyar TL (1) Faiz (2) Toplamdaki Pay % (3) AOFM (4) (2 x 3) Haftalık Repo 58,0 0,075 56,6 4,24 Gecelik Fonlama 44,4 0,100 43,4 4,34 Toplam 102,4 100,0 8,58

192 2009 KPSS 27. Aşağıdaki para arzı tanımlarından hangisi bileşenleri gereği sadece paranın değişim aracı olma özelliğini taşır? M1 B) M2 C) M2Y D) M3 E) M3Y A) M1 2009 KPSS 32. Zorunlu karşılık oranındaki bir düşüş aşağıdakilerden hangisine neden olur? A) Para arzının artmasına B) Bankaların kredi verme olanaklarının azalmasına C) Para arzının azalmasına D) Reeskont oranının yükselmesine E) Reeskont oranının düşmesine A) Para arzının artmasına

193 2000 Kaymakamlık Aşağıdaki yaklaşımlardan hangisi, paranın sadece değişim aracı olma işlevi üzerinde durur? Gurley-Shaw yaklaşımı B) Chicago Yaklaşımı C) Klasik Yaklaşım D) Krediyi içeren görüş E) Monetarist yaklaşım C) Klasik yaklaşım 2008 KPSS Ekonomide tek bir ticari bankanın olduğu durumda merkez bankası zorunlu karşılık oranını %10 düzeyinde belirlerse, başlangıçta 500 birimlik bir mevduata sahip olan bankanın mevduatı kaç birim olur? 5000 B) C) D) E) 500 5000 K= 500[(1-0.10)/0.10]=4500 Bankanın mevduatı=ilk mevduat+kaydi para= =5000

194 2008 Ziraat Bankası Müfettişlik
Zorunlu karşılık oranı %10 iken bankacılık kesimi rezervlerindeki 100 birimlik artış en fazla ne kadar mevduat yaratabilir? 10 B) 100 C) 110 D) E) 10000 D) 1000 K= 100[(1-0.10)/0.10]=900 Bankanın mevduatı=ilk mevduat+kaydi para= =1000 2004 Kaymakamlık Bir banka para arzı artışını aşağıdaki işlemlerin hangisiyle sağlar? A) Kredi vermek B) Daha az mevduat toplayarak C) Piyasada bono alım satımı yaparak D) Topladığı mevduat kadar serbest karşılığını yükselterek E) Açık piyasa işlemleri uygulayarak A) Kredi vermek

195 TÜRKİYE’DE TARIM SEKTÖRÜNÜN YAPISI, SORUNLARI
9. BÖLÜM TÜRKİYE’DE TARIM SEKTÖRÜNÜN YAPISI, SORUNLARI Cumhuriyetin başlangıcında AŞAR vergisi kaldırıldı 1926 milli gelirin %43’ü tarımdan, 1960’da %38’ 1945 Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu 1963 yılında ‘’Planlı Kalkınma Modeli’’ uygulandığında başladığında Türkiye tarıma dayalı bir ülke idi. Plan uygulaması ile birlikte ‘’denge kalkınma modeli’’ nin benimsenmesine karşın, uygulamada tarımın payı hızla erimiştir. Böylece tarım sektörünün ekonomideki yerinden çok yaşadığı sorunlar tartışılır hale gelmiştir.

196 TARIMIN TANIMI VE KAPSAMI
Tarım sektörü içinde en önemli yeri çiftçilik almaktadır. Diğer alt sektörlerle birlikte tarım şöyle gruplandırılır. 1)Çiftçilik a)Bitkisel Üretim b)Hayvansal Üretim c)Tarım Sanatları - Gıda Sanatları: Un, glikoz, peynir, yoğurt, yağ, bulgur, makarna gibi ürünler. -Köylü El Sanatları: İspirto, şarap, sirke gibi ürünler. 2)Ormancılık a)Temel Orman Ürünleri b)Orman Yan Ürünleri 3)Kara Avcılığı ve Su Ürünleri

197 Tarımın İktisadi Gelişme İle İlişkisi
İktisadi gelişme sonucu, tarımın milli gelir, istihdam ve dış ticaretteki payı azalır. Ekonomik gelişme sürecinde tarım kesiminin işgücü fazlası yaratması ve bu fazlayı kentlere göndermesi, kaçınılmazdır. Bu olaya ekonominin yapısal değişmesi denir. Ekonomik gelişmeye bağlı olarak tarım sektöründe makineleşme-modernizasyon ve tarımsal işgücü sayısında azalma başlar. Milli gelirde sanayi ve hizmet sektörünün büyüme hızı artarken, tarım sektörünün payı giderek azalır.

198 Tarım, iktisadi gelişmeyi belirleyen temel sektörlerden birisidir
Tarım, iktisadi gelişmeyi belirleyen temel sektörlerden birisidir. Gerek kalkına hızının büyüklüğü ve gerekse sermaye birikimi için gerekli olan tasarruf, ancak tarımsal üretimin fazlalığına bağlıdır. Sanayi sektöründe kullanılan girdilerin önemli kısmını da tarım sektörü sağlamak durumundadır. Örneğin 1998 yılında Türkiye’de imalat sanayinde katma değerin yarıdan fazlası (%54,5), tarım ürünlerini girdi olarak kullanan sanayi dallarından sağlanmıştır. Bunun yanında ara malları sanayinde kullanılan çınçırlama, ağaç-mantar, kağıt ve deri-kürk işleme dalları da tamamen tarıma dayalı sanayi kollarıdır.

199 Tarımsal Üretimin Başlıca Özellikleri
Kalkınma çabalarında sanayi sektörüne öncelik verilmesi, tarımsal üretimin bazı sınırlayıcı özelliklere sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Bunları kısaca belirtmekte yarar vardır. Doğaya ve doğa şartlarına bağlılık tarım sektöründe çok daha fazladır. Tarım sektöründe üretim için gerekli süre genellikle kısaltılamaz. Bu sektörde azalan verimler yasası, kendisini daha çabuk gösterir. Sermaye birikimi bu sektörde sınırlı olmaktadır.

200 Tarımsal üretimin uzun süre gerektirmesi ve üretim sürecinin zamana yayılmış olması nedeniyle, verimliliği artırmak amacıyla uzmanlaşma ve iş bölümü yöntemlerine başvurmak çok daha zordur. Üretimin dağınık ve çok sayıda kimseler tarafından gerçekleştirilmesine karşılık, tarımsal ürün pazarlarında daha çok tekelci rekabet şartları geçerlidir. Tarımsal ürünleri talep ve arz esneklikleri daha düşüktür. Bu nedenle,fiyat dalgalanmaları daha fazla görülür ve uzun dönemde tarımsal ürünlerin fiyatları daha küçük oranda yükseldiği için, ticaret hadleri tarımsal ürünlerin aleyhine gelişme gösterir.

201 Türkiye’de 1950 yılından sonra bazı tarım ürünlerinde üreticiyi korumak için taban veya destekleme fiyat politikası; bazı ürünlerde ise tüketiciyi korumak için tavan fiyat politikası (narhlar) uygulanmıştır. VII. Kalkınma Planı’nda tarımsal destekleme politikasında, ‘üretimin, serbest rekabet şartlarında pazar sinyallerine uygun gelişimini esas alınacağı’ ilkesi benimsenmiştir. 1980 yılından itibaren enflasyonu önlemek ve bütçe açıklarını azaltmak için taban fiyatların artırılması politikası terk edilmeye çalışılmış; taban fiyat tespitinde ürünün Dünya fiyatları esas alınmaya başlanmıştır.

202 2000 yılı sonrası ise IMF ile yapılan stand by anlaşması hükümleri gereği taban fiyat uygulamasından bütünüyle vazgeçilmiştir. Doğrudan gelir desteği 2006 yılında %56 iken 2007’de %44 düzeyine çekilmiştir. Buna karşılık üretimle ilgili fark ödemelerinin payı %13 iken bu oran 2006 yılında %27’ye yükseltilmiştir.

203 TÜRKİYE’DE TARIMSAL ÜRETİMİN YAPISI
Türkiye’de son yıllarda tarımsal üretimin yaklaşık %92-93’ünü çiftçilik,%3-4’ünü ormancılık ve yine %3-4’ünü kara avcılığı ve su ürünleri oluşturmaktadır. Çitlik üretimi kendi içinde incelendiği zaman ise; Tablo 9.1’de görüldüğü gibi, çiftçilik üretiminin yaklaşık 2/3’ünü bitkisel, 1/3’ünü ise hayvansal üretim oluşturmakta ve son on yılda bitkisel üretimin payı giderek daha da artmaktadır. Yıllar Bitkisel Hayvansal Diğer Toplam 1967 65.9 27.9 6.2 100.0 1978 57.7 38.7 3.6 1983 59.4 32.2 8.4 1993 60.0 30.0 10.0 1998 68.5 26.0 5.4 2003 69.2 25.0 5.9

204 Türkiye’de çiftçilik üretiminin çoğunun bitkisel olmasına karşılık gelişmiş
ülkelerde durum tersinedir.Örneğin, bitkisel üretim ABD’de %44,Hollanda’da % 33.4 ve İngiltere’de % 18.3 paya sahip iken Hindistan’da bu oran % 85’dir. Gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasında en belirgin farklardan biriside hayvansal protein tüketiminde görülmektedir. A.BİTKİSEL ÜRETİM Türkiye’de bitkisel üretim alanında, özellikle 1970’li yıllarda kayda değer artışlar yaşanmıştır. Tahıl, ayçiçeği ve patates üretimi adeta ikiye katlanmıştır.

205 TÜRKİYE’DE VE BAZI ÜLKELERDE ÇEŞİTLİ TARLA BİTKLERİNDE VERİM
(2008 Yılı Verilerine Göre kg/ha olarak) Ülkeler Buğday Arpa Pirinç Tütün Mısır Ayçiçeği Patates 6.503 1.978 9,731 2,545 7,981 2,456 25,939 Almanya 8,087 6,100 - 1,964 9,810 2,641 43,761 İran 1,515 1,446 4,145 645 7,323 1,546 26,519 Fransa 7,102 6,765 5,760 2,528 9,299 2,602 41,734 Rusya 2,446 2,457 4,603 1,229 3,859 3,000 13,723 Türkiye 2,196 2,168 7,572 1,716 7,199 636 28,391 ABD 3,017 3,420 7,673 1,601 9,606 2,531 44,437 Dünya 3,607 2,749 4,369 1,441 5,141 1,811 18,072 Genel olarak bakıldığında Türkiye tarımsal verimlilikte Dünya ortalamasının altında bile değerlere sahiptir.

206 Türkiye’de toplam tarım üretiminde 1980’li yıllarda bitkisel üretimin(baklagillerin, sebze ve meyve üretiminin) giderek ağırlığının arttığı bir yapısal değişme yaşanmıştır.Fakat bu olumlu ve anlamlı gelişme 1990’lı yıllarda ve özellikle 2000’li yıllarda adeta durmuştur.Bitkisel üretim ağırlıklı bir yapıya sahip olunmasına ve bitkisel üretimin payının sürekli artmasına karşılık, Türkiye’de bitkisel ürünlerin verimliliğinde hala bir çok ülkenin gerisinde bulunmaktadır. B. HAYVANSAL ÜRETİM Hayvancılığın, dengeli beslenme ve gelir kaynağı olma açılarından ekonomik önemi tartışılmaz.Ülkemizde hayvan sayısında (1980 yılına kadar koyun ve sığır sayısındaki artış dışında) genel olarak bir azalma vardır. Dünyada hayvan sayısı açısından 7. sırada yer almamıza rağmen, genelde hayvan sayısı giderek azalmaktadır.

207 Özetlemek gerekirse;Türkiye’de hayvansal üretimde özellikle et verimliliği fazla değişmemiş, et üretimi(ihtiyacı) daha çok kesilen hayvan sayısı artışı ile sağlanmıştır.Üstelik hayvansal ürünler içinde yapağı ve ipekböcekçiliği üretimleri de oldukça gerilemiştir. Gelişmiş ülke değerlerine yaklaşmak için özellikle et ve süt veriminin artması gerekmektedir.Bunun için, öncelikle hayvanların kalıtsal yapılarının iyileştirilmesine ve entansif yöntemlere başvurulmasına önem vermek gerekmektedir.Bunlar ise önemli yatırımlar ve kurumsal değişmeler gerektirdiğinden. Hayvancılığın verim artışında devlete büyük rol düşmektedir.

208 C.ORMANCILIK VE ORMAN ÜRÜNLERİ
Ormanların ekonomiye –sanayiye önemli katkı-girdi sağlar. Odun, kereste, selüloz, palamut, mazı, reçine gibi çeşitli ürünler vererek, milli ekonomi için devamlı hammadde kaynağı oluştururlar. Dünya ormanlarının toplam alanı 4.7 milyar hektardır. Bu alan toplam karaların %30.5’ini oluşturmaktadır. Oysa Türkiye’de 20.7 milyon hektar ile toplam alanın %27’si orman alanıdır. Üstelik bu alanın %48’i ürün vermektedir. Yani gerçek anlamda Türkiye’nin ancak %13.2’si orman alanıdır.

209 Tarım Sektörünün Önemi ve Amaçları
-Ülke nüfusunun beslenmesini sağlaması, -Milli gelire ve istihdama katkı sağlaması, -Sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması, -Sanayiye sermaye aktarması, -İhracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunması, -Tarımsal gelirlerin artırılarak süreklilik kazandırılması, -Tarım ürünleri ihracatının artırılması ve kırsal kesimin kalkınmasında ekonomimizde vazgeçilmez bir sektördür.

210 -Nüfusun büyük bir bölümü tarımsal faaliyetle geçimini sağlar
-Nüfusun büyük bir bölümü tarımsal faaliyetle geçimini sağlar. Ulusal gelirin ¼ ini tarım sektörü karşılar. -İhracatımızda önemli bir paya sahiptir Türkiye'deki endüstri tesislerinin büyük bölümü tarımsal maddeleri hammadde olarak kullanır Sanayinin gelişmesinde büyük önem taşır. İhracatımızda fındık, turunçgiller, tahıllar, meyve ve sebzeler, pamuk, tütün, yağ bitkileri, zeytin ve çay gibi tarım ürünleri önemli yer tutar.

211 İSTİHDAMDAKİ YERİ - Çalınanların yaklaşık 1/4 ü tarım sektöründe yer alır. - Türkiye’de tarımda istihdam edilen nüfusun aktif nüfus içindeki payı 1998 yılında % 43 iken, bu oran azalarak 2003 yılında %33.9 ,2007 yılında % 26.4, 2015 yılında ise %20.6 olmuştur.

212 Tarım sektöründe istihdamın yapısı (bin kişi)

213 - Tarımda istihdam oranının azalması Türkiye ekonomisinde olumlu yapısal değişikliklerin göstergesi olsa da bu oran yine de çok fazladır.Gelişmiş ülkelerde bu oran %1-4 oranında değişmektedir. -Bu oranın Türkiye’de yüksek olması, tarımın günümüzde de önemini koruduğunu, AB’de azalması ise, tarımın giderek önemsiz hale geldiğini göstermektedir.

214 Tarım sektörünün toplam istihdam içindeki payı (%)

215 - Ancak; AB’de tarımın AB bütçesi ve mevzuatının yaklaşık yarısından fazlasını kapsaması nedeniyle, tarım halen önemli bir sektör olma niteliğini sürdürmektedir. -Türkiye’de tarımda çalışanların sayısı AB ülkelerindeki tarımda çalışanların sayısından fazla ve tarım sektöründe aktif nüfusu en çok olan ülkedir. AB üyeleri arasında, tarım sektöründe en fazla aktif nüfus Yunanistan’da ve en az aktif nüfus ise İngiltere’de yer almaktadır.

216 MİLLİ GELİRDEKİ YERİ - Tarım sektörünün milli gelirdeki payı 2006 yılı sonunda yaklaşık % 9 dur sonunda ise %7.6’dır. Milli gelirin sektörel dağılımı dikkate alındığında , tarım sektörünün gerilediği görülmektedir - Türkiye'de 1993 yılına kadar tarım sektörünün milli gelirdeki payı düzenli olarak azalmıştır.

217 - 2000'lı yıllarda bu oran %15-20’lerden %8’e inmiştir ancak bu düşme tarım dışı sektörlerde yaşanan büyümeden değil tarımsal üretimdeki gerilemeden kaynaklanmaktadır.. - AB’de 1980 yıllarında GSMH’ DA tarımın payı %11’den, 2007 yılında yaklaşık %2’e düşmüştür

218 Tarımın GSYİH içindeki payı (%)

219 İHRACATTAKİ YERİ -Türk ihracatının sektörel yapısını incelediğimizde tarım sektörünün payı %80’lerden %3-4’lere kadar gerilemiştir.

220 Tarımın ihracat içindeki payı (%)

221 TARIM SEKTÖRÜNDE ÖZELLİKLE BİTKİSEL ÜRETİMDE YAŞANAN BAŞLICA SORUNLAR: VERİM DÜŞÜKLÜĞÜNÜN NEDENLERİ
Verim: Kullanılan üretim faktörü birimi başına düşen fiziksel üretim miktarıdır. Tarımsal ürünlerde verimlilik daha çok ekilen arazi birimi (hektar) veya çalışan işgücü birimi başına düşen ürün miktarı ile belirtilir. Arazinin ve emeğin verimliliği sözkonusudur. Türkiye’de işçi başına düşen verimlilik hektar başına elde edilen tahıl verimi de oldukça düşüktür. Ancak işgücü verimliliği daha düşüktür.

222 TARIM SEKTÖRÜNDE ÖZELLİKLE BİTKİSEL ÜRETİMDE YAŞANAN BAŞLICA SORUNLAR:
Verim Düşüklüğünün Nedenleri: Türkiye’de tarım sektöründeki en önemli sorun verim düşüklüğüdür. Verim düşüklüğü tarım sektöründeki temel sorunların hem başlangıcı hem de sonucu durumundadır. Verim, kullanılan üretim faktörü birimi başına düşen fiziksel üretim miktarını göstermektedir. Üretim faktörü olarak emek, sermaye, toprak ele alınabilir. Türkiye’de işçi başına düşen verimlilik, gelişmiş ülkelerle kıyaslama yapılamayacak kadar düşüktür.

223 Bitkisel Üretimde Verim Düşüklüğünün Nedenleri
Tarımsal Arazilerin Nitelikleri ve Yapısı Kişi ve Aile Başına Yetersiz Toprak Gübre Kullanımındaki Yetersizlik Tarımsal Araç-Gereç Kullanımındaki Yetersizlik Sulama Yapılmasının Zorunluluğu ve Sulama Yetersizliği Tarımsal Kredilerin ve Diğer Desteklemelerin Yetersizliği

224 TARIMSAL ARAZİLERİN NİTELİKLERİ VE YAPISI
Türkiye’de İç ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi toprakları tarıma elverişli değildir. Çünkü genelde buğday ve arpa gibi tahıl ürünleri ekildiğinden ve uzun yıllar tarım amaçlı kullanıldığından tahrip olmuş ve verimliliğini yitirmiştir. Türkiye’de tarım topraklarının büyük bölümü kurak ve soğuk iklim koşullarında olduğu için verim düşmektedir. Ayrıca mevcut arazilerin %70i %3’ ten daha fazla eğime sahiptir. Bundan dolayı su erozyonu oldukça fazladır. KİŞİ VE AİLE BAŞINA YETERSİZ TOPRAK Türkiye’de on yılda bir tarımla ilgili genel sayım yapılmaktadır. En son yapılan 2001 genel tarım sayımı sonuçlarına göre milyon dekar tarım alanı üzerinde, tarımla uğraşan 3 milyon çiftçi ailesi bulunmaktadır.

225 Tarımsal arazi sayısı 12.3 milyondur.
Tarımsal işletme başına 61 dekar arazi düşmektedir. İşletme başına düşen arazi miktarı yönünden 105 dekar ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi birinci, 28 dekar ile Doğu Karadeniz Bölgesi sonuncu gelmektedir. Tarımsal işletme başına düşen arazi miktarı 1991 yılında 59.1 dekar, 1980 yılında 65.8 dekar olarak belirlenmiştir. Yani işletme başına düşen arazi miktarı giderek küçülmektedir. Türkiye’de çiftçi ailesi başına düşen toprak da yetersiz gelmektedir. Bunun yanında arazinin dengesiz ve çok parçalara bölünmüş olarak dağılımı da sorun olmaktadır. Ayrıca Türkiye’de tarım işletme arazileri çok parçalıdır. Bir işletmeye ortalama 4.1 parça arazi düşmektedir.

226 GÜBRE KULLANIMINDAKİ YETERSİZLİK
Tarıma elverişli toprakların fosfor ve azot yönünden yıpranması sonucu gübre kullanımı ön plana çıkmaktadır. Gübreleme ile ürün miktarı %50 oranında artmaktadır. Eğer gübreleme sulama ile birlikte yapılırsa, bu oran bir kat daha artabilmektedir. Gübreler, hayvansal ve kimyasal olabilmektedir. Türkiye’de son yıllarda toplam 10 milyon tonu suni gübre kullanımının hektar başına düşen değeri 73kg dolayındadır. Türkiye’de ortalama olarak hektar birimi başına düşen gübre kullanımının düşük düzeyde olması yanında, iki önemli olumsuzluk vardır. Bunlar aşağıdaki gibidir: Türkiye’de suni gübre kullanımının bölgelere göre dağılımındaki dengesizlik Türkiye’de suni gübrenin bilinçsiz bir şekilde kullanımı

227 TARIMSAL ARAÇ-GEREÇ KULLANIMINDAKİ YETERSİZLİK
Tarımda kullanılan araç-gereçler, tarımsal ürünlerin verimini ve kalitesini önemli ölçüde etkiler. Tarımsal faaliyetler sırasında tarım alet ve makineleri kadar sulama, tarımsal ilaçlar ve uygun tohum girdileri de önemli olmaktadır. Türkiye’de tarımsal ilaç kullanımı 1980’li yıllarda 50 bin tona kadar çıkmış, sonra azalarak 30 bin tona kadar inmiştir.

228 SULAMA YAPILMASININ ZORUNLULUĞU VE SULAMA YETERSİZLİĞİ
Tarımsal faaliyet sırasında verimi etkileyen temel girdi sulamadır. Çünkü, Yoğun gübre kullanımı ve ilaçlama ancak yeterince sulama ile yapılabilmektedir. Sulama için yapılan yatırımlar için önemli boyutlarda harcama gerekmektedir. Türkiye’de verimi artırmak için, dekar başına en az dolarlık yatırım gerekmektedir. Tarımsal faaliyetler sırasında sulama ile %40 dolaylarında ürün artışı sağlanmaktadır.

229 Türkiye’nin sulanabilir duruma getireceği arazi toplamı 13
Türkiye’nin sulanabilir duruma getireceği arazi toplamı 13.5 milyon ha’dır. Ancak su havzalarının ve olanaklarının yetersiz olmasından dolayı, sulanabilir arazi 8.5 milyon ha olarak tespit edilmektedir. Her yıl sulamaya açılan alan ha dolayındadır. TARIMSAL KREDİLERİN VE DİĞER DESTEKLEMELERİN YETERSİZLİĞİ Türkiye’de tarımsal krediler, tarım senetlerinin reeskontunu sağlayan TCMB dışında, mevduat ve ticaret bankaları tarafından verilmektedir. T. C. Ziraat bankası dışında mevduat ve ticaret bankalarının açtıkları tarımsal krediler, toplam kredi hacminin ancak %2-3 dolayındadır.

230 Tarımsal kredilerin önemli kısmını TC Ziraat Bankası vermektedir
Tarımsal kredilerin önemli kısmını TC Ziraat Bankası vermektedir. Bu bankanın verdiği kredilerin belirli bir kısmı doğrudan doğruya üreticiye, diğer kısmı ise kredi kooperatifleri, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile Zirai Donatım Kurumu aracılığı ile verilmektedir. Tarım sektörünün aldığı krediler, oran olarak değil miktar olarak yetersizdir. Türkiye’de toplam krediler yetersiz olduğu için tarım kredileri de yetersizdir.

231 TÜRK SANAYİSİNİN GELİŞİMİ, YAPISI, SORUNLARI
10. BÖLÜM TÜRK SANAYİSİNİN GELİŞİMİ, YAPISI, SORUNLARI NEDEN SANAYİ SEKTÖRÜ BÜYÜK ÖNEME SAHİPTİR? Bir çok ülke sanayileşme sayesinde yüksek kalkınma hızına ulaşmıştır. Hızlı bir sanayileşme çizgisi yakalandığında kalkınma hızı da yüksek olur. Sanayileşme ile kalkınma aynı anda gerçekleşir. 1963 yılında 3. Kalkınma Planı ile benimsenen yeni stratejide sanayi sektörüne ve sanayileşmeye önem verilmesi kararı benimsenmiştir.

232 Türkiye’de dönemlere Göre Kalkınma ve Sanayileşme Hızları
Kalkınma Hızı % Sanayileşme Hızı % 9,4 9,9 0,3 0,7 5,1 9,2 5,8 10,2 4,7 6,8 4,8 7,0 3,2 4,0 4,3 4,6 Genel ( ) 6,6 Her dönem için kalkınma hızının üzerinde bir sanayileşme hızı gerçekleşmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ve 1950’li yıllarda sanayileşme hızı çok yüksektir. 1980’li yıllarda kalkınma hızı sanayileşme hızının altında kalmış,sonraki iki dönemde de sanayileşme hızının düşük olması kalkınma hıznın düşük olmasına neden olmuştur.

233 KAMU İMALAT SANAYİSİ YATIRIMLARI 1980 YILINDAN İTİBAREN REEL ANLAMDA KÜÇÜLMÜŞTÜR.
2002 YILI SONRASI KAMU İMALAT SANAYİSİ YATIRIMLARRI İYİCE AZALMIŞTIR (ÖZELLEŞTİRMENİN ETKİSİYLE)

234 İMALAT SANAYİ YATIRIMLARINDA KAMU VE ÖZEL SEKTÖR PAYLARI (%)

235 SANAYİLEŞME SÜRECİNDE YAŞANAN VERİMLİLİK ARTIŞI
Türkiye’de sanayi Sektöründe istihdam ve Katma Değer Artış Oranlarının Gelişimi(%) SANAYİLEŞME SÜRECİNDE YAŞANAN VERİMLİLİK ARTIŞI Dönemler İstihdam Artışı Katma Değer Artışı Toplam Kişi Başına 4 10,4 6,4 3,3 8,4 5,1 3,6 9,3 5,7 0,5 1 4,3 8,9 4,6 2,3 5,2 2,9 3 1,3 2,5 2,8 Sağlıklı bir sanayileşmeden söz edebilmek için sanayi sektörün zaman içinde teknolojik gelişmelerin yaşanması ve buna bağlı olarak da işgücü verimliliğinin artması gerekir. VERİMLİK, FAKTÖR BİRİMİ BAŞINA DÜŞEN ÜRETİMDİR. İŞGÜCÜ VERİMLİLİĞİNDEKİ DEĞİŞİM İSE EMEK BİRİMİ BAŞINA DÜŞEN ÜRETİM DEĞERİ(KATMA DEĞER) ARTIŞI İLE ÖLÇÜLÜR TÜRKİYEDE PLANLI DÖNEMİN BAŞINDAN BU YANA İSTİHDAM ARTIŞINI AŞAN KATMA DEĞER ARTIŞLARI YAŞANMIŞTIR

236 Türkiye’de Maden Rezervleri ve Dünya Sıralamasındaki Yeri (2004)
MADEN ADI DÜNYA REZERVİNDE PAYI(%) DÜNYA’DA REZERV SIRALAMASINDA YERİ Bor 52.0 1 Zeolit 7.0 Toryum - Pomza taşı Barit 8.0 4 Asbest 5.0 Krom 3.5 Antimuan 5.5 5 Manyezit 1.6 7 Boksit 1.9 8 Bakır 1.2 10 Kurşun 0.8 çinko 0.5 Linyit 0.2 12

237 Özetle; Türkiye’de özellikle dışa bağımlılık yönünden önemli bir konumu olan madencilik sektörü, rezervlerin azlığı ve üretim politikalarının kararsızlığı nedeniyle olumlu gelişme gösterememiştir. Tablo da görüldüğü gibi birçok madenin üretiminde artış olmadığı gibi, bazılarında özellikle son yıllarda miktar olarak gerileme yaşanmıştır.

238 Sanayi sektöründe istihdamın yapısı (bin kişi)

239 Sanayi sektörünün toplam istihdam içindeki payı (%)

240 C.ENERJİ SEKTÖRÜ VE TEMEL SORUNLARI
Enerji sektörü, birincil kaynakları ile bu kaynaklara dayalı olarak üretilen ikincil kaynakların (elektrik, havagazı ve kok kömürü gibi) üretim ve tüketim faaliyetlerini kapsayan alt sektördür. Türkiye’de enerji tüketim değerleri düşüktür, Türkiye’de enerji üretim ve tüketiminde darboğaza girilmektedir, Türkiye’nin enerji tüketiminde dışa bağımlılığı artmaktadır, Elektrik enerjisi taşımacılığında şebeke kaybı önemli boyutlardadır.

241 Türkiye’de enerji tüketim değerleri düşüktür:
Bu nedenle giderek hızlı bir artış temposu göstermek durumundadır. Dünya enerji talebinin en önemli kısmını elektrik enerjisi oluşturur. Elektrik enerjisi, genellikle fosil yakıtlar ile hidrolik ve nükleer kaynaklardan elde edilen ikincil bir enerji türüdür. Türkiye’de elektrik enerjisi talebi, ağırlıklı olarak hidrolik ve termik santrallerden karşılanmakta; jeotermal ve rüzgar gibi kaynakların elektrik üretimindeki payı ise oldukça düşüktür. Termik enerji kaynakları üretiminde özellikle 1995 yılında linyit önemli bir yere sahipti. Ancak yılından sonra termik elektrik enerjisi üretiminde doğal gazın payının artması sonucu, linyitin önemi yarı yarıya azaltmıştır.

242 Bugün Dünyada hem endüstriyel, ulaştırma ve haberleşme faaliyetlerinin hem de toplumun tüketim amaçlı enerji taleplerinin büyük bir kısmı elektrik enerjisine yöneliktir. Elektrik enerjisi genellikle ikame edilememektedir. Dolayısıyla ülkelerin rekabet gücünü doğrudan etkiler. 2006 yılında Dünya’da kişi başına 2.678kwh elektrik enerji tüketimi düşerken, Türkiye’de 1.898kwh düşmektedir. Yani Türkiye’de Dünya ortalamasının %70’İ kadar bir tüketim söz konusudur. Türkiye’nin kişi başına düşen brüt elektrik talebi gelişmiş ülkeler ortalamasının beşte biri, OECD ülkelerinin ortalamasının dörtte biri ve Dünya ortalamasının dörtte üçü düzeydedir.

243 Enerji yoğunluğu, gelişmiş ülkelerde azalırken, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde artmaktadır. Türkiye’de kişi başına düşen enerji değerleri hızla artmaktadır. Buna karşılık enerjide doyuma ulaşan gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen enerji değerleri gerileme göstermektedir veya artsa bile MG’deki artışın gerisinde kalmaktadır. Gelişmiş ülkelerde enerji yoğunluğu azalmaktadır. Üstelik bu ülkelerde nufüs artış oranı da oldukça düşüktür. Gelişmiş ülkelerde enerji yatırımları konusunda bir sorun bulunmamaktadır. Türkiye’de ise enerji açığı yanında hızlı nüfus artışı da olması,her yıl önemli miktarda enerji yatırımı yapma zorunluluğu doğurur.

244 Türkiye’de enerji üretim ve tüketiminde darboğaza girilmektedir:
Türkiye’de elektrik enerjisi sektörünün büyüme hızı son yıllarda sürekli ve düzgün bir biçimde %10’lar düzeyinde artarken, sektöre yapılan yatırımlarında aynı oranda artması gerekmektedir. Türkiye’de enerji yatırımlarında yaşanan istikrarsızlık, yeniden yapılanma nedenleriyle önemli enerji açıkları vardır. yılları ülke toplam yatırımlarına bakıldığında, kamu yatırımlarının içinde enerji yatırımları %19-25’lik bir paya sahiptir. Türkiye’de 2020 yılına kadar GSYİH ve nüfus artış tahminlerinde fert başına elektrik enerjisi talebi 2005 yılında 2.816; 2010 yılında ve 2020 yılında da 6.794kwh olacaktır. Enerji bakanlığının 2005 yılı çalışmasına göre yılları arasında toplam 132 milyar dolarlık yatırım yapılmalıdır.

245 Türkiye’nin enerji tüketiminde dışa bağımlılığı artmaktadır:
1970 yılında tüketilen enerjinin %79’u iç kaynaklardan karşılanırken, bu oran 2006 yılında %28.2’ye düşmüştür. Enerji kullanımında dışa bağımlılığın artması ve özellikle uluslar arası piyasada ham petrolün fiyatının yükselmesi, Türkiye ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu olumsuzluğu azaltmanın en akıllı çözümü özellikle elektrik enerjisi üretiminde nükleer enerji üretimini düşünmek olacaktır. Neden alternatif enerji kaynakları ararız: Enerji de enerjide üretim maliyetinin yüksek olması, Şebeke kaybı ve kaçak elektrik kullanımı, Pahalı enerji antlaşmaları, Giderek artan ithalat bağımlılığı, Dünya enerji fiyatlarında görülen artışların Türk ekonomisini olumsuz etkilemesi nedenleriyle…

246 Nükleer enerji üretiminin avantajlı ve dezavantajlı yanları bulunmaktadır:
Nükleer kirlilik en fazla korkulan husustur. Nükleer santrallerle enerji üretimi oldukça pahalıya mal olmaktadır. Bu santralleri kurmak için gerekli alt yapıya ihtiyaç vardır.kurduktan sonra maliyeti hidroelektrik santrallerden en düşük olanıdır.

247 TÜRKİYE’DE SANAYİ SEKTÖRÜNÜN BAŞLICA SORUNLARI
Türkiye’nin imalat sanayisindeki sorunlar bütün alt sektörleri ilgilendiriyor. Bütün imalat sanayisini ilgilendiren genel sorunların başlıcaları: Sermaye yetersizliği ve finansman sorunu Dışa bağımlılığın artması ve dış finansman sorunu Alt yapı yetersizliği Girdi fiyatlarının yüksekliği Sermaye Yetersizliği ve Finansman Sorunu Sanayi sektörünün temel sorunu finansman yetersizliğidir.Finansman yetersizliği konusundaki olumsuz noktalar şunlardır: Türkiye’de tasarruf eğiliminin düşük olması Türkiye’de tasarruf eğiliminin düşük olmasının nedenleri: Enflasyonist ortamın etkileri Gelir düşüklüğü Alışkanlıklar Türkiye’de brüt tasarruf eğilimi (tasarruf/GSYH) %13,7 iken,net tasarruf eğilimi %-0.3 dur. İngiltere ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde sabit sermaye birikimi fazla olmasına rağmen net tasarruf eğilimi çok düşüktür.

248 Dışa Bağımlılığın Artması ve Dış Finansman Sorunu
Sınai yatırımlarda kamu yatırımları için yeterince kamu tasarrufu sağlanamaması Artan kamu açıkları devletin sermaye piyasasında büyük miktarda fon kullanmasına neden olmuştur. Yetersiz olan finansal kaynakların “dışlama etkisi” teoremini doğrularcasına kamuya aktarılmış olması sermaye yetersizliğindeki durumu göstermektedir. Dışa Bağımlılığın Artması ve Dış Finansman Sorunu 1980 öncesi ithalat sadece iç talebi karşılamaya yönelik uygulanıyordu. Bunun sonucunda optimum ölçekte olmayan tesislere sahip küçük ölçekli işletmeler kurulmuştur. Bu dönemde emek yoğun bir yapılanma yerine dışarıdan ithal edilen sermaye yoğun bir yapılanma yaşan mıştır. Bunun sonucunda ithalat artış göstermiştir yılında dış ticaret açıklarının artması nedeniyle ithalat gerçekleştirilemez duruma gelmiştir. 1990 lı yıllarda uygulanan sıcak para politikası, dış ticaret açığının rekor düzeye ulaşmasına neden olmuştur. Gelişmiş ülkeler AR-GE harcamalarına milli gelirlerinden %2-3 pay ayırdıkları halde kaynakları kısıtlı olduğu için Türkiye %0,3 düzeyinde pay ayırabilmiştir.Teknoloji transferi zorunluluğuda Türkiye’nin dışa bağımlılığını arttıran önemli bir etkendir.

249 Girdi Fiyatlarının Yüksekliği
Alt Yapı Yetersizliği 1980 yılı sonrasında ihracata yönelik sanayileşmeye büyük önem verilmesi nedeniyle yatırımcılara yabancı firmalarla rekabet edebilme şansı verebilmek için alt yapı yatırımlarına büyük önem verilmiştir. Buna rağmen ülkenin ulaşım ve enerji ağında yeterli olanakları sağladığı söylenemez. Taşımacılıkta en ucuz yöntem olan deniz yolu taşımacılığından yeterince yararlanılamamaktadır. Çünkü 8333 km kıyı uzunluğu olan Türkiye’de büyük kapasiteli liman sayısı sınırlıdır.Demir yolu Taşımacılığı da yetersizdir. Türkiye’de en yaygın olan kara yolu taşımacılığı da gelişmemiştir. Yolların önemli bir kısmı tek şerit ve bozuktur.Üstelik kara yolu ağı yeterince yaygınlaşmamıştır. Dışa yönelik sanayileşme stratejisinde gerekli olan yabancı sermayenin özendirilmesi için yeterli bir alt yapının yanında tahkim yasası gibi üst yapı olanaklarının da oluşturulması gerekmektedir. Girdi Fiyatlarının Yüksekliği Girdi fiyatlarının yüksek oluşunun nedenleri: 4.1) Enerji girdisinin pahalı oluşu 4.2) Emek üzerinden sağlanan kamu kesintisinin fazlalığı 4.3) Faizlerin yüksekliği 4.4) İş veriminin düşüklüğü 4.1) Enerji Girdisinin Pahalı Oluşu Türkiye’de üretilen elektrik enerjisinin yarıdan fazlasını sanayi sektörü kullanmaktadır. Sanayiye enerji, katlı tarife üzerinden uygulanmaktadır. Ama Türkiye’de uygulanan indirim yetersizdir. Bu nedenle Avrupa’da sanayi sektöründe dolar cinsinden en pahalı elektrik enerjisi kullanan ülkelerden birisi de Türkiye’dir.

250 11. BÖLÜM AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Avrupa’da 1951 yılında Avrupa kömür çelik topluluğu (AKÇT) Anlaşması ile başlayan ekonomik birlik 1957 yılındaki Roma Anlaşması ile netlik kazanmıştır kasımında yürürlüğe giren Maastricht Anlaşması, Topluluğa siyasi birlik niteliği de kazandırmıştır. AB, dünyada oluşturulan en kapsamlı birlik durumundadır. Başlangıç da 6 üyesi bulunan birliğin 2007 yılına gelindiğinde üye sayısı 27’ye yükselmiştir yılında Hırvatistan’ın dahil edilmesiyle üye sayısı 28 olmuştur. Türkiye, 1964 Ankara Anlaşmasından bu yana AB üyesi olma çabasındadır. Bunun için önüne sunulan Kopenhag Kriterlerini yerine getirmeye çalışmış, Maastricht Kriterlerinin önemli kısmını gerçekleştirmiştir. Buna rağmen üyeliğinin kabul edilip edilmeyeceği belli değildir. 250

251 2. Dünya Savaşı sonrası yeni düzen arayışları içinde olan Avrupa devletlerinin ABD’ye ve Japonya’ya karşı yeni güç oluşturma istekleri, onları ekonomik açıdan bir güç birliği arayışına itmiştir. Başlangıç da sadece ekonomik yönden kurulmuş olan bu birlik daha sonraları siyasi birlik haline dönüşmüştür. AB 2006 yılı sonu itibariyle 495 milyonu bulan 27 ülkeden oluşmaktadır. Aşağıdaki tablo AB ülkelerinde ve Türkiye’de nüfus bilgilerini göstermektedir. 1969 yılında düzenlenen Lahey Zirvesinde parasal birliğe geçiş konusunda bir rapor hazırlanması istenmiştir. Ancak hazırlanan rapor Bretton-Woods Sisteminin yıkılmasıyla uygulamaya konulamamıştır. Aralık 1978’de Brüksel Zirvesinde petrol şokları ve dalgalı kur sisteminin Avrupa ülkelerinde yarattığı istikrarsızlığı önlemek amacıyla Euro’ya geçişin temellerini oluşturan Avrupa Para Sistemi (aps=ems)’nin kurulması kararlaştırılmıştır.

252 2015 rakamları APB:338471 AB:

253 Türkiye’ye göre daha kalabalık olan AB’de nüfus artış hızı çok düşüktür. Genç nüfus oranı Türkiye‘de %26 iken AB’de bu oran %15.6’dır. Türkiye’nin nüfusu AB nüfusunun %14.5’i kadardır. Ancak burada önemli olan husus, Türkiye’nin eğer AB’ye girerse, AB nüfusunun ne kadarını oluşturacağı değil; bundan sonra artacak olan nüfustaki yeridir. AB’nin tarihçesine baktığımızda, bu konuda ilk somut adımın 18 Nisan 1951 tarihinde Avrupa Kömür Çelik Topluluğu anlaşması ile atıldığını görmekteyiz. Daha sonra 25 Mart 1957 tarihinde imzalanan Roma Anlaşması ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu ile Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulmuştur. Bu üç örgüt 1967 yılında bir araya getirilerek ‘ Avrupa Toplulukları’ ile ekonomik birlik haline gelmiştir yılında EFTA ülkeleri ile yapılan serbest ticaret anlaşması ile ‘Avrupa Ekonomik Alanı’ oluşturulmuştur. Başlangıç da 6 ülkesi bulunan topluluk 1981 yılında üye sayısını 12 ye çıkarmıştır.

254 Parasal birliğe geçişin ilk adımı olan ‘’Delors Planı’’ 1989 yılında Madrid zirvesinde kabul edilmiştir kasımında yürürlüğe giren Maastricht Anlaşması ile bu Topluluğu ekonomik ve siyasi birliğe taşıma kararı alınmıştır. Bu tarihten sonra Avrupa Topluluğu’na Avrupa Birliği denilmeye başlanmıştır. Delors Planı 3 aşamadan oluşmaktadır. 1. Üye ülkeler arasında sermaye hareketliliğini kısıtlayan kuralların kaldırılması ve bütün ülkelerin paralarını ECU adı verilen ortak paraya,devalüasyon yapmayacak şekilde bağlaması 2. Ulusal merkez bankaları dışında para basma yetkisi olan Avrupa Merkez Bankası’nın kurulması 3. a) Euro’ya karşı döviz kurları sabitlenecek b) 1 Ocak 2002’de başlayıp en geç 1 Temmuz 2002’de tamamlanması.

255 Plana göre koşullar sağlandığı takdirde en erken 1997 en geç 1999 yılı başında geçilmesi öngörülen 3.aşamanın ilk adımına, Maastricht Anlaşması ile belirlenen koşulları yerine getiren ülke sayısının en az 7 olması gerekiyordu yılında bu sayıya ulaşılamadı geçiş 1999 yılına ertelendi. 11 ülkenin katılımı ile 1999 yılında son aşamaya geçildi ve bu 11 ülke para birimlerini Euro’ya dönüştürdü Topluluk üyesi 4 ülke oluşturulan parasal birliğe katılmamış oldu. Bu ülkeler şunlardır; Yunanistan Danimarka İngiltere İsveç

256 Aralık 2002’de Kopenhag Avrupa konseyinde Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Polonya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Slovakya, Kıbrıs ve Malta’nın yılında tam üye olacakları açıklanmış ve 1 Mayıs 2004 tarihinde bu ülkeler tam üye ülke statüsü kazanmıştır. 11 temmuz 2006’da ise Bulgaristan ve Romanya AB’ye katılmıştır. Maastricht Kriterleri, Topluluk ülkeleri için Parasal Birlik üyeliğine geçebilme koşullarını içeren ekonomik ölçütlerdi. Bu ölçütler şunlardır; 1. Birliğe üye ülkelerin 12 aylık enflasyon ortalaması, Topluluk ’ da en düşük enflasyon oranına sahip 3 ülkenin enflasyon ortalamasından en çok 1.5 puan fazla olabilecekti.

257 2. Üye ülkelerde kamu borçlarının GSYİH’ ya oranları %60’ı geçemeyecekti. 3. Her ülkenin kamu bütçe açıkları, GSYİH’ larının %3’ünden fazla olmayacaktı. 4. Üye ülkelerde uzun vadeli faiz oranları, 12 aylık dönem itibariyle en iyi performans gösteren 3 üye ülkenin faiz oranından en çok %2 puan daha yüksek olabilecekti. 5. Birliğe üye olacak ülkelerin parası son 2 yıl itibariyle diğer bir üye ülkenin parası karşısında devalüe edilmemiş olmalıydı.

258 Bu kriterleri Türkiye açısından inceleyelim. 1
Bu kriterleri Türkiye açısından inceleyelim. 1. Aşağıdaki tabloda AB ülkeleri için enflasyon oranları verilmiştir. Enflasyonla ilgili kriteri Yunanistan 1999 yılında bunu başarmıştır. Ancak Yunanistan birliğe kabul edildiği 2000 yılından beri her yıl referans değerlerini aşmıştır. Türkiye açısından ise bu oran referans değerlerinin çok üzerindedir. 258

259 2010 yılı; Türkiye:8.6, APB-17:1.6, AB-27: 2.1

260 2. Aşağıdaki tablodan kamu borçlarının GSMH’ye oranı konusunda belirlenen kriterin ne ölçüde gerçekleştirildiğini görmek mümkün.1997 yılı sonunda bu kritere sadece Fransa, Lüksemburg ve İngiltere idi yılı sonunda ilk 15 üyeden Yunanistan’da bu oranın % 100’e yakın, İtalya’ da ise % 100’ün üzerinde olması dikkat çekicidir. Türkiye’de ise bu oran 2006 yılında % 60.3 seviyesindedir.

261 2010 yılı; Türkiye:45.0, APB-17:85.1, AB-27: 80.0

262 Bütçe Açığı/GSYİH 2010 yılı; Türkiye:3.6, APB-17:6.2, AB-27: 6.4 2015 yılı; Türkiye:1.2, APB-19:2.1, AB-28: 2.4

263 3. Kamu bütçe açığı/GSYİH
2005 yılında ilk 15 ülkeden İngiltere, İtalya, Portekiz, Almanya ve Yunanistan’ın sonradan üye olan ülkelerden Malta ve Macaristan’ın konulan kriteri aşan değere sahip olması dikkat çekilmesi gereken noktadır. Türkiye’de bu oran % 1 seviyelerine inmiş olduğundan ülkemizin bu kriteri yerine getirdiği söylenebilir. 4. Uzun Dönem Faiz Oranları:1997 yılı sonunda bütün AB ülkeleri bu kriteri yerine getirmiştir yılı değerlerine bakıldığında ise sadece Macaristan’ın bu kriteri aştığı görülmektedir. Türkiye açısından ise duruma bakıldığında 2005 yılındaki % 19’luk oran referans değerinin çok üzerindedir. 5. Üye ülkelerin hiç birisi parasal birliği oluşturduktan sonra devalüasyon kararı almamıştır. Belirlenen bu kritere üye olan ilk 15 ülkenin hepsi uymuştur.

264 2010 yılı; Türkiye:8.6, APB-17:1.6, AB-27: 2.1

265 Sonuç olarak 2001 yılına kadar 5 kriterin 4’üne bütün AB ülkelerinin uyduğu, 2004 yılına gelindiğinde ise kriterlere bazı ülkelerin uyulmadığı görülmektedir. Türkiye açısından Maastricht Kriterleri incelendiğinde sadece 2. ve 3.kriteri yerine getirdiğimizi bunun dışındaki kriterlerin ise çok üzerinde olduğumuzu söylemek mümkündür.

266 KOPENHAG KRİTERLERİ VE SONRASI
21-22 Haziran 1993 tarihinde toplanan Kopenhag zirvesinde AB’nin Avrupa entegrasyonuna ivme kaybettirmeden yeni üyeler alabilecek yetenekte olması ilkesi benimsenmiş ve bu ilkenin ışığında, aday ülkelerin topluluğa alınması için bazı kriterler ileri sürülmüş. Maastrich Kriterleri sadece topluluk üyelerine yönelik olduğu halde, Kopenhag Kriterleri topluluğa girmeye aday ülkelere yönelikti. Bu kriterler: 1.Siyasi kriterleri yerine getirmeyen aday ülkelerle görüşme olmayacaktı. 2.Ekonomik kriterler aday ülkelerin serbest rekabet ortamında hazır hale gelmiş olmasını öngörmekte idi. 3.Topluluk müktesebatına uyum kriterleri. 4. Madrid, Lüksemburg ve Amsterdam anlaşmalarında aday ülkelerin güçlendirilmesiyle ilgili olarak belirlenen şartlara uyum sağlamış olmalıydı.

267 SİYASİ KRİTERLER VE TÜRKİYE’nin DURUMU
Bu kriterler demokrasinin ve hukukun üstünlüğü ile insan hakları ve azınlıklara saygı idi.Türkiye içim bu kriter daha ileri sürülmüştü: Kıbrıs sorununun uzlaşma yoluyla çözümü şart koşulmuş. Bazı alt kriterlerle ilgili belirleyici faktörler ise: Siyasi çoğunluk ifade özgürlüğü ve din seçme özgürlüğü Kamu kurumlarının normal işlerini yerine getirmelerini yerine getirmelerini sağlayan demokratik kurumların bağımsız yargının ve anayasal kurumların demokratik kurumların, bağımsız yargının ve anayasal kurumların varlığı Seçimlerin faklı siyasi partilerin iktidara gelişini sağlayacak özgür ve dürüst şekilde yapılması. İnsan hakları konusunda ayrıntılı kriterler belirlenmemiştir.1997 yılında AB komisyonu GÜNDEM 2000 raporu hazırlamış ve bu rapora göre Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan,Slovenya,Estonya,Güney Kıbrıs, Malta, Romanya, Bulgaristan,Slovakya ile birleşme çabaları somut bir biçimde başlamış. Bu kriterlere uyum sağlamayan ülkeler ise Türkiye ile Slovakya olmuş.

268 EKONOMİK KRİTERLER VE TÜRKİYE’nin DURUMU:
Kopenhag kriterlerinde kabul edilen ekonomik kriterler; Fonksiyonel piyasanın varlığı Aday ülkelerin AB içerisinde rekabet edebilme kapasitesine sahip olması. Türkiye ilerleme raporunda bu kriterler şu şekilde belirgin duruma getirilmiştir: Makro hedeflerle ilgili olarak; ekonomik reformlar ve istikrarlı bir kamu maliyesi politikası. Parasal Birliğe katılım şartları Diğer ekonomik kriterler: İşeyen piyasa ekonomisi kriterleri ile birlik içinde rekabet baskısına ve piyasa güçlerine dayanma kapasitesine sahip olma kriteri.

269 AVRUPA MÜKTESABINA UYUM
İki alt kriterden oluşmakta idi. 1. Topluluk Müktesebatına uyum: Ekonomik ve parasal birliğe uyum için Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kazanması ve ekonomik mevzuata uyum sağlanması. Topluluğun tarım iletişim ve bilgi teknolojileri çevre, ulaşım,enerji, taşımacılık,tüketici hakları, adalet ve içişleri gibi her alanda her türlü düzenlemesine uyum sağlaması. 2. Aday ülkelerin güçlendirilmesiyle ilgili olarak ilerleme raporunda sayılan şartlara uyum sağlayacak önlemlerin alınması istenmekteydi.

270 TÜRKİYE’nin KOPENHAG KRİTERLERİ AÇISINDAN İRDELENMESİ
Türkiye 2001 ve 2002 yıllarında tam üyelik yolundaki hazırlıklarını yoğun olarak sürdürmüş ve Kopenhag siyasi kriterlerini karşılama amacıyla birçok yasada değişiklik öngören bir uyum paketi hazırlamıştır.Pakette yeni Medeni Kanun yanında yargılama ve infaz sistemini değiştirmeye yönelik düzenlemeler vardı.Bu paket hızlı bir biçimde TBMM’den geçilerek Aralık 2002’de toplanacak Kopenhag zirvesi öncesi önemli gelişimler sağlanmıştır. Türkiye’de 2001 ve 2002 yıllarında anayasal değişikliklerin uygulanmasına yönelik üç reform paketi hazırlanmış ve 45 yeni yasa çıkarılmış. Ancak buna rağmen Türkiye’nin AB Kopenhag kriterlerine uyum sağlandığı söylenemez. Kıbrıs sorununda çözümsüz kalmış 2008 yılı sonu itibariyle bu konuda olumlu gelişmeler beklenmektedir.

271 AB bütçesinden yapılan harcamalardan beş ayrı fona da önemli miktarda kaynak aktarılmaktadır. Bu fonlar: Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu(FEOGA) Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu(ERDF) Avrupa Sosyal Fon(ESF) Uyum fonu (Cohesion Fund) Balıkçılık sektörü için mali araçlar(FIFG)’dir 1968 Yılında 1,5 milyar ECU’lük bir hacme sahip olan Bütçe, 1990 yılında 44,1 milyar, 2001 yılında ise 93,9 milyar EU’ ya ulaşmıştır. Mali kaynaklar açısından 4 yapısal fon arasında en kapsamlı olanı Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (ABKF)’dur. Genellikle ABKF’den ayrılan parasal kaynaklar KOBİ desteklerine, altyapı ve yerel kalkınmanın hızlandırılmasına yönelik olarak kullanılmaktadır.

272 AB’NİN ORTAK BÜTÇESİNİN ÜLKELER YÜKLERİ VE KATKILARI
1958 Yılından bu yana oluşan; kaynak ve harcamaları gittikçe artan AB Bütçe’si ülkelerden gelen kaynaklarla beslenmekte ve Bütçe’nin önemli kısmı yine bu ülkelere dönmektedir. En büyük yük 111 milyar EU ile Almanya’nındır. En büyük net katkıyı sağlayan 32 milyar EU ile Yunanistan’dır. AB Bütçesi’nden Bazı Üye Ülkelere Net Ödemeler ve Toplamı ( Ülkeler AB Bütçesine Ödemeler AB Bütçesinden Katkılar Sağlanan Net Katkı Almanya 85.539 Fransa Hollanda 44.195 39.026 -5.170 Yunanistan 9.547 44.233 32.057 İspanya 42.211 69.254 27.044 Portekiz 7.647 22.795 15.139 İrlanda 6.310 29.402 23.091 Diğer Ödemeler 35.758 TOPLAM

273 AB’NİN ORTAK TARIM POLİTİKASI: KAPSAMI, KAYNAKLARI VE
HARCAMALARI Ortak tarım politikası(OTP), topluluğa üye 6 ülke tarafından çiftçileri düzenlemek üzere 1960 yılında oluşturulmuş bir politikadır. Tarımda verimliliği arttırmak, Tarımsal nüfusun yaşam düzeyini yükseltmek, Düzenli ürün arzını garanti altına almak, Tarımsal ürünlerin tüketicilere uygun fiyatlarla ulaşmasını sağlamak. Bu politikanın mali desteğini sağlamak amaçlı 1962 Nisan’ında, Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu’nu kurmuştur.2 Bölümden oluşan bu fonda (FEOGA) yapısal politikaları finanse etmek üzere yönlendirme, fiyat ve pazar politikalarını finanse etmek üzere ise garanti bölümü devrededir.

274 TÜRKİYE’NİN AB’NİN ORTAK TARIM POLİTİKASINA UYUMU
Avrupa Birliğinin tarım kesimi 20 yılda yaklaşık 600 milyar EU mali destek almıştır. AB üyesi olmaksızın eğer serbest dolaşım sağlanırsa ülkemizin AB ile tarımın birçok alt sektöründe rekabet şansı olmayacaktır. Bu yüzden Türkiye Topluluk’a üye olmadan tarımsal üretimine çeki düzen vermesi şarttır. OTP bütçesinin hali hazırdaki durumu incelendiğinde, tarımın ülke ekonomisinde önemli bir yeri olan Türkiye gibi bir ülkenin adaylığı ile önemli ölçüde dengeleri değiştireceği öngörülmektedir. OTP için ayrılan AB fonlarından önemli destek alan Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya gibi ülkelerde ve özellikle yeniden yapılandırmanın devam ettiği son gelişmelerin yeni üye ülkelerinin Türkiye’nin adaylığına OTP çerçevesinde sıcak bakmayacağı düşünülmektedir.

275 2002 Kopenhag Zirvesi’nde 2004 Yılında üyeliğe kabul edilmesi kararlaştırılan 10 ülke için, yılları arasında 40,5 milyar EU’luk “Tam Uyum Fonu”, 45 milyar EU’ luk “Hazırlama Fonu” ödeneği ayrılmasına karar verilmiştir. Daha öncede belirttiğimiz üzere eğer Türkiye’nin üyeliğine sıcak bakılsaydı, Türkiye’ye milyar tutarında “Tam Üyelik Öncesi Fonu”, milyar EU tutarında “Tam Uyum Fonu” olmak üzere, toplam 100 milyar EU tahsis edilmesi gerekecekti. Ülkemizin baktığımızda AB ülkelerinden önemli ölçüde farklılıkları bulunmaktadır. Bu farklılığın giderilmesi için Türkiye, verimlilik artışına dayalı bir tarım politikası ile rekabet gücünü arttırmak zorundadır. Türkiye bir tarım ülkesidir. 459 milyon nüfuslu AB’nde tarımda çalışanların sayısı 10 milyon, Türkiye’de bu sayı 6 milyon dolayındadır. Tarım sektöründe önemli altyapı sorunları bulunan Türkiye’nin bu yapısıyla OTP’ ye dahil edilmesi, AB bütçesine getireceği mali yük dolayısıyla oldukça zor görünmektedir.

276 146. Aşağıdakilerden hangisi 1950’li yılların başlarında
2009 KPSS 40. Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında imzalanan Ankara Anlaşması hangi yılda yürürlüğe girmiştir? B) C) 1967 D) E) 1994 B) 1964 Kaymakamlık 2011 146. Aşağıdakilerden hangisi 1950’li yılların başlarında Türkiye ekonomisinde yaşanan yapısal dönüşüm sırasında gerçekleşmiştir? A) Kamu iktisadi teşekküllerinin özelleştirilmesi B) Ekonominin dışa açılmasının desteklenmesi C) Serbest döviz kuru rejimine geçilmesi D) Dış ticaret dengesinin fazla vermesi E) Tarımsal üretimin artmasıyla kırsal kesimden kentlere olan göçün durması B)

277 Kaymakamlık 2011 145. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte 1920’lerde uygulanan ekonomi politikalarından biridir? A) Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan Düyun-ı Umumiyenin Maliye Bakanlığına devredilmesi B) Kentli iş gücü kaybını önlemek amacıyla Nüfus Mübadelesi uygulamasının iptal edilmesi C) Birinci Beş Yıllık Sanayileşme Planının kabuledilmesi D) Osmanlı Bankasının kamulaştırılması E) Sanayii Teşvik Yasası’nın kabul edilmesi E

278 Kaymakamlık 2011 147. Aşağıdakilerden hangisi 1980’li yıllarda uygulanan ekonomik reformlardan biri değildir? A) Mal ve hizmet alım satımlarına katma değer vergisinin konulması B) Bütçe disiplininin sağlanması amacıyla genel bütçe dışında bulunan fonların tasfiye edilmesi C) Türk lirasının devalüe edilmesi D) İhracat teşviklerinin artırılması E) Yabancı sermaye girişinin özendirilmesi amacıyla yasal düzenlemelerin yapılması B

279 Kaymakamlık 2011 D 148. Aşağıdakilerden hangisi 1994’te Türkiye ekonomisinde yaşanan kriz öncesinde ortaya çıkan ekonomik sorunlardan biridir? A) Cari işlemler hesabının fazla vermesi sonucunda Türk lirasının aşırı değerlenmesi B) İflas eden bankaların BDDK’ye devrinin yarattığı güven bunalımı C) SSK’nin tasfiyesinin kamu bütçesine mali yükler getirmesi D) Faizleri düşürmek amacıyla piyasaya sürülen likiditenin döviz talebini artırması E) Mevduat bankalarının kredi işlemlerini durdurması

280 Kaymakamlık 2011 149. Aşağıdakilerden hangisi 2001 yılında uygulamaya konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı öncesinde yaşanılan ekonomik sorunlardan biridir? A) Ekonominin deflasyonist bir sarmal içine girmesi B) T.C. Merkez Bankası döviz rezervlerinin, ithalatı karşılayamayacak seviyelere inmesi C) Sürdürülemez bir iç borç dinamiğinin oluşması D) Sosyal güvenlik kurumları aktüerya dengelerinin fazla vermesi E) Hazinenin yurt dışından borçlanma olanaklarının ortadan kalkması C

281 Kaymakamlık 2011 A 150. T.C. Merkez Bankasının yılları arasında uyguladığı para politikaları ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) 2006 yılından itibaren açık enflasyon hedeflemesi rejimi uygulanmaktadır. B) Türk lirası mevduatlarına uygulanan zorunlu karşılık oranı, 2007 yılından itibaren sıfır olarak belirlenmiştir. C) 2009 yılından itibaren dalgalı döviz kuru politikasına son verilmiştir. D) Enflasyon hedefinin tutturulamaması üzerine 2008 sonunda döviz çıpası uygulamasına son verilmiştir. E) 2010 yılında Para Politikası Kurulu feshedilerek faiz oranlarını belirleme yetkisi Merkez Bankası Meclisine devredilmiştir.

282 Kaymakamlık 2011 C 151. Türkiye ekonomisinin genel dengesinin 2000’li yıllardaki durumuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Kamu tüketim harcamalarının azalmasıyla özel tüketim harcamaları artmıştır. B) Kamu sabit sermaye yatırımları dönem boyunca azalmıştır. C) GSYİH içinde en büyük paya özel tüketim harcamaları sahiptir. D) Stok değişiminin negatif olduğu yıllarda toplam yatırım harcamaları da negatif olmuştur. E) Sabit sermaye yatırımları içinde kamunun payı özel sektörden daha fazladır.

283 D Kaymakamlık 2011 152. Türkiye’nin IMF ile ilişkileri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) 2008 yılı itibarıyla Türkiye’nin IMF’ye borcu kalmamıştır. B) IMF ile sürdürülen görüşmeler uyarınca yeni bir stand-by anlaşması 2011’in ilk aylarında imzalanacaktır. C) Türkiye’nin IMF’den aldığı borçların toplam miktarı, IMF’de bulunan kotasının ancak % 10’unu oluşturmaktadır. D) Yeni borç alınmaması durumunda, Türkiye’nin borç anapara ve faiz ödemeleri 2014 yılında bitecektir. E) Yeni borç kullanımı için 2012’de yapılacak kota artırım kararı beklenmektedir

284 2011 KAYMAKAMLIK 107. Sermayesinin tamamı bir iktisadi devlet teşekkülüne veya kamu iktisadi kuruluşuna ait olup, ona bağlı işletme veya işletmeler topluluğuna ne ad verilir? A) Bağlı ortaklık B) Müessese C) Kamu iştiraki D) İktisadi devlet teşekkülü E) İlgili kuruluş B) Müessese KAYMAKAMLIK 2011 147. Aşağıdakilerden hangisi 1980’li yıllarda uygulanan ekonomik reformlardan biri değildir? A) Mal ve hizmet alım satımlarına katma değer vergisinin konulması B) Bütçe disiplininin sağlanması amacıyla genel bütçe dışında bulunan fonların tasfiye edilmesi C) Türk lirasının devalüe edilmesi D) İhracat teşviklerinin artırılması E) Yabancı sermaye girişinin özendirilmesi amacıyla yasal düzenlemelerin yapılması B) Bütçe disiplininin sağlanması amacıyla genel bütçe dışında bulunan fonların tasfiye edilmesi


"TÜRKİYE EKONOMİSİ DERS KİTABI: PROF. DR. ASLAN EREN" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları